Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

11.02.2011, 00:06

Hicran

HİCRAN
-Bu bir ma ‘bedse , çırçıplak yakışmaz, sonra gayet loş;
Gelen: Ma’mûd; ışık bul, yaygı bul, git başka yerden,koş!

Hemen bir kandil aldım komşulardan,birde seccade;
Dedim:<< Gel şimdi mihmanım, sa’âdet-gahın âmâde.>>

Ne yanlışmış hesabım: Hiç kapımdan geçmez oldun bak!

İlahi! Söktüm attım, işte hücrem şimdi çırçıplak:
Ne âfâkında tek kandil, ne mihrâbında seccâde;
Ezelden bildiğin toprak,bütün varlıktan âzâde.
Serilmiş secdelerdir bekleyen yerlerde mihmânı;
Bu üryan şu’le dersen,sînemin pâyansız îmanı.
İlâhi! Bir hata ettimse, elvermez mi hüsrânım?
Güneşler doğdu, aylar doğdu, ben hâlâ perîşânım!
Çakar şimşeklerin karşımda, yırtar ,çiğner âfâkı;
Henüz rûhum, fakat, bir yağmurun bin canla müştâkı.
Sen ey dilber ki, serpildikçe handen, fışkırır, yer yer,
Semâlardan, zeminlerden şafaklar, lâleler, güller;
Şu öksüz yurda bir gülmez misin? Hâlâ yetimindir;
Bütün yangındı indirdiklerin,bir gün de nûr indir.
Hayır,ben handeden geçtim,celâlin etmesin tehdîd,
Açar haşyetle donmuş her sücûdum renk renk ümmîd.

İlâhi Pek bunaldım, nerde nûrun?Nerde gufranın?
Cehennem gezdirip dursun mu âfâkımda hicrânın?
Evet, gafletti sun’um, lâkin insan gaflet etmez mi?
Yıkıldım bir ömürdür döktüğüm yaşlarla, yetmez mi?
Gel artık, mâsivâ yok , şimdi yurdum Tanrı yurdumdur:
Tüten hücremde îmânım, yatan, yer yer, sücûdumdur.
Ne irfanımda bir iz var, ne vicdânımda, ey Yezdan,
O seccadeyle kandilden sinen bîgâne ruhundan.

İlâhî sînemin çınla durur yâdınla eb’âdı,
Ne yapsın âbidin sensiz bu vîran vahşet-âbâdı?
Nedir ma’nâsı, Ma’bud olmadıktan sonra, mihrabın,
Rükû’un haşyetin, vecdin, bütün bîçâre esbâbin?
Harâb enkaz-ı îmandır, yatar haybetle yerlerde,
Ne bekler, sen geçerken pây-mâlin olmayan secde?
Bütün cevviyle, ecrâmıyle insin, târumâr olsun,
Nedir ma’nâsı bir kalbin ki, âfâkında sen yoksun!
Güneşler geçti, aylar geçti , artık gel ki, mihmânım,
Şuhûdundan cüdâ îmanla yoktur kalmak imkânım.


MEHMET AKİF ERSOY Hilvan, 10 Kânûnisânî 1341
( 10 Ocak 1925)

2

12.02.2011, 00:45

Şairimizin tasavvufi yönünü ortaya koyan “Hicran” manzumesinin ilk beytinde:

“Bu bir ma’bedse çır-çıplak yakışmaz, sonra gayet loş,
Gelen: Ma’bud; ışık bul, yaygı bul, git başka yerden koş.”

İfadesini bizzat Âkif kendisi açıklamaktadır. Âkif’in bu şiirini çok sevdiğini ve sıkça okuduğunu söyleyen Eşref Edib bu konuda izahat verirken: “Hicran şiirini okuyorduk. Ben bunu pek anlamadım dedim. Mehmet Anlaşılmayacak nesi var? Diye bana kızdı. Sonra okumaya izah etmeye başladı: Buradaki ma’bedden kastım kalb. Yani gittiğim, o boş kalbi ilimle, irfanla süsledi. Çünkü oraya mabûd girecekti. “Ne yanlışmış hesabım: kapımdan geçmez oldun bak!”. Demek ki ben aldanmışım, orası ilimle zahiri şeylerle aydınlanmıyormuş. Sonra ne yapıyorum, onları söküp atıyorum” demektedir. Böylece o tasavvufun çok değer verdiği kalp temizliğine telmihle kalbin burada ilahi hakikatleri yansıtan ve Allah’tan başka şeylerle meşgul olmayan bir ma’bed vazifesi gördüğünü izah etmektedir. Burada ma’bedden kast edilenin kalb olduğunu söyleyerek bir bakıma, Hz. Peygamberin bu konuda “kalb Allah’ın evidir” şeklindeki hadisini de hatırlatarak, onun mutlak tevhide dayalı bir imanla kavranacağını belirtmiş olmaktadır.

Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir