Almanya, Avrupa`nın İslâmlaşma üssü
Almanya`da diğer İslâmî grup ve cemaatlerin faaliyetleri sürdüğü gibi; Kur`ân hakikatlerini anlamanın, yaşamanın, özümsemenin, benimsemenin ve anlatmanın en güzel ve çağdaş prensiplerini açıklayan Risâle-i Nur hizmetleri de tüm aşk ve şevkiyle devam ediyor. Bizzat yerinde gözlemlediğimiz Mainz-Gustavsburg Nur Camii ve Medresesi`ndeki faaliyetler yalnızca birisi.
Aslında Bediüzzaman, Hıristiyan geleneğiyle şekillenmiş Almanya`yı, Avrupa`nın İslâmlaşması üssü olarak işaret eder. Bilindiği gibi, 1. Dünya Savaşı`nda Ruslarla çarpışan Said Nursî, ayağının kırılması üzerine Ruslara esir düşer. Kosturma`daki esir kampına gönderilir. Orada 2.5 sene kalır.
1918`de, dil bilmediği halde, pek harika bir tarzda oradan firar eder. Polonya yoluyla Berlin`e gelir. İki ay kaldığı Almanya`da ilim adamı ve idarecilerle Almanya`nın yapısı ve İslâm âlemiyle ilgili fikir-alışverişinde bulunur. `Almanlar ve Türkler tarih boyunca dostturlar`1 diyen Bediüzzaman`ın `Bahtiyar Alman milleti` tabirini kullanması manidardır.
Almanya`nın kimi şehir ve kasabalarını gezdiğinizde, Hıristiyan bir ülkede değil, sanki Türkiye`desiniz…
İşte bu ve benzeri vak`alar kurtlaşmış Batı medeniyetinin çökeceğini ve yerini İslâm medeniyetinin alacağını gösteriyor. Zaten pek çok araştırmanın sonucu şöyledir:
Avrupa`nın nüfusunun çoğunluğunu, 2050 yılında Müslümanlar oluşturacaktır!
Araştırmaların ortaya koyduğu bu gerçeği, Bediüzzaman Said Nursî, neredeyse üç çeyrek asır önce öngörmüştü. Takip edelim:
`Avrupa`nın medeniyeti fazîlet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve heva, rekabet ve tahakküm üzerine binâ edildiğinden; şimdiye kadar medeniyetin seyyiâtı hasenatına galebe edip ihtilâlci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle; Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir. Ve az vakitte galebe edecektir.`2
Bediüzzaman`ın ifadesiyle, `Avrupa`da Kur`ân`a ve İslâmiyete karşı gösterilen derin ilgi ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslâmiyeti kabul etmek gibi hâdiseler`3 geleceğin İslâmiyette olduğunu gösteriyor. Zaten Bediüzzaman, daha önce bunun temellerini atmıştır. 1951`de Zülfikar`ı Almanya`nın Berlin şehrine gönderir. Maddeperestliği, tabiatperestliği, ahlâksızlığı esas alan komünizm perdesini, Berlin duvarını yıkacak bu eserdir. `Hem Avrupa`da, hem Asya`da uzak yerlere Risâle-i Nur`un gitmesi, hem Berlin`de Almanlar Zülfikar`ı aldıkları vakit, bir gazetelerinde alkışlayarak ilân etmesi de`4 Avrupa`nın gittikçe hakikati yakalamasında ve İslâmiyete yaklaşmasında Almanların başı çektiğini gösteriyor.
`Risâle-i Nur Avrupa, Amerika ve Afrika`da da hüsn-ü teveccühe mazhar olmuş; başta bahtiyar Almanya ve Finlandiya olmak üzere, birçok memleketlerde okunmaya başlanmıştır.
`Bu cümleden olmak üzere, Almanya`da, Berlin Teknik Üniversite Mescidine Risâle-i Nur külliyatı konulmuş ve Şarkiyat Üniversitesi İlahîyat bölümünde Risâle-i Nur hakkında konferans tertip edilmiştir. Almanya`daki İslâmî fütûhâtta Risâle-i Nur`un büyük rolü olmuştur.`5
Risâle-i Nur`da geçen Almanya ile ilgili bir diğer değerlendirme de şöyledir: `Amerika`da, Avrupa`da, husûsan Almanya`da taharrî eden cereyanlar meydana gelmiş; eğer idrak edebilirler ve görebilirlerse, işte Risâle-i Nur Külliyatı. Nitekim bu hakîkatin idrâk edilmeye başlandığını gösteren emâreler bahtiyar Alman milleti içinde görülmektedir.`6
Dipnotlar:
1- Doç. Dr. Ursula Spuler, İslam Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursî (Milletlerarası Sempozyum), Yeni Asya Yayınları, İst., 1992, s. 31; Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla B. Said Nursî, Nesil Y., 2005, s. 186
2-Tarihçe-i Hayat, s. 83.
3-Sözler, s. 709.
4-Emirdağ Lâhikası, s. 296.
5-Tarihçe-i Hayat, s. 614.
6-Tarihçe-i Hayat, s. 603
2009-04-16
Ali FERŞADOĞLU