Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.06.2007, 03:29

Yarış başlarken - Mehmet Kutlular

Bilinen sebeplerle sancılı geçen bir sürecin ardından milletvekili aday listelerinin kesinleşmesi ve parti mitinglerinin başlamasıyla, ülkenin sür’atlenen bir tedric içinde seçim havasına girmesini bekleyebiliriz.

Bu demektir ki, seçim yarışı yeni başlıyor.

Gerçi iktidar partisini erken seçim kararı almak zorunda bırakan Meclisteki 27 Nisan oylaması sonrasında yapılan maksatlı tartışmalar ve akabinde DYP-ANAP birleşmesinin başarısızlıkla sonuçlandığı izleniminin verilmesi yönündeki yoğun çabalar kafaları bir hayli karıştırmış gibi görünüyor.
Ancak seçim kampanyasında bu çabaları boşa çıkaracak ve daha da ötesinde, düzgün bir alternatif arayışı içindeki seçmen kitlelerinin beklentilerini karşılayacak doğru mesajlar verilebildiği takdirde, bunların olumsuz etkilerini izale etmek, hattâ sıfırlamak mümkün.

Aslında DYP’nin, DP ismine dönmek suretiyle demokrat misyonun çıkış noktasına ve asıl referans kaynağına sahipleniş mesajı vererek, demokrat kitleler nezdinde iyi bir rüzgâr yakaladığı söylenebilir.

Bu değişiklikle birlikte gündeme gelen ANAP’la birleşme projesinin de, ANAP yönetiminin çıkardığı son dakika engeline ve bundan hareketle yapılan kasıtlı yorumlara rağmen, iki parti tabanının kaynaşması anlamında başarıyla devam ettiği, dikkatle bakıldığında rahatlıkla görülebilir.

Mahallerinde oy potansiyeline sahip ANAP kökenli adayların DP listelerinde ilk sıralara konulmuş olması, DP yönetiminin son anda yaşananlara rağmen ANAP’ı incitecek tavır ve söylemlerden özenle kaçınması, Ağar’ın “Birleşme sürecini seçimden sonra taçlandıracağız” açıklamaları, bunun gözle görülür işaretleri.

şimdi DP’nin yapması gereken şey, seçmen kitlelerini bunaltan ülke sorunlarına mâkul çözümler öngören bir programı gerek mitinglerle, gerekse akılcı bir medya kampanyasıyla kamuoyunun önüne koymak olmalı.

Ağar’ın geçtiğimiz aylarda bölücü terör ve şehirlerdeki güvenlik sorunuyla ilgili olarak dile getirdiği gerçekçi çözüm önerileri; laiklik, irtica, başörtüsü, imam hatip, v.s. konularındaki sağduyulu yaklaşımları; AB süreci ve demokratikleşme bahsinde millî hassasiyetleri de dengeli bir şekilde gözeten pozitif tavrı; Benelüks modelini Ortadoğu ve Kafkasya ölçeğinde uygulamaya koyma gibi orijinal projeleri halka ve medyaya iyi anlatılmalı.

Bu başarılabilir ve gerek Türkiye’yi beş yılda bugünkü sıkıntılı noktaya getiren AKP-CHP kıskacına, gerekse onun yerine ikame edilmek istenen CHP-MHP tertibine karşı yegâne sağlıklı alternatifin DP olduğu mesajı topluma mal edilebilirse, kasıtlı olarak pompalanan baraj korkusuna yer olmadığı kendiliğinden ortaya çıkar.


Mehmet Kutlular - 19.06.2007

2

27.06.2007, 18:28

Alternatif ıhtiyacı

ıktidar partisinin grup başkanvekillerinden biri, geçtiğimiz günlerde, barajı aşarak Meclise girme potansiyeline sahip üçüncü partinin DP olduğunu söylemişti.

Başbakanın bir taraftan “Anketlerde yine iki parti gözüküyor” derken, diğer taraftan yoğun gündemi içinde zaman ayırıp DP liderinin katıldığı TV programlarını baştan sona izlemesi ve Ağar'ın kendilerine yönelik eleştirilerine cevap verme ihtiyacı duyması da, DP'nin AKP cenahında ne kadar yakından ve ciddiyetle takip edildiğini gösteren bir başka işaret olarak yorumlanmalı.

Bu durum, DP için yapılan “Barajı aşma şansını tamamen kaybetti” propagandasının bütün şiddetiyle devam ettiği bir ortamda bilhassa dikkat çekici.

Öte yandan, 2004 Mart'ındaki yerel seçimler öncesinde AKP Genel Başkan Yardımcılarından birinin “Öncelikli hedefimiz DYP'yi çökertmek” açıklaması da anlamlıydı.

Birbirini tamamlayan bu işaretlerden çıkarılacak sonuç, AKP'nin, dışarıya umursamaz ve ciddîye almaz bir görüntü vermeye çalışsa da, DYP-DP çizgisini çok önemsediği olmalı.

Bunun sebebi ise, AKP'nin başından beri kendisini yerleştirmeye çalıştığı seçmen tabanının, geçmiş yıllarda DP-AP-DYP çizgisine destek vermiş olan kitle olması.

Çünkü siyasette kalıcı olmanın en önemli şartlarından biri, köklü bir geleneği temsil eden bu kitle tarafından sağlam bir şekilde benimsenmek ve sahiplenilmek.

12 Eylül'den sonra siyaset sahnesine çıkan ANAP da bunun için çok uğraştı. DP-AP çizgisinin devamı olarak kurulan DYP'yi silip, onun yerine kendisi oturmak için elindeki bütün imkânları kullandı.

Ama olmadı, başaramadı.

Görünen o ki, 28 şubat konjonktüründe doğan Millî Görüş çıkışlı yeni bir parti olarak AKP de aynı gayretin içinde.

Bir taraftan, içlerinde AP-DYP kökenli isimlerin de yer aldığı transferlerle “merkez partisi” imajı verme çabalarını sürdüren AKP; diğer taraftan DP'yi yıpratma amaçlı psikolojik harekât operasyonlarına da açıkça destek veren tavırlar sergiliyor.

Bunu yaparken, ağır söylemlerle CHP'ye yüklenmesi ise hem ülkedeki kutuplaşma görüntüsünü pekiştiriyor, hem de beş yıllık iktidarında “mayınlı alanlar”da CHP'nin onayını alamadığı için tek bir adım dahi atamadığı gerçeğini örtbas etmeyi amaçlıyor.

Ve sonuçta AKP-CHP ilişkisi, görünüşte sert bir çatışma imajı sergilerken, gerçekte tarafların birbirlerini besleyip güçlendirmesine dayalı bir “kayıkçı kavgası”nı ele veriyor.

Demokratikleşme, hak ve özgürlükler başta olmak üzere ülkenin temel sorunlarının çözümü önünde en büyük engeli oluşturduğu, geride kalan beş yıl içinde iyice görülüp anlaşılmış olan bu sahte ve aldatıcı mizansene artık bir son verilmesi gerekiyor.

Bunun için de, yıllardır eksikliği hissedilen demokratik ve mâkul alternatif ihtiyacını da karşılama potansiyeline sahip köklü bir parti olarak DP'nin güçlendirilmesi icab ediyor.

Mehmet Kutlular - Yeni Asya
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

3

11.07.2007, 15:55

nur cemaati liderliği hakkında

SAYIN KUTLULAR;

Webmaster: Mesajınız eleştirdiğiniz için değil sadece BÜYÜK harf kullanarak yazdığınız için silinmiştir. Forum kurallarını dikkatinize sunuyoruz!

4

12.07.2007, 09:57

DEğerli kardeşim, bir insanın şahsi fikrini beğenmeyebilirsin. Eleştirebilirsin. Bu demokrat bir insana ağır gelmez, bilakis omuzundaki akrebi göstermek nevinden hoşuna gider.

Sen omuzumuzda akrep var diyorsun. Ama nerde?

ışte sen de havada asılı bir eleştiri yapmışsın. Tasvir dahi yok. ıddianı tasvir etsen dahi bir nebze normal karşılardım.

Elbette neyi niçin eleştirdiğini biliyorsundur. Ama biz mdeni insanlarız. Bizi ikna lazım. Cebren hiç bir şeyi öğretemessin.

Kaldıki Kutlular Abi önemli açıklamaları kendi cebinden yapmaz. Çok önemli açıklamaları geniş katılımlı bir meşveret sonucu söyler.

şimdi meşveret kararları ile söylenmiş bir söz varken senin-sizin hiç bir tasvir ve izaha yer vermeyen kuru eleştiriniz ile fikrimizi değiştirecek değiliz.

Hem konu gelmişken.

Güneş varken bir yanıp bir sönen ışıkların peşinden gidilmez. ıhtimaldir ki yıldız yıldız değil yıldız böceği ola.

Kutsal olanı kutsal olmayana feda edenler esas sorumlu olacaklardır. AKP'yi kutsalmış gibi, eleştirildiği zaman "vebal" diyerek kızanlar esas kutsallara ilişildiğinde vebal demekten imtina etmiştir.

Kendisini iktidara getirenlere yaranmak için her türlü dini tavizi veren AKP'dir. Kutsallar hakkında yaptığı gafları eleştirmek hele eleştirilen kutsal değilse asla vebal değildir.

AKP kutsal değildir. Vahiy ile üstünlükte verilmemiştir. Hiç bir şeye sebebsiz üstünlük verilemez. Üstün olan dinidir.

Din için "Amaç değil araçtır" diyen bir Erdoğanı iktidar uğruna eleştirmemek esas ve en büyük vebaldir.
AKP'nin din hakkında yaptığı gaflar Gündem Aana başlığında muhtelif başlıklarda yazılmıştır. Takip edebilirsiniz.
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

12.07.2007, 11:02

NUR TAşIYAN EL TOPUZ TAşIYAMAZ..

DEğERLı KARDEşıM;

Webmaster: Mesajınız eleştirdiğiniz için değil sadece BÜYÜK harf kullanarak yazdığınız için silinmiştir. Forum kurallarını dikkatinize sunuyoruz!

6

12.07.2007, 20:49

Değerli kardeşim, Kutlular Abinin sözü cemaatin sözüdür. Benim sözümdür. Bütün Yeni Asya meşrebine bağlı Nurcuların sözüdür. Ancak, benim sözlerim cemaati bağlamaz. Zira, şu'ra'dan sözcülük için bir yetki almadım ki sözlerimde ki hatalardan Cemaatim mesul olsun. Sanırım bir Nur talebesi bunu herkezden daha iyi anlar.

Yeni Asya cemaatinde meşveret esastır. Yapılacak her hareket, söylenecek her söz meşveret üzerine alınır. Meşrebimizde diğer cemaatlerdeki gibi liderlik esası üzerine bina edilmemiş, şahıslar değil şahs-ı manevi esastır.


Ayrıca Risale-i Nur'un ne olduğunu herkezden çok bileniz. şimdi 38 seneyi bulan Nur hizmetimizde asla bir taviz verimedi. Mecradan asla sapılmadı.

Risale-i Nur'u siyasete alet ediyor da değiliz. Bilakis Üstad'ın yaptığı gibi Siyaseti Risale-i Nur'a dost etme çabası içindeyiz.

Emirdağ Lahikasında şöyle yazıldır;"... madem o Demokrat Partisi, meslek itibarıyla öteki iki cereyan-ı azîmenin durmasında ve def etmesinde mecburî vazifeleri olmasından, bu vatana ve ıslâmiyete büyük bir faydası dokunabilir. Bu cihetten biz, Demokratları iktidar yerinde muhafaza etmeye Kur'ân menfaatine kendimizi mecbur biliyoruz. Onlardan hayır beklemek değil, belki dehşetli, baştaki iki cereyana siyasetlerince muarız oldukları için,..."

Demek, biz din ve Kur'an namına Demokratlara sahip çıkmak zorundayız.
Ayrıca, eğer Yeni Asya cemaatini Demokratları desteklediği ve Üstad'ın yolunda gitmek iddia attiği için vebale girdiğini düşünüyorsanız biliniz ki hata içindesiniz.

Bakın Yine Emirdağ Lahikasında şöyle bir ifade vardır.
"Otuz beş seneden beri siyaseti terk eden Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, şimdi Kur'ân ve ıslâmiyet ve vatan hesabına, bütün kuvvetiyle ve talebeleriyle, dersleriyle Demokrat Partinin iktidarda kalmasını muhafazaya çalıştığına, biz Demokrat Parti mensupları ve Nur talebeleri kat'î kanaatimiz gelmiştir."

Siz bunları biliyor olmalısınız. O zaman mesele şu olmalı: Siz mevcut Demokrat Parti isimli partinin Üstad'ın zamanında olan parti olmadığını savunuyorsunuz.

Ben de yine Emirdağ Lahikasından alıntı yaparım;

"...zira nur talebelerinin demokratları muhafaza ettiğini ve demokratların kuvvetli bir istinadgahı olduğunu müfrit şeytanlar anlamışlar. nur talebelerini demokratlardan bu tarzda nefret ettirip hükumeti yıkmaya çalışıyorlar..."
HEM
..şu maksada matuftur ki, yüz binlerle nur talebelerini demokratlar aleyhine çevirip, demokrat partisinin sessiz, sadasız, gösterişsiz, fakat dindarlıklarıyla gayet muhkem bir istinadgahını yok etmek ve demokrat hükumetini yıkmaktır. bu müthiş ve şeytani planın akim kalması için


Risale-i Nur'da böyle bir uyarı var. Demek Üstad'ın mühim bir korkusu Nur Talebelerinin Demokrat Partiden soğumasıdır. Bana göre bazı kardeşlerimiz o dessas zalimlerin tuzağına düşüp Demokratlardan ürkmüşler.

şimdi, eğer siz Demokrat Partiden soğumadıysanız; ama, mevcut parti Üstad'ın muhafaza ettiği parti değildir, diyorsanız bize Üstad'ın savunduğu Demokrat Parti misyonuna uyan bu gün ki parti hangisidir göstermeniz lazımdır.

"Hayır biz göstermeyiz. Siyasetle ilgilenmiyoruz" diyorsanız; yine, Emirdağ Lahikasından bir alıntı yaparım:

".. islamdan olan nurcular büyük bir yekün teşkil eder. demokratlara bir nokta-i istinaddır.

HEM

"... hizmetinde ve mesleğinde bulunduğumuzdan, siyasetlerle alakamız yoktur. fakat demokratlar nurların neşrine müsaadekar olmaları ve eskiden beri nurun men'ine dair zulümleri yapmadıklarından, demokratın hatırı için seçimlerle alakadar olduk"

HEM

"üstadımız manen ve maddeten demokrat partiye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti."

HEM

"zira nur talebelerinin demokratları muhafaza ettiğini ve demokratların kuvvetli bir istinadgahı olduğunu müfrit şeytanlar anlamışlar."

...gibi Emirdağ Lahikasına ait cümlelere istianden Demokrat Partiyi destekliyoruz. Siz madem siyasetle ilgilenmiyorsunuz, madem Üstad bir siyasi partiyi din, Kur'an, Risale-i Nur vatan, milllet namına muhafaza etmeyi ve onlara istinad olmayı hem Nurcuları Demokratlara destek olmaya teşvik etmiş bize ilişmemeniz lazımdır.

Zira, siyaseti talim etmediğiniz için Üstad'ın bu güne uyan Demokrat Misyon Partisinin kim olduğunu bize gösteremesiniz. Çünkü; -siyasetle meşgul olmadığınız için- talim dahi etmiyorsunuz. Neyin ne olduğunu bizim kadar bilemessiniz.

Eğer ki; siyasete fazlaca bulaşmışsınız, diyorsanız: Biliniz ki siyasetle 35 sene meşgul olmamış Üstad seçim vakitleride Demorkat Partiye istinad olmak ve halkı Demokrat Partiye teşvik etmek için siyasete ne kadar bakmışsa bizde o kadar bakıyoruz. Sanırım, bu konuda bizi eleştirmeniz abestir.

Eğer ki ; filan parti Üstad'ın Demokrat Misyonuna uyuyor derseniz. Bize bunu ispat etmeniz lazımdır.

Ispat etmek isterseniz,
1)Meşveret kararı almalısınız.
2)şahsi içtihadlarınızı teşri edemessiniz.
3) Risale-i Nur dışında hiç bir umde üzerine bina edilmiş fikri kabul etmiyoruz.

Böyle yaparsanız bizim sülük ettiğimiz yol olduğu için kabule şayandır.

Eğer ki, Üstad o zaman Dermokrat Partiyi ehvenişer olarak desteklemiştir, artık böyle bir misyon kalmamıştır,diyorsanız. Ya CHP tehlikesinin kalktığını, ya Millet Partsinin ıslah olduğunu , ya din adına siyaset yapan partilerin artık caiz olduğunu iddia ediyorsunuz,demektir.

Sanırım bu konuda fazla laf sarfetmek luzumsuz. Din adına siyaset yapan bir partini, değiştiğini egemen güçlere göstermek için dine verdiği zararları sizinle konuşabiliriz. şimdi luzumsuz.

Eğer ki; Üstad siyasetle ilgilenmemiştir, bu yüzdeno dönem mecburan bir ara bakmıştır ,diyorsanız "Ben asrın kapısında durmuş 40-50 sene sonraki ihvanıma sesleniyorum" diyen bir Üstad'ın sözlerini red etmeniz gerekecektir. Zira, Üstad Risale-i Nur'a neyi iltihak etmeyi uygun görmüşse Kıyamete kadar hükmü caridir. O dönemde kaldı denilemez.

Yorum farkı olabilir, zaman göre teviller yapılabilir; ancak dediğim gibi Demokrat misyonu başka parti görüyorsanız, ıspat etmeniz gerekir. Yok, bu siyasettir, diyorsanız "Üstad'ta siyasetle iştigal etmiş" diyorsunuzdur. Zira, yukarda ıspat ettiğim gibi Nur Talebeleri seçim zamanları Demokrat Partiyi desteklemiş, seçim olmadığı zamanda iktidar yerinde onları tutmak için muhafaza etmiş ve onlara yardımcı olmuşlardır.

Eğerki halkın Nur Cemaatinin Demokratları desteklemesinden ürküp Risale-i Nur aleyhine geçmesinden endişe ediyorsanız; yine Emirdağ Lahikasına müracat ederim.

""Ahrar" denilen Demokratları kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştılar. Aynen öyle de, şimdi bir kısmı dindarlık perdesine girip Demokratları din aleyhine sevk etmek veya kendileri gibi tahribata sevk etmek istedikleri kat'iyen tebeyyün ediyor. Hattâ ulemânın resmî bir kısmını kendilerine alıp Demokratlara karşı sevk etmek ve Demokratın tarafında, onlara mukabil gelecek Nurcuları ezmek, tâ Nurcular vasıtasıyla ulemâ, Demokrata iltica etmesinler. Çünkü Nurcular hangi tarafa meyletseler ulemâ dahi taraftar olur. "

şimdi demiyesin ki, Ulema diyor, halk demiyor. Ama halk ulemayı dinler merak etmeyiniz.

Ama eğer Ulema'da taragirlikten küsüp halkı kışkırtır, diye korkuyorsan haklısın; aynı şey Üstad zamanında oldu ve buna rağmen alenen Dermokratları desteklemekten vaz geçmedi. Hatta talebeleri kapı kapı dolaşıp Dermokrat Parti için Nur Talebesi kimliği ile oy topladılar.


Değerli kardeşim, endişeleriniz elbette güzeldir. Ancak, merak etmeyiniz. Meşveret ve Risale-i Nur şahs-ı manevisi şaşmaz şaşırtmaz.

Kalbinizi ferah tutunuz. Yeni Asya cemaati, dine, Kur'an'a, Risale-i Nur'a asla zarar vermez ve vermeyecektir.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

7

12.07.2007, 20:55

Daha önce Risale-i Nur'da Üstad'ın siyaset ile iştigal etmediğini söyleyen bir kardeşe şu yazıyı yamıştım. Dilerseniz okuyunuz.

Değerli kardeşim, siyaset yapmak ve din adına siyasete girmek Risale-i Nur prensiplerine aykırıdır. Ancak, bu demek değildir ki Risale-i Nur talebesi siyaset talim etmez ve konuşmaz.

Hele hele Risale-i Nur'da siyaset yoktur demek Bektaşiliktir. Bakınız 1971 ' de Nur Telebeleri Üstad'ın "siyasette meşreb olmaz" uyarısı rağmına bölünmeye ve Demokrat çizgiden uzaklaşmaya başladı. Ve özellikle o zamanlar Nur talebelerine Yeni Said'in siyaset hakkındaki yazıları gösterilerek Nurcuları tamamen siyasetten soğutular ve oy noktasında dahi ilgilerini bütün bütün siyasetten kestiler. Oysa bu ilgisizlik başka bir Nur Cemaatinin politize olması ile sonuçlandı. Bir taraftan Nurcuları siyasetten soğutmakla aslında Demokrat Partiden soğuttular. Bir zaman sonra hatırı sayılır miktarda Nurcu Üstad'ın Emirdağ Lahikasındaki uyarısına rağmen siyasetle uğraşmadığı halde Demokrat Partiden soğudular.

Bir süre sonra 12 Eylül darbesi en keskin ayrılıklara netice verdi. Bir grup siyasetten bütün bütün çekilerek Eski Said ve Üçüncü Said'i red etme pahasına siyaseti bütün bütün terk ettiler. Aynı zamanda bir cemaat yoğun bir şekilde siyasetle iştigal eder oldu.

Yani , bir tarafta siyasetle aşırı meşgul, hatta bizzat dahil ve müdahil olan bir cemaat çıktı, diğer tarafta bütün bütün terk eden tefrit noktasında siyasetten içtinab eden bir dizi cemaat zuhur etti.

Aslında her iki tarafta hata içindedir.

Risale-i Nur'un yüzde 70- 80 i birinci dereceden mühim olan iman gibi uhrevi meselelerdir. Yüzde 20-30 da siyasi ve içtimai meselelerdir

ıfrata giren ve bilfiil siyasetle iştigal eden birinci cemaat siyasete o derece daldı ki, imani meselelerden oldukça geri kaldılar. Diğer grup cemaatler ise sadece imani meselelerde iştigal ettiklerinden Lahika gibi kitapları genel kültür gibi gördüklerinden ve Eski Said'e ait eserleri hiç okumayarak öğrendikleri imani meseleleri istimal alanını kaybettiler.

Ben bu cemaatlerden tanıdıklarımın pek çoğunun öğrendikleri imani meseleleri içtimai hayatta nasıl istimal edeceklerini bilmediklerine şahit oldum. Hatta bunların içinde Risaleleri yirmi kusur kez hatmetmiş olanlara rastladım.

Hatta bir kısmı Risale- i Nur'un intişarının başlangıcı ve o zamanda dehşetli tasallud içinde icra ettikleri hizmet tarzını sanki bu zamanda tasallud ve baskı varmışçasına sahiplendiklerini ,ama aynı kişilerin Üstad'ın Demokatları desteklemesine "zamanın şartı öyle idi" dediklerine şahit oldum. Hal böyle olunca bütün dünyaya şamil Risale-i Nur'un bazı cemaatler tarafında dar bir coğrafyaya sıkıştırdıklarını hayret içinde seyerettim.

Bu kardeşlerin en ufak bir içtimai problemde afalladıklarını ve teorik olarak bildikleri imani meseleleri kullanamadıklarına şahit oldum.
Hatta bazı Nur Cemaatlerinde risale-i Nur'un birinci umdelerinden olan meşveret ve şahs-ı menevi esasını bütün bütün terk ettiklerini ve şahısların kararları ile düşüncelerine yön verdiklerine ve Risale-i Nur'a bütün bütün muhalif olarak lider sevdasına düştüklerine şahid oldum


Velhasıl Risale-i Nur bütün bir kitaptır. Ben şu kısmını kabul ediyorum şu kısmını kabul etmiyorum diyemessiniz. Risale-i Nur umdelerine muhalefet edemessiniz. Zübeyir Abinin dediği gibi diğer meslekler Kur'an'ın bütününü kabul etmek ve etmemek ile sorumlu iken Nur Talebeleri Kur'an'ın bütününü kabul edip etmemekle beraber Nur Mesleğinin bütün umdelerine uymakla mükelleftir. Aksi mesleki dalalettir.

şimdi bütün Nur cemaatlerinin meşvreti ve şahs-ı meneviyi esas alan bir yapılanmaya tekrar dönmesi lazımdır. Lider sevdasından vaz geçmeleri mecburdur.

Risale-i Nur talebesinin lideri meşveret kararlarıdır. Ne Üstad ne başka bir Abidir.

Ayrıca madem Üstad Mehdi'dir o zaman mehdini üç vazifesi olduğu bilinmelidir. Bu üç vazifenin yüzde 70-80 'i iman gibi meseleler kalan 20-30 ise siyasi ve içtimai prensiplerin belirlenmesi şeklinde tahsis edilmesi elzemdir. Bir taraftan bir tarafa fazla kaymak ya ifrat ya tefrittir.

Eğer Üstad Mehdi değil deniyorsa. Bilinmeli ki gelecek olan Mehdi Risale-i Nur'da yazıldığı gibi program olarak Risale-i Nur'u kullanacaktır.

O programın iman, siyset ve içtimai prensipler oranı yukardaki gibidir.

Demek her hal ü karda Risale-i Nur siyasetle iştigal etmeyi ve talim etmeyi yasaklamıyor. Ama birinci sırayı imana veriyor.

Risale-i Nur da yasaklı siyaset menfi siyasettir. Menfi siyasetin tanımları da Risale-i Nur'da yazılıdır. Mesela biri; şeytanı melek meleği şeytan gösteren ve ihtilafa yol açan siyasetten uzak durmaktır.

Ama Nurcular oy vermekle sorumludur ve bu oy "siyasette meşreb olmaz" prensibine uygun olarak, meşrebler arasında bir genel meşveretle hangi partiye verileceği belirlenmelidir. Oy verilecek partinin bulunması ve Emirdağ Lahikasın da yazıldığı gibi o partinin muhafaz edilmesi ve onlara dayanak olunması Nurcuların üçüncü vazifesidir.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

8

13.07.2007, 00:52


@ malacaci

Mesajlarınız eleştirdiğiniz için değil sadece BÜYÜK harf kullandığınız için silinmiştir. Foruma aktif olarak katılmadan önce forum kurallarını okumanızı tavsiye ediyoruz!

Tıklayın: http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=904
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

Mesajlar: 173

Meslek: Sosyolog

Hobiler: Siyaset-Haber-Çevre

  • Özel mesaj gönder

9

01.10.2007, 02:05

bu tür sayfalara bilsem seçim öncesi girerdim..tam bana göreymiş...ama verilen cevaplarda esaslıymış haaa...inşallah bu hakikatler birgün cemaat içinde de bu rahatlıkta konuşulur da yanlış siyasi tercihlerden kurtulur bu ülke..en evvel fitneleri nurcular içine atıyorlar ki diğer cemaatler de şaşırsın yolunu..nitekim son 2 seçim böyle oldu..bir 5 yılımız daha heder olacak akpyle...yazık..
Hiç kimsenin, bir başkası olamayacağı, bir ülkede yaşıyoruz!

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir