Risalelere saldırmayı meslek edinmiş bir vakfın forumuna gönderdiğim ve
kaynak belirtilmemesi bahanesiyle yayımlanmayan yazımı "Risale-i Nurlar Değiştirlmiş midir" başlıklı pencerede derc etmiştim.Burası da uygundur düşüncesiyle tekrar derc ettim
Bu yazı biraz uzundur.Belki usandırır,bu kez dikkatli ve sabırla oku.Ey nefsim, en çok sen muhtaçsın!
Bazı mühim meseleyi ifham etmek gayesi ile,mazinin çocuklarıyla,istikbalin çocuklarını kıyas etmek iyi olur kanatindeyim:
Evvela geçmişin çocuklarından murat şudur;ıslam; doğuşundan üçyüz seneye kadar seçkin ve lider olarak ,bundan beşyüz seneye kadar tamamen mükemmel bir dönem yaşadı.Beşinci asırdan onikinci asrın nihayetine kadar ben mazi tabir ederim.Bundan gayrısı müstakbel derim.
Malumdur ki,insanı idare eden fiil çoğu kez,ya fikir veya gözdür;tabir-i diğerle,ya akıl veya hissiyatttır, veyahut ya haktır veya kuvvettir,veyahut ya hikmet veya hükümettir,veyahut heves veya Kur’an’dır ,veyahut ya müyulat-kalbiye veya temeyyülat-ı akliyedir.Buna binaen, görüyoruz ki, mazinin bir derece safi olan ahlak ve saf olan hisleri galib gelerek,istifadesi az olan fikirlerini hizmetine alarak,ferdiyetçilik ve ihtilaflar meydanı sardı.Fakat,istikbalin bir derece nurlu olan fikirleri heves ve şahvetle kararmış olan hislerini galib ederek emrine musahhar ettiğinden,tüm insanlığın hakkına değer veren hukukun hükümferma olacağı muhakkak oldu.ınsaniyet bir derece tecelli etti.Müjde veriyor ki,asıl insaniyet-i kübra olan ıslamiyet,istikbalin gökünde ve Asya’nın bahçeleri üzerinde güneş gibi nur saçacaktır.
Mazi derelerinde hüküm sürmüş olan duygu;kin ve düşmanlık ve üstün olma arzusu idi.O zamanın ehlini irşat için hitabet gücüyle ikna kafi idi.Zira hissiyatı okşayan ve arzulara tesir ettiren iddiayı süslemek ve şaşaalandırmak veyahut trajedi haline getirmek ve belagat yeteneği, hayale yaklaştırmak için ,delillerin yerini tutardı.fakat bizi ,yani istikbalin çocuklarını,onlara kıyas etmek,geri döndürme hareketi ile o zamanın köşelerine sokmak demektir.Her bir zamanın bir hükmü var,biz delil isteriz.ıddia edilen şeyi tanıtmak veya sadece göstermek ile aldanmayız.Cevat Eş Kardeş; “Zaten kendileri zihniyet yapısını Kur'an-ı Kerim ve Hadislere göre inşaa etmemenin cezasını çekmektedirler. Böyle bir aykırı yapılanmanın cezası olarak, Said Nursi'nin dışında pek çok ıslam dışı sistem ve kişilerin hizmetine amade olmuşlardır. “,demişsiniz; delil isteriz!
Yani;hal çöllerinden istikbal dağalarına daima yağmur veren hikmetin hakikatlerinin derindeki madenleri ;fikir ve akıl ve hak ve hikmet oldularından;yeni doğmaya başlayan hakikatleri araştırma arzusu ve hakiki aşka ulaşma şevki, genel menfaati şahsi menfaatlere tercih ,insanca yaşama arzusunu netice veren kesin delillerden başka,idda adilen şeyi ıspat olmaz.Biz ehl-i haliz,istikbale namzetiz.Sadece dile getirme, iddaayı kelimelerle süsleme zihnimizi doyurmuyor.
Eskiden ekseriyetle hükümferma kuvvet ve heva idi.ıstibdat ve tahakküm vardı.şeyhinin dediği mutlak doğruydu.
Hatta başka meslek ve meşrebe ve tarikata husumet,düşmanlık kendi mesleğine taraf olmaktan önde idi.Hata başka bir şahsa düşmanlık ,kendi meslekdaşına,meşrebdaşına sevgi ile bir olurdu.Hem de hakikati keşfe çalışanlara mani olan,taraf tutma ve taasub idi.
Hasıl-ıkelam;Mazinin çocuklar kendinden gayrısına muhallif olduklarından,taraftarlık hissi ile karşı gelinerek ihtilal çıkarıldığından,hakikat ise kaçıp gizlenirdi.
Ne olaki ;mazinin derelerine mi girdiniz, kendinize muhallif olanı zemm etmek,imani hakikatlerden üstün geliyor.Yada kendi imani delilleriniz yokmudur ,yada kendi ıslami fikirleriniz delilsizde mi ortaya koyulamıyor.Yoksa üstadınız,mürşidiniz veyahut her ne isim veriyorsanız, size bildiklerini mazideki çocuklara anlatıldığı gibi delilsiz, şaşaalandırarak,
süsleyerek,”bakınız bizden başkası ıslam dışı sisteme hizmet ediyor”diyerek trajedi mi,
yaptı veyahut belagati çok mu iyi idi?Ya delil nerde, istikbalin çocukları bunu ister.
(Söz sertliği gerektirdiği için öyle yazlıdı:Helal ediniz)
Sevgili kardeşlerim;siz değer vermesenizde ,biz sahs-ı maneviyiz.Dolayısıyla kişilerin hatasından Risale-ı Nur beridir.Ekser cemaatlerde şahıs ön planda olduğu,şahsın sözü delilsiz kabul gördüğü için, kişilerin yaptığı hata ,tamamen o cematin malıdır, denilebilir.Çünkü üstadının dediğinden başka bilgisi yok ki onu izhar edebilsin.Bilgisi olmayan adam;delil isteyene mücezefe eder, belki mübağla yapar,fikrini zemm eder.Yapmadığı belli,yaptım der.Zahirde galip gelir de,hakikat ona küser gider.
Buhara’ya,Stalin’i dahi hayrete düşürten,”Yeryüzünü kerhaneye çevireceğiz”, lafını söyleme cesareti veren, aceba gördüğü,dindarların hangi, hakikat zaafı idi?Yada Yahudiler’e servetlere mal olan Daskapitali yazdırtan neydi?Ne gördüler.?Zındıka;aklı mı mağlup etti hissiyatı mı, meşvereti mi mağlup etti, husumeti kendi mesleğinden önde tutan,diğer cemaati çürütme pahasına tüm çalışmasını feda edeni mi?şahsı ön plana çıkaran meslekler mi mağlup oldu,sahs-ı manevi mi?Meşrutiyet mi mağlup, mutlakiyet mi?Liderlik şudur ki;şu’ranın meşveretini esas alıp sonucu uygulama merciidir.Peygamberimizin Sünneti işte budur.O Zat’ın(s.a.v) söylediği her şey ya vahiy veyahut istişare kararı idi.
Mazinin çocuklarının,istikbalin çocuklarına miras bıraktığı,taklidi imanı ele geçirerek kalblere şüphe sokan,ardından tek kemali ,taklidide olsa, iman olan gençliğin hevesatını ele geçirip anarşiyi hortlatan zihniyetle namağlup bir savaş vermiş, hakiki Risale-i Nur şakirtleridir.Ne bir siyasi partiydiler,ne bir örgüt ve ne bir cemiyet…Ele geçirilebilecek bir mekanları yoktu,mevki peşinde de olmadılar,müflis olacakları servetleride yoktu.Sevap peşinde dahi değildiler.Cenneti arzulamadılar,Cehennemi düşünmediler.ımandan başka hiç bir şeyleri yoktu.Herşeylerini bu hizmete feda ettiler.Hangi zorba; Ruhlarına hükmedebilirdi ki o tahkiki imanı onlardan söküp alsın.Yada hangi ıslamdışı sistem onlara neyi vaad ettiki ona hizmet ettiler?Amacı Cennet dahi olmayana, hangi dünyalık çıkar güzel görünür? ındirilecek şalterleri,kapatılmak için düğmeleri ,mühür vurulacak kapıları dahi yoktu.Hiç bir yerdeydiler,her yerdeydiler.Bulunamıyorlardı,ortalıklardaydılar.Mağlup edilemediler, mağlup olmayacaklar.Çünkü;sahs-ı manevi idiler.Çoğaldılar,çoğaldılar,çoğalıyorlar…Hayret doğrusu; bu zamanda dindarları mağlup eden Cengiz Han gibi bir şahıs mı, yoksa dini ortadan kaldırmayı meslek edinmiş bir şahs-ı manevi mi?
Kezalik görüyoruz ki: Fennin gayretiyle, şimdiki zamanda büsbütün, inşaallah istikbalde bitamamihî hükümfermâ, kuvvete bedel hak; ve safsataya bedel bürhan; ve ta’buya bedel akıl; ve hevese bedel Kur’an; ve taassuba bedel sağlam bilgi; ve kindarlığa bedel ıslam’ a hizmet; ve nefsin arzularına bedel akla yönelme; ve hissiyata bedel aklı kullanacaklardır.Beşinci asra kadar büsbütün olduğu gibi, beşinci asırdan şimdiye kadar kuvvet hakkı mağlup etmiştir.
Düşünmeye başlayan insanların saltanatı görünmeye başlamasıyla: Hakaik-i ıslâmiyetin güneşi, evham ve hayal bulutlarından kurtulmuş, her yeri nurlandırmaya başlamıştır. Hatta dinsizlik bataklığında kokuşan adamlar dahi o nurla istifadeye başlamıştırlar.
Görülmüyormu ki “De ki hak geldi ,batıl zail oldu” ayeti boynunu kaldırmış,el ile istikbale işaret ediyor.Diyorki meşveret ediniz,medeniyetin fikirlerini birleştiriniz,iş bölümü yaparak ıslamiyeti dünyaya hakim kılınız.Göz ile karar vermekten atlayınız.Hakikat bizi bekliyor…
Kur’an ve Sünnete muhalefetle itham edilen bir cemaat, Müslümanları Kur’an ve Sünnet’e ittibaa davet ediyor.Tuhaf...ve diyorlar ki;adavetinizi,adavete ayırınız.Değil zuhur etmiş 73 fırkayla,dindar hiristiyanlarla dahi ittifaka mecburuz ki zındıkayı ve küfrü esas almış,şerir şahs-ı maneviyi ancak mağlup edebiliriz.
Vesselam,selametle ...