Kardeşlerim kusura bakmayınız, bir yanlışlığı düzeltmeye çalışacağız ta ki kardeşlerimizin kalbinde bir şüphe tevellüd etmesin.. Bir kardeşimiz firavun cesediyle ilgili dinsizlerin serrişte ettiğini bana bildirmişti ben de bir yazı hazırlayıp nerede ihtiyaç varsa neşret diye o kardeşimize beyan etmiştim. Kanal7 haberde, Yeni Asya forumda benim namıma neşretmiş. fakat tahmin ederim aynı IP göründüğünden idareciler benim ismimle neşredilen ön sayfadaki yazıyı silmişler. O kardeşimiz de -envar1299 ismi ile yazan- arka sayfada tekraren kendi ismi altında fakat yazının bana ait olduğunu göstermek için sonunda ismimi yazmış. şimdi bir hikmete binaen şu foruma kayıt olduğumdan yazıyı kendi ismim altında neşrediyorum kusura bakmayınız.. Envar1299 yazısını yönetici kardeşlerimiz silsinler..
-daha önce ilk sayfada neşredilmiş yazıdır-
Yeni şafak dini eğilimli bir gazete iken, böyle bir haberi neden yayınlamış pek mana veremedim.. Hem bahsedildiği tarzda dahi olsa, firavunun cesedi olarak başka bedenler keşfolabilir. Bu meselede Kur'anın hükmü, yalnız bir cesedin durumu anlaşılmakla nakzolmuyor, zira surette aldanılabilir fakat hakikat başka tarzda da tezahür edebilir.. Onun için bu iddia delilleriyle ibraz edildikten ve dünya kamuoyunda muteber olduktan sonra ancak manasına bakılabilir.
Bediüzzamana dil uzatan ahmak heriflere gelince.. sizler onun ayarına, yüz bu kadar sene daha geçse yine çıkamayacağınızı, içinizdeki düşmanlık hisleriyle yazdığınız nakıs ve müsvedde hükmündeki yazılarınızdan anlaşılıyor. Zira gerçekten münevver insanlar olsaydınız öncelikle kulaktan dolma değil, Bediüzzamanın eserlerinde bu meselenin ne şekilde izah edildiğini araştırır, sonra aklı selim bir yorum yapabilirdiniz. Ne yazık ki dindarlara olan nefretiniz, sizin gibileri böyle aceleyle körü körüne yorum yapmaya sevk ediyor ve o hal ile aleme maskara oluyorsunuz..
şimdi hakikat şöyledir ki, Bediüzzaman Hazretleri Risale i Nurda Sözler Kitabının 25. Sözünde bu meseleye dair şöyle yazmıştır..
"Meselâ, Bugün senin cesedini kurtaracağız. (Yûnus Sûresi: 92) gark olan Firavuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necât vereceğim" ünvânıyla, umum Firavunların tenâsuh fikrine binâen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensâl-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevtâlûd, ibretnümâ bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sâhile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sâhiline atılacağını, mucizâne bir işaret-i gaybiye ifade eder."
Dikkatle bakıldığında, firavun cesedi olarak keşfolunan bir beden olacağından bahsediyor ille de ecnebilerin bir müzesinde sergilenen beden bu olmak gerekmez. Zira hakikata bakılır, surette bazen aldanılır fakat hakikat haktır.. ve Emirdağ Lahikasında buna ilaveten haşiye şeklinde düşülen bir notta şöyle geçer..
"Bu asırda ecnebîler aynı Firavunun cesedini bulmuşlar; müzehanelerine götürdükleri ceridelerle neşredilmiştir."
Hakikatın hakiki sureti başka tarzda da cereyan edebilir. Bu ise Kur'anın hükmünü nakz etmez belki beşerin hatasına işaret eder ki, firavun cesedi olarak neşretmişler ve o haberlerine binaen bazı zatlar da o olduğuna hükmetmişler. Eğer sözkonusu cesed firavuna ait değilse bu meseledeki kabahat, zamanında o şekilde ilanat yapan ecnebilere aittir. Müslümanlar bu meselede mesul olmaz. Zira haberi müslümanlar neşretmemişler belki ecnebilerin yaptığı ilanata itimad edip bahsetmişler. Her ne ise..
şimdi bu meseleye dair birkaç noktayı nazara veriyoruz..
Birincisi: Risale i Nurda izah edilen mühim bir mesele ki aslı şudur:
"Din bir imtihandır, bir tecrübedir; ervâh ı âliyeyi, ervâh ı sâfileden tefrik eder. Öyle ise, ileride herkese göz ile görülecek vukuâtı öyle bir tarzda bahsedecek ki, ne bütün bütün meçhûl kalsın, ne de bedihî olup, herkes ister istemez tasdike mecbur kalsın. Akla kapı açacak, ihtiyârı elinden almayacak. Zîrâ, eğer tamamen bedâhet derecesinde bir alâmet-i Kıyâmet görülse, herkes tasdike muztar olsa o vakit kömür gibi bir istidad, elmas gibi bir istidad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zâyi olur."
Onun için firavun cesedi gibi meselelerde ihtilaf olabilir, muhtelif rivayetler aktarılabilir. Esas olan Kur'anın hükmünün, ona inananlarca sabit oluşudur. ınanmayana zaten laf gerekmez. Elbette ki iman herkese nasip olmayacaktır. Başka mumyalanmış bedenlerin olması yahut bulunması da, Kur'anın bu meseleye dair hükmünü nazardan düşürmez belki akla yakınlaştırır ki, eskiden olmaz öyle şey diyen ıslam düşmanları, şimdi fennin ilerlemesi ile basit görüyor, olağan bir şey tarzında güya ehemmiyet vermiyorlar. Heyhat..
ıkincisi: Yine Risale i Nurda geçen,
"Mesâil-i ıslâmiyenin tabakâtı vardır; biri bürhan ı katî istese, diğeri bir zann-ı gâlibî ile iktifâ eder, başkası yalnız bir kabul-ü teslimî ve reddetmemek ister. Öyle ise, esâsât-ı imâniyeden olmayan mesâil-i fer'iye veya vukuât-ı zamâniyenin herbirinde bir iz'ân-ı yakîn ile bir bürhan-ı katî istenilmez. Belki, yalnız reddetmemek ve teslimiyetle ilişmemektir."
Yani doğrudan doğruya imanın esasatına bakmayan böyle meselelerde kesin bir delil aranmaz. Ayette bahsedilen hakikatın, suretinin ne olduğu ise zamanla anlaşılır..
Üçüncüsü: O zaman gazetelerle neşrettikleri meşhur olmuş bir haberi, Risale i Nurda bir ayetin manasını izah ederken misal olarak zikredivermiş. Bu tür haberlerin mana yı hakikisinde kusur varsa, insanların malumatına aittir. Haberin aslı yalan dahi olsa, Risale i Nurda izah edilen ayetlerin manasına zarar vermez . Zira o hakikat başka şekilde de tezahür edebilir.
Bu meseleye dair ıslam düşmanlarının güya fırsat bulmuş gibi mübarek kişilere yahut kitaplara şüphe isnad etmeye çalışmaları yüzünden hiç düşünmediğim halde bu noktaları izah etmeye mecbur oldum. Kusura bakılmasın..
Umum müslümanlara selam..