Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

101

01.09.2008, 09:19

Hayırlı Ramazan’lar


Koca bir sene daha göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve yeni bir Ramazan-ı şerife eriştik. Cenab-ı Hakka sonsuz hamd ü senalar olsun; daha nice Ramazan’lara sağlık, afiyet ve huzur içinde ulaşmayı nasip eylesin. Geçen Ramazan’da aramızda olup da bu yılkine erişemeyen ehl-i imanı da, Kur’ân ayının güzelliklerini Cennet bahçelerinden birer bahçe olmasını dilediğimiz kabirlerinde idrak etme nimetine mazhar kılsın.


***

CÜZ KUPONLARI BAşLADI

Gazeteyle hakikatleri neşir hizmetini, rahmet ayının hayır ve bereketiyle de feyizlendirme mülâhazasından hareketle başlattığımız cüz hamlemiz devam ediyor. Bize, yaz durgunluğunu aşarak, yeni sezona hareketli bir başlangıç yapma fırsatı veren kampanyamıza gayret ve emekleriyle katkıda bulunan bütün okuyucu ve temsilcilerimize teşekkür ediyor; sa’ylerinin Hak katında makbul olmasını diliyoruz.

***

FIRSAT KAÇMADI

Cüzler için ilk kupon bugün yayınlandı. Ama bu, bundan sonra abone olacaklar için fırsatın kaçtığı anlamına gelmiyor. Bundan önce olduğu gibi, bu kampanyada da eksik kuponları telâfi ve tamamlama imkânını yeni abonelerimize vereceğiz. Onun için, aynı hızla çalışmaya devam edilmesini bekliyor ve rica ediyoruz. Zaten biliyorsunuz, iki aylığına abone olan herkese cüzlerini peşinen veriyoruz. Bu uygulamamız, önümüzdeki günlerde abone olacak yeni okuyucularımız için de geçerli.

***

SıLıFKE’DEN YıNE MESAJ

Silifke Temsilcimiz Mustafa Ongun’dan bu hafta da mesaj var:

“Silifke Temsilciliği olarak, Erdemli Temsilcimiz Ahmet Dekiş ile birlikte kollektif bir ekip çalışması yaptık. Bisikletle dolaşıp Kur’ân cüzü hediyemizi tanıtarak gazetemizin Erdemli ve Silifke’deki satış adedini, hedef olarak belirlediğimiz % 200 oranında arttırdık. Ayrıca üç ayrı yerel gazetede yayınlanan resimli haber ve röportajlarımızla geniş kitlelere ilânat yaptık. Ramazan ayı boyunca da abone çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek inşaallah.”

***


KUR’ÂN AYI SAYFALARIMIZ


Ramazan sayfalarımız yine birbirinden cazip konular ve dop dolu bir muhteva ile huzurlarınızda. ılgiyle ve severek okuyup, istifade edeceğinize inanıyoruz. Bu vesileyle,

“Hadis iklimi” çalışması için Saliha Sultan’a;

“Kulluk psikolojisi” yazıları için Hakan Yalman’a;

“Düşünce dünyası” için Mehmet Erbaş’a;

“Ebed yolculuğu” için Ali Sarıkaya’ya;

“Hatıralarla Ramazan” için Vehbi Horasanlı’ya;

“Geçmiş zaman olur ki” için Osman Zengin’e;

“Ramazan ve çocuk” için Abdil Yıldırım’a;

“Sahabelerin faziletleri” için Fatma Özer’e;

“ımam-ı Âzam’ın hayatı ve menkıbeleri” için Hayreddin Ekmen’e;

“Duygu keşifleri” için Banu Yaşar’a;

“Enfüsî tefekkür” için Baki Çimiç’e;

“Günün duası” ve “Ramazan fıkhı” için Süleyman Kösmene’ye;

“Vecizeli fotoğraflar” için Abdullah Efe’ye;

“Maniler ve şiirler” için Celal Yalçın ve Mehmet Doğan’a;

“Tebessüm” için Zübeyir Ergenekon’a;

“Yasemin’in iftar tenceresi” için Yasemin Dikmetaş’a;

Bizim Aile, Genç Yaklaşım, Zafer dergilerine.

Ve bütün bu dosyaları “Kur’ân ayı” sayfalarımız için tanzim ederken, ayrıca kendisi de “Fıtratın sesi” çalışmasıyla katkıda bulunan ısmail Tezer’e teşekkür ediyoruz.

***

14 ve 15. sayfalarımızı “Kur’ân ayı”na tahsis ettiğimiz için, Spor’u 13. sayfaya aldık. Müdavimleri, oradan takip edebilirler.

YeniAsya

01.09.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

102

10.09.2008, 19:41

Cüzler için fırsat kaçmadı


Cüz Cüz Kur'ân hamlemiz devam ediyor. Bize, yaz durgunluğunu aşarak, yeni sezona hareketli bir başlangıç yapma fırsatı veren kampanyamıza gayret ve emekleriyle katkıda bulunan bütün okuyucu ve temsilcilerimize buradan bir kez daha teşekkür ediyor; sa’ylerinin Hak katında makbul olmasını ve gayretlerinin devamını diliyoruz.

***

FIRSAT KAÇMADI


Cüzler için yayınladığımız kuponların sayısı bugün itibarıyla 8’e ulaştı. Ama bu, bundan sonra abone olacaklar için fırsatın kaçtığı anlamına gelmiyor. Bundan önce olduğu gibi, bu kampanyada da eksik kuponları telâfi ve tamamlama imkânını, yedek kuponlar yayınlamak suretiyle yeni abonelerimize sunacağız. Onun için, bundan sonraki günlerde de aynı hızla çalışmaya devam edilmesini bekliyor ve rica ediyoruz. Zaten biliyorsunuz, iki aylığına abone olan herkese cüzlerini peşinen veriyoruz. Bu uygulamamızın, önümüzdeki günlerde abone olacak yeni okuyucularımız için de geçerli olduğunu tekrar hatırlatıyoruz.

***

KOLAY OKUNABıLıRLıK


Abone ve tanıtım çalışmalarında, cüzlerimizin bilgisayar hattıyla hazırlandığını ve bu hattın en önemli özelliğinin “kolay okunabilirliği” olduğunu vurgulamamızda fayda var. Diğer hatlarla yazılmış Kur’ânı Kerimleri okumakta, bilhassa bitişik harfleri ayırma veya harekeleri düzgün seçebilme noktasında zorluk çekenlerin, bizim cüzlerimizi okurken hissedilir bir rahatlık yaşadıkları, çok sayıda tecrübeyle sabit.

***

ORıJıNAL BıR METOD

Tavsiye ve tanıtımlarda örnek alınabilecek bir diğer “ikna metodu” da Van-Erciş temsilcimiz Ali Sinoğlu’nun uyguladığı yöntem. Sinoğlu diyor ki:

“Abone için gittiğimiz insanlar içinde ‘Ben Kur’ân okumayı hiç bilmem’ diyenler oluyor. Onlara diyoruz ki: ‘Kendin okuyamasan da abone olup bir cüz takımı al, evinin yakınındaki camiye hediye et, orada okuyan çok olur ve okundukça sana, annene, babana, çoluk çocuğuna sevap yazılır.’ Bu şekilde birçok kişiyi abone olmaya ikna ettik ve Erciş’teki tirajımızı yüzde 300 civarında arttırdık.”

***

KıTAP FUARLARI


Diyanet Vakfı tarafından her Ramazan ayında ıstanbul Sultanahmet ve Ankara Kocatepe Camilerinin avlularında tertiplenen geleneksel kitap fuarları bu sene de açıldı.

Allah nasip ederse, akşamında Kadir Gecesini idrak edeceğimiz 26 Eylül’e kadar açık kalacak olan fuarlara, şimdiye kadar olduğu gibi bu yıl da Yeni Asya Neşriyat olarak, yeni tanzimiyle yayınladığımız Risale-i Nur Külliyatı başta olmak üzere bütün kitap çeşitlerimiz ve dergilerimizle biz de katılıyoruz.

Yayınlarımızın indirimli fiyatlarla okurlara sunulduğu standlarımıza bütün kitapseverleri bekliyoruz.

***

FARUK ÇAKIR MYANMAR’DAN DÖNDÜ


Yazıişleri Müdürümüz Faruk Çakır, ıHH’nın davetiyle gittiği Myanmar gezisinden döndü. Geçtiğimiz Mayıs ayında maruz kaldığı kasırga ve sel felâketiyle gündeme gelen Myanmar’a Ramazan-ı şerifin ilk günlerinde ıHH organizasyonuyla ulaştırılan yardımı yerinde takip eden Çakır, oradaki Müslümanların durumunu da görme imkânı buldu. Bu vesileyle, Risale-i Nur’un oralara da ulaştığını ve hizmet erbabına ışık tuttuğunu tesbit etti. Ayrıca, Myanmar’a geçerken birkaç gün kaldığı Tayland’da da temas ve gözlemleri oldu.

Çakır Myanmar ve Tayland izlenimlerini, önümüzdeki günlerde gazetemizde yayınlayacak. ılgi ve merakla okunacağına inanıyor ve bizler de sizin gibi, Myanmar-Tayland notlarını sabırsızlıkla bekliyoruz.

Yeni Asya

08.09.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

103

11.09.2008, 10:10

Alıntı sahibi ""Zehracan""



KıTAP FUARLARI

Diyanet Vakfı tarafından her Ramazan ayında ıstanbul Sultanahmet ve Ankara Kocatepe Camilerinin avlularında tertiplenen geleneksel kitap fuarları bu sene de açıldı.

Allah nasip ederse, akşamında Kadir Gecesini idrak edeceğimiz 26 Eylül’e kadar açık kalacak olan fuarlara, şimdiye kadar olduğu gibi bu yıl da Yeni Asya Neşriyat olarak, yeni tanzimiyle yayınladığımız Risale-i Nur Külliyatı başta olmak üzere bütün kitap çeşitlerimiz ve dergilerimizle biz de katılıyoruz.

Yayınlarımızın indirimli fiyatlarla okurlara sunulduğu standlarımıza bütün kitapseverleri bekliyoruz.


:çiçek:
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

104

11.09.2008, 18:28

galiba oraya gidilecek :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

105

16.09.2008, 19:18

Myanmar-Tayland notları

ıHH’NIN davetiyle gittiği Myanmar-Tayland gezisinden dönen Yazıişleri Müdürümüz Faruk Çakır, izlenimlerini toparlayıp yazıya döktü.

Yarından itibaren yayınlamaya başlayacağımız Myanmar-Tayland notlarını takip edenler, bu iki uzak ve komşu ülkenin bilinmeyen gerçeklerinin yanı sıra, oralardaki Müslümanlar ve ıslâmî hayat hakkında da birçok ilgi çekici bilgiye sahip olabilecekler.

Tayland’ın başkenti Bangkok’ta birçok caminin bulunduğu, camilerde okunan Kur’ân seslerinin sokaklara taştığı, havaalanındaki mescit (Prayer Muslim Room), Müslümanlarla Budistler arasında yapılan tanışma ve dayanışma toplantıları, helâl yemek sunulan lokantalar, nüfusunun resmî rakamlara göre yüzde 5’i, gerçekte en az yüzde 15’ten fazlası Müslüman olan Myanmar’ın başkenti Yangon’daki Bahadır şah Zafer Camiinde kılınan Cuma namazı, ıslâmî hizmetlerinde Bediüzzaman’ı örnek almak istediğini söyleyen El Ezher ıslâm Enstitüsü Müdürü, Myanmar diline çevrilen Risale-i Nur eserleri, Müslüman olan Budistler, başörtüsü yasağının bilhassa geçmiş dönemde Myanmar’da da ciddî sıkıntılara sebep olduğu, Türkiye’de okuyan Myanmarlı öğrenciler ve daha birçok şey.

En iyisi, sizleri Çakır’ın ilginç gezi notlarıyla başbaşa bırakmak...

***

CÂMıÜ’S-SAğıR KAMPANYASI


Yeni Asya Neşriyat’ın Külliyat ve Bediüzzaman Beşlemesi kampanyalarından sonra, Ramazan’a özel olarak başlattığı Câmiü’s-Sağîr kampanyası devam ediyor.

Büyük hadis âlimi Celâleddin es-Suyutî tarafından tasnif edilen ve 10 bin civarında hadis-i şerifi ihtiva eden değerli eserden, Feyzü’l-Kadir isimli şerhi esas alınarak seçilen 4000 kadar hadisin ve tercümelerinin yer aldığı bu kitapta, özellikle iman, ahlâk, fazilet ve sosyal hayatla ilgili hadisler Risale-i Nur’daki açıklamalarla yorumlanıyor.

Birinci hamur kâğıda basılan üç ciltlik ve 1734 sayfalık bu eserin kampanya fiyatı 54 YTL yerine 35 YTL.

28 Eylül’e kadar, stoklarla sınırlı olarak devam edecek olan bu kampanyadan istifade edip, bu değerli hadis kaynağını çok uygun bir fiyatla kütüphanenize kazandırmak için elinizi çabuk tutmanızı tavsiye ediyoruz.

***

KıTAP FUARLARI DEVAM EDıYOR

Diyanet Vakfı tarafından her Ramazan ayında ıstanbul Sultanahmet ve Ankara Kocatepe Camilerinin avlularında tertiplenen geleneksel kitap fuarlarının, önceki hafta sonu açıldığını duyurmuştuk. Fuarların resmî açılışları da bu hafta sonu yapıldı.

Allah nasip ederse, akşamında Kadir Gecesini idrak edeceğimiz 26 Eylül Cuma gününün bitimine kadar açık kalacak olan fuarlara, şimdiye kadar olduğu gibi bu sene de Yeni Asya Neşriyat olarak, yeni tanzimiyle yayınladığımız Risale-i Nur Külliyatı başta olmak üzere bütün kitap çeşitlerimiz ve dergilerimizle biz de katılıyoruz.

Yayınlarımızın indirimli fiyatlarla okuyuculara sunulduğu standlarımıza bütün kitapseverleri beklediğimizi bir defa daha hatırlatıyoruz.

***

Konya Ereğliden şener Kaymaz, Cüz Cüz Kur’ân hamlesindeki çalışmalarını anlatıyor:

“Cüz kampanyasıyla gazete abone sayımızı yaklaşık iki katına çıkardık Elhamdülillah. Bu sayıya nasıl ulaştığımızı kısaca anlatmak istiyorum. ıki hafta boyunca beş ağabeyimizin katılımıyla bir grup oluşturup bire bir ziyaretler gerçekleştirdik. Bu şekilde toplu olarak ziyaret ettiğimiz esnafın hepsi abone oldu. Hatta bir esnaf ‘Bu kadar ağabey gelip beni ziyaret edecek ve ben abone olmayacağım, hiç olur mu?’ diyerek hemen abone oldu. Abone çalışmalarında bu güzel bir yöntem, çünkü herkesin tanıdığı esnaf veya arkadadaşı vardır, onları bu şekilde ziyaret ederek abone yapılabilir.”

Yeni Asya

15.09.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

106

22.09.2008, 15:54

Ses getiren manşetler


Geçtiğimiz 21 şubat’ta, 39. hizmet yılımıza girerken gazeteyle birlikte hediye olarak okuyucularımıza verdiğimiz bir ilâvemiz vardı: Ses getiren manşetler.

Bu ilâvede, 1990’ların ilk yarısından itibaren farklı tarihlerde attığımız, hedefi 12’den vuran ve ses getiren bazı manşetlerimiz, kupürleri ve kısa açıklamalarıyla birlikte verilmişti.

Dar ve sınırlı imkânlarla hizmetini sürdürmeye çalışan ve mütevazi tirajından dolayı kimilerince küçümsenmeye kalkışılan Yeni Asya’nın böyle ses getiren manşetlere imza atmış olması, güç ve etkinliğin sayı ve tirajla ölçülemeyeceği, önemli olanın güçlü fikirlere sahip olup onları en uygun üslûplarla dile getirmek olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Ses getiren manşetlerimizin son örneklerini, iki haftadır gazetemizden takip ediyorsunuz.

ılkokul 8. sınıflarda okutulan ınkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabındaki darbe övgüleriyle ilgili yayınlarımızdan bahsediyoruz.

Bu konudaki ilk manşetimiz 8 Eylül’de çıktı:

“Ders kitabında darbe skandalı.”

11 Eylül’de, Millî Eğitim eski Bakanlarından Nahit Menteşe’nin çağrısıyla konunun üzerine gitmeye devam ettik:

“Darbe övgüsünü kitaptan çıkarın.”

Aradan birkaç gün geçti. 16 Eylül tarihli Vakit ve Zaman gazetelerinde Bakanın skandala el koyduğu, gerekli kanunî işlemleri başlattığı ve kitaptaki yanlışın bir dahaki sezon düzeltileceği sözü verdiğine; Talim Terbiye Kurulu Başkanının da aynı yönde açıklamalar yaptığına ilişkin haberler çıktı.

Bunun üzerine 17 Eylül tarihli Yeni Asya’nın manşeti, konuya örnek bir duyarlılıkla eğilen yegâne sivil toplum örgütü olarak dikkat çeken Öğretmen/Sen’in Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi’nin mesaj ve çağrısını yansıtıyordu:

“Bir yıl beklemeyin, derhal düzeltin.”

(Aynı gün Sabah gazetesinde de konuyla ilgili olarak “Bakandan darbe övgüsüne veto” başlıklı bir haber çıktı ve haberde, ders kitabını hazırlayan komisyonun başkanının kitaptaki darbe övgüleri için şaşkınlık izhar eden şaşırtıcı beyanları yer aldı.)

Sonraki iki gün de Yeni Asya konuyu manşetten takibe devam etti.

18 Eylül manşeti, Prof. Dr. Mehmet Altan’ın ders kitabındaki darbe övgüsü için kullandığı “Dehşet verici” nitelemesini nazara verirken, bu manşetin altında yine Altan’ın, “Kitaptaki yanlış fark edilir edilmez düzeltilmeliydi” ve DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun “O kitapların imhası gerekir” açıklamaları duyuruldu.

19 Eylül’de ise DP Genel Başkan Yardımcısı Sabri Erdil’in aa çıkışlı “O kitap toplatılsın” çağrısına yer verdi Yeni Asya.

Çoğu Cemil Yüzer imzalı manşetlerin yanı sıra, konu Kâzım Güleçyüz, Faruk Çakır ve Cevher ılhan’ın yazılarında da geniş şekilde işlendi.

Bütün bu çabaların neticesi ise, dünkü (21 Eylül tarihli) manşetimize şöyle yansıdı:

“...Ve hatadan dönüldü.”

Bu manşet, kitabın darbelerle ilgili bölümünün uygulamadan kaldırıldığını ve demokrasinin gereklerine uygun olarak hazırlanan yeni metinlerin bu öğretim yılında okutulmak üzere okullara ulaştırılacağını bildiren Talim Terbiye Kurulu açıklamasını duyuruyordu.

Hatadan dönme faziletini gösteren Bakanlığı kutluyor, hazırlanacağı belirtilen yeni metinlerin de son tartışmalar dikkate alınarak gereken duyarlılıkla kaleme alınmasını bekliyoruz.

Ve “Darısı, 28 şubat ürünü baskı ve dayatmalar başta olmak üzere, hâlâ devam etmekte olan diğer yanlışlara...” diyoruz.

***

Bugünden itibaren künyemizde, Basın ılân Kurumundan kaynaklanan bir zorunlulukla değişiklik yapılarak, bazı isimler çıkarıldı. Ancak yeni künyede yer almayan arkadaşlarımızın tamamı, eski künyede belirtilen görevlerine devam ediyorlar. Bir yanlış anlamaya meydan verilmemesi açısından duyuruyoruz.

Yeni Asya

22.09.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

107

01.10.2008, 20:27

Teşekkürler Yeni Asya


Bu hafta köşemiz okur mesajlarının: Ufuk Coşkun (Öğretmen-Sen Yönetim Kurulu üyesi):

Bu sene dağıtılmış olan ılköğretim 8. sınıf ınkılâp Tarihi ders kitabında yer alan darbe övgülerini başından beri sert dille eleştiren ve peşini bırakmayan Yeni Asya gazetesini bu demokratik ve ilkeli yayın politikasından dolayı tebrik ediyoruz.

Öğretmen-Sen olarak bu ders kitabını incelemiş ve 199, 200, 201. sayfalarında yer alan—darbeleri meşrulaştıran—bilgileri basına bildirerek Millî Eğitim Bakanına uyarıda bulunmuştuk. Bakan ise bu uyarımıza “kitabın önümüzdeki yıl olmayacağı” açıklamasıyla cevap vermişti. Bu açıklamayı yeterli bulmayan, hatta eğitim açısından tehlikeli bulan sendikamız, kitapların derhal toplatılması yönünde yeni bir kampanya başlatmıştı. Bu hassasiyetimize Türk basınından sadece Yeni Asya büyük bir kararlılık ve ısrarla yürekten destek verdi. Muhabirleri, yazarları, manşete taşıdığı önemli haberleriyle bu işin peşini net sonuçlar elde edene kadar da bırakmadı.

Kimi basın yayın organları gibi “günü kurtarma” yoluna gitmeyen, bu antidemokratik ve insanlık karşıtı bilgilerin kitaptan çıkartılmasında büyük rol oynayan Yeni Asya’ya bir kez daha teşekkür ediyoruz. Yeni Asya’nın darbe karşıtlığının, demokratlığının, ilkeli ve ahlâklı yayın politikasının tüm Türk basınına örnek olmasını temenni ediyoruz. Ülkemizin böylesi kararlı ve cesur yayın organlarına ihtiyacı vardır. Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli hizmetleri olan ve olacak olan Yeni Asya gazetesine ve tüm çalışanlarına başarılar diliyoruz.

***

Bilal Tunç: Gazetemizin yüklenmiş olduğu târihî vazîfe istikametindeki hizmetlerini alkışlıyor, iftihâr ediyoruz. Röportajlar da hârika oluyor. H. H. Kemâl’in Oral Çalışlar’la röportajı fevkalâde! ıyi ki varsın Yeni Asya’m!

***

Adı bizde mahfuz bir okur (“Millî Güvenlik dersi” başlıklı Tahlil köşesi için): “Benim iki çocuğum lisede. Millî Güvenlik dersine neden üniformalı subayların—asla astsubay değil—girdiğine anlam veremiyorum. Askerlerin görevi nedir? Polisin görevi nedir? ımamın görevi nedir? v.s. Eğer konusuna göre kamudan ya da özel sektörden eğitimci gelmesi gerekiyorsa neden bu sadece askerlerle sınırlı? Subayların öğrenciler arasında üniforma ile gezmesi, sınıfa girerken gençleri asker gibi ayakta esas duruşta bekletmesi neyi sağlıyor? Herhangi bir derste öğrenci sorgulayıcı iken bu derse sus pus olmuyor mu? Bu gidiş bize Türkiye’de asla sivilleşmenin olmayacağını göstermiyor mu? Ben bu soruları çekinerek ve ismimin verilmesini istemeyerek size havale ediyorum. Başlattığınız sivilleşme hareketi bize cesaret veriyor. Bizim yerimize siz ilgililere sorun; kaç subay Millî Güvenlik dersi için şehirlerde mesai yapıyor, maliyeti ne kadar, bu dersi sivil bir öğretmenin vermesi çok mu zor? v.b. Belki de sorumlu ve ilgili askerî yetkililer bile bu konunun sorgulanmasından memnun olup bir değerlendirme yapabilirler.”

Yukarıdaki mail Taraf gazetesi yazarı Yasemin Çongar’a gönderilmişti. Henüz bir yazı yazmadı, ama siz benim tüm sorularıma cevap verdiniz. Teşekkürler, lütfen bu konuyu ilgili yerlere duyurmaya devam edin. Gerekirse Başbakana. Ne zaman bitecek bu zavallı halimiz? Sorun.

***

Münir Kardeş: Yakın tarihte yaşadığımız ve halen de yaşamakta olduğumuz sıkıntıların temel sebeplerini kısa ve öz biçimde özetleyen “Kemalizm pazarlığı” başlıklı makaleden dolayı tebrik ediyorum. Yazının “Kemalizme bakışın turnusol fonksiyonu icra edeceğini” belirten son cümlesi bana Ruşen Çakır’ın cemaatlerle ilgili bir değerlendirmesinde “Herhangi bir cemaatin tam mânâsı ile kendi iradesiyle hareket edip etmediğinin—hür ve sivil bir hareket olup olmadığının—kriteri resmî ideolojiyle ilgili tavrıdır” mealindeki ifadesini hatırlattı. Nisyan ile mâlûl hafızaları tazelemek için böyle çerçevelik yazılara zaman zaman ihtiyaç var. Allah razı olsun.

Yeni Asya

29.09.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

108

20.10.2008, 00:19

Ramazan'ın ardından


Bir Ramazan-ı şerifi daha geride bıraktık. Cenâb-ı Hak sağlık, afiyet ve huzur içerisinde yenisine erişmeyi cümlemize nasip eylesin. Ve—şayet ömrümüz varsa—bir sonraki Ramazan’a kadar geçecek günlerimizi de Ramazan’ın manevî şuur ve disipliniyle değerlendirmeye bizleri muvaffak kılsın.

Ramazan boyunca takip ettiğiniz gibi, gazetemizin muhteva ve mesajlarını hep bu mübarek ayın güzelliklerini yansıtacak şekilde hazırlamaya gayret ettik.

Lâhika sayfamızın Risale-i Nur’dan iktibaslar sütunu, Ramazan’la, oruçla, zekât ve sadakayla, Kadir Gecesiyle ilgili bahislere tahsis edilirken, sayfada çıkan diğer yazılar da ekseriyet itibarıyla Ramazan muhtevalı oldu.

Fıkıh Günlüğü köşemiz başta olmak üzere makalelelerimizde de her vesileyle Ramazan’ın farklı boyutları işlenmeye çalışıldı.

Hattâ güncel konuların ele alındığı köşe yazılarında dahi, yazılan konuların Ramazan’la bağlantıları kurulmaya çalışıldı.

Bu çerçevede, Doğu ve Batı köşesiyle Avustralya, Mısır, Amerika ve Hollanda mektuplarında, dünyanın farklı köşelerindeki Ramazan manzaralarından kesitler aktarıldı.

Ayrıca, birinci sayfa manşetleri ve haber başlıklarında da Ramazan muhtevalı değişik mesajların verilmesine çalışıldı.

Münderecat ve ilân yoğunluğundan kaynaklanan istisnaî haller dışında ay boyunca iki sayfa halinde yayınladığımız Ramazan sayfalarımız da bu özel muhtevayı perçinlemiş oldu.

Bu gayret ve hassasiyetimizle, okuyucularımızın beklentilerini karşılayabilmiş olduğumuzu ümit ediyoruz.

Gerçi Yeni Asya okuyucularının çok daha mükemmeline lâyık olduğunun farkındayız, bunun şuur ve idraki içindeyiz.

Ama mevcut imkânlarımız şu an için bu kadarına elveriyor. Azımızı çoğa sayıp, daha iyisini ortaya koyabilmenin şartlarını oluşturmaya yönelik gayretlerimizi daha da arttırmamız gerektiğini bu vesileyle tekrar ifade ediyoruz.

Allah yardımcımız olsun.

***

Cüz Cüz Kur’ân

Devam etmekte olan Cüz Cüz Kur’ân kampanyamızın, “Ramazan’ı Yeni Asya ile yaşayın” mesajımızdaki espriye ayrı bir güç ve renk kattığını da hatırlatalım.

***

Gecikme ve aksamalar

Ramazan Bayramını takip eden günlerde, baskı tesislerimizde meydana gelen ârıza sebebiyle, gazeteyi mahallere zamanında ulaştıramadığımız zamanlar oldu. Cumartesi günkü gazetemizi 12 sayfa basmak durumunda kalmamız da aynı sebepten kaynaklandı.

Bu tür gecikme ve aksaklıkların tekrarlanması için çalışmalarımız devam ediyor.

Ancak yıllardır hizmet veren teknik cihaz ve matbaa makinalarımızda “yenileme ve genişletme” ihtiyacının her geçen gün daha da kuvvetli bir şekilde kendisini hissettirdiği ve bunun da yeni kaynaklara bağlı olduğu, bir vâkıa.

Dünyanın ekonomide, evvelce benzeri görülmemiş kriz dalgalarıyla sarsıldığı, bu dalgaların ülkemizi de etkilemesinden korkulduğu ve esasen reel sektörün çoktandır fiilen kriz ortamını yaşamakta olduğu hayli sıkıntılı bir süreçten geçtiğimiz mâlûm.

Kurulduğu günden bu yana hiçbir zaman geniş imkânlara sahip olmayan ve “kendi yağıyla kavrularak” bugünlere ulaşan Yeni Asya’nın, böylesi ortamlardan en çok etkilenen müesseselerden biri olduğu da.

Ama şunu unutmayalım:

Biz bu çeşit sıkıntıları hep aynı yöntemle aştık: Daha fazla hizmet üreterek...

şimdi de yapmamız gereken şey bu:

Hizmetimize daha fazla sahip çıkalım.

Ödemelerimizi kesinlikle aksatmayalım ve geciktirmeyelim.

Bu sıkıntılı dönemi de elbirliğiyle aşalım.

Yeni Asya


06.10.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

109

20.10.2008, 00:29

‘Gazetemden vazgeçemem’


Zaman zaman yazılarını yayınladığımız, son olarak Ramazan sayfamızda eski Ramazan hatıralarını okuduğumuz Osman Zengin, geçen hafta “ınat ettim, 3 km. yürüdüm, gazetemi buldum” başlıklı bir yazı göndermiş. Muhteva itibarıyla bu köşeye daha uygun düşeceği mülâhazasıyla buraya alıyoruz:


Aslında bu “inat” kelimesini pek sevmem. ınat etmeyi de sevmem. ınat, hayra ve hayırlı bir işe pek sebep olmaz çünkü. Ama bazan hayırlı işlerde kullanmak, istihdam ve kanalize etmek de mümkün bu hissi. Mü’min bir kardeşine küsmek, onu görünce inadın her türlü yolunu kullanmak yerine, meselâ sigara veya daha başka muzır birşeyi terk etme hususunda veya Üstadın dediği gibi hakta sebat maksadıyla inat etmek güzel birşeydir.

Gerçekten, ben bu gazete konusunda; daha doğrusu gazetem, Yeni Asya’m konusunda biraz inatçıyımdır. Neşir hayatına başladığı günlerden bu tarafa gazetesini aksatmadan alanlardanım Allah’a şükür. Hem ben, elden dağıtılma şeklinde hiç gazete almadım biliyor musunuz? Gazetemi hep bayiden almışımdır. Eğer bulunduğum beldedeki bana en yakın bayide gazetem yoksa, muhakkak onun getirilmesini sağlarım. Burada da tabiî, gazetemin reklamını yaptığımın farkındayım aynı zamanda. Hatta gazete bayilerinden dahi—eskiden müvezzi denirdi—Yeni Asya’yı tanımayanlar vardı. O vasıtayla onlar da tanıyordu. Bazı yerlerde de hiç unutmam, bayiler benim gazetemi şöyle bir okuyup, göz atıp öyle bana veriyorlardı. Ayrıca da bazan gazeteyi geç alıyor ve diğer gazetelerle birlikte askıya çıkarttırarak gelen-geçen tarafından okunmasını sağlıyordum. Çarpıcı manşet veya sürmanşetlerimiz çok kimsenin dikkatini çekiyordu.

Tabiî, son yıllarda bakkal ve marketler de gazete satmaya başlayınca, bu hususlar biraz değişti. Ve apartmanımızın kapıcıları sabah ekmeğiyle beraber gazetemi de erken saatte kapımıza bırakmaya başladılar. Yani, ekmek torbasının içinde bir gazete, bir de ekmek bulunuyor her sabah. Daha önce oturduğum sitenin Bulgaristan göçmeni olan bir kapıcısı vardı: Hüseyin Amca. Başörtüsü meselesinin hararetli olduğu zamanlarda o da marketten gazeteyi eve getirene kadar yolda okuyarak geliyordu. Bir gün “Breh, breh, bu senin gazeten de başörtüsünden başka birşey bilmez mi be? Hep başörtüsü, hep başörtüsü…” demişti de beni çok güldürmüştü. Ben de durumu izah etmiştim ona.

Dedim ya. Bu gazete benim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Sabah ekmekle beraber gelen gazeteme, kahvaltıdan önce şöyle bir açar bakarım. Kahvaltıdan sonra da detaylı okurum. Yani anlayacağınız, ekmeği yemeden önce gazete okuyorum çoğu zaman. Bayiden alınca, çok nadir aksama oluyor. Elden dağıtımda ise ikide bir aksıyor ve gelmeyen gazeteyi edinmek için fazladan gayret sarf etmek gerekiyor. Bu yüzden, gazetesini elden dağıtımla alıp da bu çeşit aksaklıklardan şikâyet edenlere yakınlarındaki marketten almalarını, o zaman istisnaî haller dışında aksama olmayacağını söylüyorum.

Geçen Ramazan’ın son Pazar günü bu istisnalardan biri yaşanmış, bizim markete gazete gelmemişti. Yaklaşık 1 km. uzaktaki başka bir markete birkaç tane geldiğini biliyordum. Kalktım, oraya gittim. Aradım, bulamadım, marketin yetkilisini çağırtıp ona sordum. Birkaç tane geldiğini ve kalmadığını ifade etti. Ama ben öyle kolay pes etmeyecektim. O civarda gazete bulana kadar gezecektim. Sonra, aklıma o civarda oturan bir arkadaşıma sormak geldi. Telefon açarak sordum nereden gazete aldığını. Yaklaşık 500 metre ilerideki bir bayiden aldığını söyledi ve oraya gittim. Gerçekten de orada buldum Yeni Asya’yı. Yürüyerek, gidiş-geliş 3 km. yol kat etmiştim, inat etmiştim, ama gazetemi de bulmuştum Allah’a şükür.

Bazılarına belki basit birşey gibi gelebilir bu anlattıklarım. Ama benim için çok mühim şeyler bunlar. Abarttığımı sanmayın. Ne yapayım, benim de özelliğim bu işte. Her sabah gazetemi görmek, hayatımın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bundan da çok memnunum.

Yeni Asya

13.10.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

110

20.10.2008, 11:44

Kriz: ılâhî ikaz


ABD’de başlayıp küresel finans piyasalarında dalga dalga genişleyerek ve derinleşerek devam eden kriz için önce Papa’nın, ardından eski gerilla lideri Nikaragua Devlet Başkanının ve son olarak da Viyana Kardinalinin peş peşe yaptıkları “ilâhî ikaz” değerlendirmeleri dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir ölçüde gündem oluşturdu.

Özellikle Viyana Kardinali Kur’ân’a da atıfta bulunarak kriz için “ilâhî ikaz” yorumu yaparken, beraberindeki Diyanet ışleri Başkanının böyle bir değerlendirmeden uzak durması dikkat çekti ve bu tavrı eleştirdik.

Bu arada finans krizi için yapılan “ilâhî ikaz” yorumu, dokuz sene önceki 17 Ağustos depremi için Yeni Asya’nın ısrarla, altını çizerek ve defalarca vurgulayarak dile getirdiği “ilâhî ikaz” tesbitini ve bu meyanda Mehmet Kutlular’ın sırf bu gerçeği ifade ettiği için mâlûm medyada adeta linç kampanyasına hedef yapılıp, ardından hapse mahkûm edilerek 276 gün hapis yattığı ve bilâhare bu mahkûmiyetin AıHM tarafından haksız bulunarak Türk devletinin tazminata mahkûm edildiği vâkıasını hatırlattı.

Zaman, Vakit ve Taraf gazetelerinde çıkan değerlendirmelerde bu noktaya işaret edilerek, o zaman açıkça provokatörlük yapan söz konusu medya organlarının, son ekonomik krize ilişkin olarak Papa’dan, Nikaragua Devlet Başkanından ve Viyana Kardinalinden sâdır olan “ilâhî ikaz” yorumlarına sessiz kalmak suretiyle sergiledikleri çelişkiye dikkat çekildi.

(Bu arada, 17 Ağustos için dokuz sene önce yazdığı yazılardan dolayı tekrar yargılanan yazarımız Cevher ılhan’ın yine mahkûm edilmesi, dönüp dolaşıp yine aynı yerde saymaya devam ettiğimiz gerçeğini hazin bir şekilde gözler önüne seriyor.)

***

Okurumuz Salih Akar’ın mesajı:

“Yıllardır gazetemizi beğeniyle takip ediyorum. Özellikle duyarlı konulardaki fikr-i takibiniz takdire şayan, tebrikler. 17 Ekim 2008 tarihli Tahlil köşesindeki ‘ılâhî ıkaz Ve Diyanet’ konulu makale Ramazan’da yaşadığım bir olayı bana hatırlattı. Ramazan’ın 25’i idi galiba. Teravih sonrası Kocatepe Camiinde imam, üstüne vazife değilken, dua faslında mâlûm şekilde bir dua yaptırdı. Namaz sonrası imama ömrü boyunca dinle barışık olmayan birisine emrivaki ile dua ettirilmesinin şık olmadığını hatırlattım. Aldığım cevap, ‘Burada kime dua yapılacağını biz belirleriz!’ oldu. Kendisiyle artık muhatap olmadım kalabalığın içinde. Eve gelip 16. Lem’a’daki mevzuyu bir daha okuyarak tesellî bulmaya çalıştım. Özellikle AKP ve Sayın Ali Bardakoğlu döneminde benzeri durumun sistemli olarak yaygınlaştığına şahit oluyoruz. Gel de ‘Kambur’ mevzuunu hatırlama...”

***

Yeni çalışmalar

Bu vesileyle, finans krizinin “ilâhî ikaz” olma cihetiyle ilgili olarak, önümüzdeki süreçte geniş ve kapsamlı çalışmalar yapmanın hazırlığı içinde olduğumuzu ifade edelim.

Hatırlayanlar olacaktır; 17 Ağustos depremi sonrasında bu anlamda yaptığımız çalışmalardan biri, Risale-i Nur’daki konuyla ilgili izahların derlenip bir araya getirildiği “Deprem: ılâhî ikaz” broşürü idi.

Bu broşürü hem gazeteyle birlikte okurlarımıza hediye olarak vermiş, hem de o yıl Ekim ayında Ankara Kocatepe Camiinde tertiplenen Bediüzzaman Mevlidine katılanlara dağıtmıştık.

Gerek mevlid günü, gerekse sonraki günlerde bu broşür yoğun şekilde gündeme gelmiş, haber ve yorumlara konu olmuştu.

şimdi de finans krizi için benzer bir çalışma yapmayı düşünüyoruz. Hazırlıklarımız tamamlandığında geniş ve detaylı açıklamayı yapacağız.

***

Temsilciler Toplantısı 8 Kasım'da

2008 güz dönemi Temsilciler Toplantımız, 8 Kasım Cumartesi günü yine ıstanbul’daki hizmet binamızda yapılacak. şimdiden temsilcilerimizin bilgisine sunuyor, geçen Mayıs’taki toplantıdan bu yana hizmetlerimizde meydana gelen gelişmelerin ve yeni dönemin değerlendirileceği toplantıya bekliyoruz.

Yeni Asya

20.10.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

111

27.10.2008, 16:39

SAYFA SAYISI

SAYFA SAYISI

Yaklaşık dört yıl önce, 36. yılımıza girerken okurlarımıza, Yeni Asya’nın 21 şubat 1970’te çıkan ilk sayısının tıpkıbasımını hediye etmiştik. Okurlarımızın çoğunun hâlâ muhafaza ettiğine inandığımız bu tarihî sayının bir özelliği de altı sayfadan ibaret olmasıydı.

Sonraki yıllarda bu sayı, zaman içinde şartlara göre arttı. Sekiz sayfa oldu, on ikiye çıktı, on altıyı buldu, hattâ ara ara yirmiye çıktığımız oldu.

Nitekim ilk külliyat hamlesini gerçekleştirdiğimiz 1994 yılında gazeteyi de, 15 Aralık 1993’ten itibaren on ikiden on altı sayfaya çıkarmış ve bir sonraki hedefimiz olarak yirmi sayfayı telâffuz etmeye başlamıştık.

Ama ne yazık ki, aynı yıl patlak veren ekonomik kriz hem külliyat hamlemizi baltaladı, hem de önce 1 Aralık 1994’te on altıdan on ikiye, sonra da sekize inmemizi netice verdi.

Tam da 27. hizmet yılımıza gireceğimiz günün arefesinde, 20 şubat 1996’da sekiz sayfaya düştük. Ama sonra toparlandık ve tekrar on iki sayfaya çıkabilme gücünü 17 Ekim 1997’de yeniden yakaladık.

Derken, 9 Ekim 2003’den itibaren yine on altı sayfa olduk. Zaman zaman yirmiye çıktık ve on altı sayfalı bu dönem geçtiğimiz Cumartesi’ye tekabül eden 25 Ekim 2008’e kadar devam etti. Bu tarihte bir kez daha on iki sayfaya indik.

ınişli çıkışlı bir seyri ortaya koyan bu bilgiler, aynı zamanda Yeni Asya’nın serencamına da ışık tutan istatistikî veriler niteliğinde.

Ve şimdi yine bir daralma sürecini yaşıyoruz.

Ama bu noktada şu hatırlatmayı yapmayı gerekli görüyoruz.

Sayfa sayısı elbette ki önemli. Ama tek başına bir ölçü değil. Hele sayfalarca çıkan, ama içi boş yığınla gazeteye bakıldığında bu gerçek çok daha iyi görülebiliyor.

“Lahana yaprağı kadar da olsa fikirlerimizi ifade edebileceğimiz bir gazetemiz olmalı” özlemiyle kurulan Yeni Asya, altı sayfayken de, sekiz sayfaya düştüğü günlerde de, tavizsiz istikrar çizgisinde ses getiren manşetler atıp ses getiren yayınlar yapmaktan geri durmadı. ınşaallah yine geri durmayacak.

Yaşadığımız sıkıntılı süreçten bir an önce çıkmak için kavlî ve fiilî duaların artması dileğiyle.

***

Hollanda’dan bir mektup

Hollanda’dan Fatih Yeşiltepe, bir süre önce gönderdiği mail mesajı ile, gazeteyi internetten takip ettiğini, ama kâğıda basılmış haliyle de okumak istediğini ifade edip, abone olma talebini bildirmişti. Talebi işleme konulup yerine getirildikten ve gazete eline geçmeye başladıktan sonraki hissiyatını da, Abone ve Dağıtım Servisimize gönderdiği mesajla şöyle dile getirmiş:

“Uzun zamandır ayrı kaldığı ailesine kavuşmuş birisi gibi oldum gazeteyi alınca. Yaptığınız bu iyilik için Allah cümlenizden razı olsun.

“Gazetenin ilk geldiği gün sanki sevgiliye kavuşma anındaki gibi kalbim heyecanla atıyordu. ınternette okumuş olduğum halde gazeteyi kâğıda basılmış haliyle üç kere daha okudum. Özlem giderircesine sarıldım.

“Buralarda yalnız başına olunca insan, eğer cemaat gibi veya gazete gibi birşeyler olmazsa ne kadar kötü olduğunu anlatamam. Boşluğa düşer gibi oluyor. Böyle bir psikoloji içinde birşeylere sarılmak, birilerinin ellerinden tutması gibi birşeydi benim Yeni Asya’ya kavuşmam.

“Gazetem günlük olarak gelmeye başlayalı beri, saatlerce okuyorum ayrı bir özlemle. Daha buraya geleli beş ay oldu, fakat cemaate ve gazeteye özlem bir başka özlem. Yazılacak çok şey var, ama yazılamıyor, kelimelere dökmek çok zor. Bunu ancak yaşamak ve kalben istemek lâzım. O zaman daha iyi anlaşılıyor hayatında birşeylerin eksikliği ve özlemi.

“Üstadın dediği gibi her gün yemek yersin, su içersin, havayı solursun, nasıl usandırmazsa, Yeni Asya gibi bir gazete de her gün tekrarlanan bir ihtiyaç ve okudukça usandırmadığını anlıyorsunuz.

“Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Allah yolumuzu açık, huzurlu ve daim eylesin. Hepimizi bu hizmette sebat gösterenlerden eylesin.”

27.10.2008

E-Posta: yeniasyadansize@yeniasya.com.tr

112

27.10.2008, 16:42

Yeni Asya`m garip geldin garip gidiyorsun.

Herseyde bir hayir vardir...Belki sukretmemiz gerektigini hatirladiyordur kader-i ilahi...
Allah yar ve yardimciniz olsun.

113

27.10.2008, 16:56

Rabbim gazetemizde çalışan bütün abla ve ağabeylerimize muvaffakıyetler versin inşallah.Gazetemizin hizmetinden mahrum etmesin inşallah bizleri.
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

114

07.11.2008, 06:02

Toplantı haftası

Önceki hafta yazdığımız gibi, 2008 güz dönemi Temsilciler Toplantısı bu hafta sonu, 8 Kasım Cumartesi günü ıstanbul’daki binamızda yapılacak. Geçen toplantıdan bu yana hizmetlerimizde yaşanan gelişmelerin gözden geçirileceği toplantıda, önümüzdeki döneme ilişkin çalışmalar da görüşülecek. Temsilcilerimizin hem müzakereler, hem de hesap ve ödemeleri için hazırlıklı gelmelerini rica ediyoruz.

***

Mehmet Kutlular’a “Deprem ılâhî ikazdır” dediği için verilen ve büyük kısmı infaz edilen mahkûmiyetin AıHM tarafından haksız bulunmasına ilişkin habere, o sözü söylediğinde Kutlular’a ağır hücum ve hakaretlerde bulunanlar arasında yer alan Sabah gazetesinin yer vermediğini ifade ile, bu husustaki eleştirimizi gazetenin okur temsilcisi Yavuz Baydar’a da ilettiğimizi, geçen 2 Haziran’da bu köşede yazmıştık.

Mesajımızda Baydar’a şunu sormuştuk:

“Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’ın, 28 şubat sürecinde Sabah gazetesinde yapılan yayınlarla ilgili özeleştirilerde bulunduğunu hatırlıyoruz. Bu özeleştiriler, o dönemde Kutlular için yapılan yayınları kapsamıyor mu?”

Bu sorumuza Baydar’dan da, Sabah yönetiminden de bir cevap alamadık.

Derken, geçtiğimiz 29 Ekim günü Sabah’ın verdiği bayram ilâvesinde, Baydar’ın, gazetenin 23 yıllık yayın hayatında attığı 29 Ekim manşetlerini değerlendiren “Zaman tünelinde baş sayfa yolculuğu” başlıklı yazısıyla karşılaştık.

Bu manşetlerden biri de, Yeni Asya’nın 28 Ekim 1990’da Kocatepe Camiinde tertiplediği ilk Bediüzzaman mevlidine tahsis edilmiş ve ertesi günkü Sabah’ın “Buruk 29 Ekim” başlığı altındaki mesajlarını Baydar şöyle özetliyor:

“Gazeteye göre şeriat Kocatepe Camisinin içine girmiş, ‘cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Saidi Nursi’ için orada mevlut okutulmuş. SABAH, ‘Buruk 29 Ekim’ manşetini atmakla kalmamış, bir de ‘Cumhuriyet hasta’ başlığıyla ve başyazısıyla durum tesbiti yapmış.”

Ve orada bırakıyor Baydar. Manşetle sergilenen saygısız ve saldırgan tavrı açıkça eleştirip kınamaktan kaçınıyor.

Gazetenin 29 Ekim manşetlerinin tümü için de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Son 23 yılın SABAH’ı, Cumhuriyetin kuruluşunu anma günlerinde, o yılın rengini, lezzetini, endişesini, umudunu da yansıtmayı denemiş. Kimi zaman başarıyla, kimi zaman daha az başarıyla...”

Bütün diyeceği bu kadar. Said Nursî’ye “Cumhuriyet düşmanı” iftirası atan ve sonraki günlerde mevlidin organizatörü Yeni Asya kadrolarına yönelik bir DGM operasyonu için zemin hazırlamaya yönelik söz konusu provokatif manşeti ise “daha az başarılı”lardan saydığı anlaşılıyor.

Böylece, Sabah’ın “28 şubat özeleştirileri”nin ne ölçüde “samimî” olduğunu da bu vesileyle tekrar görme imkânı buluyoruz.

Ne diyelim? Yazık...

***

24 Ekim tarihli Cumhuriyet gazetesinde de bir yazar, bir hocaefendinin adıyla anılan cemaati “Nurculuğun bir kolu” olarak niteleyip, bu cemaat için, “Cemaat ekonomisiyle holdingler yaratıyor” dedikten sonra, “Eskiye takılanlar ise 3-5 bin tirajlı gazetelerinde risalecilik yapıyor!” ifadesini kullanmış.

Kast ettiği gazete bizsek, Yeni Asya’yı—çok şükür 3-5 binin epeyce üzerinde olan—tirajıyla küçümsemek, bilhassa arkasındaki destek dikkate alındığında hiç de övüneceği düzeyde olmayan kendi tirajını, Ankara Temsilcisinin, yakınlarda “Çankaya Belediyesi her gün 500 Cumhuriyet alıyor” sözüyle küçük bir ipucunu verdiği mekanizmaya borçlu bir gazeteye yakışır!

“Para... para... para...” çarkının bir parçası olmayıp “risalecilik yapmak” ise, Yeni Asya’nın her zaman iftiharla taşıyacağı onurudur.

Yazar, 40 yıllık yayın hayatında hiçbir kirli ve karanlık çıkar ilişkisine adı karışmayıp bağımsız ve özgün duruşuyla bugünlere gelen Yeni Asya’nın, Cüneyt Arcayürek ve Hikmet Çetinkaya gibi Cumhuriyet emektarlarınca da takdir edilen bir yönüne sataşarak kendi düzeyini sergilemiş.

Muhatap aldığımız için değil, sadece okurlarımızı bilgilendirmek için bu kaydı düşüyoruz.

03.11.2008 - Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

115

07.11.2008, 14:12

unutmusum eklemeyi :oops:

Allah razi olsun abi..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

116

12.11.2008, 11:13

Toplantının ardından


2008 güz dönemi Temsilciler Toplantımız, geçtiğimiz Cumartesi günü Türkiye’nin dört bir köşesinden ve Avrupa’dan gelen temsilcilerimizin iştirakiyle yapıldı. Hep birlikte yaşadığımız süreçte kademe kademe geliştirilen hizmet sisteminde ve çalışma esaslarında, ortaya çıkan ihtiyaçlardan kaynaklanan değişiklik tekliflerinin görüşülüp benimsendiği toplantıda alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyor; toplantıya iştirak eden ve katkıda bulunan temsilcilerimize teşekkür ediyoruz.

***

Mesajlar

Osman Zengin: 25 Ekim tarihli gazetemi elime alınca, inceldiğini gördüm ve geçenlerdeki gibi yine bir teknik problem olduğunu zannettim. Ama sayfanın altındaki küçük açıklamayı görünce, doğrusu içim ‘cızzz’ etti. Sonra kendi kendime ‘Biz altı sayfalı gazeteleri de gördük, bu da geçer ya Hu!’ dedim.

Aziz nur dâvâmızın temsilcisi, bir ileri karakolu mesabesindeki bu gazetenin ayağının tökezlemesi dahi bizi rahatsız eder. Ondandır ki, her halini, her gelişmesini takip ediyoruz.

Hani rahmetli Zübeyir Ağabeyin lahana yaprağı benzetmesi var ya, Yeni Asya o kadar da kalsa, bizim için gam değil. Vaktiyle Risale-i Nurların resmen tab edilmesi yasaktı. ışte o devirlerde bizler, nurlu hakikatları doğrudan anlatamadığımız kimselere gazetemizi veriyor ve oradan Üstadımızla, Nurlarla ilgili bir kelime de olsa zihinlere nakşolmasına çalışıyorduk.

Bu arada, gazetemizin hizmetinde bulunan kardeşlerimize şunu söylemek istiyorum: Mahzun olmayınız! Bütün bunlar gelip geçicidir, hiç takılmayınız. Hem sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa da, biz yine de şevkini bozanlardan değiliz. Öyle değil mi?

Bugün memleketimizde 50-60 sayfa çıkan gazeteler de var. Ama neye benziyor? Kâğıt yığınından ve israfından başka birşey değil. Kemiyyet ve keyfiyeti gayet iyi bilenlerdeniz. Onların öğleden sonra aktüalitesi geçiyor. Ya bizim gazetemizin? Daha önce de yazmıştım: Memuriyetimiz zamanında bir arkadaşım her gün odama gelir, gazetemizi okurdu. Bir gün yine gelmiş okuyordu, ben de işe dalmıştım. Bir müddet sonra baktım ki, bir hafta önceki gazeteyi okuyor. Hemen o günün gazetesini vererek özür diledim, ‘O eski gazeteydi’ diye. O da bana hiç unutamayacağım birşey söyledi: ‘Olsun kardeşim. Zaten senin gazeten ansiklopedi gibi. Okunacak bir gazete, eski olduğunu anlamadım bile.’

Geçenlerde bir kardeşimiz ‘Osman ağabey, senin Yeni Asya ile ilgili bir tabirin vardı, hani gazetede de bir-iki defa yazdın, neydi o?’ diye, benden o ifadeyi istedi, ben de mail yoluyla gönderdim. Orada diyorduk ki: “Yeni Asya, Nurcuların dünyadaki tek gazetesidir. Aynı zamanda onların arasında irtibatı sağlayan bir lâhika mektubudur.” Bu vasıflara haiz bir dâvâ sesi olan gazetemizin incinmesini elbette istemeyiz. Rabbim kıyamete kadar onu her türlü fitne ve fesattan muhafaza eylesin ınşaallah!

***

Erdoğan Akdemir: Osman Zengin ve Ahmet Özdemir’in gazetemiz hakkındaki fedakârlıklarını okudum. Çok duygulandım. Ben de birdenbire geçmişe gittim. Yeni Asya’yı 1974’te Ankara’da lisede okurken Kıbrıs Barış Harekâtının olduğu günlerde tanıdım. Numune Hastanesinin karşısındaki dershaneye gidiyorduk. ılk defa orada okudum. Ondan sonra da 34 yıldır hiç bırakmadık. Ailece okumaya devam ediyoruz.

Ankara’da içki ve sigara satan bazı bayiler gazeteyi getirmiyordu. Ben de 3 km yürüyordum almak için. Tam iki yıl böyle devam etti. Bazen o bayide de olmuyordu, işte o zaman canım çok sıkılıyordu. Adana ve Sinop köylerinde öğretmenlik yaparken de gazeteyi bazen bir hafta birikmiş olarak alıp okuyabiliyordum. Bazen eş dost alıyordu, bazen biz şehre inince alıyorduk.

şimdi önemli bir konu var. Allah razı olsun, bazı kardeşlerimiz gazeteyi alıyor, ama okuyamıyor ve okumuyor. Aslında okusa, birçok makale ve yazıyı başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissedecek. 75 milyonluk ülkemizde Yeni Asya’yı arayan o kadar çok insan var ki. Bulduğunda, “ışte, benim aradığım gazete bu” diyecek. Yeni Asya’da faiz ilânı yok, açık saçık resim yok. Yazıları sanki bir akademi gibi bizi bilgilendiriyor.

Allah yardımcınız olsun. Selâm ve duâ ile.

Yeni Asya

10.11.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

117

17.11.2008, 23:57

Bir mektup

Zaman zaman yaptığımız gibi, bu hafta da sizi bir okur mektubuyla başbaşa bırakıyoruz. Rize’den Abdullah Uzun yazıyor:

1980 yılında rahmetli babam ölünce kısa bir dönem bunalımlı günler geçirdim. O dönemlerde tutunacak bir sığınak ararken rahmetli Cavit Kayıkçı amcam bana kol kanat gerdi. Sol görüşlü biriydim. Okumasam dahi Cumhuriyet gazetesinin abone bedelini devamlı öderdim.

Bir gün çalıştığım kurumda bir ağabey bana “ışyerinde kullanılmak üzere bir adet battaniye alalım” dedi. Ben “Sümerbank mağazasından alalım’ dedim.

O da bana—şimdi rahmetli oldu—’Hayır, başka bir yer var, oradan alalım’ diyerek rahmetli Cavit dayının mağazasına götürdü. Kendisi ak sakallı, nuranî bir sima taşıyordu. Oturduk, biraz sohbet ettik. Dükkânı aynı zamanda isteyenlere kitap dağıtan bir hayır kurumu gibiydi. Ben oradan çıktım. Ama aklım Cavit dayıda kalmıştı.

Bir gün Cuma günü namaz çıkışında bana selâm verdi. Ben de selâmını aldım. Dükkâna gittik. Çay ısmarladı. Tadı bile başkaydı. Masanın üzerinde ilk kez Yeni Asya gazetesini gördüm. Cavit dayının samimiyetine binaen bir gün gazete bayiinden ben de Yeni Asya aldım. O dönemler sol üst köşede kitap tanıtımı vardı. Ben de istemek için kestim. Cebime koydum. Birkaç gün sonra Cavit dayının yanına gidip de o kitapları vitrinde görünce çok sevindim. Bedeli karşılığında istedim, vermedi. “Oku, getir” dedi, anlaştık ve aldım.

Kitapları okumaya başladım. ıçimdeki kaybolmaya yüz tutan ıslâm ve ibadet aşkı yeniden canlandı. Uzun hikâye bu... Kısa kısa geçeceğim.

Önce Hacı Cavit dayıya “Bir kitapçı dükkânı açalım” dedim. Ben önderlik ettim ve açtık. Derslere başladım. Yeni bir heyecan ile hizmete koyuldum.

Geçmişte yaşamış olduğum günlerimi mezara gömmek ve hizmetle yeniden dirilmek için çalışmaya başladım. ‘Solcu’ iken de dâvâ adamıydım ya. O dâvâ adamlığım burada da aynen devam etti. Çok kınandım, aşağılandım, ama asla vazgeçmedim. Çünkü samimiydim. Evde bile kınandım. Onlar da daha sonra benim iç duygularımı anladılar. Hepsi namaza başladı. Sabah namazlarını evde hep birlikte kılmaya başladık. Bunlar da uzun hikâye...

Dükkânı açtıktan sonra Risale-i Nur satışına ve gazeteyi elden dağıtmaya başladım. Bir yandan dersler, diğer yandan çalıştığım kurumdaki sorumluluğum ve diğer yandan da aldığım aylıkla satın aldığım kitapların bedelini ödemek...

Evden ilk zamanlar bayağı tepki aldım. Ama vazgeçmedim. En büyük yardımcım eşim oldu. Bir gün çok parasız kaldığımızda bileziklerini bozdurdu. Hizmette kullandık. Bana her konuda “Sabret, daha sonra Allah bunları yerine koydurur” dedi.

Mahkemeye düştük. ıfademi aldılar. “Devlet memuru bunları yapamaz” dediler. Birşey olmadı. Bir vesileyle her sorun tek tek atlatıldı. Ben elden gazete dağıtmaya devam ettim. Uzun yıllar böyle gitti.

Ankara’ya gidip orada da çalıştım. Sabah erkenden kalkıp tren garına giderek elden gazete satıyordum. Bazen para alamıyor, cebimden veriyordum. Bir gün gazetelerimi, tartıştığım birisi yırttı. Elimde 25 gazeteden 2 tane kaldı. Gidip parasını ödemeden bir bankta oturdum. Yanıma gelen bir genç elimdeki gazeteyi istedi. Ben de yaşlı gözlerle “Al, bunlar da senin olsun” dedim. Bana “Hayrola, ne oldu?” diye sordu. Ben de olanları anlattım. Bana kendisinin memur olduğunu söyledi. Biraz para verdi ve “Al, kayıplarını bununla kapat” dedi.

Ben memlekete dönecektim. Cebimde harçlık da bitmişti. Fazla para verdiği için dedim ki: “Kalanı otobüs bileti için kullanabilir miyim?” “Tabiî” dedi ve dua etti.

Bir ara Yeni Asya, Yeni Nesil oldu. Bu dönemlerde olanlara girmek istemiyorum. Zaman en güzel cevabı verecektir. Bugün Yeni Asya gazetesini bir kitap gibi her sabah, emekli olduktan sonra çalıştığım işyerinde okurum. Okuduktan sonra da çay ocaklarına bırakırım.

Allah çalışanlarından, emeği geçenlerden razı olsun, rahmetli olanlara rahmet eylesin. Kalanlara hizmet aşkı ve şevkinin devamını nasip etsin. Amin.

Yeni Asya

17.11.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

118

18.11.2008, 18:04

Mustafa Özcan ağabey de Yeni Asya'dan ayrılmış. Gerçekten çok üzüldüm... :cry:

119

18.11.2008, 20:13

Evet, bugün veda yazısı yazmış, malesef.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

120

03.12.2008, 00:01

Hakikatin gür sesi Yeni Asya

Bu hafta da ızmir-Bornova’dan kadîm ve vefakâr okuyucumuz Ömer Öçalan’ın hepimizi şevklendirip hislendiren mektubunu paylaşalım:

Ben Yeni Asya gazetesini Risale-i Nur ve camiasıyla birlikte tanıdım. Bana da Yeni Asya verirdi bir ağabeyimiz. Ben de gazetenin çoğu yerini okurdum. O gençlik yıllarında arayış içindeydik. Demokratlığı, insan hak ve hürriyetlerini, ihtilâlleri, baskı rejimlerini, memleket üzerine oynanan oyunları ve daha birçok meseleyi hep Yeni Asya’dan öğrendim. ıhtilâl ve muhtıra dönemlerini de gördüğümüzden, hürriyetleri kısıtlayan ihtilâlcilerin alkışlandığı veya tamsiper olunduğu dönemlerde Yeni Asya bir arslan kesilir, haksızlığa karşı durur, her zaman hakkı savunurdu. Ben de onu tebrik eder, “Allah senden razı olsun hakikatin gür sesi” derdim.

Yeni Asya, okuyucusuna şahsiyet kazandırır, eğer ülkenin gündemindeki meseleler ülke yararınaysa, kimin vasıtasıyla olursa olsun, ona sahip çıkar. Hele hürriyetlerle ilgiliyse, o zaten onun sevdasıdır. Çünkü Üstadı “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” demiştir. Eğer hürriyetlerin kısıtlanmasına tevessül edilirse, o zaman karşısında kim olursa olsun, onun zalimliğini yüzüne haykırır. O münkerin def edilmesi için mücadele eder, “Adam sen de, aldırma” demez, aldırır. Tekme yer, tokat yer, fakat hakkı tutar, kaldırır. Çünkü Üstadından öyle görmüş.

Hadiselere Risale-i Nur gözlüğüyle bakar, herşeyi Risale-i Nur’un şaşmaz ölçüleriyle tartar. ıman edip salih amel işlemek ve hakkı tavsiye etmek olan Sahabe mesleğinin takipçisidir.

Kimse onun için “Gücü ve tirajı ne ki?” de-meye kalkmasın. Zerre de olsa, eğer hakka dayanıp hakkı savunuyorsa, o çok güçlüdür. Ebabil kuşları da zayıftı, fakat hakkın mesajıyla geldiği için zalimleri mahvettiler. Haktan ayrılıp ihtilâlcilere alkış tutan bazılarının tirajı çokmuş, ne kıymeti var? “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” der Risale-i Nur.

Bir kardeşimiz hastalanmıştı, imkânları da kısıtlıydı. Böyle durumlarda hemen tedbir alınır, masraflar kısılır, zarurî olmayan ihtiyaçlar gözden geçirilir. Biliyorsunuz, nefis “Gazete de zarurî değil” der. Ama o kardeşimiz o halinde bile gazetesini almaya devam etti. Kendisiyle biraz konuştum. Dedi ki:

“Gazeteyi bırakmak gibi bir düşüncem asla yok ve olamaz. Ben inanıyorum ki, içinde bulunduğum hizmet çok kudsî. Bu hizmeti bana nasip eden Allah’a hamdü senalar olsun. Sonra ben Yeni Asya vasıtasıyla insanlığın ihtiyacı olan Risale-i Nur Külliyatına ulaşan çok okuyucu tanıyorum. Böyle bir hizmete duyarsız kalmanın hoş bir durum olmadığına inanıyorum. Ben gazetemi alıp bir kişiye verirsem, kalpler Allah’ın elinde, umulur ki o insanın ebedî kurtuluşuna vesile olmuş olurum. Unutma ki; talebe, kardeş, dost olmanın şükrünü eda etmek lâzım. Yeni Asya okuyucusu görüntüde fazla takva gibi görünmese de, iman ve şeair gibi meselelerde çok titizdir ve hassasiyetini korur. Tamamen karşı fikirdeki bir gazetenin okuyucularından dâvâsına sahip bir kişinin ‘Bir ekmek az yer, gazetemi okurum, o benim fikrime hizmet edi-yor’ dediğini okumuştum. Üstadımın dâvâm dediği Kur’ân’ın hakikatlerini neşre çalışan Yeni Asya gazetesini almanın da benim boynumun borcu olduğuna inanıyorum.”

Ben de “Allah senden razı olsun kardeşim, bize de dua et” dedim. “Bu ders bana yeter, çok şey öğrendiğin Yeni Asya’ya sadakatini göster. şu toplum içinde seni saygın bir yere taşıyan Yeni Asya’yı asla ihmal ve terk etme” diye nefsime bu dersi verdim.

Yâ Erhamerrâhimîn! ısm-i Âzam hürmetine, hem Kur’ân-ı Mû’cizül-Beyan hürmetine, hem Efendimiz Resul-i Ekrem (a.s.m.) hürmetine, hem Risale-i Nur hürmetine, hem Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin yüzü suyu hürmetine, hâdim-i Nur olan bahtiyar insanları; hassaten Yeni Asya’da çalışan, yazan, çizen, basan, dağıtan, sahip çıkan, okuyan kardeşlerimizi, haremleri ve evlâtlarıyla birlikte hem dünyada, hem ahirette, hem Cennetü’l-Firdevs’te daima mesut eyle, maddî ve manevî rızklarına bereket ihsan eyle. Amin.

Yeni Asya


24.11.2008
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir