Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

20.05.2004, 17:34

Alıntı sahibi ""KyLe""

elbetteki bir metni anladığımız dilden okumak en iyisidir..ama benim deyinmek istediğim başka bir nokta var...risale-i nur hiç tahrib edilmemiş midir? biz bunu şu andaki haliyle anlayıp okusak yada turçeleştirildikten sonra anlayarak okusak eger tahrib edilmişse bize ne faydası olabilir? belki yanlış bilgilerle; yanlış bilgilerle olmasa bile eksik bilgilerle donanmış olmayacak mıyız? Kur'an'dan başka hiçbir kitabın korunma garantisi olmadığına gore...?

Risale-i Nur"un tahrip edilmediğini, aslı gibi durduğunu düşünüyorum. Çünkü yazılan risaleler el yazısı ile üstadın tasrihleri sonucu tabl edilmiş, hem üstada talebe olma şerefine nail olmuş abilerden halen hayatta olan abiler var. Bu kadar derslerden sonra bu kadar hizmetlerine karşılık Risaleleri bozmadan olduğu gibi günümüze aktarmışlardır. Hatta Risaleleri ezberleme şerefine nail olmuş şimdi rahmetli bir abimiz vardı. Ankara"da Mansur abi ben o zaman yeni talebeydim. Yani Risaleleri okumaya yeni başlamıştım. Ben okuyordum. O karşımda beni takip ediyordu. Yanlış okuduğum yerlerde beni ikaz ediyor ve okuduğum cümlenin akabinde gelen cümleyide beyan ediyordu. Ben o zaman anladım ki bu abi bu risaleleri ezberlemiş diğer abilere sordum. Hakikaten ezberindeymiş. Fesüphanallah dedim. Nura bu kadar hizmet etmiş sahip çıkmış vakıf abiler var Allah onlardan Razı olsun.Onlar oldukça Hizmet devam edecektir. Allah hepsinden Razı olsun.

22

21.05.2004, 03:02

risale-i nur'a karşılık onumuzde şeriat kitapları onlar bile tahrip edilebilmişken; bir risale eserinin tahrip edilemiyecek olması pek akla uygun değil...Said Nursi Hz.'nin el yazısından alınmış olsa bile daha sonra değiştirilmiş olması çok muhtemeldir...istendiği kadar ezberlensin..onca şeriat kitabı ezberlenmişti de sonlarının ne olduğu ortada...şeytan insanı her yerden yanıltmaya çalışır...önemli olan emaniyelere takılı kalmadan Kur'an'a sarılmaktır bence...
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

23

21.05.2004, 08:32

Alıntı sahibi ""KyLe""

risale-i nur'a karşılık onumuzde şeriat kitapları onlar bile tahrip edilebilmişken; bir risale eserinin tahrip edilemiyecek olması pek akla uygun değil...Said Nursi Hz.'nin el yazısından alınmış olsa bile daha sonra değiştirilmiş olması çok muhtemeldir...istendiği kadar ezberlensin..onca şeriat kitabı ezberlenmişti de sonlarının ne olduğu ortada...şeytan insanı her yerden yanıltmaya çalışır...önemli olan emaniyelere takılı kalmadan Kur'an'a sarılmaktır bence...



O zamanlarda ne matbaa vardı,ne de doğru dürüst yazacak kağıt,
o zaman ile bu zamanı bir tutmak yanlış olur,
tahribi kim yapacak?
talebeleri mi?

eğer bahsettiğin tahrip unutma,vs. ile oluşacak hatalar ise,
olsa bile bu durum karşısında "O kadar kusur kadı kızında da olur" demek geliyor içimden,

ona böyle olduysa buna böyle hayli hayli olur demek pek sağlıklı karşılaştırma olmaz...

Risale-i Nur'un bir yerinde dahi Kur'an-ı Hakim'e ters bir şey yoksa ortada bir sorun görünmüyor şu an

24

21.05.2004, 08:34

Alıntı sahibi ""KyLe""

önemli olan emaniyelere takılı kalmadan Kur'an'a sarılmaktır bence...


Amenna ve saddakna,
Üstad da bunu istemiyor mu zaten,

25

21.05.2004, 09:15

Kyle arkadaşım;

yapmaya çalıştığınız şey bilerek veya bilmeyerek "fitnedir."

ihtimal başka vukuat başkadır.
evet ihtmialdir ki şu an Karadeniz batmış ve yok olmuş olsun.
ama biliyoruz ki Karadeniz yerinde duruyor.

Siz "Risale-i Nurların değişmiş olabileceği" ihtimalinden bahsediyorsunuz.

deliliniz ne?
hangi sayfalar, hangi tabirler, ahngi bölümler değişmiş, ya da değiştirilmiş?
en kısa zamanda delil istiyorum.
delil getiremezseniz özür istiyorum...

bir nokta daha var.

"emaniyelere takılı kalmadan Kurana sarılalım" diyorsun.
bu ne demek kardeşim?
sen bu devirde "Haricilerin" uzantısı mısın?
Hariciler de "Kuran bize yeter" diyerek HZ.Ali efendimizi öldürmüşlerdi.
şimdi bu kadar alim, bu kadar müslüman Kurana uymuyor mu da siz ikide bir müslümanları Kurana çağırıyorsunuz?


evet cevap bekliyorum...
saygılar

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

26

21.05.2004, 15:15

Evet kyle kardeş. şüphe etme noktasında herşeyden şüphe edilmesi mümkündür. Ancak şeriat zahire bakar hükmünce eğer değiştirildiğinden şüphe duyduğunuz bir bölüm veyahut da ıslam'a ters düştüğüne kanaat getirdiğiniz bir kısım varsa müzakere edelim.

Ancak böyle bir deliliniz yoksa şunu bilin ki sadece akıllara şüphe bırakıyorsunuz ki bu bıraktığınız şüpheler de çürüktür. Risale-i Nur Külliyatı'nın ilk basım el yazmaları halen mevcuttur. Bunlara göre neşriyat yapılmaktadır. Eğer bunun aksini iddia eden veya şüpheye düşen birileri varsa bunlar gösterilebilir. 50 senede tahrif edilmiş hangi eser var? Ve bu eserlerden hangilerinin mahiyeti Risale-i Nur gibidir.

"Kardeşlerim eseflenmeyiniz. Risale-i Nur, Kuran'a , Kuran da Arş-ı Azam'a bağlıdır. Kimin haddi vardır ki, ona elini uzatabilsin?"

Muhabbet ve dua ile...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

27

21.05.2004, 15:22

şunu demek isterim ki şeytan matbaa bulundu diye işinden vazgeçecek değildir..Siad Nursi Hz. her nekadar buyuk bir Allah dostu ise de eserinin korunacağı diye bir garanti yoktur..bu yuzden fitne çıkartmıyorum...olasılıkları düşünüyorum...
emaniyeler eger hepsi doğruyu yazsaydı şu anda islam dunyasında bu kadar karmaşa, ayrım ya da islamı yaşayış farklılığı olmazdı...mutlaka ki o alimler yada evliya zatlar eserlerini en düzgün şekilde Hak dinini anlatarak yazmışlardır...ama onlardan sonra tahribat her turlu olacaktır..talebeleri bunu yapar yada yapmaz demiyorum..ama şeytanın amacı bizi ihtilafa düşürmekse bunu talebesinin aklına girerek te yapabilir, o eseri yazanın da..
siz beni harici olarak goruyorsanız buyrun...bişey diyemem size...bu soruyu bana sorarak topu bana atmaya çalışıyor gibisiniz..ama bunu düşünmekten de geri kalmıyorsunuz...ben yanlış birşey demedim..Kur'an'da O'nu bizim tek başımıza anlayamıyacağımızı bu yuzden ulul'elbab evliyara ihtiyacımız olduğu yazıyor...ben tek başıma Kur'an'a sarılırım derken bunu kastediyorum...mutlaka Kur'an'ı bize hakkıyla anlatacak olanlar da var..onlara sarılarak zaten Kur'an'a sarılmış oluruz...
örnek istiyorsunuz : Ruhumuzun biz hayattayken Allah'a ulaşması, vasıl olması olması, yani ruhun hidayeti konusunda şu anda bir ihtilaf yok mudur? insanları kurtuluşa goturecek olan bu hayati mevzuyu şeytan ortadan kaldırmıyacaktı da neyi ortadan kaldıracaktı? önemli noktaları islamdan kopartarak daha az önemi olan konularda bizi ihtilafa düşürerek zaman kaybettirmek en buyuk başarısı değilmidir? risale'de bu konuyla ilgili bolumleri sunarsanız ozaman siz bunu uygalamadığınız için özür dilemeniz gerekir bence....
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

28

21.05.2004, 15:55

Alıntı sahibi ""KyLe""

örnek istiyorsunuz : Ruhumuzun biz hayattayken Allah'a ulaşması, vasıl olması olması, yani ruhun hidayeti konusunda şu anda bir ihtilaf yok mudur? insanları kurtuluşa goturecek olan bu hayati mevzuyu şeytan ortadan kaldırmıyacaktı da neyi ortadan kaldıracaktı? önemli noktaları islamdan kopartarak daha az önemi olan konularda bizi ihtilafa düşürerek zaman kaybettirmek en buyuk başarısı değilmidir? risale'de bu konuyla ilgili bolumleri sunarsanız ozaman siz bunu uygalamadığınız için özür dilemeniz gerekir bence....


ıhtilaflı olan bir konudan bahsediyorsunuz. Sizce ruhun Allah'a ulaşması ne demektir?

Bize soracak olursanız, biz Risale-i Nur'u ölçü alarak diyebiliriz ki,

Kişide bulunan bir "ene" kainatın anahtarıdır ve marifetullaha giden yoldur, o kapıyı açan anahtardır. Eneyi ilah edinenlerin düşeceği yer esfel-i safilindir. Eğer ene Cenab-ı Hak'kı tanıma noktasında bir mihenk olursa, o kişinin ruhu Allah'a ulaşır ve imanı kemale erer. Böyle bir imana sahip olan kişinin de ölürken vesvese ve şüphelere düşmesi imkansızdır. Allah'ın mahiyetini aklımızla bilemeyiz, tasavvur edeyiz. Bunun hikmetine binaen olsa gerektir ki, Allah insana eneyi vermiş ve eneyi kullanarak bir mihenk yaparak Allah'ın mahiyetini tanıyabilmemize imkan sağlamıştır.

Bu bakışa Risale-i Nur'da Mana-i Harfî denmektedir. Aynen eneye olduğu gibi tüm kainata da mana-i harfi nazarından bakacak olursak her bir nakışta Allah'ın sanatlarını izleyerek imanımızı kemale erdirmiş oluruz. Böyle bir iman da , biiznillah, şeytanda bile Allah'ın nakışlarını görebilir ve de son nefeste gelen şeytana "Sen bile Allah'ın nakışısın, ben Allah'ı sende bile görmüşken nasıl Allah'ı inkar edebilirim" diyerek şeytana kuvvetli bir tokat vuracaktır.

Risale-i Nur Külliyatı aslı gibidir. ılk neşredildiğinden bu yana tek fark; lügatçe, ayet mealleri, hadis kaynaklarının eklenmiş olmasıdır. Bunun dışında tahrifat yapılmamıştır. Eğer çok ciddi manada konuyu araştırmak isterseniz Barla'da bulunan orijinal nüshalarla bugünkü Yeni Asya Neşriyat tarafından basılmış eserleri karşılaştırabilirsiniz...

Muhabbet ve dua ile...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

29

21.05.2004, 16:35

kyle arkadaşım;

gördüğüm kadarıyla delilsiz konuşuyorsunuz.

öyle ise boşu boşuna şüphe meydana getirmeye gerek yok.

saygılar

30

21.05.2004, 19:15

delilsiz konuşuyorum?
yanlış anlamadıysam siz "ene" ye tuh diyorsunuz..yani herkeste bulunan ruhun bir diğer adı "ene"..adının onemi yok..ruhumuz olduğunu bilmemiz yeter...peki bunun dunya hayatındayken Allah'a ulaştırılması farzmıdır? farzdır...bir konu açmıştım "hidayet ve 3 yemin" diye..orda bu farz ayetlerini sunmultum inşallah...bu yuzden delilsiz konuştuğum soylenemez...
sorunu aslında kendi dilinizle soyluyorsunuz..ayet mealleri eklenmiştir... bu meallerin ayetleri saptırmadığını nerden biliyorsunuz?..eğer bu farzlar o ayetlerde anlatılmıyorsa bir tahribat yokmudur ortada?
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

31

21.05.2004, 21:16

Kyle kardeşim;

niçin her meseleye saptırılma ihtimali olan taraftan yaklaşmaya çalışıyorsun?

yani herkesin saptırma ihtimali var da senin yok mu?

belki de sen yanlış anlıyorsun.

bir de böyle düşün.

saygılar.

32

21.05.2004, 22:03

Yahu bi kere başlık bi anormal,

zaten 60 yıl öncesine kadar kullanılan dil Risale-i Nur'daki dildi,

adamlar ilk önce Türkçe'yi kısırlaştırıp ardından kendi uyduruk kelimelerini naklettiler,

bu sene öss ye hazırlanıyorum,

sıfat arapça olduğu için artık parantez içinde "sıfat (önad)" şeklinde geçmeye başladı sorularda,
yavaş yavaş alıştırıyorlar toptan imhaya,

edat kelimesini ilgeç yapmışlar


sistematik dil katliamı

Mesajlar: 31

Konum: Hollanda

Meslek: ogretmen

  • Özel mesaj gönder

33

23.05.2004, 02:22

Bu konuda su kadarini soylemek isterim: sadelestirmeye taraftar olmamakla birlikte; ama, anlasilir olmasi icin her turlu calismanin yapilmasi icin siddetle ihtiyac oldugunu dusunuyor ve destekliyorum ve ozellikle genclerin okumasi icin her turlu kolaylik saglanmalidir. Bu konudaki ornekler: Ornek Metinler, Yeni Asya nesriyatin son olarak hazirladigi Sozler, Soz basim yayinin hazirladigi gibi..

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

34

13.04.2005, 08:36

Alıntı sahibi ""keceli""

Selamun Aleykum

kardesler bu isin bencesi sencesi olmaz. ustad hazretleri bu konu hakkinda fikrini beyan etmisken bizlerin yeni ictihatlarda bulunmasi dogru olmaz. Bahis nurlar olunca risale-i nur ekseninde fikir beyan etmelisiniz. asagida ustad hazretlerinin bu konu hakkindaki dusuncelerini yaziyorum.

ıtizar
Arkadaş! Bu risale, Kur’ân’ın bazı âyâtını şuhudî bir tarzda beyan eden bir nevi tefsirdir. Ve hâvi olduğu mesâil, Furkan-ı Hakîmin Cennetlerinden koparılmış birtakım gül ve çiçekleridir. Fakat, ibaresindeki işkâl ve îcazdan tevahhuş edip, mütâlaasından vazgeçme. Mütalâasına tekrarla devam edilirse, meluf ve menus bir şekil alır. Kezâlik, nefsin temerrüdünden de korkma. Çünkü, benim nefs-i emmârem bu risalenin satvetine dayanamayarak inkıyada mecbur olduğu gibi, şeytanım da "Eyne’l-meferr?" diye bağırdı. Sizin nefis ve şeytanlarınız benim nefis ve şeytanımdan daha âsi, daha tâği, daha şakî değiller.
Kezâlik, Birinci Babda tevhidin beyanı için zikredilen delillerde vâki olan tekrarları faydasız zannetme. Hususî makamlarda, ihtiyaca binaen zikredilmişlerdir. Evet, hatt-ı harpte siperde oturup müdafaa eden bir nefer, etrafında bulunan boş siperlere gitmeyip, bulunduğu siper içinde diğer bir pencereyi açması, elbette bir ihtiyaca binaendir.
Kezâlik, bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâkın, keyif için ihtiyarımdan çıkmış olduğunu zannetme. Çünkü, bu risale, dehşetli bir zamanda, nefsimin hücumuna karşı yapılan âni ve irticâlî bir münakaşadır. Kelimeleri, o müthiş mücadele esnasında zihnimin eline geçen dikenli kelimelerdir. O, ateşle nurun karıştıkları bir hengâmda, başım dönmeye başlıyordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesinde kendimi görüyordum. Çünkü, tâkib ettiğim yol, akılla kalb arasında yeni açılan berzahî bir yoldur. Akıldan kalbe, kalbden akla inip çıkmaktan bîzar olmuştum. Bunun için, bir nur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime bırakıyordum. Fakat, o nurların üstüne bıraktığım kelime taşları, delâlet için değildi. Ancak, kaybolmamak için birer nişan ve birer alâmet olarak bırakırdım. Sonra baktım ki, o zulmetler içinde bana yardım eden o nurlar, Kur’ân güneşinden ilham edilen misbah ve kandillerdi.



efet ustad hz.lerine yazdırılmış olan risale-i nurlar beşer ilmi yoktur.o yüzten o kelimeler ruhlu ,manalı kelimeler!ustad hz bilmiyormuydu boyle bir ihtiyacın çıkacagını vede yetişrimiş oldugu abilere soyleyede bilirdi neden onlar boyle bir yol tutmadıklar??
ayrıca birgun ustad hzçlerini genç bir abi:ustadım bu risaleler çok mukemmel ,sadeleştirsekte herkes okusa demiş..ustad hz ise tamam sadeleştir ama altına benim adımı yazma,kendi adını yaz..!!!!burdada tepkisini belirtmiş.risaleler bir ummandır!eğer diğer beşeri kitaplar gibi olsaydı her okunuşta her bir kelimesinde binler lezzet ve istifade alınmazdı..

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

35

14.04.2005, 17:42

Aman kardes....

Niyetin halis olabilir. Ama bu sozler riskli sozler. Ustada risalet atfediyor zannedilebilirsin. Bu da en basta onun ruhunu rahatsiz eder.

Desen ki "Ustad bu asrin en buyuk bir mursididir, zannim o ki Mehdidir. vs vs" , bu tartismalara sebep olsa bile yukaridaki riski tasimaz.

O yuzden Allah rizasi icin sozlerimize dikkat edelim...

Hem zannim o ki bazen Ustadi ve Nurlari methedelim derken tersini yapiyoruz ve antipatiye sebep oluyoruz. Dikkat edilmesi gerek hassas bir konu....

hurmetler
Barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

36

16.04.2005, 13:32

Arapça'da 62.000 kelimenin Türkçe karşılığı yoktur.

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=haber&type=2&id=29"

Buradaki ıfadelere Dikkat[/url]"]M.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bazı talebelere Risale-i Nur'u anlamak üzere ve sadeleştirme hakkında sohbetinde, talebelerin kaydettiği bazı beyan ve ifadeleri:
Arapça'da 62.000 kelimenin Türkçe karşılığı yoktur. Siz isteseniz de tam tercüme yapamazsınız. Mesela Rububiyet, Uluhiyet..., gibi. Bu kelimelerin karşılğı yoktur. Arapça'dan tercüme kesinlikle orjinal olmaz ve mana bozulur. En az verim de maalesef Türkçe tercümede olmaktadır. Risaleleri anlamak için sadece dilde ısrar etmemelidir. Biraz sabır, azıcık gayret ve dikkat inşallah hedefe ulaştırır.
Kitap sadeleştirme speküle bir meseledir, mevzudur. Tercüme edilen eserler bir bakıma incil akibeti gibidir. Her sadeleştirmede bir çok tavizler verilir. Ve açılan kapı kapanamaz. Risalelerin en ağır yerleri ya Medrese-i Yusufiye'de ya da 10-12 hastalığın insanın üzerinde abandığı dönemlerde katip usulü yazılmıştır. (Katip usulü demekle; Hocaefendi Nurların tamamen ihtiyarı haricinde mahza ılham-ı ılahî olduğunu beyan etmektedir.) Yazılışında dahi bir hikmet vardır. ıslam'a doymuş ve dolmuş insanlar olmak için bu kitapları mukayeseli olarak en az 5 (beş) defa okumak gereklidir. Bir ara 3 (üç) defa okunsa da olur demiştim ki Üstadım beni rüyada iken ikaz etti tekrar bu sayıyı beşe çıkardım. Kitapları iyi bilen ağabeyleri ve kardeşleri bulmaya çalışın ve mütalaa edin. Risale-i Nurlar çok kıskançtır ve kendine aşık olmayana yüzündeki peçeyi sıyırmaz. Müellifi Muhteremin neşredilmemiş kitaplarından tutun da; Lenin'e, Freud'a, Marks'a kadar hepsini okudum. Dedim ki; onların yollarını taktiklerini de öğreneyim. Ama şimdi diyorum ki; bu kitapları (Risale-i Nurları ) en az beş defa okuyun, başka bir şey istemez!... Risaleleri şu zamanda iyice anlamadan başka şeylere tevessül ederseniz; bir yerde mutlaka mantık hatası yaparsınız. Eğer siz ıstanbul'da üçlerin, Urfa'da ikilerin elle sayıldığı bir dönemi idrak etseydiniz, şimdiki şu halde şükreder ve vefa ne demek o zaman anlardınız. Risaleler okyanus gibidir... Bazı yerleri sahil kıyısı gibidir. Bazı yerleri 25-30 metre gibidir, -ihtisas ister. Bazı yerler vardır ki bir kaç yüz metredir ve kalp ve ruhun derece-i hayatına çıkmayan orada yüzemez. Bazı yerler bir kaç bin metre derinlikteki yerlere benzerler. Kalbi nefsine, cesedi midesine galebe edemeyenler oralarda yüzemezler. En büyük transatlantikler dahi Guamm çukurundaki merkezkaç kuvveti riskini göze almazlar. Bazı yerler Allah'ın kainata va'zettiği mizana ayna olarak Everest tepesinin zıddı. Guamm çukuru gibi derindir ki (11.000m.) orada yüzmek için Vekil-i Müceddit-i Elf-i Salis-i Aşr olmak; öyle bir dalgıç olmak lazımdır.

37

29.04.2005, 18:02

eskiden risalelerin türkçeleşmesi gerektiğini düşünüyordum...

tatmin olduğum en mantıklı cevap bir edebiyatçı kardeşimden geldi..

diyordu ki,

türkçeyi 100 kelimelik kuş diline çevirdiler eğer risalelerde sadeleşirse..

bundan en büyük zararı türkçe görecekdir...

türkçeyi korumak için risalelerin sadeleşmesine hayır...

38

09.06.2005, 02:50

s.a.
Bende kendimce Risalelerden bazilarini sözlükle kendim ve yakinlarim icin türkcelestirmeye calisiyordum ve birkac sayfada yazmistim bunlari okuyunca vazgectim.
Yazdiklarinizin faydalarini görmek bakimindan.
Allah razi olsun.

Mesajlar: 30

Konum: Hollanda

Meslek: Öğretmen

  • Özel mesaj gönder

39

17.08.2005, 17:54

Risaleler Tahrif mi edilmiş?

S.A,

bir kardesin, yada dostun, yada dusmanin her ne ise, Risale lerin tahrif edilmediği ne malum seklinde ki sözü çok ruhuma dokundu. Bu bahis kapanmasına rağmen, affınıza sığınarak düşüncelerimi paylaşmak istedim. Eğer nefsimin ve enaniyetimin payı versa ne olur ıslahım için dua edin.

(Evet bu mes'ele üzerinde bir çok tahşidat yapılmış olmakla berber maalesef hala bu sevdadan vazgeçilmiyor. Hatta üstad, gerekli gördüğünüz yerleri tayyedebilirsiniz vs.. iltifatlar da bulunduğu bazı abilerin bir kaç kelime değiştirerek yaptıkları sadeleştirme çalışmasına "bu kelimeleri düzeltmeye, bunlara ilişmeye benim dahi yetkim yoktur" şeklinde cevaplar verdiği, risalelerin arkasına lügat konulmasına karşı çıktığı, necip fazılın sadeleştirmesinin .......... Her ne ise bunları zaten biliyorsunuz. Bilmeyenler de öğrenebilirler.)

Yalnizca ölçü olarak Kur'an ı alalım, hadislerin uyduruktur vs. gibi Sahabe-yi kiram efendilerimize yalancılık, sahtekarlık, düzenbazlık atfeden fitnecilerin sözünü hatırladım birden. Yalana tenezzül etmeyen, başı kaynar sulara sokulup sokulup çıkarıldığı halde YALANA tenezzül etmeyen, doğruluk abidesi, sıdk asrının sıddıklarına yalan ithaf edeneleri hatırladım.

Sonra Üstad hazretlerinin hayatını, abilerin hayatını, ikram-ı ilahi olarak verilen ekmeğe "caiz midir üstadım" düyen Mübarek Süleyman abiyi, Binbir benzeri hatırları olan doğruluk abidesi fenafil-üstad olan Zübeyir abiyi, Ihlasta en ileri giden Hulusi ve Bayram abileri hatırladım.

Daha sonra üstadın hayatında devamlı surette yaptığı tashihatlar, ve bu tashihatların aynen şimdi de devam etmesini hatırladım. Yıllar önce Isparta da öğle ile ikindi arasında, latin harflerle basımı yapılacak risalelerin, her basımdan önce örnek tab'ların, Üstadın bizzat tashihinden geçmiş eseler ile Bayram abi ile tashih edilip, düzeltildikten sonra basıma verildiğini hatırladım.

Hayatını nurlara adamış, ölüme meydan okumuş, "bir dünya hayatı için yalana tenezzül etmeyiz" diyen, Üstadlarına olan vefadan nurların bir noktasını bile aynen muhafazasıne devam eden ağabeyleri anlıyormuyuz layıkınca bilemiyorum. Risaleler 1990 lı yıllarda sadeleştiriliriken, Bayram abinin hasta olduğunu, 3-4 gün hiç uyuyamadığını anlayamıyor olmalıyız ki bu abilere Risaleleri tahrif etmediklerinin ne delili var diyebiliyoruz.

ısteyen olursa Isparta da bizzat üstadın el yazsıyla tashihinden geçen eskimez yazı risaleler olduğu gibi, yine bizzat üstadın tashihinden geçen latin harflerle basılmış ilk risalelerde mevcuttur. ısteyen gidip bakabilir.

( Gördüğüm şu ki; Bu gibi lafları ortaya atanlarda genellikle Risale-i Nurları okumayan, okumak istemeyen, bir şekilde Üstadı da pek sevmeyen kimslerdir. Birazcık dikkat edersek bu anlaşılıyor.)

Risaleler anlaşılmıyor vs.. diye düşünen kardeşelere,

piyasada o kadar çok kitab var ki Risalelerden ilham alınarak yazılan, yada risaleleri anlamak için yazılan. Artık kafi değil mi sizce. Zübeyir abinin belirttiği gibi bizim hizmetimiz ferdan ferda bir hizmettir. Üstadın söyelediğine göre de mealen "kardeşim sen hayatın boyunca iki kişinin nurlara talebe olmasına vesile ol o kafidir." Bir insanın risaleleri anlamasını istiyorsak zannediyorum ki önce Risaleleri bizim lisan-ı halimizden duyması lazım. Biz anlatabilirsek, sonra da o kardeşin oturup, biraz kasıp okumaya çalışması lazım anlaması için. Cennet o kadar ucuz mu ki biz bu yüksek hakikatleri hemen anlayıverelim.. Yada Kur'ani ımani kelimeler, Allahın kelamı o kadar etkisiz mi ki biz onları öğrenmek yerine kendi bulduğumuz mesnetsiz uyduruk kelimeleri kullanalım. (Risalelerin her kelimesi imani dir, kur'ani dir. )

Biz ne anladıkta heyetler oluşturup, kendimizi üstadın makamına alıp, risale-i nur da ne anladığımızı uyduruk bir dille yazıyoruz, üstüne de Üstadın adını koyuyoruz. Madem böyle bir saplantımız var, ve herşeyin doğrusunu Üstaddan ve üstadın fenafilüstad dediği Zübeyirden, Fenafinnur dediği Sungur dan, ıhlasta en önde dediği Bayramdan, Hulusi den, Takvada en ileri dediği, makamını bilse bu dünyada kalmak istemez dediği Tahiri den, daha iyi biliyoruz, o zaman kendi adımıza kitaplar yazalım. Neden Risalelere bulaşıyoruz. Madem iman ilmini, ve bu ilmin metodunu daha iyi biliyoruz kendi metodumuzu ortaya koyalim.

ılla Risale diyorsak ve istifademizi paylaşmak istiyorsak, mesela diyelim ki "Tabiat Risalesi Üzerine Denemeler" Müellifi Ahmet Mehmet.

Hey gidi hey, ben kimim de bunları yazıyorum ona da şaştım.


"Bazen arzu fikir suretini giyer. şahs-ı muhteris arzu-yu nefsaniyesini fikir zanneder."

40

17.08.2005, 19:04

bu soruyu ilk zamanlar kendime sormuş, risale-i nurlarda NET cevap verilmiş olmasına rağmen terddütte kalmıştım. karşıma geçip ahkam kesen herkese şu soruyu sordum. Peygamper Efendimiz S.a.v. Nurani bir varlık mıdır?...... çok basit gibi duran bu soruya risale-i nur okuyanlar dahil olmak üzere diğer cemaat yada tarikatlara mensup olanlarda cevap veremedi. kem - küm edildi. bende dedim ki, Evet Nurani bir varlıktır. bana kızan küsen yerden yere vuran olduğu gibi helal olsun diyenlerde oldu. fakat herkes külliyatta NET ifade ile belirtilen bu soruma NET cevap veremediler.

buraya kadar olan bölüm anlatacaklarımın bir ifadesidir. külliyat sadeleştirilip, türkçeleştirilse idi, bu soruma NET cevap verenlere şüphe ile bakardım. türkçeleştirilmiş bir ifadeden orjinal bir meselenin orjinal metnine bakmak biraz araştırma gerektirecek bir mevzu olacaktı. bir seferde verilip ikna edilecek bir mevzuyu uzun uzun araştırıp sonuca gidilip ikna olunacaktı. tabi kaç kişi çıkıpta bir meseleyi enine boyuna türkçesindeki ifadeyi orjinal metniyle araştıracaktır ki...


bir başka boyutu ise, üstadın kullandığı kelimeleri beşeri ilmiyle bir araya getirip orjinal salt türkçeye çevirip, veciz sözlerin mahiyetini izale etmeden sağlamak kolay gibi görünüyor olması, cesaret veriyor olması, risale-i nurların herkesin fehmine göre belagatını düşürecektir. belagat değişirse alakada zamana bağlı kesilecektir.


risale-i nurlar hakkıyla okunduğunda derinlemesine gidilebilen, tefekkürü bol olan bir belagat içeriyor. türkçede yapılacak olan bu sadeleştirme, belagatıda nefyedecektir. risale-i nurları puzzle gibi düşünürsek, bu puzzle'in her bir parçasıda bir puzzle gibidir. türkçeleştirmede bu olanak ortadan kalkacaktır. risale-i nurları hakkıyla okuyup, bu parçaları bir araya getirimesse "asrın alimi" olma hüviyetini kaybedecektir.


Risale-i Nurlar çok kıskançtır ve kendine aşık olmayana yüzündeki peçeyi sıyırmaz. o peçeyi türkçeleştirme ile sıyırmaya çalışmak cebren olur. cebren yapılan iş tecavüzdür. risale-i nurları anlamak için gayret edilmeli.



BELAGAT : hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakîkatli söz söyleme sanatı, hâlin gerektirdiğine uygun söz söylemek.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir