Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "Muhammed Ali Özer"

Mesajlar: 39

Konum: Kaiserslautern / Almanya

Meslek: Ögrenci

Hobiler: Ilahiler

  • Özel mesaj gönder

1

14.02.2004, 00:41

<<Tevhidin iki Burhan-ı Muazzamı >>

بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ

اَلْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ علَى سَىِّدِ الْمُرْسَلىِنَ مُحَمَّدٍ وَ علَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

«Tevhidin ıki Bürhân-ı Muazzamı»

şu kâinat tamamıyla bir bürhân-ı muazzamdır. Lisan-ı gayb, şehadetle müsebbihtir, muvahhiddir. Evet tevhid-i Rahman'la, büyük bir sesle zâkirdir ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Bütün zerrat hüceyratı, bütün erkân u â'zası birer lisan-ı zâkirdir; o büyük sesle beraber der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

O dillerde tenevvü' var, o seslerde merâtib var. Fakat bir noktada toplar, onun zikri, onun savtı ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Bu bir insan-ı ekberdir, büyük sesle eder zikri; bütün eczası, zerratı, küçücük sesleriyle, o bülend sesle beraber der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

şu âlem halka-i zikri içinde okuyor Aşrı, şu Kur'an maşrık-ı nûru. Bütün zîruh eder fikri ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Bu Furkan-ı Celîlüşşân, o tevhide nâtık bürhân, bütün âyât sâdık lisan. şuâât-barika-i îman. Beraber der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Kulağı ger yapıştırsan, şu Furkan'ın sinesine, derinden tâ derine, sarihan işitirsin semâvî bir sada der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

O sestir gayeten ulvî, nihayet derece ciddî, hakikî pek samimî, hem nihayet mûnis ve mukni' ve bürhânla mücehhezdir. Mükerrer der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

şu bürhân-ı münevverde, cihat-ı sittesi şeffaf ki, üstünde münakkaştır müzehher sikke-i i'câz. ıçinde parlayan nur-u hidâyet der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Evet, altında nescolmuş mühefhef mantık ve bürhân, sağında aklı istintak; mürefref her taraf, ezhan «Sadakte» der ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Yemîn olan şimalinde, eder vicdanı istişhad. Emâmında hüsn-ü hayırdır, hedefinde saadettir. Onun miftahıdır her dem ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Emam olan verâsında ona mesned semâvîdir ki, vahy-i mahz-ı Rabbânî. Bu şeş cihet ziyadardır; bürucunda tecellidar ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...

Evet vesvese-i sârık, bâvehm-i şübhe-i târık, ne haddi var ki o mârık, girebilsin bu bârık kasra, hem şârık ki, sur sûreler şâhik, her kelime bir melek-i nâtık ki:

LÂ ıLÂHE ıLLÂ HÛ...
Muhammed Ali Özer

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir