Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.09.2007, 04:14

12 Eylül´ün acı bilançosu ve 35 bölümlük Belgeseli



TSK, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren komutasında 12 Eylül 1980'de yönetime el koydu.

Cumhurbaşkanı seçilememesi ve ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamı neden gösterilerek yapılan askeri darbe sonrası önce siyasi partiler kapatılarak birçok politikacı cezaevine gönderildi. Sonra gözaltılar başladı.

Genci yaşlısı, öğrencisi işadamı, kadını çocuğu. Herkes nasibini aldı darbeden.Kimi gözaltında öldü, kimi cezaevinde. Kimi çocuk yaşta idam edildi, kimi öksüz kimi yetim kaldı. Anneler babalar evlat acısı yaşadı, ağladı.

Sırf üzerinde yıldız bulunan bir uçurtma uçuruyor diye gözaltına alınan çocuklar da oldu, sevgilisine yazdığı mektupta Nazım'ın şiirinden alıntı yaptı diye hakim karşısına çıkan aşıklar da.

Tam 27 yıl önceydi. O sabah tank seslerine uyandı Türkiye. Sıkıyönetim ilan edilmişti. Ülkenin kaos ortamı durdurulacaktı. Ama sonuçta çıkacak acı bilançoyu kimse kestirememişti.

Darbenin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı'nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği yürüyüş gösteriliyordu.

12 Eylül 1980 öncesinde sağ ve sol siyasi hareketin önde gelen temsilcileri cinayetlere kurban gitmişti. Doç. Bedrettin Cömert, Abdi ıpekçi, Gün Sazak, Nihat Erim ve tanınmış birçok kişi sağ ve sol gruplara mensup militanlar tarafından öldürülmüştü. Darbe öncesinde siyasi cinayetlerin sayısı her gün 30'a yaklaşıyordu.

Bu ortamda daha 12 Eylül 1980'e gelinmeden 19 ilde sıkıyönetim uygulanıyordu. Ülkede, yönetemeyen hükümet, karar alamayan Meclis ve ardı arkası kesilmeyen siyasi cinayetlerin yol açtığı yılgınlık havası, 12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile iyiden iyiye artı.

ışte darbe bu sonuca endeksli geldi. Darbe ile siyasi cinayetler bıçakla kesilmiş gibi bitti. Hal böyle olunca güvenlik güçlerinin şiddet eylemlerini darbe öncesinde neden önlemediği, önleyemediği tartışması başladı. Ama bu cinayetleri önleyemeyen güvenlik güçleri darbe ile aslan kesilmiş, işkence ve şiddette sınır tanımaz hal aldı.

Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a 'bizim çocuklar işi bitirdi' anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı.

Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu'nda başlatılan ayrılıkçı silahlı hareket, 12 Eylül yönetiminin getirdiği Kürtçe konuşma yasağı ile güçlendirildi ve gerekçelendirildi. Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere bölge cezaevlerindeki kötü muamele, 1983 seçimlerinden sonra yoğunlaşacak Kürdistan ışçi Partisi (PKK) adına terör eylemlerini gerçekleştirenlerin gerekçelerinden biri oldu. Bu cezaevlerinde tutulan PKK militanlarının önemli bölümü, daha sonra, PKK yöneticileri arasında yer aldı.

DARBENıN ACI BıLANÇOSU
şubeler acı seslerle inliyor, gözaltında kayıplan artıyor, kimseden haber alınamıyordu. Emniyetin önünde bekleşen anne ve babaların umudu gibi, gözaltındaki insanlar da yitip gidiyordu. Bu baskı ve şiddet, Kenan Evren'in " Asmayalım da besleyelim mi" sözünün ardından artarak devam ediyor, insanlar ölüyordu. Kurtulanlar ise kendini attığı cezaevlerinde haftada en az iki kez dayağa razı oluyordu. Yargılanma mı? Adil yargılanma bir yana yagılanmak bile lüks sayılıyordu 12 Eylül döneminde. Cezaevinde hayatta kalmak yetiyordu bir çoğuna. Yargılanmak ise, 7 yıl 8 yıl sonra bile olabilirdi. ış te 12 Eylül darbesinin rakamlara dökülmüş hali. Bu rakamlar darbeden, darbe yiyenlere göre gerçeği yansıtmasa da...

650.000 kişi göz altına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
ıdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin ki şi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çatışmada öldü.
73 ki şiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi.Darbeden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Yarım kalan hayatlar, yarım kalan vücutlar hayata tutunmaya çalıştı. Acının izleri mağdurların yüzlerine yansıdı kaldı. Yaşananlar tarihin sayfalarında belki de kara leke olarak yerini alacak.
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

2

15.09.2007, 04:17

12 EYLÜL DARBESıNıN KRONOLOJıSı

12 Eylül 1980: Beş general, 600 üyeli TBMM'nin yasama ve yürütme yetkisini kullanmaya başladılar. Ülkede her şey yasaklandı.

16 Eylül 1980: Milli Güvenlik Konseyi, ikinci bir emre kadar bütün grev ve lokavtları erteledi. Aranan sendikacılardan 950'si teslim oldu. Grevdeki 51 bin işçi işbaşı yaptı. DıSK ve MıSK yöneticilerinin en geç akş am saat 18.00'de teslim olmaları çağrısı yapıldı.

17 Eylül 1980: Gözaltı süresi uzatıldı.

18 Eylül 1980: Milli Güvenlik Konseyi'nin başkan ve dört üyesi TBMM Onur Salonu'nda törenle yemin etti.

19 Eylül 1980: 1402 sayılı yasada yapılan değişiklikle sıkıyönetim komutanları, bütün kamu personelini gerekçesiz görevden alabilecek.

7 Ekim 1980 : Necdet Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu sabaha karşı Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi.

11 Ekim 1980: Türkeş ve diğer milletvekilleri dahil 36 MHP'li hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi.

15 Ekim 1980: Erbakan ve diğer MSP'liler 2 Numaralı Askeri Mahkeme tarafından tutuklandı.

30 Ekim 1980: Ecevit, CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti.

10 Kasım 1980 : Onur Yayınları Sahibi ılhan Erdost, Mamak Askeri Cezaevi'ne götürülürken, dövülerek öldürüldü.

3 Aralık 1980 : 17 yaşındaki liseli Erdal Eren, 17 günlük yargılamadan sonra idam edildi.

19 Aralık 1980: DıSK davası başladı.

27 Aralık 1980: Toplu iş sözleşmesi dolan işyerlerinde, yeni toplu iş sözleşmesiyle ilgili yetkiler, kurulan yüksek hakem kuruluna verildi.

24 Nisan 1981: MSP'lilerin yargılanmasına başlandı. Erbakan için 14-36 yıl hapis istendi.

29 Nisan 1981: Toplam 587 sanıklı MHP ve ülkücü kuruluşlar davasında Türkeş dahil 220 sanık hakkında idam istendi.

2 Haziran 1981: MGK'nın meşhur 52 numaralı kararı çıktı. Bu karar, pek çok şeyi yasakladığı gibi, yasakların tartışılmasını ve eleştirilmesini de yasaklıyordu.

5 Haziran 1981 : 21 yaşındaki Cevdet Karakaş sabaha karşı idam edildi .

6 Haziran 1981: TıP Başkanı Behice Boran ve TÖB-DER Başkanı Gültekin Gazioğlu Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

10 Haziran 1981 : 23 yaşındaki Veysel Gürsoy idam edildi.

13 Haziran 1981 : Bülent Ersoy'a sahne yasağı kondu.

25 Haziran 1981: ıki idam daha gerçekleştirildi.

26 Haziran 1981: Başkan Abdullah Baştürk ve 51 DıSK yöneticisi için askeri savcı idam istedi.

9 Temmuz 1981: Danışma Meclisi'ne aday adayı olma başvuruları başladı. ılk başvuruyu yapan emekli bir astsubay.

22 Temmuz 1981: Evren, Erzurum konuşmasında Artık yeni aldığımız bir kararla ilk ve orta okullarda, liselerde mecburi din dersi konacaktır dedi.

24 Temmuz 1981: Askeri mahkeme, Erbakan ve 9 MSP'li için tahliye kararı verdi.

12 Ağustos 1981: Takip edilecek şahıslar hakkında alt maddeleri de bulunan 35 maddelik bir belge yayınlandı.

14 Ağustos 1981: 2 Danışma Meclisi için aday adaylarının başvuru süresi sona erdi. MGK 6 bin kişi arasında seçim yapacak.

15 Ağustos 1981: Uluslararası Hür Sendikaları Konfederasyonu (ICFTU) Genel Sekreteri, Sadık şide'yi 12 Eylül Hükümeti'ne Sosyal Güvenlik Bakanı olarak veren Türk-ış'in üyeliğini askıya aldı. Dev-Sol Davası başladı. Savcı, 141 idam istedi.

12 Ekim 1981: Ecevit, dört konuşma nedeniyle yargılandı. Danışma Meclisi üyeleri MGK tarafından açıklandı.

15 Ekim 1981: Ülkedeki bütün siyasi partiler kapatıldı.

23 Ekim 1981: Danışma Meclisi ilk toplantısını yaptı. Yeni meclis toplantı yaptığı sırada, eski meclisin 14'ü MSP'li, 11'i MHP'li, 4'ü CHP'li, 1'i AP'li 1'i bağı msız toplam 31 milletvekili tutuklu bulunuyordu.

26 Ekim 1981: Nazlı Ilıcak'ın siyasi partilerin kapatılmasını eleştiren iki yazısı üzerine Tercüman Gazetesi süresiz kapatıldı.

2 Kasım 1981: Ecevit MGK'nın 52 numaralı kararını ihlalden, 4 ay hapse mahkum oldu.

6 Kasım 1981 : 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

3 Aralık 1981 : Ecevit hapse girdi.

20 Aralık 1981: Bankerler birbiri ardına ortadan kaybolmaya başlıyor. Banker haberlerinin verilmesi yasaklanıyor.

25 Aralık 1981: TÖB-DER davasında 50 sanık, 1-9 yıl hapse mahkum oldu.

15 Mart 1982: Ulusu Hükümeti'nin Devlet Bakanı ılhan Öztrak resmen açıkladı: Uluslararası Af Örgütü'nün 60 işkenceyle ölüm iddiasından 15'i doğru .

24 Mart 1982: ıçişleri Bakanlığı Mahalli ıdareler Genel Müdürlüğü; cadde, sokak, meydan ve parklara 12 Eylül öncesinde verilmiş olan, 'milli birlik ve bütünlüğümüzle bağdaşmayan' isimlerin derhal değiştirilmesini isteyen bir genelge yayımladı.

10 Nisan 1982 : Ecevit yine hapse girdi.

17 Mayıs 1982 : Barış Derneği davası başladı. 30 sanık hakkında 8 yıldan 30 yıla kadar hapis istendi.

21 Haziran 1982: Banker Kastelli kaçtı.

1 Temmuz 1982: Sosyalist veya sosyal demokrat partilerin iktidarda olduğu beş Avrupa ülkesi, Türkiye'yi Avrupa ınsan Hakları Komisyonu'na şikayet etti.

13 Temmuz 1982: Geçici maddeler dışında 200 maddeden oluşan yeni anayasa tasarısı açıklandı.

4 Eylül 1982: Askeri savcı, 10 DıSK uzmanı için idam istedi.

19 Ekim 1982: 186 idam istemli Ana Dev-Yol davası başladı.

7 Kasım 1982: Yeni Anayasa için halk oylaması yapıldı. 16,945,545 'Evet', 1,584,661 'hayır'oyu çıktı. Bu arada Evren 7 yıllığına cumhurbaşkanı seçilirken, Milli Güvenlik Konseyi de 2 yıl 1 ay 24 gün sonra Cumhurbaşkanlığı Konseyi'ne dönüştü.

25 Kasım 1982: Muhbir güvenliği genelgesi yayımlandı. Ankara'da darbenin ilk yılında 20,921 ihbar yapıldı. Bu ihbarlar da 18,525 kamu görevlisi hakkında işlem yapıldı.

24 Nisan 1983: Siyasi Partiler Yasası çıktı.

20 Mayıs 1983: ANAP kuruldu.

1 Temmuz 1983: Evren, Genelkurmay Başkanlığını Kara Kuvvetleri Komutanı'na devretti.

6 Kasım 1983: Yasaklı, vetolu seçimler yapıldı. Seçime giren bütün partiler derece aldı. Çünkü üç partiye izin verildi. Seçime girmek isteyen 15 siyasi partiden 12'si, 750 kurucu adaydan 435 'i, 1682 milletvekili adayının 672'si veto edildi.

13 şubat 1985: MSP davasının sanıkları yargılandıkları askeri mahkeme tarafından aklandı.

26 Mayıs 1985: Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Bilim ve Sosyalizm yayınlarına ait 133,607 kitabın imha edilmesini emretti.

11 Haziran 1985: Pişmanlık Yasası yürürlüğe girdi. 1,5 yıl içinde 497 başvuru oldu. Bunlardan 29'u geçerli itiraf sayıldı.

7 Nisan 1987: MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davası bitti. Türkeş'e 5 yıl 11 ay 8 gün hapis cezası verildi.

6 Eylül 1987: Eski siyasi liderlerin siyaset yasaklarının kalkmaması için halkoylaması yapıldı. %49'luk 'hayır'oyuna karşılık, %51'lik 'evet' oyu çıkınca, Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş ve diğer siyasi parti yöneticileri siyaset yapma hakkı kazandı.

9 Kasım 1989: Evren Cumhurbaşkalığını Özal'a devrederek Marmaris'e çekildi. Hala orada.

Kaynak: HürHaber
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

15.09.2007, 04:20



12 Eylül'de kim ne yazmıştı?

Oktay Akbal (Cumhuriyet-13 Eylül 1980) “Atatürk devriminin yandaşları, erleri, Atatürk ilkelerinin sahipleri, böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet. Nasıl 27 Mayıs 1960'ta göz yummadılarsa, daha sonraki yıllarda nasıl zaman zaman uyarı mektuplarıyla, anımsatmalarla iktidarı ellerinde tutanları Atatürk devriminin yoluna çağırdılarsa, bir kez daha aynı kutsal görevi yapacaklardı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti. Öyle de oldu.”

Güngör Mengi (Yeni Asır-18 Eylül 1980) “12 Eylül Harekatı, hedefine varacaktır. Devlet, rejim ve topluma hazırlanan tuzak mutlaka bozulacaktır. (…) ıhanet, bu aşamadan sonra silahlarını gömerek lanetli mücadelesine son verecek değildir kuşkusuz. Ama devletin güçlenmesi sayesinde ihanet odakları, masum insanları eskisi gibi şantaj ve baskıyla eyleme sürükleme olanaklarını yitireceği için, gerçek gücü ile kalacak, savaşını sürdürmekteki inadı intiharı olacaktır.”

Rauf Tamer (Tercüman-17 Eylül 1980) "Kenan Evren'in söyledikleri (16 Eylül 1980 tarihli basın toplantısı) her hukukçunun, her profesörün, başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir. Öpüp öpüp başlarına koysunlar. Vazgeçtik istifalarından.."

Oktay Ekşi (Hürriyet-18 Eylül 1980): "Evren Paşa, son derece ağır bir sorumluluk altına girmiştir. Bu, Türkiye'yi yıllardır bunaltan anarşi, terör ve bölücülüğü tam bir tarafsızlıkla kökünden kurutmak ve ülkemizi aydınlık ve huzurlu günlere tekrar kavuşturmak sorumluluğudur. Ve bu sorumluluğun altından kalkabilmek için, Evren Paşa ile onun bu amaçlara ulaşmasını isteyen görevli görevsiz herkesin, içinde bulunduğumuz durumun icaplarına göre hareket etmesi zorunludur."

Güneri Cıvaoğlu (Tercüman-4 Ekim 1980) "12 Eylül Harekatı'nı, dünyadaki diğer asker kökenli rejim olayları ile mukayese ettirmeyecek diğer görüntüleri ise yeni yönetimin uygulamalarında buluyoruz. Her geçen gün bir yeni uygar görüntüyü, aşırı davranışlardan kaçınan makul ve kamu vicdanını tatmin eder nitelikte haklı uygulamaları sergilemektedir.

Hedefler saptırılmamakta, harekatın ilk gününde açıklanan amaçlara, kararlı, tavizsiz fakat ölçülü ve akıllı adımlarla ilerlenilmektedir. Böylesine olumlu, özlenen sonuçları almaya dönük, makul ve ölçülü yönelişlere destek olmak, milletçe hepimizin görevidir. Bu konuda siyaset adamları ve basın da dahil, hepimizin sorumluluğu vardır."

Bekir Coşkun (Günaydın-20 Ocak 1981) "Devlet Başkanı'nın konuşmaları, televizyonda en ilginç polisiye diziden daha çok ilgiyle izleniyor. Türk toplumu, hep demagoji süslü püslü konuşmalar dinlediğinden, haksız da değil. Oysa, Evren Paşa'nın sade, halkın anlayabildiği, zaman zaman şaşırmalarla ayrı bir özellik kazanan öz bir konuşma üslubu var. (…) Bu konuşma konusuna iyice değinmemizin nedeni şu: ışlerine gelmeyen sözleri duyunca, 'Belki ağzından kaçırmıştır', ya da 'Boş bulunarak söylemiştir' gibi düşünenler, boşuna heveslenmesin."

Cüneyt Arcayürek (Hürriyet 21 şubat 1981) "Başkalarını bilmem ama, kendime soruyorum bazen: Acaba Türkiye, ne zaman 12 Eylül Harekatı'nın komuta zinciri içinde yapılmış olmasının mutluluğunu taa benliğinde duyacaktır. Eğer ordu, 12 Eylül öncesi kendi bünyesinde parçalanmasını, bölünmesini isteyenlerin oyununa gelseydi, komuta zinciri içinde hareket edip ihtilali başaramasaydı, başımıza gelecekleri hiç düşünebiliyor musunuz? Birbirimizi vuracaktık! Bunu hiç unutmayalım, hep düşünelim, bin şükredelim. Türkiye'de işkence olaylarının varlığını inkar etmeyen bir yönetimin, işkenceyi devlet politikası olarak yürüttüğünü söyleyecek veya ima edecek insafsız çıkacak mıdır, bunu çok merak ediyorum."

Yavuz Donat (Tercüman-11 Eylül 1981) "Eylül 1979. Huzurun sürmesi ve Türkiye'nin bir süre sonra, çok partili parlamenter demokrasiyle yönetilen ülkeler arasında laik olduğu yeri alması dileğiyle.."

Metin Toker (Milliyet-9 Kasım 1982) "Bu anayasa (1982 Anayasası) reddedilirse, uçtaki ışık kaybolacak, her şey yeniden tam karanlığa, yani meçhule girecektir. Belki sonu daha hayırlı olacaktır. Ama belki de daha fena. Ben aydınlıkta kalıp yolun doğru çizilmesine yardımcı olabilmenin iyi niyetli bir yönetime iyi niyetle etki ve uyarma yapabilmenin, aksaklık ve eksikliklerin bir zaman parçası içinde düzeltebilmesi için imkanının muhafaza edilmesinin faziletine inanıyorum. 1982 Anayasası'na kabul oyu verdim."

Mehmet Barlas (Milliyet-14 Kasım 1983) "12 Eylül'ü yapanlar sözlerini tutmuşlardır. 12 Eylül'ü destekleyen halk çoğunluğu da 1982 Anayasa referandumunda olduğu gibi top yekûn sandık başına gitmiş, geçersiz oy kullanmamış ve bir sivil iktidara 6 Kasım günü destek vermiştir.(…) Cumhurbaşkanı Evren, 10 Kasım'da Anıtkabir Defterine duygularını yazarken, ‘Demokratik parlamenter sisteme geçiş sınavını başardık’ müjdesini vermektedir Atamıza.. Bir insan yürekten bunun sevincini duymasa, böyle bir ifadeyi seslendirir mi?"

Kaynak: GerçekGündem
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

4

15.09.2007, 04:27

12 Eylül 1980! Evren ekranda...

Kenan Evren 12 Eylül 1980 tarihinde TV'den,
TSK'nın yönetime el koyduğu kamuoyuna böyle duyurdu.


Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Mesajlar: 173

Meslek: Sosyolog

Hobiler: Siyaset-Haber-Çevre

  • Özel mesaj gönder

5

04.10.2007, 17:37

Tebrikler! Güzel bir çalışma..Devamını ayrıntılı bekleriz.. :!:

6

22.10.2007, 01:55

12 Eylül ıhtilali Belgeseli

1. Bölüm

Kullanılmış Etiketler

12 Eylül, belgesel

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir