Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

1

02.07.2008, 14:12

Bir Ayrı Âlemin Dili (Ekrem Kılıç)

Ekrem Kılıc'ın şiirlerini bir başlık altında toplamayı uygun gördüm. Dahâ derli toplu olsun diye.. B.Tunç


EKREM KILIÇ

2 Nisan 1944’de, babasının me’muriyeti dolayısıyla bulunduğu, Sivas’ın Hâfik ilçesinde dünyâya geldi.
Baba tarafından, Tokat’ın Zile ilçesi ahâlisinden, Hacı Veli Hocazâde âilesine mensuptur. Anne tarafından, Van’ın Saray ilçesi eski müftülerinden Abdulkàdir Bilgici (Yekgûş)’un torunudur.
Çocukluğu Osmancık, Alaca, Merzifon civârında geçti. Liseyi Trabzon’da okudu. Yükseköğrenimini memuriyeti sırasında tamamladı.
1960’da Amasya’da devlet memurluğuna başladı. Uzun yıllar Batman’da çalıştı. Siirt’te Vakıflar Öğrenci Yurdu Müdürü, ıl Kültür Müdürü; şanlıurfa, Harran Üniversitesi’nde ıdârî-Mâlî ışler Dâire Başkanı, Genel Sekreter Yardımcısı gibi görevlerde bulunduktan sonra, 1997 yılında Akademik Uzman kadrosundan emekliye ayrıldı.
Edebiyât ve târîhle ilgilendi. şiir ve nesirlerini çeşitli gazete ve dergilerde, kendi isminden başka Seyfeddin Yağmur, Abdulkàdir Bilgici, Abdullah Kurudere takma adlarıyla da yayımladı.
şiirlerini, “Bir Ayrı Âlemin Dili” (Arûz), “Bir Gül Sunabildik”(Arûz), “Bir Gün Göklere de Kavuşacağız”(Hece), “Ağız Tadı” (Serbest); nesirlerini “Kâğıt”, “Seyir Defterimden Sayfalar”, “Gördüğüm” adı altında topladı.
Evli ve üç çocuk babası olan Ekrem Kılıç, hâlen şanlıurfa’da ikàmet etmektedir



BıR AYRI ÂLEMıN DıLı
ESKı TARZDA
şııRLER


ÖNSÖZ
şiiri eskilerden öğrenmiştim. Hissettiklerimi ifâde etmek isteyince, öğrendiğim yolu tercîh ettim. Duygularım bir âhenk içinde doğuyorsa arûz’u; bunun dışında bir düzene uyuyorsa hece’yi seçtim. Eskilerin kullandığı hiçbir kurala uymayanlar da tabiatıyla serbest oldu.
Kaleme alınan bu duyuşlara şiir denilip denilemeyeceğine karar vermek bana düşmez. Zâten, ben de, genelde bu türe şiir denilmesi âdet olduğu için kitabıma böyle demek zorunda kaldım. Görenlerin tuhafına gitmeyeceğini bilsem, manzûme kelimesini kullanmak isterdim. Çünki, bence bu isim, şiirden daha az iddialı.
Bu kitabımda arûzla tanzîm edilmiş manzûmelerim yer alıyor. Onların imlâsını da alışılmışın dışında bulacaksınız. Fakat tarzı, vezni, ifâdeleri, kelimeleri ve mazmunları böyle olmasını gerekli kılıyordu.
Her üç – beş yılda bir, dilden davranışa, anlayıştan yaşayışa her şeyin değişip durduğu ülkemizde, hiç olmazsa yarım yüzyıl öncesinin duyuş, söyleyiş, yazışı belki bu kitabı da, bir çok emsâlinde olduğu gibi, okunmaz ve anlaşılmaz yapacak. Ne gam! Dünyâyı düzeltmek şâir ve yazarlara mı kaldı? Biz, yaratılışta verilen kàbiliyetlerimizin ürünlerini topluma sunmakla görevliyiz. Gerisi gücümüzün çok üstünde...
His ve mânâ âleminizde ufacık bir kıvılcım çaktırabilir; incecik bir duygu telini titretebilirsem mânevî vazîfemi yerine getirmiş olurum.
Saygılarımla.
Ekrem KILIÇ


Kendime Sitem (Ekrem Kılıç)(*)

şâir (Ekrem Kılıç)(*)

şâir Ve Hüzün (Ekrem Kılıç)(*)

Yaz Akşamı (Ekrem Kılıç)(*)

Yorgun Yıllar (Ekrem Kılıç)(*)

Ölüm Düşüncesi (Ekrem Kılıç)(*)

Ölüm (Ekrem Kılıç)(*)

(*): Yeni Asya Forumda neşredildi.



HOCAM

Pek çok gecenin sükûnetinde
Sessizliğe ruh verir fısıltın,
Sen, bir efsâne sûretinde,
Mâzîyi ve hâli anlatırdın.

Senden nice şeyler öğrenirdik;
Hayranlık ederdi sanki teshîr.
Çevrende olurdu hâle, gençlik:
Kalb, gàye, fikir, düşüncemiz bir...


Mecbûr ederek ayırdı bir gün;
Dünyâ, bizi bir bir aldı Senden.
Hâtırlamamak, Hocam, ne mümkün?
Bin hâtıra bizde kaldı Senden!.
.
5.8.1977
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

2

02.07.2008, 17:47

AYRILIK

Bülbülleri susmuşdu bağın dün,
Kànun şakıyıp durdu bütün gün.
Bilmem ki, neden şarkılar üzgün?

Her nağmede hüznün sesi çağlar:
Ney hıçkırır, inler; keman ağlar...
***
Savruldu esen rüzgâra saçlar,
Feryadlara ses verdi yamaçlar,
Mağmum göğe bakmakda ağaçlar...

Bir ayrılığın nâlesidir bu;
Mahzûn buna hâlâ hava, yer, su
...
5.8.1977
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

3

02.07.2008, 17:51

HASRET

Çöker akşam karanlığıyla keder;
Rûha haşyet verir şu mor tepeler.
Yaklaşır, yükselip de göklere yer.
Issız enginde kaybolur insan.

Âniden gök dolar bulutlar ile;
Girerek hızla bin garîb şekile,
Görünür en fakîr hayâle bile
Başka âlemlerin misâli bu an.

Nereden çıkdı şimdi? Kim bu nefer?
Hangi ilden gelir ki, tiğğ ü teber?
-: Yiğidim, söyle, şimdi kande sefer?
Bir beyaz kuş atın.. fakat, ne bu kan?

O yağız çehre; başda tolga – sarık.
Bir kılıç darbesiyle göğsü yarık.
Gök mü, kaftan mı böyle kıpkızarık?
Sanki, yâkutla süslüdür mintan!

Atının nallarında bin şimşek
Doldurur âsumânı gürleyerek!
Kûs-i mehter olur akında yürek
Çok uzaklardan akseder: dan! dan!

Hasretiz, ey şehîd, geçen o güne;
Hakkı bayrak yapan şerefli düne.
Hakk için kan döküp de öldüğüne,
Hasretiz, ey şehîd, gazâya; inan!..
31.12.1973
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

4

02.07.2008, 18:28

BAHAR GELSıN

Bir bahar gelsin, görün siz: bahçeler, bağlar nasıl!
Her pınardan sel olup taşmış sular çağlar, nasıl!
Yemyeşil renkler kuşanmış kır, bayır, dağlar nasıl!
Her gülün üstünde bülbül dem çekip ağlar nasıl!

Sanki, kışdan kalmamışdır bir eser âlemde hiç!
Dersiniz, dünyâda yokdur böyle yer âlemde hiç!
Neş’edir hep gördüğün, yokdur keder âlemde hiç!
Hep bahardır, bitmez; insan zanneder âlemde hiç
!
4.5.1983
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

5

02.07.2008, 20:49

Allah razı olsun kardeşim. şu güzide şiirlerden mahrum kalmamak için bu başlığı -inşaallah- takibe çalışacağım.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

6

02.07.2008, 21:25

Âmin!.. Sizden de Allah râzı olsun.
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

7

02.07.2008, 22:15

BAHÇEDE YAZ

Rûhun ona can atdığı berrak havuziyle
Bir yaz günü, sâkin ve yeşil gölgeli bahçe...
Câzib koku – renk cünbüşü güller ve çiçekler.
Mest oldu bakanlar dalarak hilkati seyre...

Kuşlar bile suskun, kelebekler bile durgun;
Dallar bile mahmûr, nebâtât bile yorgun.
Yalnız yüzüyor şimdi güneş hazla, havuzda.
Hayran oluyor Hâlik’a, takdîs ile rûhun
...
4.5.1983
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

8

03.07.2008, 10:09

Böyle çok daha iyi olmuş. ınşaAllah okumak isteyince te tek aramamıza gerek kalmamış. MaşaAllah diyorum tekrar, Allah razı olsun.
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

9

03.07.2008, 15:12

Allah sizlerden de râzı olsun. ılginiz için de.. Tabîî ben sâdece vâsıtayım. Allah Ekrem Kılıç Ağabeyden râzı olsun. Dahâ nice güzel eserler ilhâm etsin..
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

10

03.07.2008, 15:17

Amin inşallah.

Maşallah çok güzel şiirler.

Allah Ekrem Kılıç ağabeyimizden ve okumamıza vesile olan sizden razı olsun inşallah...
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

11

03.07.2008, 15:21

Âmîn!.. Cümlemizden inşâallah.
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

12

03.07.2008, 15:28

GEÇMış

Bir lahza dur da geçmişe bak: sisli gölgeler!
Yapdıkların bütün boşa gitmiş; yazık, günah...
Gençlik.. o tatlı hâtıralar.. şimdi nerdeler?
Yalnız bu kaldı elde: keder, bir de âh – vâh!

Âtîye bak bu def’a da. Âtî.. o hep hayâl.
Ümmîd edip avunmada insan neler, neler!
Ma’sum çocukluğun izi, hâtırlanan masal.
Lâkin uyandığında o, başlar düşünceler...

Sermâyemiz geçen bu bir anlık zaman mıdır?
Sonsuzluk istiyor şu beşer oysa, mutlakâ!
Ey nefs! O halde çâre ne? Boş durmaman mıdır?
Ancak bununla mümkün olur umduğun bekâ
..
.
30.12.1972
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

13

03.07.2008, 15:31

ıLKBAHAR MÜJDESı

Toprak değişdi rengini, bozken, yeşillenip;
Binbir çiçek örüp dokuyor renk renk ip.
Kırlar bahârı karşılıyor, seyri çok garip...

Kalbimde bir ılık heyecan müjdeler seni,
Ey tatlı ilkbahar, yüreğim hisseder seni
***
Ölmüşdü bahçemizde kışın her ağaç, çiçek.
Sandım ki, hiç dirilmeyecek kuş, sinek, böcek!
Kim can verip ölenleri tekrar diriltecek?!.

Evvelce kim yaratdı, düşün, yokdu hiç biri:
Çok sevdiğin şu gökleri, can verdiğin yeri.
.
.
1972
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

14

03.07.2008, 15:35

şADIRVAN

Bu yerde geçse bir anın
Sükûn bulur kanın, canın;
Dolar huzurla dört yanın.
Civârı hoş şadırvanın!

şırıl şırıl akar sular,
Gezer sevimli kumrular
Ve şâirâne duygular...
Civârı hoş şadırvanın!

Akan su eskiden beri
Oyup nakışlı mermeri
Çizer köpükden izleri.
Civârı hoş şadırvanın!

Minâre, kubbe komşusu;
Temiz, serindir avlusu...
Ta haşredek şırılda, su!
Civârı hoş şadırvanın!

Hulûs-i kalble niyyet et,
Usûle tam riâyet et,
Bir abdes al; ibâdet et!
Civârı hoş şadırvanın!
31.1.1978
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

15

04.07.2008, 11:36

ıLKBAHAR

Erişdi, müjde, ilkbahar!
Nasıl yeşerdi dağ, bayır?!.
Ne tatlı, hoş şu tarlalar!
Sen ol da gezme kır, çayır...

Tomur tomur ağaçların
Çiçekle yüklü dalları,
Görün bakın: bugün – yarın
Dolar sinek, böcek, arı...

Sıcak, sevimli bir güneş;
Pırıl pırıl ve mâvi gök!
Dolaş, gez, oyna, koş, güreş;
Yorulduğunda şöyle çök!

O mûsıkî, o nağmeler:
Latif, şirin şırıltılar,
Kuzuyla bir koyun meler,
Çeşit çeşit cıvıltılar...

Her ilkbaharda aynı sır:
Nasıl filizlenir tohum?!.
Hayat nasıl da fışkırır
Çiçek çiçek, doğum doğum!..
14.4.1978
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

16

04.07.2008, 11:48

OYUN

-: Haydi çocuklar, koşun!
Oynayalım bir oyun!
-: Sen Ali’nin ol eşi,
Ben alayım Ökkeş’i.
Altan, Uğur, Osman’ı
Bir de alın Burhan’ı...
-: Altışar olduk, tamam!
-: Ben üşüdüm, oynamam.
-: Yapma! Bu, bozgunculuk..
-: Amma da mızmız çocuk!
-: Böyle yapar dâimâ...
-: Oynamasan oynama!
-: Başka oyun oynarız,
Var mısınız?
-: Biz varız!
-: Ben diyorum: koşmaca!
-: N’oldu ki saklanbaca?!.
-: ışte bu hoş! Kim ebe?
-: Ben olayım!
-: Yaşşa be!..
24.4.1978
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

17

04.07.2008, 11:55

KAMP

Bir hâtıra oldu şimdi yalnız
Kaç yıl evvelki mâcerâmız:

Safdık, kötülük ne bilmiyorduk;
Dünyâ ne güzel, ne hoş diyorduk.

Kurduk nice bin hayâl Seninle;
Bir gün Sana ben dedim ki: “Dinle,

Bir yaşlı adam var, akrabâmdan,
Tâtilde izin alıp babamdan,

Gitsek onu bir ziyâret etsek;
Burdan o kadar uzak değil pek...

Bir kamp kuralım açıkda, kırda.
Yatmak gece hoş olur çadırda.

Aldık ebeveynimizden izni;
Kuşlar mı hafifdi, yoksa biz mi?

Sür’atle hazırlanıp nihâyet,
Çıkdık yola biz, sevinçle gàyet.
(Bitmedi)
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

18

05.07.2008, 13:16

BAHARDA GEZıNTı

Gel, gidelim bugün kıra!
Başka zaman gelir sıra,
Hep gideriz ya bir bağa,
Tırmanırız veya dağa.

şimdi değil, gelince yaz
Eğleniriz gezip biraz
Çamlığı, buz pınarını,
Ormanı, çay kenarını...

Dalda çiçek ve goncalar;
Diz boyu oldu yoncalar.
şurda koyunlar otluyor.
Leyleğe bak, ne topluyor?..

Bir köpek orda havlıyor!
Serçe, çekirge avlıyor!
ışte, karınca yerdedir!
Uç böceğim, uğur getir!

Mis gibidir temiz hava,
Karşıda yemyeşil ova;
Seyr ile sen, tefekkür et!
Hamd ü senâ, teşekkür et!
18.4.1978
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

19

05.07.2008, 13:23

PERVARı YOLUNDA(Vezin ve kàfiyeye uymak mecbûriyetiyle, ismi geçen şahıslar hakkında
lüzumlu hürmet ifâdelerini kullanamadığımdan dolayı özür dileyerek.)

Sungur Ağabey bizim Siird’e,
Her yıl bal alır, güzün gelir de...

Mûtâd olarak bu yıl da geldi;
Kàsımdı, fakat havâ güzeldi.

Pervâri baliyle gerçi meşhûr,
Ammâ, ona şan katan da: Sungur...

Sa’dullah Bey [1] ki, rahmetullâh,
Mes’ud kıla cennetinde Allâh,

Tavsiyye ederdi türlü derde;
Sıhhatli olurdu hasta, yer de...

Hattâ, reçeteyle yazdı bir gün,
Bir hasta gelince benzi süzgün.

Eczâcı görüp şaşırdı kaldı;
Bilmez ki, ilaç değil bu, baldı...

Çok hasta, yiyince bâl-ı Sungur
Sağlık bularak olurdu mesrûr.

Mevzu’ bu değil, şu son seferdi:
Bir Ford minibüsle geldilerdi.

Dolmuş, Silivanlı Sâlih’indi [2]
Batman’da Saîd’le [3] Mirza [4] bindi.

Sungur Ağabeyle yolda hemdem
Mehmed Ali [5] var, Malatya’dan, hem...

Pervâri Siird’e üç saatdir;
Yol şimdi fenâ değil, rahatdir.

Anlatdı bir eski mâcerâyı;
Güldük buna, bilmeden belâyı,

Hayreddin [6] der ki: “Tâ sabahdan
Çıkdık yola biz, ağarmadan tan.

Pervâri yolunda geçdi bir gün;
Vardık, ne varış, batar iken gün!..”

Mihmandar olup da Kıngır Osman [7]
Pervâri’ye gitdi böyle ihvân.

Farkında değilmiş ammâ Sâlih,
Lastikler hep kabak.. ne tâlih!

Zorluk daha başlarında yokdu;
Yollar, tabiî, biraz bozukdu.

Birden duruverdi, tırmanırken;
Endîşe için vakit pek erken.

Bir hayli itip yürütdüler hep,
Bâzen taşınırdı böyle merkep...

Pervâri’ye vardılar sonunda;
ışler gidiyor, şükür, yolunda.

Tüccar bulunup da bal alındı;
Geç vakte kadar, fakat, kalındı.

Ev sâhibi “Gitmeyin!” diyordu;
Akşam, kuzu kesmek istiyordu.

Bir tek Hacı Mirza gevşemişdi;
“Geçdir; kalalım, gelin...” demişdi.

Lâkin, sıkı durdu arkadaşlar;
“Destûr!” diye terkedildi aşlar...

Gün batdı, hemen düşüldü râha,
Hakk erdire cümlesin felâha.

Bir yolcu da aldılar berâber,
Tiryâki imiş bizim birâder...

Sungur Ağabey karışdı lâkin,
Çekdirmedi bir nefes; ne mümkin!

Dağlar, dereler geçip aşıldı;
Lastik yarılıp delik açıldı.

Gümbür! diye patlayınca birden
Hiç kalmadı bir hayır tekerden...

“ıstepnesi burda! Nerde kirko?”
Var gerçi ya; tutmuyor, bozuk o...

Birlikde ve hayli uğraşıldı;
Zor – şer, sökülüp teker takıldı.

ıstepne de gümleyip birazdan
Donmaz mı bizimkiler ayazdan!..

Artık gece, her taraf karanlık,
Hiç vâsıta geçmiyor da... Yandık!

Tek yol: yürüyüp biraz ısınmak!
Hem, nâfiledir durup yakınmak...

Cantlarda yürütdü, geldi Sâlih,
Dostlarsa yayan.. hay aksi tâlih!


Lâkin, kırılırsa başka bir yer,
Lastik bile gelse zor ilerler.

Korkuyla duruldu yolda tekrar;
Ammâ kötü şey bu: çok soğuk var!

Lastik, diyerek, nasılsa yırtık,
Yakdık bir ateş, biraz ısındık...

Eh, geçdi zaman ve bitdi lastik,
Lâ havle.. o halde, biz de bitdik...

Gözler tarıyordu şimdi ufku,
Sâat 10’a vardı; geldi uyku.

Derken, tepeden göründü kamyon,
Bir böyle haber değerdi milyon...

El sallanarak o durduruldu;
“Yer var mı?” deyip, hemen soruldu.

ınsan dolu hep şoför mahalli,
Hem üstde de yer değildi hâlî.

Sungur Ağabeyle Kıngır Osman
Bin zor ile bindiler bu yandan.

Anlatdı da Sungur Âbi, güldük:
“Allâh’a şükür, deyip büzüldük.

Hiç sevmediğim o pis dumanlar
ındimde buhur gibiydi, canlar...

Teyp, şarkı değil de bir ilâhî
Söyler gibi gelmedeydi, sâhi...

Vardık ya, şükür, nihâyetinde;
Erdik sonuna meşakkatin de...”

Bir vâsıta gönderildi tekrâr,
Kurtulmak için diğer kalanlar.

Yardım gidedursun, orda kalmış
Ahbâbı tutar mı zorlu bir kış!..

Etrafta çadır kuran göçerler
Varmış bereket; koyun güderler.

Farkında olup köpeklerinden,
Seslendi bizimkiler derinden.

Mehmed Ali, bir de Mirza beyler
Bir yol bularak inip giderler.

Yanmakda ateş çadırda çokdan,
Yorgan bile verdiler soğukdan.

ıkrâm edilince peynir – ekmek
Reddetmesi mümkün olmuyor pek...

Derken, minibüs kavuşdu, geldi.
Çağrıldılar; oh! çadır güzeldi.

Lastik takılıp bitince işler,
Vurmakda iken sırıtdı dişler...

Lâkin, bu sefer, gelen bozuldu!
Dostlar, tabiî, fenâ bozuldu...

ıstop ediverdi, kaldı yolda;
Artık buna kızma, gel, sen ol da!

3 oldu saat, sabah yakındır;
Allâh’a emânet etdi Kıngır,

Hiç çâresi yokdu, terkedildi.
ılk Ford’a binildi hep, gidildi...

Endîşelidir, uyur mu Sungur?
Geçmez gece hiç, zaman uzundur...

Yol gözlemeden yoruldu iy’ce,
Âhir, minibüs çıkıp gelince

“Allâh’a şükür!” deyip oturdu;
Tâ ertesi gün üzüldü durdu.

“Atlatdık ucuz” deyip “belâyı...”
Anlatdı sabah bu mâcerâyı.

Yâ, böyle bizim hikâye, beyler!
Bilmem, gelecek sefer O, n’eyler?!.

27.11.1981

[1] Dr.Sa’dullah Nutku
[2] Sâlih Çevik
[3] Saîd Dolgun
[4] Mirza Demir
[5] Mehmed Ali Bağlıtaş
[6] Hayreddin Yardım
[7] Osman Kıngır
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Bilâl Tunç

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Bilâl Tunç"

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

20

05.07.2008, 13:29

TERKîB-ı BEND

Milletde huzûr koymadı, kardaş, bu siyâset;
Bildik: ne kadar pis, kötü, kallâş bu siyâset!

Sen geç köyü, bir evdeki ferdler bile ayrı;
Pek korkuyorum: dökdüre çok yaş, bu siyâset!

Ekser, bize bir hoşça masal gelse de târîh,
Aç, bak ki: yemişdir nice bin baş bu siyâset!

Bir zümreyi, bir beldeyi eylerse de âbâd;
Koymaz kimi, taş üstüne bir taş bu siyâset!

Bâzen ne kadar tatlı, lütûfkâr, mütebessim;
Bâzen de asık çehre, çatık kaş bu siyâset!

Boş durmaz ağızlar, ama, sen baklava sanma:
Kokmuş, acı, zıkkım gibi bir aş bu siyâset!

Mutlak gelecek bir sonu: idbârı düşünmez,
ıkbâl ile sarhoş olan ayyâş bu siyâset!

Geçdikce zaman, tâlibinin batması artar,
Kurtar, Yüce Rabb’im, bu belâdan bizi kurtar!

Gördün mü, bugün halka ne yapdırdı siyâset?
Gaflet bürüyüp, bâtıla tapdırdı siyâset!

Aldırmıyoruz zâlime zulmetse de, lâkin,
Ma’sumları hep kurtlara kapdırdı siyâset!

ımkânı mı var kurtuluşun, eğri ne yapsın?
Yoldan çıkarıp doğruyu sapdırdı siyâset!

“Bir gün düzelir, böylece sürmez.” diye umduk,
Ümmîdimizin hepsini, ah, kırdı siyâset!

Pek çok kişi öğrendi, fakat, olmadı iflâh,
ığrenç ve uğursuz, kötü bir sırdı siyâset!

En aşşağılık fayda için eyler ihânet,
Nâmûs ve şeref yoksulu hınzırdı siyâset!

Çok rağbet edilmekde, fakat, bence: muzır, hem
En fâidesiz bir sürü dırdırdı siyâset!

Vaktâ ki, bütün halk bu çirkef işe daldı;
Zannım: o zamandan beri şeytan yaya kaldı!

Kardeşce yaşar, birlik idik; yıkdı siyâset!
Bir fitneci, bozguncu, münâfıkdı siyâset!

Her girdiği yer parçalanıp kaynadı durdu;
Besbelli huzursuzluğa âşıkdı siyâset!

Pek çok pısırık çalçene olduysa da, elhak,
Bir hayli muhâlif çana ot tıkdı siyâset!

Ev, tarla, sokak, işyeri, mektebde o tek lâf;
Temcid pilâvından daha can sıkdı siyâset!

ınsanlara hükmetmek için kullanılınca
Kıymetli, geçer akçe olup çıkdı siyâset!

“Etbâı neden böyle eğilmiş?” diye sorma;
Zâten, daha başdan beri çarpıkdı siyâset!

Artık yetişir! Kalmadı billâhi tahammül!
Millet daha senden usanıp bıkdı, siyâset!

Mevt gelmeden evvel uyanın, aklı olanlar!
Elbet de, işâret yetişir ârife, anlar...
11.1.1978
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir