Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

23.10.2007, 16:07

tarihde garip vakalar...

BATAKLIKTAN BAşKANLIğA, ÇıFTÇıLıKTEN BıLıM ADAMLIğINA

Bir ingiliz çift tatil için değişiklik olsun diye oğullarını da alıp ıskoçya ya gitti.
ıskoçya da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve onu ölümden kurtardı. Ertesi gün çiftçinin evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum dedi. yoksul ve onurlu çiftçi "Kabul edemem!" diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. Bu senin oğlun mu? diye sordu aristokrat. Çiftçi gururla Evet! dedi. Aristokrat devam etti: Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur. Bu konuşmalar sonunda çiftçinin oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçinin oğlu Londra daki St. Mari s Hospital Tip Fakültesi nden mezun oldu ve tüm dünyaya adini duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu Afrika da zatürreye yakalandı. Onu ne mi kurtardı?

Penisilin!

Aristokratın adi: Lord Randolp Churchill.
Oğlunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.

....................

GALATASARAY LıSESı

Galatasaray Lisesi, Türkiye’de kurulmuş tarihi en eski olan okuldur. Temeli Fatih Sultan Mehmet’in oğlu ıkinci Sultan Beyazıt tarafından atılmıştı. Menkıbesi şudur: O zamanlar, Galata’nın arkasındaki sırtlar, yani Beyoğlu, muazzam bir ormanla kaplı bir kırlıktır. Avcıların gezip dolaştığı yerlerdendir. Bir kış günü Sultan Beyazıt ta oralarda avlanmaya çıkar. Bugünkü Boğazkesen caddesinin geçtiği vadide tipiye tutulur. Sığınacak bir yer ararken gözüne bacasından duman tüten bir kulübe ilişir ve hemen atını sürüp kapıyı çalar. Kapıyı süt gibi beyaz sakalı ile nur yüzlü bir ihtiyar açar:Buyurun Padişahım der. Sultan Beyazıt içeri girer. Girer ama şaşırır kalır, kulübenin içi gül saksılarıyla doludur ve fidanların hepsinde taze güller açmış. Padişah ile bu münzevi derviş saatlerce sohbet etmişler. Sultan kalkacağı sırada: - Gül Baba ! Benden ne istersin? demiş. Münzevi de: - Padişahım, burada bir mektep yaptır, bu mektepte okuyup yetişenleri devlet hizmetinde kullan cevabını vermiş. Daha sonra padişahın emri ile bir kaç bin dönümlük arazinin çevresi duvarla çevrilmiş, içine 200 çocuğun okuyabileceği 3 koğuşlu bir mektep yapılmış. Bu arada Gül Baba bu okulun elifba hocası olmuş.

........................................

KAşIKÇI ELMASININ HıKAYESı

Müverrih Raşit Beyden: 1699 yılında ıstanbulda Eğrikapı çöplüğünde dolaşan baldırı çıplak takımından bir adam yuvarlak taş bulur.Bir yaymacı kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir. Kaşıkçı götürür, bu taşı bir kuyumcuya 10 akçaya satar. Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir; kıymetli bir elmas olduğu anlaşılınca beriki sus payı ister. Aralarında kavga çıkar. Mesele Kuyumcubaşıya akseder. Kuyumcubaşı kavgacıların eline birer kese akçe vererek taşı alır. Fakat bu sefer de olayı sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa duyar, taşı kendisi için satın almaya hazırlanırken, mesele Padişaha akseder. Dördüncü Mehmet bir Hattı Hümayun ile elması Sarayı Hümayuna getirtir ve Saray elmastraşına verilir. Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince meydana 48 kratlık nadide bir elmas çıkar. Kuyumcubaşıya Kapıcıbaşılık rütbesiyle bir kese bahşiş ihsan olunur.
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

2

23.10.2007, 16:12

SıGARA SAğLIğA ıYı GELıRMış !!!

Avrupalıların tütün içmeyi onun tedavi edici özellikleri olduğuna inanan Amerikan kızıl derililerinden öğrendiklerini, 16. yüzyılda tütünün Avrupa ya tıbbi faydaları olan bir madde olarak tanıtıldığını, tütünün zararlı etkilerinin ancak 1950 lerde kanıtlanıp kamuoyuna açıklandığını, Dünyada sigaradan kaynaklanan toplam ölümlerin 1995 yılında 2.5 milyon kişi olduğunu, Bu rakamın 2050 yılında 12 milyona ulaşmasının beklendiğini, 1990 yılında Amerika da 20 bin kişi uyuşturucudan ölürken 400 bin kişinin sigaradan öldüğünü, Her sigaranın bir tiryakinin hayatinin 5.5 dakikasına mal olduğunu, ıngiltere de bütün sigara tiryakilerinin yarısının sigara kullanımından dolayı öleceklerini, Biliyor muydunuz?

..........................

YENıÇERı KIYAFETLERı

19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.
Fransızlar, her sene nehrin Almanlar’daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.
O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.
Mektupta şöyle denmektedir:
"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, ıslamiyet’in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."
Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır. şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:
"Fransızlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir.
Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir."
Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.
Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar’ın sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:
"Osmanlılar’dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."
Bu olay, Mülhaymli’lerin gönüllerin de taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.
şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsilen kutlarlar.


...............................

ADOLPH VE RUDOLPH’UN ÖYKÜSÜ

ıkinci Dünya Savaşının hemen öncesinde Almanya da bir kasabada iki kardeş ayakkabı yapıp satmak üzere bir atölye açarlar; Adolph ve Rudolph Dassler.
Savaş sonrası Adolph, Rudolph a artık birlikte çalışmak istemediğini, kendine ayrı imalathane açacağını söyler. Rudolph şaşkındır. Ufacık kasabada iki kardeş ayrı imalathanelerde rekabet edeceklerdir.
Kardeşine bunun mantıklı olmayacağını, bu ufak kasabada zaten insanların sayılı ayakkabı satın aldıklarını, ikisinin birden iflas edeceğini söylese de Adolph bu uyarıyı dikkate almaz ve kendine yeni bir ayakkabı imalathanesi açar.
Gerçekten de aralarında kıyasıya bir rekabet baslar. Rekabetleri doğdukları kasaba sınırlarını dahi aşar. ıki kardeş ayrıldıktan sonra birbirlerine küsmüşlerdir ve Adolph 1978 yılında öldüğünde tam 29 yıldır dargınlardır.
Bugün iki firmanın genel merkezi de bu ufak kasaba Herzogenerauch tadır. Adolph Dassler in ayakkabı şirketinin adi ADIDAS, Rudolph un ki ise PUMA dır.

...............................

şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

3

28.10.2007, 13:43

Re: tarihde garip vakalar...

Alıntı sahibi ""nurdan damla""

. Onu ne mi kurtardı?Penisilin!
Aristokratın adi: Lord Randolp Churchill.
Oğlunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming..

ne garip bir hadise..gerçekse eğer, iyiliğin karşılığını daha dünyada görmeye güzel bir misal.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir