Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""Muha1""
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.
Alıntı sahibi ""Muha1""
Kaynattığın için konuyu aham sana böyle kara gözlük çıkarır
Alıntı sahibi ""Muha1""
Ye de gör bakim; nasılda nurlu bir belaya düştüğünü.
Nurciv civcivlerine dokunanı affeder mi sanıyorsun
muha1'den Nurciv kardeşe
Alıntı sahibi ""ayse55""
Abdullah ibni Ömer, Resul' ün Eshabından.
şöyle naklediyor ki mübarek babasından:
Bir gün uğramış idim müşrik kabirlerine.
Manen bir nazar ettim onların hallerine.
O sırada gördüm ki, kabirlerin birinden,
Ateş içerisinden birisi çıktı birden.
Ateşten zincir vardı boynu ve ayağında.
Su dolu bir kap vardı benim dahi yanımda.
Beni görüp dedi ki: (Ne olur bana su ver!
Ne olursun o suyu, üzerime döküver.)
Tam verecek idim ki o sudan ona biraz,
O kabirden bir Melek eyledi beni ikaz.
Dedi ki: (Aman sakın, su verme bu kâfire!)
Zincirinden tutarak, çekti onu kabire.
Gidip, gördüm acilen Resul-i müctebayı.
Arz ettim kendisine gördüğüm bu vakayı.
Buyurdu: (Ebu Cehil idi ki o gördüğün,
Böyle mahşere kadar, azap çeken o her gün.)
Amr bin Dinar vardı hem, evliyadan bir kişi.
Der ki: (Vefat etmişti, birinin kız kardeşi.
Definden sonra, kızın abisi eve varıp,
Baktı, para cüzdanı düşmüş ve olmuş kayıp.
Defnederken düşmüştür diyerek hemen sonra,
Birisini alarak, geldi yine mezara.
Cüzdanı bulmak için, o kabri tekrar açtı.
Ve lakin çok feci bir şey ile karşılaştı.
Ateşler içindeydi mezarı kardeşinin.
Aklı gidecek oldu korkudan o kişinin.
Mezarı tekrar örtüp, koştu hemen evine.
Gördüğü hadiseyi anlattı annesine.
Dedi: (Hangi günahı ederdi ki irtikab,
Kabirde, ateş ile olunur böyle azap?)
Dedi: (Namazlarını geciktiriyordu hep.
Azap olunmasına, bu haldir belki sebep.)
Abdullah bin Muhammed adındaki biri de,
Diyor ki: (Bir eşyamı kaybettim ben bir yerde.
Onu aramak için, o gün dolaşıyordum.
Nihayet bir mezarın yanına vasıl oldum.
Akşam ezanı dahi okunmuştu o anda.
Ve kıldım namazımı o mezarın yanında.
Dua ediyordum ki namazdan sonra fakat,
Duydum kabir içinden bir inilti ve feryat.
Dinledim, diyordu ki: (Ne olaydı, dünyada,
Beş vakit namazımı edeydim her gün eda.
Ah keşke uysaydım da dinime tam olarak,
Bu kabir azabına olmasaydım müstehak.
Keşke çok ehemmiyet verseydim de namaza,
Bu gün yapılmasaydı kabirde böyle eza.)
Bunun gibi, toprağın altında nice emvat,
Yer yüzündekilere ederler şöyle feryat:
(Ey dünyada gafletle hayat süren insanlar!
Gafletten uyanın ki, elinizde fırsat var.
Biz fırsatı kaçırdık, bari siz kaçırmayın.
Çok pişman olursunuz siz dahi yoksa yarın.)
alıntı