Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

19.08.2009, 22:50

..Aşkın şarabını içince aşıklar..



Sema dönerlerdi Aşkın şarabını içince aşıklar…Ve bir Züleyha hüznüyle yusufu düşlerdi maşuk’unu arayan aşıklar…

Yazılmış satırlar yada karalanmış sayfalara anlatılan sevgilin hikayesi..

yada suskunluk vardı onda…

içten içe yakan bir derdi vardı. Derdine de dermân bulamıyordu. Bulamazdı. Çünkü derdini hiç kimseye açmıyordu. Derdini söylemeyen ve aramayan dermân bulamazmış ya! O da içten içe eriyip akıyordu. Dışı neşeliydi.Dışı dünyaya bakıyordu.. Ya içi? Ya gönlü? Ya aklı?… Boştu. Bomboş bir kalbe sâhipti. “Sevgili” O’nun içinde değildi. Dışında da değildi. Suskundu. Konuşmuyordu. Hep O’nu anlatmayı, O’nu tanıtmayı ve O’nun ezber ilim haline gelmiş özelliklerini satırlara dökmeye insanlara anlatmayı ise “konuşmak”tan saymıyordu.


Ümitsiz, aşksız, kalbi kırık ve gönlü bomboş bir okyanus olmuş deli divane dolanıyordu…
O İstiyordu ki…
birisi O’na
“Sevgili”nin özelliklerini değil,
“Sevgili”yi anlatsın.
O’nun resmini göstersin.
O’nun sesini duyursun.
O’nun gözleriyle baksın.
O’nun elleriyle tutsun.
O’nun ayaklarıyla yürüsün
Aşk istiyordu;
Ve ölümlülerin ölümsüz yüreklerinden doğan “doğmamış ve ölmeyecek olan aşk”ın buharı gözleri buğulandırarak enfûse ve âfaka yükselip Onunla olmak istiyordu


Gökte melekler yeryüzündeki manzaraya bakarak kıskanmalarını istiyordu.Ve bir fısıltı duydu içten içemeleklerden gelen:


“Yaratılmamış ve yok olmayacak olan ‘sonsuz aşk’ ezelden ebede kadar yalnız kalacağını anlayınca tam ortadan ikiye ayrılıp en yüksekten en aşağıya düştü. Hilâfeti Âdem ve Havvâ’ya kaptırmıştık şimdi de ‘aşk’ı kanatlarımızın arasından kaçırdık. Eyvâhlar olsun bize!..”


Peki ya saki nerede yada şarap testisi her biri kayıp…


“Aşk”ın kanatları ve ayakları bir birinden koparılmış bir haldeydi. Geriye sadece “aşk” kaldı.
Aşkın adını satırlara yazan bir kalemin gönül kabesinin yıkılışını izlemesi…O’nda başlayıp O’nda bitmek ne kadar da zordu…


Sarap testisinin kırılışı aşkı sızdırışı ne kadar da acıtıyordu gönlü…Ve yok oluş başlamıştı gönül taşı eriyordu..Her şey onda gizliydi Onu buluş orda olmaktı…
Yaptığı tek sey vardı;


Mevlevi serenadlarının arasında kaybolmuş bir garip divanenin yüreğini titreten ney’in hüzünlü sesinde kaybolmak herşeyiydi artık….

meftûn
Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir
Aklın Nuru
fünûn-u mdeniyedir

Bu konuyu değerlendir