Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

21.02.2008, 02:20

Bir cemre gibi düştü Bâbıâli´ye

Bundan 38 yıl önce havaya ilk cemrenin düştüğü şu soğuk günlerde, Yeni Asya gazetesi de Bâbıâli'ye bir cemre sıcaklığıyla düşüyordu.

Basın–yayın dünyasında yeni bir ses, yeni bir soluk, yeni bir renk ve yeni bir ekol vardı artık.

Bu gazete, kırk yıla yakın bir zamandır temsil ettiği misyonuyla, kendine has özellikleriyle, farklı orijinal fikriyatıyla, sarsılmaz dirayetiyle ve kendi penceresinden bakarak gördüğü doğrularla yanlışları tefrik etme ölçü ve mihengiyle var olmaya devam ediyor. "Hâzâ min fadli Rabbî."

* * *

Yeni Asya ailesini, bu gazete henüz daha üç yaşında iken (1973 Sonbaharı) tanıdım.

Liseye yeni başlamıştım. Gazete okuma alışkanlığım yoktu. Yeni Asya'yı işte ilk kez o zaman gördüm, tanıdım, okudum ve bağlandım.

Tevâfuklarla dolu bu fıtrî bağlılık, tam 35 senedir kesintiz, fâsılasız şekilde devam ediyor.

Yarı ömürlük bir zamanı içine alan bütün bu gelişmeler, kasdî, ihtiyarî ve iradînin ötesinde, bir sevk–i fıtrî ve inâyet–i ılâhî'ye bağlı olarak yaşandığını itiraf etmeliyim.

Bu sevk–i ılâhî'nin de, lâyık olduğumuz için değil, belki ihtiyacımıza binâen tahakkuk ettiğine inanıyoruz.

Evet, hâlen de inanıyoruz ki, Cenâb–ı Hakk'ın inayeti, istihdamı ve hakkımızdaki hıfz–ı ılâhîsi, yine ihtiyacımıza binâen devam ediyor.

Sizlerin bu mânâdaki müstecap duâlarınıza, dün ve bugün olduğu gibi, yarınlar için de ihtiyacımız var.

* * *

şimdi gelelim Yeni Asya ailesi içinde geçen otuz beş senelik zaman zarfında almış olduğumuz ders ve terbiye ile neler öğrendiğimize ve neleri ezber ettiğimize...

Bunların sadece bir kısmını, o da çok kısa ifadelerle sizlere şu şekilde takdim edebiliriz:

* ıhlâs ve gayret, muvaffâkiyet için bir bütünün ayrılmaz iki parçasıdır. Birinin eksik olması halinde, hayırlı muvaffâkiyetler sağlanamıyor.

* şerefler, makamlar fâni olan şahıslara değil, aileye, heyete, yani "şahs–ı mânevî"ye verilmeli.

* Her ne tür bir hizmet yapılacaksa, bu büyük ailenin malı olarak görülmeli ve onun iştirakiyle yapılmalı. "Ben merkezli" olmaktan şiddetle kaçınılmalı.

* Irkçılık, bilhassa çağımızın öldürücü, mahvedici bir hastalığıdır. Ondan uzak durmalı, din dairesindeki "iman kardeşliği"ne kemâl–i muhabbetle sarılmalı.

* Madem ki "hakkın hatırı âlidir", o halde ehl–i hak ve hakikat olan bu büyük camianın hatırını da âli tutmalı, onun hatırını kıracak söz ve davranışlardan içtinâb edilmeli.

* Bu zamanda hayatı ve cihanı sarsan fırtınalı hadiseler karşısında, nihayetsiz bir itidal–i dem, metanet ve fedâkârlık taşımak gerektir; ki, bu da tek başına ve münferiden yapılabilecek bir iş değil.

* Demek ki zaman, her bakımdan "cemaat" denilen "metin bir şahs–ı mânevî"ye dahil olma, ona istinad etme ve onunla birlikte hareket etme zamanıdır.

M. Latif Salihoğlu
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir