Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

23.05.2010, 13:52

Nezihi Mustafa Polat


Nezihi Mustafa Polat

Faruk Çakır
Geçtiğimiz Perşembe akşamı Cağaloğlu’nda önemli bir toplantı yapıldı. ESKADER’in düzenlediği toplantının konusu “Basınımızda İttihad ve Nezihi Mustafa Polat” şeklinde belirlenmişti. İttihad ve Polat ismi yan yana geldiğinde heyecanlanmamak mümkün değil. Çünkü İttihad, Yeni Asya’dan önce yayınlanmaya başlamış ve bir anlamda Yeni Asya’ya öncülük yapmış.

Yeni Asya ile tanıştığımız ilk yıllarda, onun adıyla yarışmalar düzenlendiğini görmüş ve “Mustafa Polat kimdir?” diye merak etmiştik. Tanıyanların dilinden onun çalışma azmini ve kararlı duruşunu dinleyince de hayran kalmıştık. Gazetemizin her kuruluş yıldönümünde onu rahmetle anmayı ve yâd etmeyi sürdürüyoruz ve İnşâallah da sürdürmeye devam edeceğiz.

Aslında böyle ‘anma toplantıları’ umumiyetle vefat yıldönümlerinde yapılır. Bu defa öyle olmadı, çünkü sadece Mustafa Polat değil, “İttihad” gazetesi de konuşuldu.

Cağaloğlu’nda düzenlenen toplantıya merhum Mustafa Polat’ı yakînen tanıyanlar ve onunla birlikte hem İttihad, hem de Yeni Asya gazetesinde çalışanlar katıldı. Elbette onu şahsen tanımayan, ama İttihad ve Yeni Asya vesilesiyle ‘eserleri’ni tanıyanlar da katıldı. Onu tanıyanların üzerinde ittifakla durduğu bir nokta var: Mustafa Polat çok çalışkan, dürüst, cesur ve velûd/üretken bir yazardı. Yazı yazarken odasının kapısını kilitler, yazıyı bitirinceye kadar da açmazmış. Bazen yarım saatte iki, hatta üç ayrı yazı yazdığı da olurmuş. Gazeteciliğe ‘çocuk’ yaşta, 8 yaşında başladığı ifade ediliyor ki, tam anlamıyla ‘çekirdekten yetişme’ demek mümkün.

Anadolu’dan, Erzurum’dan çıkıp Bab-ı Ali’ye gelmek ve çok kısa sürede İstanbul’daki ‘kurtlar sofrası’nda yer edebilmek her yiğidin harcı değil. Bu kadar çalışkan ve üretken bir ‘başyazar’ın çok genç yaşta, 29 yaşında vefat etmesi de hakikaten kaderin bir cilvesi. Yeni Asya’nın ‘herşeyi’ olan Polat’ın vefatının sebep olduğu üzüntüyü tahmin etmek lâzım. Ne var ki, “Kader söylese; iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.” (Mektubat, Onbeşinci Mektup, s. 56)

Mustafa Polat Ağabeyin konuşulduğu toplantıda İttihad ve Yeni Asya’nın; Bab-ı Ali’de ne gibi hizmetlere vesile olduğunu da bir defa daha canlı şahitlerden dinledik. Nerede bir yanlışlık olmuş olsa bu ‘çizgi’ ona müdahale etmiş, nerede bir hizmet olsa yine bu ‘çizgi’ onu dünyaya duyurmuş. Bugün bu kulvarda at koşturanlar, İttihad ve Yeni Asya’nın onlar için ‘paratoner’ vazifesi yaptığını hatırlamalıdırlar.

Merhum Mustafa Polat, 1941 yılında Erzurum’un İspir kazasında doğmuş ve 23 Ağustos’u 24 Ağustos’a bağlayan gece (1970) Zeytinburnu sahilinde geçirdiği bir trafik kazasında vefat etmiş. Gazetelerde yazdığı yazıların bir kısmı, vefatından sonra derlenmiş ve Hekimoğlu İsmail imzasıyla “Çığ” adıyla kitap olarak yayınlanmış. Gazetemizin arşivindeki eski Yeni Asya ciltleri arasında tarama yaparken merhum Mahir İz Hocanın Mustafa Polat’ın vefatıyla ilgili yazdığı bir yazı dikkatimizi çekti. Mahir İz Hocamız Mustafa Polat’ı anlattığı yazısında şöyle demiş: “Gençti, cevherdi, serâpa timsâl-i fazîletti. Akıllara hayret veren bir çalışma kudretine sahipti, inanmıştı. Hayır uğruna çalışan faaliyet dinamosu imanla müteharrikti. Gecesi gündüzü yoktu. Bilmem kaç saat uyurdu? Mişkat-ı felâhını aydınlatan Nur kandilini misbah-ı Kudret daha sabâvetinde tenvir etmişti. O parlak bir iman ve mefkûre yıldızı idi. Onun hayatı bir kitap teşkil edecek kıymet ve ehemmiyettedir.” (Yeni Asya, 24 Ağustos 1972)

Merhum Mahir İz (1895-1974) hocamızın yıllar önce dile getirdiği bu ihtiyaç, hâlâ tahakkuk etmeyi bekliyor... Bu vesile ile merhumları bir defa daha rahmetle yâd ediyoruz. Mekânları Cennet olsun İnşallah. Âmin.

23.05.2010

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

23.05.2010, 17:11

Mustafa Nezihi Polat ve İttihat

Mehmet Nuri Yardım bugün kü yazısında Mustafa Nezihi Polat'ı anlattı. YeniAsya Gazetesi ve Sentez Haber'de yayımlanan röportajdan da bahseden Mehmet Nuri Yardım'ın yazısı... Muhammed Zorlu, Şanlıurfa’dan Ahmet Rüzgâr’la bir röportaj yapar. Zorlu’nun, “Mustafa Nezihi Polat denince aklınıza ne gelir?” sorusuna Rüzgâr şu cevabı verir: “İttihat gazetemiz yayınlanıyordu. İstanbul’da olduğumuz zaman yanına uğrardık. Bizimle sohbet ederdi. Hem çayımızı, kahvemizi içerdik hem de seri bir şekilde daktiloyla makalesini yazardı. Çok ama çok mükemmel bir gazeteciydi. Çok şevkliydi. Sonra trafik kazasında şehit oldu. Allah gani gani rahmet eylesin. (Amin)”


Türkiye’de bazı şahsiyetler vardır ki, tanıyanların arasında isimleri saygıyla, sevgiyle anılır. Belki her zaman gündeme gelmezler, ama muhabbetle yâd edilirler. Çünkü azimli olmuşlar, gayretle çalışmışlar ve rahmetle anılmışlardır. Sebat sahibi olmuşlardır. Yorulmamış, yüksünmemişlerdir. Sağa sola, öne arda bakmadan yürümüşlerdir. Hizmete çağrılmamış, hizmet etmeye koşmuşlardır. Kaldırılacak bir yük varsa taşıyanlar onlardır, yürünecek bir yol varsa o yola koyulanlardır. Söylenecek sözü de söylerler, yazılacak metni de kaleme alırlar. Beyinleriyle, yürekleriyle ve gönülleriyle fedakârdırlar, feragat sahibidirler. Mustafa Nezihi Polat da gönüllerde taht kurmuş bu müstesna şahsiyetlerdendir.

Bu yazıyı yazarken ne kadar zorlandığımı söylersem inanmayacaksınız. Çünkü biyografisi doğru dürüst bir yerde yok. İhsan Işık’ın hazırladığı Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi de olmasa herhalde kaydı geçmeyecek kültür tarihimizde. Ki bu kaynaktaki doğum ve vefat tarihleri de ne yazık ki yanlış. Polat’ın doğum tarihi 1954 olarak geçerken vefat tarihi 1984 olarak belirtiliyor. Yanlış. Doğrusu şöyle: Vefatı 1970 olduğuna ve 30 yaşında hayatını kaybettiğine göre doğum tarihi de 1940 olmalıdır.

Erzurum’da doğan Mustafa Nezihi Polat, bu şehrimizin ve doğunun en önemli gazetelerinden olan Hürsöz gazetesinin sahibi Ahmet Polat’ın oğlu. Baba mesleğini benimseyen Mustafa Nezihi, gazetede yetişir, sonra da sorumluluk alır. 1967 yılında haftalık İttihad gazetesini çıkarmaya başladı. 21 Şubat 1970 tarihinde çıkmaya başlayan Yeni Asya gazetesinin de genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1970 Ağustos’unda Zeytinburnu sahil yolundaki bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti. Vefatı bütün sevenlerini büyük hüzünlere sürükledi. Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedildi. Bugün Eyüp Sultan Mezarlığı’nı ziyaret edenler, soldaki yol üzerinde Bediüzzaman Said Nursi’nin en has talebelerinden Zübeyir Gündüzalp ile yan yana yatan Mustafa Nezihi Polat’a fatihalarını esirgemiyorlar.

Bediüzzaman’ın telif ettiği Risale-i Nurları okuyan ve bu eserleri yaymayı hayatının maksadı kabul eden Mustafa Nezihi Polat’ın gerek İttihad ve Yeni Asya, gerekse Erzurum’daki Hürsöz gazetesindeki yazıları vefalı bir usta kalem tarafından kitaplaştı. Yakın dostlarından Hekimoğlu İsmail, bu özlü yazılardan yaptığı seçmeyi 1975’te Çığ adlı bir kitapta topladı ve yayımladı.

Bâbıâli’nin efsane isimlerinden Mustafa Nezihi Polat’ın kabiliyetleri keşfeden bir yazar olduğunu öğreniyoruz. Merhum karikatüristimiz Vehip Sinan’ın cenaze töreninde Mehmet Aytekin’le beraberdik. Mevzu ESKADER faaliyetlerine kayınca “İnşallah yakında İttihat gazetesi ve Mustafa Nezihi Polat hakkında bir toplantı yapağız.” dedim. Bu habere çok sevindi ve “Mustafa Nezihi Polat merhum ben Kayseri’de iken bana gazetecilik yaptırdı. Haber yazdırdı, bana güvendi ve ilk olarak beni gazeteciliğe teşvik etti. Sonra İstanbul’a geldik. İnşallah ben de o toplantıya gelecek ve hâtıralarımı anlatacağım.” dedi.

Mustafa Nezihi Polat’ın teşvikte bulunduğu isimler çok. Onlardan biri de İstanbul’da uzun yıllar çevresindeki gençlere ilim dersleri veren Ahmet İhsan Genç. İstanbul’da İttihat çıkarılmaya başlanınca Adana’da ikamet eden Ahmet İhsan Genç’ten Mustafa Nezihi Polat yazı ister. Bunun üzerine Genç, “İlham” adlı köşesinde düzenli olarak yazmaya başlar. Daha sonra Polat, onu İstanbul’a davet eder. İstanbul macerası böyle başlayan Ahmet İhsan Genç, daha sonra bir çok gazete ve dergide yazılar yazmaya başlar. Bazı müesseselerde ise yöneticilik yapar. Milli Gazete’de yazıları neşredilir.

Çocukluğumda İttihad’ı hatırlıyorum. Ama yedi sekiz yaşlarındaydım ve gazetede işlenen konular doğrusu bana biraz ağır geliyordu. Yine de sayfa düzeni ve başlıklarıyla ilgimi ve dikkatimi çekerdi. Sahibi Salih Özcan, müdürü Mehmet Kutlular’dı. İttihad’ın çıkışının üzerinden 43 yıl geçmiş ama hâlâ insanlar hatırlıyor ve sevgiyle anıyorsa demek ki basın tarihimizde esaslı ve üstün bir yer edinmiş kendisine.

Kendisiyle görüştüğüm Mehmet Cemal Çiftçigüzeli de Mustafa Nezihi Polat’la birlikte çalışmış iyi bir gazeteci yazar. Sanatalemi’mizde de değerli yazıları yayımlanıyor. Çiftçigüzeli, “O zaman İttihat haftalık olarak 50 bin civarında tiraj yapabiliyordu. Hatta bazı sayıları iki defa basılıyordu. Orada İslâm dünyasından önemli haberler, makaleler yayımlanıyordu. Türkiye’deki Müslümanlar ile İslâm dünyası arasında bir kültür köprüsü görevi yapıyordu.” dedi.




Muhammed Zorlu, Şanlıurfa’dan Ahmet Rüzgâr’la bir röportaj yapar. Zorlu’nun, “Mustafa Nezihi Polat denince aklınıza ne gelir?” sorusuna Rüzgâr şu cevabı verir: “İttihat gazetemiz yayınlanıyordu. İstanbul’da olduğumuz zaman yanına uğrardık. Bizimle sohbet ederdi. Hem çayımızı, kahvemizi içerdik hem de seri bir şekilde daktiloyla makalesini yazardı. Çok ama çok mükemmel bir gazeteciydi. Çok şevkliydi. Sonra trafik kazasında şehit oldu. Allah gani gani rahmet eylesin. (Amin)”

Vefatından sonra Yeni Asya gazetesinde bir kadirbilirlilik örneği gösterilerek “Mustafa Nezihi Polat Hikâye Yarışması” düzenlendi. Bu yarışmaya katılan bir çok amatör yazar daha sonra profesyonel yazar olarak kültür hayatımızdaki seçkin yerlerini aldı. Onlardan biri de Gülay Atasoy’dur. Tabii Gülay Çeleğen’di önce. İhsan Atasoy’la evlendikten sonra soyadı değişti. Ama sanırım bu yarışma daha sonra devam ettirilemedi. Yazık, keşke sürseydi. Mustafa Nezihi Polat’ın “Umum Neşriyat Müdürü” sıfatıyla kurucularından olduğu Yeni Asya ise bu yıl 41. yılını idrak ediyor.

Geçen gün Bâbıâli’den Fındıkzade’ye kadar birlikte yürüdüğümüz Şerif Aydemir ağabeyle İttihad’ı konuştuk. O da eski bir İttihadçı. Yanlış anlaşılmasın İttihat ve Terakki’yi kastetmiyorum. Bizim İttihad... Gazetede çalışıyor, bekâr olduğu için de binanın üst katında yatıp kalkıyormuş. Bir gün herhalde hasretlik duyduğu memleket havalarını özlemiş ve kalkıp kendi kendine Elazığ halk oyunları oynamaya başlamış. O arada Mustafa Nezihi Polat içeri girmiş. Tebessüm ederek, “Sen gakkoş, ben dadaş, oynamayıp da ne yapacağız?” demiş. Bilindiği gibi Polat Erzurumlu, Şerif Aydemir ise Elazığ’lı. Erzurumlulara “dadaş”, Elazığ’lılara ise “gakkoş” dendiğini bilmeyen yok herhalde. Azar bekleyen genç Şerif bu büyük hoşgörü karşısında utanmış, mahcup olmuş ama ömür boyu Mustafa Nezihi Beye muhabbetini esirgememiş, onu hep rahmetle saygıyla anmış.

Millet Caddesi’nde yürürken eski değerlerimizden bahsediyoruz. Bir ara lâf Eşref Edib’e geldi ve “Şerif ağabey bir gün de Eşref Edib’i analım inşallah. O da meçhul meşhurlardan, unutulmuş kıymetli şahsiyetlerden...” deyince çok heyecanlandı. “Bu haberle beni hem sevindirdin, hem heyecanlandırdın.” dedikten sonra Eşref Edib’le tanıştığını, o tanışmayı hiçbir zaman unutamadığını söyledi. Sonra da Eşref Edib’le Mustafa Nezihi Polat’ın muhteşem buluşmasını anlatmaya başladı:

“Mustafa Nezihi Polat Erzurum’a gitmiş. Orada adını duyduğu birini görmek istemektedir. Bu da Mustafa Nezihi Polat’tır. Hürsöz gazetesini sorar bulur. Kapıdan içeri girdiğinde toparlak, yuvarlak, sempatik bir genç delikanlı görür ve sorar: “Evlâdım ben Mustafa Nezihi Polat Beyi görmek istiyorum.” Bunun üzerine delikanlı, “Niçin görmek istiyorsunuz?” diye sorar. “Evlâdım, ben İstanbul’dan buraya geldim. Adını duymuştum bu gazetecimizin. Kendisiyle tanışmak istiyorum. Yardımcı olur musun lütfen?” Bunun üzerine delikanlı yine edepli bir ifadeyle “Peki siz kimsiniz?” diye sorar. “Eşref Edib” karşılığını alır almaz toparlanır ve üstadın elini öpmeye davranır. “Mustafa Nezihi benim efendim, buyurun lütfen...” deyip içeri dâvet eder. Daha sonra neler konuştular, bunu bilmiyoruz, ama Sırat-ı Mustakim ve Sebilürreşat’ların kurucu ve yöneticisi Eşref Edib’in teşvikkâr sözlerini alan Mustafa Nezihi Polat daha sonra İstanbul’a gelir ve İttihad’ı çıkarmaya başlar. Bir bakıma büyük şairimiz Mehmed Âkif’in de yazılarıyla destek verdiği ilk iki gazetenin devamı ve hayrül halefi olarak da İttihad çıkmaya başlar. Anadolu’da hâlâ hatırlanan bu gazetenin yazarları arasında Ahmed Şahin, Hekimoğlu İsmail gibi yazarlar bulunmuş, Vehip Sinan da karikatürler çizmiştir. İslâm dünyasındaki bir çok önemli gelişme İttihad’a yansımıştır.

Bugün (20 Mayıs 2010) ESKADER’in “Bâbıâli Sohbetleri”nde “Basınımızda İttihad ve Mustafa Nezihi Polat” konusu ele alınıyor. Merhum gazetecimizin yakın dostları ve mesai arkadaşları ile sevenleri bize onu anlatacaklar. Kimbilir bu efsane şahsiyet ve gazete hakkında ne hâtıralar dile getireceklerdir. Sanırım bu tarihî bir toplantı olacak ve yitik bir değerimizin hatırlanmasına vesile olacaktır. Bütün okuyucularımızı bu nezih toplantıya dâvet ediyorum. Bu vesile ile Mustafa Nezihi Polat’ı ve babası Ahmet Polat’ı rahmetle anıyorum. Kabirleri nur, mekânları cennet olsun

Mehmet Nuri YARDIM

Kaynak http://www.sentezhaber.com/mustafa-nezihi-polat-ve-ittihat--haber,12509.html
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

3

23.05.2010, 17:59

MÜMİNE GÜNEŞ:

Yeni Asya hidayet demek

Benim için Yeni Asya hidayet demek. Biliyorsunuz o devirdeki eğitim sebebiyle inancımızda bir boşluğa düşmüştük. Cenâb-ı Hak’ka açılması gereken manevî âlemlerimiz, cehennem içine düşmüştü. İttihat gazetesinde başlamıştım yazmaya Yeni Asya çıkmaya başlayınca "Her gün yazar mısınız?" diye bana teklif getirdiler. Haftada bir yazıyordum, bir süre düşünme süresi oluyordu. "Yazarım" dedim. Tabiî evde gelen giden oluyor. Babam bana bodrumda bir yer yaptı, orada tam yazımı bitiriyor yetiştiriyorum. Ötekisini yetiştirmem gerekiyor. Fazla bir mevzu da bilmiyorum okumuşluğum yok. Ama kalbimde öyle bir hidayet neşesi var ki, kalbimi dinliyorum ve onu yazıyorum.

Mustafa Polat ile bir anımı paylaşacağım. Yazımı götürmüştüm kendisine, bana gazetemizin çıktığını artık ölse de gözünün arkada kalmayacağını anlatmaya başladı. Yüzünde bir nur vardı. Ben hep o nura bakıyorum. “Abi sen niye bu kadar ölümden bahsediyorsun ki” dedim. Sonra “Bacı son otobüsü kaçıracaksın sen evine git” dedi. Ve ben ayrıldım. Sonra Mustafa Ağabey gazeteden çıkmış ve kaza geçirmiş, o bizim son görüşmemizmiş. O nuru hiç unutamam.
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

4

26.05.2010, 14:42

Allah bize o saffı evvel olan ağabeylere layık birer mirascı eylesin..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir