KASîDE-ı FAHRıYYE DER MEDH-ı şEHR-ı BATMAN
(Batman şehrine Kasîde)
Bu şehre ki Batman denilür hayli zamandır;
Ma’nâ bu ki: bir kez batanın hâli yamandur!
Her kûşesi başdan başa çöpler ile kaplû,
Her zerre havâsındaki sırf toz ve dumandur!
Kış geldi mi, bir başka olur bizde sokaklar:
Her ev leb-i deryâ, yalı; her arsa limandur.
Pek bol bulunur bizde ya, kullanmayız asfalt;
Tutkal gibidür balçığımız, çizme yutandur.
Çöplükleri teftîş eden ol kàre sinekler,
Bir serçe kadar besli ve tonbul, kocamandur!
Gündüz çekilüp dinlenerek saldırur akşam;
Pek can yakar ol sivrisinek, sevdiği kandur.
Bir jet gibi sür’atle hücûm etmede kâfir!
Pek başka bu cins; zannederim: ordu-bozandur!
Var bir sürü aylıklı nezâfetcisi, lâkin;
Fahrî çalışanlar: kedi, it, karga, sıçandur!
Hayvanları, tekmil, buranın çöp ve kâğıt yer;
Bilmez, yemi akranlarının: arpa, samandur...
Bilmem ne sebebden, çekemez komşu şehirler?
“Pek pis kokuyor!” dirler a, ol misk ü rihandur.
ıstasyonu geçmez sanırım tasfiyehâne;
En başda gelen işleri: i’mâl-i duhandur.
Yaz mevsiminin fazla sıcak olması bundan:
Dâim yanıyor meş’alemiz, şûle-feşândur.
Çarşûları, dükkânları pür mâl ü nevâle;
Bîhadd ü hisâb müşteri: kandur baba kandur!
Hiç belli değildür, değişür bizde fiatlar;
şol belli ki: zam devresi sâat değil, andur.
Yüzlerce garîb âdemi besler belediyye;
Kim bâdihevâ mal yise, ol zâbıtadandur.
Birden yığılır lâhzada dağlar gibi erzâk;
Bir anda da hâlden çekilür, sanki talandur.
Karpuz ve kavun bol ama, güç yetmiyor artık;
Mecbûr olarak almadayız, çünki bu candur.
Pek gam değil, ekmek hamur olmuşsa furunda;
Varken niye gam çekmeli her avluda tandur?!.
Tırşik ile çiğköfte de seçkin yemek ammâ,
En makbulü: bulgur ile ayran ve soğandur.
Taş-kum dolu böbrekde, bütün mi’deler ülser..
Esbâbı: suyuymuş! Bana sor: “Mâ-i nisandur.”
ınkârı ne mümkin, bu güzel beldede dâim,
Hep bulduğumuz hayr ü sevâb, ni’met ü nândur.
Âsâyişi düzgün; azıcık fazla silâh var..
Sık patlasa, korkman! Ya alandur, ya satandur...
Zabtiyyesi, emniyyeti – elhak – kuş uçurtmaz;
Hırsız bulunur gerçi ya, eşyâsı nihandur.
Çayhânesi pek çok, yine hiç yer bulamazsun;
Sandalye bilinmez, oturak: kürsü filândur.
Ters – düz demez işler trafik caddede, yolda;
Bir kısmı süvâriyse de bir kısmı yayandur.
Bir âdeme çarpup da kazâen, dise: “Pardon!”;
Ol kimseye ters ters bakarak dir ki: “Babandur!”.
Serbest gezinir caddede, yollarda inekler;
Kim dirse ki: “Hindistan’a benzer.”, bu yalandur.
Damlarda yatar müşteriler, lükstür oteller;
Pek çok televizyonlu Hotel varsa da, handur.
Yok sanma, plâkçıymış, efendim, sinemaymış..
Var! Hem gece – gündüz işi feryâd ü figandur.
Kaç tâne operlör böğürür, kimsede tıs yok;
Ses çıksa da kim aldıracak hoş? Borazandur!
Nemmamlara bakman, diseler Batman’a : “Zengin,
ı’râdı börek, şehremini Yağma Hasan’dur.”
Dirlerse de: “Milyonları yutmuş ve yemişler..”
Kimler? Nereden? Söylemiyorlar; su-i zandur!
Yağ, çay ve şeker ânide kayboldu mu: bayram;
Ger, mâ ü ziyâ yoksa, bilin kim: ramazandur.
On hâneli bir köy bugün altmışbini aşmış..
şol hâle sebeb, belli ki, Garzan’la Raman’dur.
Hiç duymadığın tarz ü makamdan bile olsa,
şol sîne yakan savtı gazel sanma: ezandur.
şöhretlisi yok, meczubu bol, işsizi çokdur;
Herkesde siyâset: ne vekildür, ne bakandur.
“şâirleri varmış!” diyerek eyleme hayret;
Sen, Batman’ı hor görme ki: menbâ-i sühandur!
Saydıklarımız bizlere vermez ki nakîse;
Bir böyle şehir halkı oluş insana şandur.
Her kim: “Kaçayım ben buradan, kurtulayım!” dir;
şaşkındır o! Aldırma, bu söz bir hezeyandur.
“Bir başka diyar bul, bunu terket!” dime; çünki
Burdan bulurum rızkımı, öyleyse vatandur.
Vasfında muhakkak ki muvaffak idi Ekrem;
Ol, gerçi esâsında ne şâir, ne ozandur... 30.9.1977