Mahmud-u Erkemi tanıyanları davasına koşanları,
Lailalahe illallah hakikatı için dünya ve ahiretini tüm ruhunu feda edenleri,
Münafıkın ve müşrik-i kafir zümresine kılıçlarını ilim ile çekenleri,
Düşmanlarına dahi igra bismirabbikellezi halak diye hitab edenleri göreceksin.
Sonra anlayacaksın ki boş ve abes olan bu dünya aslında hoş bir rüya imiş,
Uyanınca kabri kebirden, Cenabı haktan sana: dünya oyun ve oyalanmaca denilmiş.
Mizan kurulmuş, sırat derilmiş,
Mahkeme-i kübradan bir ses:hadi ey beşer hesabınız dürülmüş.
Bilhassa merak ediyorsan bu zat-ı aleyhisselamı harekete geçiren güç nedir?
Onun muharriki yalnız kuvve-i kudsiyedir Allahu azze vecelle tek bir,Allahu ekber dir.
Ve asrı saadette cezire-i vasiadaki icraatları Muhammed nebinindir.
Bu vahşi kavimde canavar ruhları alayı iliyine çıkarıp bizlere mürşid kılan kimdir?
Bu acip sahralarda adetlerine son derece mutaassıb,
Hem husumetlerinde çok inatçı ve taassub,
Kızlarını diri diri defneden babalar çok ceberut,
O zatı aleyhisselam ise tüm bu vahşetgah-ı zemini rahmet ile süpüren bir bulut.
Ya Nebiyyallah sen öyle bir muhabbet-i ilahisin ki,
Tüm bu harikalar mucizeler senin cebrin ile değil,
Kalp, sır, ruh ve gönüllere hitap eden ve o hitabullahdan südur eden fethindir.
Mübarek olsun sana ey nebi bu 15 asır sonraki ümmetinin sesidir.
Esma-i ilahinin övgüleri ve hikmetlerini ve bize bakan illetlerini anlatan zat-ı Muhammed,
Ey haktan kainata gelen mübarek taç,
Bak halimize perişan, alem senden gelecek şefaate ebediyen muhtaç,
Ne olur ya Muhammed nebi sana koşuyoruz yeter artık sensizlik, döndük sana kollarını aç.
Şimdi gel o zat-ı aleyhisselamı bir nebze anlayan arkadaş,
O zat-ı Ahmedinin sadece bir eline nazar et bir bak.
Avucundaki taşlar onu zikir ve tesbih ediyor,
Attığı bir avuç toprak düşmanlarının gözlerine top gülle oluyor,
Aynı elden kemal-i şefkat ile aç ordusuna ab-ı hayat sunuyor,
Kamer tek parmağının işaretiyle şak edip iki parça oluyor,
O mübarek eller hastalara ve yaralılara bir ilaç ve merhem oluyor,
İşte bir tek eli ve parmakları böyle bir mücizatla iş etse,
O zat-ı aleyhisselamın Cenab-ı Hak katında ne kadar makbul bir abd olduğunu
Yeter artık insanlık derk etse,
Firavuniyetten çıkıp ahseni takvime vuslata erse.
Zamanın harikasının ifadesi ile bizde ilan ederiz hem meydan okuruz.
Ceziret-ül arabı asrı saadeti görmeyenleri gözlerine sokuyoruz,
Hadi hakkı tanımayanlar kendilerini tecrübe edip bir baksınlar,
Yüz bin feylesofu alıp gitsinler,o zatın bir senede yaptığını yüz senede yapabilirler mi?
Yoksa bıraksın bu cahilane safsatalarını sussunlar Muhammed aleyhisselama tabi olsunlar.
-4-
Ey aklı başına gelmiş İslamiyet’te taklidi imanı bırakıp, tahkiki imana girmiş arkadaş.
Şimdi daha da dikkat et anlatılan ve dillendirilecek olan hakikatlara,
O Muhammed-i Arabi aleyhisselamın eşsiz hal-i tavırlarına,
Bir derya-i hikmet bir bahr-i umman bir tevhidi Rahman görürsün.
Ey Muhammed aleyhisselam o hitabetin ne kadar muazzam,
Ulaştırdıkların öyle bir istikbalden haber veriyor ki,
Dünyevi istikbal ona nisbeten menfaatsiz bir katre serabından başka ne ki,
Çünkü sen ebedi bir saadet-i cenneti ve ilahi Rahmeti müjdeledin
Fani ve yalan, ölümle biten, dünyevi lezzetler ne ki.
Ey Resul Muhammed-i nebi
Biz yaratılış gayemizden gafil olanlara,
Rabb-ül aleminin bizden ne istediğini haber veriyorsun,
Zikir, fikir, şükür sizin kurtuluş vesikanız diyorsun.
Ya Resulallah ne dir bildir bize bu üç tılsımı.
Başta Bismillah Zikirdir, Ahirde Elhamdülillah Şükürdür,
Ortada nimetlerin illet ve hikmetini derk etmek Fikirdir,
İşte ey ümmet-i Muhammed(a.s) Allah’ın sizden istedikleridir.
Dinleyin bakın her bir tahavvülat- ı zerrat dillenmiş haykırıyor isyan ediyor,
Hasaretler olsun dallin guruhuna ve yazıklar olsun ekser insanların belahetine,
Nasıl kör ve sağır olmuşsunuz ki bu zat-ı zilacaibin ahbarına ehemmiyet vermezsiniz,
İşte bu vurdum duymazlık ve tevbesizliğiniz hasebiyle cehennemdir ancak ebedi kalacak yeriniz.
Ya nebiyyallah sen üzülme ümmetin gaflete dalmış diye,
Bizler tek de kalsak, tüm dünya haktan yüz çevirse de,
Dünyayı ve mafihayı terk edip ruhu canımızı feda edip, yoluna bin baş veririz kesilse de.
Çünkü sen saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vüsulüsün.
Asrı saadette benimle gezen yol arkadaşım,
Gel ! şu zat-ı mübarekeye namaz da iken nazar et bir bak,
Emin-ül Muhammed aleyhisselamı miraç da gör.
Tüm hakka vuslatı dileyenleri, ümmete örnek gör.
Aman ya Rabbi öyle bir namaz kılıyor ki Ahmed-i mahmud-u yasin,
Sanki asrın mihrabına imam durmuş, efazıl-ı beni adem arkasında saf tutmuş,
Belki küre-i arz arkasında iştirak edip Allahümme amin diyerek icab olunmuş.
Alem dahi kendi lisanı mahsusalarıyla esma-i ilahinin tecellileriyle duasının husulünü buyurmuş.
Ahmed-i Mustafa’nın namazda tarz-ı tazarruatına bak ne muazzam,
Şiddetli bir iştirak ile kebir bir iftikar ile hazin-i mahbubiyet içerisinde,
Ümmetinin hüznü ile mutazırrane yalvarıyor kainatı dahi ağlatıyor,
O maksadın husulü ile mevcudat abesiyyetten kurtulup terakki ediyor.
Hazreti Aişe annemiz dahi Resullah’ın namazı hiç bitmeyecek sanıyor.
Bu namaz biter mi hiç?
Resullah matlubunu semi, kerim, kadir, rahim, basir olan alim den Allah(c.c)tan istiyor.
Rabbül alemin ise en gizli bir haceti en gizli bir tazarruyu işitip lebbeyk diyor.