Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

15.11.2007, 01:35

Belgeseli izleyen olmadi, kimse yorum yazmamis, gözünüzmü korktu ne 35 bölüm deyince :wink:
Yorumlarinizi bekliyorum, merak ettim

42

15.11.2007, 03:15

izleyeceğiz, inşallah..hem de not alarak..bu kadar bölümde kaçırdığımız veya eksik bırakılan yerler varsa hatırlayarak hem de.. :wink:

Mesajlar: 173

Meslek: Sosyolog

Hobiler: Siyaset-Haber-Çevre

  • Özel mesaj gönder

43

19.11.2007, 02:32

gece bir ara 27 mayısla ilgli bir mektup eklenmişti..şimdi bulamıyoruz..neden? yalan bir belgemiydi?
Hiç kimsenin, bir başkası olamayacağı, bir ülkede yaşıyoruz!

44

19.11.2007, 02:37

Forumun "Arama" imkânını kullandınız mı?
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

45

19.11.2007, 17:52

evet biz de birara görmüştük..kopyalamadığımıza pişmanız şimdi..aramaya nasıl yazılacak ki? yazı bir varmış- bir yokmuş oldu..

46

19.11.2007, 18:31

inşallah bu akşam ailece bu belgeseli izleyeceğiz..daha sonra soru ve yorumlar gelir..cevaplanması dileğiyle..yakın tarihi daha net görebilmek için tabi ki..
bir de bu forumda görmüştük..kan uykusu belgeseli vardı..o da güzel hazırlanmış..devlet ricali bu belgeselden çok şey çıkarabilir..mühüm ip uçları var zira..

47

20.11.2007, 03:31

bir kısmını izledik..tamamen olmasa da, büyük kısmı taraflı bir belgesel..tüm bu olup bitenlerin esas sorumluları sanki bu belgeselle aklanmaya çalışılmış..mesela 12 martla ilgili bir çok gerçekler üstü kapalı geçilmiş..msp liderinin isviçreden nasıl, kim tarafından, neden getirtildiği yok..
ayrıca, kitleleri sokaklara döküp, kışkırtanlara sanki bir nevi savunma hakkı verilmiş..hadiselerin aslını bilenlerin, hiçte objektif bulamayacağı noktalar var..
tüm bu akan kanlarda, nazara verilmeyen mühim bir nokta da AP teşkilatlarının, bu kargaşa da en ufak bir dahlinin olmadığı üzerinde hiç durulmamış..başka bir yerde de demiştik; bu ülkede akan kardeş kanları, Nurcular ve Ap'lilerin ellerine bulaşmamıştır..Vatanseverliği, kargaşaya karışmak zannedenlere en güzel tavırla göstermiştir bu iki gurup..
12 marta bahane gösterilen, afyon direnişi de yine ucuz kahraman ecevite maledilmek istenmiş..belgesel de parlatılmak istenen kişi durumuna sokulmuş.
12 eylül öncesi, 90 gün içinde nisbeten düzelen ekonomiden de en ufak bahis yok..
hadiselerin ve bu hadiselerde rol almış kişilerin hiç biri tesadüfen seçilmiş kişiler değil..özenle, yılların acılarını üst üste yığa yığa hazırlanmış bir tezgahtır 12 eylül..
diğer kısmını da izleyeceğiz, inşaallah..

48

07.12.2007, 01:52

Şükrü BULUT

12 Eylül anlaşılmadan asla


Tarihin meşhur anaforları vardır. Her şey seyrinde akarmış gibi görünür ve o hizada bütün hesaplar alt-üst olur. Nehrin akışındaki anaforun mahiyetini bilmeyenler, genellikle kaybederler. Türkiye siyasetinin en önemli anaforlarından biri olan 12 Eylül ihtilâlinin öncesi ve sonrası anlatılmadan-anlaşılmadan, Türkiye´de demokrasiden bahsetmek abesle iştigaldir.

12 Eylül aynı zamanda tarihimizin karanlık bir kuytusudur. Millete oynanan oyunlar hâlâ o köşede hazırlanıyor. Ve seyircileri iğfal eden sihirbazlar, hâlâ o aydınlatılamayan izbelerde milleti teshir eden büyülerini hazırlıyorlar. O köşenin mutlaka aydınlatılması gerekiyor. Yarı mağarayı andıran bu vahşi ve sefil köşe aydınlanmadan, günümüz siyasetçilerinden inisiyatif bekleyenler, boşuna beklemiş olurlar.

Nisbî şeffaflığın, mertliğin, doğruluğun, asalet ve izzetin politikada kaybolduğu bu dönemi tahlil etmeden, mahiyetiyle yüzleşmeden Türkiye´de millete dayalı siyaset olmaz. Münafıklığın, ikiyüzlülüğün, takiyyenin, riyânın, ırkçılığın, mezelletin, yalakalığın ve muhbirliğin serapa cesetleşerek hortlaklar gibi politikamıza nasıl hakim olduğunu öğrenmeden, günümüz sihirbaz ve artistlerinin mahiyetini nasıl çözebiliriz ki? Zamanımızı karartan ve zeminimizi heyelanlarla mütemadiyen kaydıran birçok oyunların inşa edildiği o dönemle yüzleşmeden ne muasır medeniyetlere kavuşabiliriz ve ne de demokratik zemini yakalayabiliriz: Güneydoğu fitnesi, Ermeni meselesi, üniversitenin resmî ideoloji ocağı olması, dindarların rüşvete alıştırılması, günümüz ırkçılığının temeli olan Türk-ıslâm sentezleri, doğudaki demokrat memurların batıya sürgün edilerek derin devletin kölelerinin buralara yerleştirilmesi, hukukun tasfiyesi ve ulusal bütünlüğümüze kastedecek güçlere ülkede üs verilmesi, hep bu dönemde oluştuğundan dolayı, o cinayetleri bilmeyen insanımıza 12 Eylül´ü anlatmadan, Türkiye´de demokrasiden bahsetmek yalnızca bir aldatmaca olmaz mı?

ıhtilâl yapan paşaların hâlâ saygı gördüğü ve mütekait paşaları yedirmek, içirmek ve korumak için devletin trilyonlarca lira harcadığı, o günden bu yana ülkeyi dolandırıcılara peşkeş çekenlerin hâlâ günümüz hükümetlerinde yer alabildiği, ırkçılığın kutsandığı, milletvekillerinin atanma yolu ile belirlendiği, dinin ve dindarların istihzaya alındığı, Kemalizmin hâlâ her şeye besmele addedildiği, başbakan ve bakanların özel hatlarla global çetecilere bağlandığı ve millî geleneğin yasaklar kapsamına alındığı bir Türkiye´de, hangi yüzle demokrasiden bahsedeceksiniz ki? Millet olarak yüzümüzü kızartan ve dünyaya bizi gayr-ı ahlâkî gösteren bütün bu saydıklarımız, 12 Eylül´den sonra çoğalarak ve sürât peyda ederek devam ettiğinden diyoruz ki, söz konusu cinayetin mahiyeti mutlaka anlatılmalı. Tarihçilerimiz, sosyal analizcilerimiz, sinema ve tiyatrocularımızla edebiyatçılarımız, bu dönemi bir köşesi meçhul kalmamacasına bize anlatmalıdırlar.

Cuntaların emrine girmiş, bir ayağı Amerika´daki ihtilâlcilerin sarayında, diğeri bizdeki münafıkların zeminindeki politikacılara hâlâ rahmet okunuyorsa, burada çok büyük bir iğfal vardır. Çözümsüzlüğü, ümitsizliği, dış ve iç düşmanları millete göstererek; kaos, teslimiyet ve şova dayalı beyanlarla milleti perişan edenlerin nasıl kahraman ilân edildiklerini merak edenler, 12 Eylül’ü öğrenmeden hakikate ulaşamazlar.

Uzun süren bir istibdat… Hep ölümü göstererek millete deli gömleğini giydirdiler. Millet siyah-beyaz arasındaki tarafgirlik hastalığına yakalanmışcasına reyini bir çeyrek asırdır, kullana geliyor. Avrupa demokrasiyi yaygın bir hâle getirip, bireyi en üst tepeye de ortak etmeye çalışırken, 12 Eylülcüler parti krallarını yetiştirdiler. Önseçim, delege, parti içi demokrasi ve parti üyeleriyle paylaşım, 12 Eylül öncesinin hanesine yazıldı. Kemalizm ve onun dışarıdaki ortakları, piyon başkanları seçtiler, başkanlar da milletvekillerini veya belediye başkanlarını… Parti başkanının rızası her şeyin önüne 12 Eylül´den sonra geçti. Bu diktatörlük, bulaşıcı bir hastalık gibi, Türkiye’nin bütün kurul ve kurumlarına öldürücü zehir gibi sızdı. Türkiye’nin şu perişan hali bunu göstermiyor mu?

12 Eylül anlaşılmadan, bunun olamayacağını tecrübelerle yaşıyoruz. Çoğu bizim kuşaktan beş vakitli, terbiyeli ve güvenilir bilinen arkadaşlarla 370 milletvekili oluşturan meclisler; demokrasi, millet menfaati, adalet ve dünya medeniyeti istikametine kayda değer bir adım atamadılar. Çözümsüzlüğü, kaosu, problemleri ve sebep oldukları musibetleri başkalarına fatura etmek ve icra makamını ağlama duvarına çevirmek, işte bu arkadaşlarımız döneminde oldu. Öyle ise, çözüm sağlam zemini bulmaktan geçiyor. 12 Eylül´ün zeminimize yığdığı bunca yalan, takiyye, dahilî-haricî mafya, dini dünyaya tercih ve Kemalizm çığları temizlenmeden, etrafımızı doğru göremeyiz ve bizi insanlığa götürecek yolu da açamayız. Öyle ise, 12 Eylül ihanet ve cinayetinin mahiyetinin ortaokullardaki talebelere varıncaya kadar anlatılması, hadisenin olmazsa olmaz şartıdır. 12 Eylül´ün bir nevî tahkimi olan 28 şubat´tan da istifade ederek, durumdan vazife çıkaranlar, Talut´un askerleri gibi yasak nehre koşanlar, Ayneyn Tepesini bırakıp ganimete meyledenler ve Süfyanın bu musibetzede millete oynadığı oyunu fark edemeyenler veli de olsalar, muvaffak olamadıkları gibi, manevî sorumluluktan da kurtulamazlar.

Bilhassa siyasete ilgi duyan ve siyasî tartışmalara kulağını ve kalbini kapamayanları 12 Eylül’ün mahiyetini öğrenip-anlatmaya dâvet ediyoruz. Bu millî seferberlik, Âlem-i ıslâmı da mezellet ve yangınlardan kurtaracaktır. ınanıyorum ki; Afganistan, Irak ve Pakistan’daki felâketlerde 12 Eylül’ü anlamayan ve anlatmayanların da payı olacaktır. ınsaniyet ve ıslâmiyet düşmanlarının bugünkü cinayetlerini tâ o zamanlarda plânladıklarını söyleyenlerin de dayandıkları doğrular vardır. Öyle ise, millet olarak 12 Eyül’ü deşifre etme seferberliğini başlatmak ve yaygınlaştırmak üzerimize vacip olmuştur.

07.12.2007

E-Posta: s.bulut@saidnursi.de

49

07.12.2007, 19:09

Alıntı

Öyle ise, 12 Eylül ihanet ve cinayetinin mahiyetinin ortaokullardaki talebelere varıncaya kadar anlatılması, hadisenin olmazsa olmaz şartıdır.

o günleri bir görsek hayırlısıyla..inşallah..

50

08.12.2007, 02:51

bugün bir belgesel izledik..
köy enstitülerini anlatan..aslında ilk öğrenci kavgalarının buralarda yaşandığını ve daha o günlerden kominist-ülkücü kargaşalarının kıvılcımlandığını gördük..zannedilenin aksine bu okulların ipinin de, ismet inönü tarafından çekildiğine şaşırdık. yıllardır, bir kesim insanın her suç saydıklarını, demokratların üzerine atmalarına rağmen aslında bunda Menderes ve demokratların hiç de payı olmadığını gördük..kendi elleriyle öldürdükleri leşi, demokrat parti kaldırmış diye vaveyla koparıyorlarmış meğer..
yazık, hem çok yazık..
hala bu ve benzeri ihtilal sebepleri arasında sayılan onca iftiraya yazık..
ayrı bir başlıkta, bu enstitüler tartışılsa çok güzel olacak..
çok ilginç ayrıntılar var zira..

51

01.08.2010, 07:01

TÜRKÇE KARAKTERLİ SMS'İN PAHALI OLMASI 12 EYLÜL'ÜN ESERİ!..

Cep telefonunda ş, ç, ğ gibi karakterler kullanılarak yazılan mesajların iki kat pahalı olmasının nedeni 'Kenan Evren' çıktı!

Cep telefonunda ş, ç, ğ gibi karakterler kullanılarak yazılan mesajların iki kat pahalı olmasının nedeni 'Kenan Evren Paşa' çıktı! TSE, bilgisayardaki karakter setlerinin oluşturulduğu Avrupa toplantılarına o dönem ödeneksizlikten katılmayınca uluslararası mesaj sistemi Türkçe karakterleri desteklemedi. Telekomünikasyon Kurumu operatörleri "Bu sorunu 2007'de çözün" diye uyardı.

Uluslararası Standartlar Birliği Teknik Komitesi bilgisayar karakter setleri için tartışırken 12 Eylül'ü yaşayan Türkiye, Avrupa'daki toplantılara parasızlık gerekçesiyle katılmadı.

Cep telefonunda ş, ç, ğ gibi Türkçe karakterler kullanıldığı zaman birden fazla kısa mesaja bölünerek abonenin daha fazla ödeme yapmasına neden oluyordu. Türkçe kısa mesaja fazla ödeme yapmanın ucu 12 Eylül dönemine kadar gidiyor. 1980'lerin başında bilgisayarlardaki karakter setleri oluşurken Türkiye askeri dönemden geçiyordu. İrlanda'da düzenlenen toplantıya Türk Standardları Enstitüsü katılmadı. Böylece cep telefonlarında Türkçe karakteri tanımama sorunu doğmuş oldu.

ÇÖZMEK İSTEYEN YOK

Türkçe karakter sorunuyla ilgili görüşünü aldığımız milyonlarca abonesi olan cep telefonu operatörleri, milyonlarca telefon satan telefon üreticileri ve altyapı şirketleri sorunu çözmek yerine sorunun kendilerine ait olmadığını iddia ediyor. Şimdiye kadarki siyasetçiler de konuya sahip çıkmadıkları için sorun bu noktaya geldi. Türkçe karakter sorunu dışında Türkçe F tuş takımı da Ticaret Bakanlığı tarafından takip edilmediği için bir çok bilgisayarda ithalatçının işine gelen Q tuş takımı kullanılıyor.

Kaynak: SABAH
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

recep1

Orta Düzey

  • "recep1" bir erkek

Mesajlar: 390

Konum: BORNOVA/ıZMıR

Meslek: Emekli

Hobiler: Kitap okumak,

  • Özel mesaj gönder

52

10.09.2010, 11:30

650.000 kişi göz altına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
ıdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin ki şi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çatışmada öldü.
73 ki şiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi.Darbeden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Yarım kalan hayatlar, yarım kalan vücutlar hayata tutunmaya çalıştı. Acının izleri mağdurların yüzlerine yansıdı kaldı. Yaşananlar tarihin sayfalarında belki de kara leke olarak yerini alacak.
İmandan sonra en yüksek hakîkat Namazdır.

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

53

30.10.2010, 23:37

15. BölümAmerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a 'bizim çocuklar işi bitirdi' anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı.




ALLAH razı olsun.belkide susmak lazım. durupta düşünmek için,üsdadım ruhun şad olsun .ne güzelde söylemiştin

" husumete vaktimiz yok "diye...

Kullanılmış Etiketler

12 Eylül, belgesel

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir