Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

zubeyr

Stajyer

  • "zubeyr" bir erkek
  • Konuyu başlatan "zubeyr"

Mesajlar: 80

Konum: şanlıurfa

Meslek: Memur

Hobiler: Şiir

  • Özel mesaj gönder

1

04.08.2005, 18:32

şiir dostlarına bir kaç şiir

Ben Böyle Olmamalıydım
Ben, böyle olmamalıydım
ısmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
ıçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra...
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler taif'i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
ıçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
'allah(c.c.) ' deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü...
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
'sen kim yakınlık kim? ' deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
'benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.
Bir damla göz yaşı bazen konuşmanın en güzel şeklidir.

zubeyr

Stajyer

  • "zubeyr" bir erkek
  • Konuyu başlatan "zubeyr"

Mesajlar: 80

Konum: şanlıurfa

Meslek: Memur

Hobiler: Şiir

  • Özel mesaj gönder

2

04.08.2005, 18:33

uhud

Uhud
Günlerden cuma...
Uhut'a gelenler var.
Medine yolu toz duman...
Uhut'a gelenler var.
Bir dağılsa da şu hava,
Görsek medine-i münevvere'den uhut'a gelenleri.
Bir görsek allah rasulü'nü
Ve eroğlu erleri...
Bakın göründüler işte;
Atının üzerinde evrenin efendisi!
Cihanın gözbebeği!
Uhut'un sevgilisi!
Sağında ve solunda ashab-ı güzin
Önündeyse iki üveyk yürüyor;
Biri sad bin muaz,
Diğeri sad bin übade.
Allah'ım bu ne edep
Atlarının bile başı yerde...
Bakın şu iki gence!
ıkisi de onbeşinde...
şu kısa boylu olanı rafi' bin hadic!
Parmaklarının ucuna basıyor ki
Boyu uzun görünsün!
ıyi ok attığı söylenince
ızin veriyor efendimiz.
Diğer gençse semüre bin cündüp...
Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.
Ya rasulallah! diyor,
Rafi'ye izin verdiniz. bana niye izin yok?
Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.
Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.
Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.
Semüre rafi'yi yenince güreşte,
Fahr-i kainat ona da izin veriyor.
Günlerden cumartesi...
Uhud'a gelenler var.
ışte ayneyn tepesi-okçular tepesi-
Başlarında abdullah bin cübeyr
Sultanı dinliyorlar.
Düşmanı yendiğimzi görsenizde
Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi
Ben size adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
ıki ordu da hazır...
ıki ordu da harp nizamında...
Ve uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!
Sessizliği bozan kureyş'in sancaktarı'dır.
Söylediği her söz küfür kokulu...
Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!
Bu bir meydan okumadır.
Cevapsa bir çift ayak sesi...
Gözler uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda...
Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'allah' diyor!
Ve esedullah namıyla hz. ali(r.a.) yürüyor.
Birkaç saniye, bir tek hamle...
Allah'ın(c.c.) arslanı dimdik ayakta
Kureyş'in sancağı ise yerde...
Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı
Ama bilmiyor ki bu defa kim var uhud meydanında
Gökyüzünde yıldırımlar
Yeryüzünde hamza var.
Asıl şimdi başladı uhud'un türküsü.
Tam üç katı düşmanla peygamber(a.s.m) ordusu
Göz göze ve diş dişe.
Uhud'da yiğitler var.
ışte: ebu lücane...
Kılıcın üzerinde bir yazı
Korkaklıkta ar
ılerlemekte şeref var!
ışte: musab bin umeyr...
Zırhını giyinince
Nasılda peygamber'e(a.s.m.) benziyor.
Ve döne döne savaşan hz. hamza...
Ben allah'ın(c.c.) arslanı'yım diyor!
Ebu katade'ye bakın.
Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından
Bir havayı yara yara geliyor.
Hedefte rasulullah(a.s.m.) var.
ışte: ebu katade...
Okun fahr-i kainat'a(a.s.m) doğru gittiğini görünce
Allah'ı(c.c.) andı önce
Ve uzattı başını!
Ok katade'nin gözüne saplandı.
Uhud'da yiğitler var...
şirk ordusunu bozguna uğratan...
Ömer bin hattab'a bakın
Gözleri çakmak çakmak...
Ama telaş var yüzünde hz. ömer'in(r.a.)
Bu ne hal ey ömer...
Düşman hüsran yaşarken
Zafer kaznılmışken
Bu ne hal ey koca ömer!
Niçin okçular tepesine bakıyorsun?
Neler oluyor orda?
Niye iniyor okçular ayneyn tepesi'nden?
Allah rasulü(a.s.m) haber vermeden niye iniyorlar?
Ey abdullah bin cübeyr!
Durdursana okçuları!
Durun, allah(c.c.) aşkına durun!
Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.
Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.
Kainat yalvarıyor inmeyin!
Sultanlar sultanı'nı(a.s.m) incitecekler, inmeyin!

Peygamber(a.s.m) ordusu iki ateş arasında...
Efendimizin(a.s.m) etrafında on beş sahabe...
Bakın, mübarek elleri rasulullah'ın(a.s.m.)
Yüzüne kapanıyor!
Kainatın affı için semaya kalkan eller
şimdi kan içinde!
Yetiş ey ebu ubeyde!
Nur saçan yüz kan içinde!

Zaman donuyor sanki,
Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.
Kıpkırmızı bir yakut gibi
Peygamberin(a.s.m.) mübarek dişi!
Uhud dağı'nı bir titreme alıyor.
Zaman donuyor sanki,
Ve gökler yırtılıyor!
Uhud dağı'nı bir titreme alıyor!
Kimse uhud'a ilişmesin.
Çünkü bir ses geliyor altı yerden!
Muhammed'in(a.s.m.) dişi yere düşmesin!
Ve cibril-i emin yaratıldığı günden beri,
En hızlı inişiyle iniyor!
Çünkü altı yönden bir ses geliyor!
Yere düşmesin muhammed'in(a.s.m.) dişi!

Kara bulutlar çöktü uhud'a!
Bir ses ortalığı velveleye verdi:
Muhammed(a.s.m.) öldürüldü!
Muhammed(a.s.m.) öldürüldü!
"eğer o(a.s.m.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum!"
Diyen enes bin nad atıdı küfrün alevleri arasına!
Artık yaşlı gözler sevgili'yi(a.s.m.) arıyor.
Kab bin malik hz. sesi duyuldu:
"rasuluh(a.s.m) yaşıyor,
Allah(c.c.)'ın rasulü(a.s.m.) yaşıyor,
Onu(a.s.m.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.
Habibullah(a.s.m.) yaşıyor.
Onu(a.s.m.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım."

Ashab-ı güzin'in sevincine bir bakın!
Uhud'un sevincine bir bakın!
Hz.hamza duydu ya bu yeter!
Rasulullah(a.s.m.) yaşıyor ya bu yeter!
Yine daldı hamza kureyş'in dalgalarına!
Ama savaşırken bir ara sendeledi hamza.
Ve boşlukta bir mızrak belirdi.
Ey hamza! uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?
Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?
Ama şehidlerin seyyidi sensin!
şehidlerin efendisi sensin!
Uhud'da şehidler var...
şehidlerin seyyidi hamza var uhud'da!
Rasul-i zişan'ın(a.s.m.) gözlerinden boşalan yaş,
Hamza'yı yıkar gibiydi!
Fahr-i kainat(a.s.m.) hiç bu kadar elem duymamıştı!
Hiç bu kadar üzülmemişti!
Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:
"ey rasulullah'ın(a.s.m) amcası hamza;
Ey allah(c.c.)'ın ve rasulü'nün(a.s.m) arslanı hamza;
Ey hayırlar işleyen hamza;
Ey rasulullah'a(a.s.m) koruyucu olan hamza;
Allah(c.c.) sana rahmet etsin!
Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;
Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım!"
Ve bir ayet yankılanıyor ahzab dağında:
(bismillahirrahmanirrahim-rahman ve rahim olan allah'ın adıyla!)
"mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki,
Onlar allah(c.c.)'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.
Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
Çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.
Kimisi de şehid olmayı bekliyor.
Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler
Bir damla göz yaşı bazen konuşmanın en güzel şeklidir.

zubeyr

Stajyer

  • "zubeyr" bir erkek
  • Konuyu başlatan "zubeyr"

Mesajlar: 80

Konum: şanlıurfa

Meslek: Memur

Hobiler: Şiir

  • Özel mesaj gönder

3

04.08.2005, 18:34

sen gitmiştin

Sen Gidince Efendim
Sevgili!
Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.

Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana ;
Huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim, duyar misin sesimizi?..

Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde
Hilal.
Biz bir bakışının dilencisi,
Biz dolunay tutkunları,
Biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme, biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
Kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
Düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.
ıtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
Irmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
Gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
Dudak dudağa denizlerimiz kurudu
Ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
Kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
Kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
Hiç kâr elde edemedik.
Aldandık, hep aldandık.
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
Sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin,
Biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık,
Kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
Baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
Böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
Bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
Dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız,
Grup grup erlerimiz,
Demet demet çocuklarımız,
Kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
Prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
Aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
Aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
Aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
Durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"lâ" ile "ılla"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
Dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...

Sana en fazla muhtacız
Bir damla göz yaşı bazen konuşmanın en güzel şeklidir.

zubeyr

Stajyer

  • "zubeyr" bir erkek
  • Konuyu başlatan "zubeyr"

Mesajlar: 80

Konum: şanlıurfa

Meslek: Memur

Hobiler: Şiir

  • Özel mesaj gönder

4

04.08.2005, 18:36

beytullahta ben

beytullah'ta Ben
Bir sancak altında kaç milyon insan,
Ne tenleri benzer, ne dilde lisan...
Olmuşlar... tek yürek, ten beden de can;
ınsanlığı gördüm... beytullah'ta ben...

Yedi bağın gülü, aynı destede,
Yetmiş iki millet, aynı listede,
Kaç milyon ''Âmin'' der, aynı bestede;
Tevhîd'le haşroldum... beytullah'ta ben...

Sînelerde alev, ne kül ne duman,
Dillerde bir soru: ''vuslat ne zaman?''
Cehennem söndürür, böylesi îman...
Aşk ne imiş gördüm... beytullah'ta ben...

Okyanuslar aşmış, gelmiş nicesi,
Aç, susuz, uykusuz, gündüz gecesi...
Her nefes, dilinde kur'ân hecesi;
Sevdâlılar gördüm... beytullah'ta ben...

Rabb'in o davetli misafirleri;
Doldurmuş, mekke'de her karış yeri.
Dillerinde dinmez, ''lebbeyk'' sesleri,
Arş'a yollar gördüm... beytullah'ta ben...

Bir damla misâli, kapılmış sele;
Zengin, fakir, paşa, nefer elele...
Yan yana secd'eder, sultanla köle;
Mahşerle tanıştım... beytullah'ta ben...

Kimi görmez gözü, elinde âsâ;
Lâkin, kalp gözünü açmış devâsa...
Yüzünde tebessüm, ne gam, ne tasa,
Döner durur gördüm... beytullah'ta ben...

Kimi, ayağında yarım çarığı;
Kaç yerinden kanar, topuk yarığı...
Meğerse; kefenmiş başta sarığı,
Ne âşıklar gördüm... beytullah'ta ben...

Baktım... sofrasında, nice melekler;
Bir tas zemzem suyu, kuru ekmekler,
Gözleri kâbe'de iftarı bekler,
Tokluğuma yandım... beytullah'ta ben...

Bir zerre gözü yok, dünya aşında,
Âhir rızkın arar, harman başında,
Rabb'in nazarını, kâbe taşında;
Gören gözler gördüm... beytullah'ta ben...

Kimi bahardadır, görmemiş yazı,
Kiminin geçiyor, mevlâ'ya nazı;
Kılınır kâbe'de vedâ namazı,
ımrendim.. el açtım, beytullah'ta ben...

Kiminde kalmamış, derman bacakta;
ıki büklüm yürür, gitmez kucakta...
Erimiş.. kaybolmuş.. cenâb-ı hakk'ta
Pervaneler gördüm.. beytullah'ta ben...

O kambur sırtında, eski torbası,
Torbasında sanki, cennet urbası..
Hele bir, kıyamda var ki durması;
Göz göz oldum, doldum... beytullah'ta ben...

Bin rütbeyi, bir secdede atlayan,
Bir secdeyi, yüz binlere katlayan,
Bu kârını meleklerle kutlayan,
Ne tâcirler gördüm... beytullah'ta ben...

Hacerü'l-esved'de adın yazdıran,
Îman pençesinde, nefsi ezdiren,
Yücelen ruhuna, arş'ı gezdiren,
Ne veliler gördüm... beytullah'ta ben...

Unutmuş... dünyanın vefâ derdini,
Yıkmış... kalbindeki, riyâ bendini,
Öyle teslim etmiş, hakk'a kendini;
Canda cânân gördüm... beytullah'ta ben...

Bir sevdâ seli var, safâ merve'de;
Damlalar köpürmüş, vecde girmede.
Nice peygamberler, nice zirvede;
Durup bakar gördüm... beytullah'ta ben...

ıbrahim makâmı, sultan sofrası;
Sunulur herkese, bir kevser tası...
Bir cennet şöleni, perde arkası,
Ne sahneler gördüm... beytullah'ta ben...

Melekler almışlar, şölenden payı;
Sarmışlar, kâbe'de bütün semayı.
Kalem anlatamaz, bu içtimayı,
Âciz bir kul oldum... beytullah'ta ben...

Kaç yerinden açılmış, gökte kapılar;
Ardında saraylar, zümrüt yapılar,
Vâdeleri sonsuz, nice tapular;
Elden ele gördüm... beytullah'ta ben...

Durdum da, tavâfı seyrettim hayran;
Gördüm: bir kâinat misâli devran...
Hangisi melektir, hangisi insan?
şaşırdım çok zaman... beytullah'ta ben...

Bir sağnak misâli selâm yağmuru,
Gönüller yıkanmış, kalpler dupduru.
ıhlâs ateşinde, nice hamuru;
Pişiyorken gördüm... beytullah'ta ben...

Yaş desem... yaş değil, gözlerden akan,
Bir sel ki, günahlar bendini yıkan...
Kâbe göklerinden, semaya çıkan;
Merdivenler gördüm... beytullah'ta ben...

Dağlar, taşlar, secde gelmiş kavrulur,
Kum tanesi, ''allah'' diye savrulur...
Göz nereye baksa, rahman'ı bulur,
Ne zikirler duydum... beytullah'ta ben...

Ter döktüm.. susadım, nefsimden yana,
Başkası bir lezzet vermedi bana;
Dediler: ''bu zemzem, şifadır cana''
ıçtim kana kana... beytullah'ta ben...

Mescid-i haram'da dokuz minâre;
Diyor ki: ''bendedir, gaflete çâre''
Bir günde beş kere, yürek bin pâre;
Ezanlar dinledim... beytullah'ta ben...

Bir mânâ sarayı, mescid-i haram;
O ne ince nakış, o ne ihtişam...
Her kalbe, muhammed aleyhisselâm;
Bin taht kurmuş gördüm... beytullah'ta ben...

Vah ki bana! bunca yıldır gülmezdim,
Gözlerimden böyle yaşlar silmezdim.
Vah ki bana! huşû nedir bilmezdim;
Tattım o lezzeti... beytullah'ta ben...

Yıllar geçti, aramakla özümü;
Dünya malı kör etmişti gözümü,
Unutmuştum, ''kâlû belâ'' sözümü;
Gör ki hatırladım... beytullah'ta ben...

Çekildi kanımdan, şeytân-ı kebir,
Çekildi kanımdan, zorbalık cebir,
Ne bir hased kaldı, ne gurur kibir;
Yerle yeksan oldum... beytullah'ta ben...

Bir zaman derdim ki: ''yâ rabbî neden,
Bir daha istiyor, bir kere giden?''
Meğer bilemezmiş, insan gitmeden;
Aldım cevabımı... beytullah'ta ben...

Gördüm ki; bu dünya bir oyalanma,
Halime bakıp da, mutluyum sanma.
Bedenim kâbe'den uzakta amma;
Gönlümü bıraktım... beytullah'ta ben...
Bir damla göz yaşı bazen konuşmanın en güzel şeklidir.

mavilale

Orta Düzey

Mesajlar: 202

Konum: bir ummandan..

Hobiler: ...

  • Özel mesaj gönder

5

04.08.2005, 19:08

ALLAH bu güzel şiirleri yazandan da,buraya taşıyandan da güzel sesiyle yorumlayandan da razı olsun..


'sen kim yakınlık kim? ' deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
'benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.


bir görsem ...
görsem de çatlasa SEN ve HABıBıNDEN başkaları ile dolup taşan yüreğim ben de kurtulsam...
versem avuçlarına bu karalanan yüreği..sonra yığılsam ayaklarına..


offffffff offfff dert sardı..
Bir gömlek düştü bu hikayede bize, yakub’un gözyaşına değen…

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir