Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.09.2007, 11:52

Ramazan fıkraları...

bu mübarek ayın önemi yazıldı...şiirler yazıldı, eski zamanlardaki ramazanlar yad edildi..şimdide ramazan fıkralarını yazalım inşallah...

Anladık ramazan başlamış!

Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağını bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri de sımsıkı örter: geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş, nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:

- Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!..

...........................................

Bu mahalleden değiliz de...


Evvel zaman içinde iki şair ve edip ahbap Mehmet Celâl ile Faik Esad, Beylerbeyi’nde bir dostun iftar davetine icabet için yola koyulup karşıya geçiyorlar; fakat vakti iyi hesap edememişlerdir ve iftara daha saatler vardır. Bunun üzerine iki ahbap,

- Camiye gidelim, vaaz dinleriz, vakit geçer, fikriyle Beylerbeyi Camii’ne girip bir tarafa ilişiyorlar. Vaiz kürsüye çıkmış cehennemden bahsetmekte, diliyle etrafa yıldırımlar savurup şimşekler çaktırmakta, “zebânileer, alevleer, katran kuyularıı” dedikçe cemaat dehşetle tir tir titremektedir. Bizimkiler vaizin tehditlerine pek kulak asmamaktadır ama ahalinin çoğu kapıldığı haşyetle hüngür hüngür ağlıyor.

Ağlayanlardan biri, gözyaşlarını silerek Faik Esad’ın sırtına dokunuyor, kısık sesle,

- Siz vaizi dinlemiyor musunuz? diye soruyor. “Dinlenmez olur mu, dinliyoruz elbet” diye cevap veriyor bizimki, “Peki ne dediğini anlıyor musunuz?” “Anlıyoruz elbette, niçin soruyorsun peki?”

Adam hayretle devam ediyor,

- Yahu bizim ağlamaktan ciğerimiz sökülüyor, gözümüz dışarıya uğruyor sizde ise hiçbir elem işareti yoktur, nasıl oluyor bu?

şair cevap veriyor:
- Efendim biz bu mahalleden değiliz, yabancıyız, misafirliğe geldik de!.


.........................................

Pabuçları yürüteyim derken...

Bir ramazan gecesi Ayasofya Camiinde teravih namazı kılındıktan sonra dua esnasında açıkgöz yankesicinin biri, yanındaki adamın cebindeki bir enfiye kutusunu el çabukluğu ile aşırır. Bununla da yetinmez, kalkarken adamcağızın kunduralarını da paltosunun altına saklar. Malları çalınan, her iki hırsızlığın da farkındadır. Önce hiç ses çıkarmaz. Fakat tam caminin iç kapısından çıkarlarken, hırsızın hafifçe omzuna vurur ve koluna girer. Hırsız, şaşırarak döner. Efendi, gayet nezaketle: “Siz, namazdan evvel benden enfiyeniz var mı diye sormuştunuz, fakat kutuda enfiyem tükenmiş, takdim edememiştim. ınanmanız için enfiye kutusunu da size vermiştim, sonra namaza durmuştuk. şimdi eksik olmayın, kunduralarımı da almış, taşıyorsunuz. Zahmetinize teşekkür ederim. Bu lûtfunuza artık hacet kalmadı.”

Pek tabiî olarak, hırsızın yüzü alı al, moru mor! Enfiye kutusunu ve kunduralarını geri alanın bu sözlerini işiten halktan bir kısmını hem güldürür, hem hırsızın yakasına yapışırlar ve onu doğruca karakola götürürler.

Komedinin devamı buradadır. Komiser, hırsıza çıkışır:

- Be herif! Bu kaçıncı rezaletin? Kaçıncı kundura hırsızlığın? Neye yaparsın bu işi?

Hırsız, boynunu bükerek:

- Hakkınız var efendim, der. Kusurum var, kötü bir alışkanlık! Fakat çok şükür bu defa cemaatten dayak yemeden pabuçları geri verdim, enfiye kutusunu da. şaşkınlığım yeter. Ancak, Allah aşkına siz de halime merhamet buyurun, hiç olmazsa bir kerecik burada dayak yemiyeyim!
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

2

15.09.2007, 12:07

allah her daim iyiliğini versin abla..emeğine sağlık :tebessüm:
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

3

15.09.2007, 14:40

hay ALLAH razı olsun...ne güzel dua o öyle... :wink:
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

4

18.09.2007, 12:01

Bir ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa şair Haşmet'e hitaben:
- 'Senin de borcun var mı Haşmet?' diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır:
- Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş... Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu:
- 'Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?' şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış:
- Paşam, oruç borcunu ALLAH sorar; sizin soracağınız kul borcudur.


şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

5

18.09.2007, 12:03

Beyzâde ramazan girer girmez her türlü melanetten tövbe ederek namaza başlamış. Onu mescidde gören tanıdıkları kenardan işaret ederek, “MaşALLAH, ne de güzel namaz kılıyor, ne de güzel yakışıyor, nazar değmesin” gibi güzel kelimelerle taltif ettikçe bu lâflar bizim beyzâdenin kulağına değmekte ve delikanlı içten içe hoşnut olup zevke gelmekte ve içi içine sığamamaktadır.
Nihayet bir yerde kendini zapt edemeyip namazı rükûda iken bozar ve kendisini methedenlere seslenir,
- Belki haberiniz yoktur, üstelik şu anda oruçluyum bile!..

(FESÜBHÂNALLAH)...


....................................


Sultan II.Mahmud Han asr-ı ricalinden bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair ızzet Molla da davetliler arasındaymış.

Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. ımamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatın tahıyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce:

"Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim" diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş. ızzet Molla dönüp adama şöyle demiş:

"Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?"


şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

6

10.10.2007, 09:49

ıbrahim Edhem'e, "Piyasa çok pahalandı. Biz kendimize yetiştiremiyoruz, çevremize nasıl yardım yapacağız?." diye söylenirler.. "Öyle ise yine ben kazandım." diye cevap verir ıbrahim. Sorarlar: "Sen nasıl kazanıyorsun, piyasa pahalanınca?" şöyle açıklar kazancını: - Pahalanan malı bir müddet almaz, beklerim. Böylece ucuzken verdiğim para da bana kalır. Bu sebeple her pahalılıkta ben kazanırım.

Var mısınız ıbrahim Edhem gibi her pahalılıkta kazanmaya?. Hiç denediniz mi böyle kazanmayı? Bence yabana atılacak fikir değil, bir deneyin, siz de kazandığınızı göreceksiniz.

şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

7

10.10.2007, 09:51

Bir adam Ramazan sohbetlerinde diliyle hep cömertlikten söz ediyor; ama eliyle hiç de cömertlik yapmıyordu. ışte bu adam bir gün ıbrahim Edhem'e rica etti:

- Herkese nasihat ediyorsun, bana da nasihat et.. ıbrahim tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı:

- Sen açığı kapa, kapalıyı da aç sana yeter!. Adam bir şey anlamamıştı. Mecburen sordu:

- Açık nedir ki onu kapayayım, kapalı nedir ki onu da açayım? ıbrahim de kısaca anlattı: - Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır. Onu kapa. Kapalı olan da yoksula hiç açmadığın kesendir. Onu aç. Bu sana yeter!

Düşünmeye başlayan hakperest adam, tebessüm ederek söylendi: -Vallahi bir doğru ancak bu kadar veciz söylenebilir!. Bu söz gerçeğin ta kendisidir! Bu güzel ikazdan sonra ben de ağzımı kapıyor, artık kesemi yoksula açıyorum..

Ne dersiniz, bu sözün bize de şümulü olabilir mi? Biz de Ramazan boyunca hep cömertlikten, yardımdan söz ediyor; ama elimiz cüzdanımıza bir türlü varmıyor, bir yoksulun yüzünü güldüren yardımda bulunamıyor muyuz? Bizim de açığı kapayıp kapalıyı açmaya ihtiyacımız var mı yoksa? Bir düşünsek mi acaba
:?:
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

8

10.10.2007, 13:33

ıbrahim Ethem....çok ibretli bir hayatı vardır! tacını tahtını terkeden zat değil mi :?:

9

10.10.2007, 13:45

Alıntı sahibi ""ruhefza""

ıbrahim Ethem....çok ibretli bir hayatı vardır! tacını tahtını terkeden zat değil mi :?:


ıbrahim b. Edhem Hazretleri'nin hakkında kaynaklarda pek çok muhtelif rivayetler vardır. Tevbe edip zühd yoluna girmeden evvel, Belh padişahı olduğu rivayeti meşhurdur. Önceleri tahtta oturur ve pahalı elbiseler giyerdi. Ata biner, avlanmayı sever ve maiyetiyle beraber tantana ile gezerdi. Daha sonra o bütün bunları terk etmiş ve Allah Teâlâ'ya gönül vermiştir. Mübârek sözleri ve kerâmetleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır.
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

10

10.10.2007, 15:28

hani bir bektaşi vardı, "o kadar seviyorsanız ramazanı, bitti diye neden bayram yapıyorsunuz?" diyen..nasıldı o fıkra :roll:

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

11

31.08.2008, 16:42

fikralar güzelmis :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

12

07.09.2008, 20:02

Bence de..=)

Hel min mezid..

  • "Blackpepper" bir erkek

Mesajlar: 152

Konum: Adıyaman

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

13

11.10.2008, 11:46

gerçekten de çok komik... :lol: :civciv-2:
ıslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yanlız kendine gece yapar.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir