ve aleykümselâm
Zaten olaya tarafsız bakanlar, gazetelerin fırıldak olduğunu biliyor. Gazeteleri alanlar ise neden alıyor, onu irdelemek lazım:
Haber okuma ihtiyacı hissediyor, gündemi takip etmek mi istiyor? Eğer öyle ise, niye bu gazeteleri takip ediyor. Zaten basının büyük çoğunluğu bunlar. Onun dışında alabileceği gazeteler belli. Yeni Asya, Zaman, Vakit. Bunları taşıdığı zaman önyargı ile karşılaşmaktan mı korkuyor? Yani kendini ait hissetmediği bir gruba yakıştırılıp, kötü ve aşağılayıcı gözle bakılmaktan?
Gazeteyi insanlar alıp evlerinde kimsenin görmediği şekilde okumuyorlar. Okudukları zaman aile olsun, akrabalar olsun, işte olsun, vapurda olsun, illa ki sosyal bir ortamda okuyorlar. Ve kimin ne gazete takip ettiğine dikkat ediliyor. Gazete alanlar da bunun farkında.
Çünkü kartel medyası, gazeteyi haber vermekten ziyade, bırakın kalemleri kılıç olarak kullanmayı, bombardıman yapmakta kullandı. Hep böyle oldu Türkiye'de. ıstedikleri adamı Türkiye'de kendilerince vezir de ettiler, rezil de. Bundan 70 yıl öncesinin gazete küpürlerini görseniz aklınız durur, dindarlara neleri, nasıl ifadeleri reva görmüşler diye.
Dediğim gibi, gazete sadece haber yazan bir kağıt parçası değildir. Kimi zaman görüş belli eden bayrak, kimi zaman bir ideoloji savaşının sancağı olarak da kullanılır. Toplumda zaten insanın bilinçaltında bu var, insanlar bunun farkında.
Size bir örnek anlatayım. 15-20 gün önce falan, sıraya girmek için sabahın 5.30'unda gittim hastanenin avlusuna. ayakta durmak yoracağı için oturmak istedim. Ama orada bank yoktu. Ben de kaldırımlara ve yollara oturmayı sevmem, sürekli insanlar ayakkabısıyla dolaşır, ya da hayvanlar pisler, köpekler işer, yani necaset endişesinden. Aklıma gidip gazete almak geldi, o saatte oradaki bayilere zaten gazeteler geliyordu. Dedim hangi gazeteyi alsam, canım sıkılmasın okuyayım diye Yeni Asya falan alsam, ben neyin üstüne oturacam! Eğer otursam, gazetede Allah'ın ve Hz.Peygamber a.s.m isimleri zikredilen sayfaları var, ona edepsizlik olur. Gidip çıplak kadın resimleriyle dolu, kartel medyası gazeteleri alıp, ne onlara para kazandırırım, ne tiraj, ne de bu gazeteleri alan bir kişi olarak bilinmek isterim dedim, spor gazetesi aldım, iki üç habere baktım, serdim kaldırıma rahatlıkla oturdum. Hele iddaa ve at yarışı ekinin üzerine oturmak ayrı bir zevk veriyor!
Her neyse, diyeceğim o ki, Türkiye'de gazeteler, kağıt parçasından fazlasıdır. Gazeteler, kağıttan yapılmış bombardıman uçağıdır. Kime isabet ettirseler kâr sayarlar. O yüzden, o kişilerin neden gazete okuduğunu bilmek lazım. Eğer haber takip etmek istiyorsa ve interneti yoksa, televizyona da vakit bulamıyorsa, gazete alışkanlığı varsa, başka alternatif gazete sevdirilmeli. Veya haber ihtiyacı farklı şekilde karşılanmalı. Çünkü gündemi takip etmeyi istemek, bir ihtiyaç hâlinde. Bu yüzden de kartel medyasına ait gazeteler, gündemi vermek perdesi altında, gerçekleri çarpıtıyor, insanları yanıltıyor, haber alma özgürlüğünü, ördükleri ağlarla karanlıkta bırakıyor. Bundan da çıkar sağlıyorlar, ya da çıkar sağlayanlara menfaat karşılığında hizmet ve uşaklık ediyorlar.
Haberalma araçlarını küçümsememek lazım, çünkü kamuoyu oluşturabiliyor. Eğer artniyetli, insanî şeytanlar kullanırsa, daha tehlikeli hâle geliyor.
Onlarla mücadele ise, sadece onlara karşı bilinçlendirmekle veya gerçekten tarafsız haber verebilmekle mümkün olur. ıkisini de yapmak gerekir, ikisi de kolay değil, zaman ve gayret, tevekkül gerektiren işler.
Yoksa insanlar ihtiyaç hissetmeseler, ne diye gidip gazeteye para bayılsınlar. ıki ihtimal kalır, ya kuponla tencere veriyordur, ya da benimsediği bir davası vardır o gazetenin misyon edindiğini düşündüğü. Bizim rahatsızlığımızın en önemli nedenlerinden birisi bu olsa gerek, haberalma ihtiyacının sû-i istimal edilmesi, yanında başka şeylerin de servis edilmesi.
Ne dersiniz, belki de gazetecilerin sevdiği, bomba haber ifadesi de belki bu bilinçaltının meyvesidir? Bazen küçük bombalar patlatırlar, otobüsteki yolcular namaz molası istemiş gibi. Bazen karalama fırsatı buldukları büyük bombalar. Gazete demek, bir bakıma savaş demek.