Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

13.09.2010, 12:45

Referandumun ardından

Referandumun ardından




Aylardır ülke gündeminin ilk sırasını işgal eden anayasa paketi ile ilgili referandum süreci dün yapılan oylama ile sona erdi.

Bundan sonraki gündem, mutlaka yeni ve demokratik bir anayasa olmalı.

Pakete “Yetmez, ama...” kaydıyla “evet” diyenlerin beklentisi bu olduğu gibi, farklı gerekçelerle “hayır” diyenlerin de büyük çoğunluğunun talebi aynı.

Çünkü iktidarda kim olursa olsun, 30 yılını dolduran 12 Eylül ihtilâlinin hazırladığı ve 28 yıldır, ara ara yapılan rötuşlarla yürürlükte olan darbe anayasası ile Türkiye bir yere varamaz.

Bu anayasayı, son pakette olduğu gibi, özüne dokunmayan makyaj niteliğindeki değişikliklerle yürürlükte tutmaya devam etmek, ülkenin önünü tıkar, ilerlemesini engeller.

Dolayısıyla, referandum sonuçlarının belli olduğu saatten itibaren Türkiye’nin gündemi yeni anayasaya odaklanmalı ve gelecek yıl yapılacak seçimin ana teması da bu olmalı.

Partiler anayasa projeleriyle halkın önüne çıkıp oy taleplerini buna göre şekillendirmeli.

Sonra da, anayasa taslaklarındaki ortak uzlaşma noktaları belirlenerek, âzamî mutabakata dayanan bir anayasa metni oluşturulmalı.

Bu uzlaşma sağlanırken, çağdaş ve evrensel demokrasi standartları belirleyici kriter olmalı; özellikle asker-sivil ilişkilerini, yargının işleyişini ve siyasî parti yapılanmalarını demokratik ölçülere uygun hale getirmeyi öngören bir yaklaşım esas alınmalı.

Şimdiye kadarki tecrübeler gösteriyor ki, parti içi demokrasiyi sağlam güvencelere bağlayıp lider sultasını önleyecek mekanizmaları oluşturmadan Meclis iradesine vurgu yapmak, inandırıcı olamıyor.

Özellikle tek parti iktidarlarında Meclis çoğunluğu “lidere bağımlılık” eleştirisinden kurtulamıyor.

Böyle iktidarların bürokrasi ve yargı reformundan söz etmeleri ise “seçilmiş diktatörlük” suçlamalarına malzeme veriyor.

Onun için, siyaseti de, devlet kurumlarını ve bürokrasiyi de gerekli bütün alt başlıklarıyla birlikte kapsayan ve hiçbirini hariç bırakmayan topyekûn bir demokrasi reformu yapılmalı ki, bu çeşit tartışmalara meydan verilmesin.

Yeni anayasa da bunun temelini oluştursun.

Ve seçimde oluşacak yeni Meclisin ilk işi, bu reformun temelini teşkil edecek yeni anayasa metnini yasalaştırıp yürürlüğe koymak, eskisini de rafa kaldırmak olsun.

***

12 Eylül 2010 referandum sürecinde yaşananlar, yeni anayasa çalışmalarında dikkate alınması gereken dersler de içeriyor.

Bunların başında, meselenin konuyla da ilgisi olmayan karşılıklı suçlama ve kısır tartışmalarla çığırından çıkarılmaması ve toplumun gergin bir kutuplaşma atmosferine sokulmaması gereği geliyor.

Eğer anayasa toplumun bütün kesimlerini kucaklayan bir uzlaşma belgesi olacaksa, bunun gereği en geniş bir mutabakata dayanması.

Aksi halde, maksat hâsıl olmaz.

Ve yapılan değişikliklerin ömrü, altında imzası bulunan iktidarın ömrüyle sınırlı olur.

***

Referandum sürecinde Yeni Asya’nın, kararı bireylerin tercihine bırakan tavrı, oylanacak paketin içeriğini haddinden fazla abartarak çok büyük bir demokrasi devrimi gibi sunmaya çalışan ve bu noktadan hareketle “evet” dedirtmek için adeta psikolojik bir harekât yürüten kesimlerin etkisinde kalan ya da tersine “Niye hayır demiyorsunuz?” diyen bazı okurlardan bir miktar eleştiri alsa da, örnek bir demokrasi dersi olarak kayıtlara geçti.

Bu tavrın önemi ve değeri, zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacak.

Çünkü gerginlik ve kutuplaşmaya geçit vermeyen bu gerçekçi, sağduyulu ve saygılı tavır, temel kriterlerden taviz vermeden uzlaşmanın kapısını açık tutarak, demokratik gelişmenin fikrî, kültürel ve toplumsal altyapısını oluşturuyor.

Bilhassa yeni anayasanın gündeme gelmesi beklenen ve gereken önümüzdeki süreçte, Türkiye’nin böyle bir altyapıya çok ihtiyacı var.

***

Referandumun dışında, Ramazan’ı, bayramı ve yaz tatilini de geride bıraktık. Bu, aynı zamanda önümüzde yeni bir hizmet sezonunun da açıldığı anlamına geliyor. Yaz aylarında okuma programlarındaki yoğun risale okumalarıyla şarj edip Ramazan ayında iyice takviye ettiğimiz manevî bataryalarımızla, yeni dönemde bizi bekleyen yoğun hizmetlere hazırız, değil mi?

13.09.2010

E-Posta: yeniasyadansize@yeniasya.com.tr
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir