Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

01.03.2007, 03:03

M. Kemal, İnönü, F. Çakmak, K. Karabekir ve Bediüzzaman

"Bediüzzaman`a en büyük düşman ismet inönü idi. Ben Urfa`nın Suruç ilçesinde askerlik yapıyordum. Askerlikte çok büyük başarılar gösterdim. l936`yı l937`ye bağlayan yıllarda Adana-Halep Demiryolu hattının kuzey tarafında Türkler, güney tarafında Fransızlar vardı. Fransızlar rahat durmuyordu. Bir gün ben nöbetçi iken bir haber geldi: Mustafa Kemal, inönü ve Fevzi Çakmak ile birlikte 12 kişi Suruç`a gelecekmiş, Aradan zaman geçti, uzaklardan bir toz bulutu yükseldi. Bunlar Mustafa Kemal ve arkadaşları idiler. Suruç`a girdiler. O zaman Atatürk ve ınönü ile konuştum.Üst görevlilerim onlara benim yaptığım kahramanlıkları anlatmıştı. ısmet inönü bana takdirname vermişti. Hâlâ duruyor. Birgün söz Nurculardan açıldı. O zaman ben de vardım, fakat konuşmaya iştirak etmedim. ınönü bir yerde dedi ki:

"Said-i Kürdi ve cemaati şu Adana-Halep demiryolunun ötesindeki Fransızlardan daha tehlikelidir.`

"Son derece Nurculara düşman ve Rusya`nın sistemine hayrandı. Büyük adamlar içinde Bediüzzaman`ı takdir eden iki kişi vardı zaten: Biri Fevzi Çakmak, diğeri de Kâzım Karabekir Paşaydı. Kâzım Karabekir Paşa`nın hayranlığı daha başkaydı. Özellikle Bediüzzaman`ın keçekülahlılar ile birlikte Ruslara karşı savaşmasını takdir ederdi. Said Nursi`yi görmeyi çok istiyordu. Görebildi mi bilmem, inşaallah görmüştür."


Üstad Kazım Karabekir hakkında bir mektubunda şöyle diyordu:

"Ben ehl-i siyasetin her nevi taziplerine karşı (Hasbünallahi ve nime`l-vekil) deyip sabır ve tahammüle karar vermişim. Kâzım Karabekir ile eskiden münasebetim vardı. Acaba o münasebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eskisi gibi ise ve nurlara zararı yoksa ve nura faideleri muhtemel ise ve dost ise, benim selamımı ona tebliğ edebilirsiniz."

Said NursiEmirdağ Lahikası 1: 17

AZıZ TAYYAR sorularlarisaleinur.comdan...

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

2

01.03.2007, 03:05

Reisicumhura gönderilen istidanın zeylidir ki, mecbur oldum yazmaya.
Bana hücum eden garazkarların en esaslı sebebi, Mustafa Kemal in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkarlara derim ki:
Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükumetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadis-i şerifin ihbarıyla Kur'ân a zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.
Ben de beş yüz seneden beri kahramanlığıyla ve hakperestliğiyle dünyaya meydan okuyan kahraman bir ordunun şerefini ve zaferini hilaf-ı hakikat olarak M. Kemal e vermediğim için, garazkar dostları, beni yirmi senedir bahanelerle tazip ediyorlar.
Evet, mahkemede ispat ettiğim gibi, "şerefler, müsbet hayırlar, maddi-manevi ganimetler orduya, cemaate verilir, tevzi edilir; kusurlar, menfi icraatlar başa, reise verilir" diye bir kaide-i hakikatle, "Kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zabitlerin zaferleri ve şerefleri Mustafa Kemal e verilmez; belki kusurlar, hatalar yalnız ona verilir" diye, beni onu sevmemekle itham edenleri, kahraman orduyu sevmemekle ve şereflerini kırmakla itham edip, onlara hain-i millet nazarıyla bakıyorum. Bu hakikati mahkemede ispat ettiğim gibi, onun muannid dostlarına da ispat etmeye hazırım. Ben, bu mübarek milletin bahadır ordusunun milyonlar efradı ve zabitlerini severim; hürmetlerini, haysiyetlerini elimden geldiği kadar muhafaza ediyorum. Benim karşımdaki garazkar muarızlarım, birtek adamı sevmek yolunda milyonlar efrada manen ihanet, belki adavet ediyorlar.
Evet, çok emarelerle bildik ki, bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebepler bahanedir. Bunun için mecbur oldum ki, o muarızlarıma derim: beni taltif etmek ve bütün vilayat-ı şarkıyeye vaiz-i umumi yapmak için, Ankara ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen üç madde, beni, onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azap çektim, dünyalarına karışmadım.
Birinci madde : Bir hadis-i şerifin, ahir zamanda an anat-ı ıslamiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği adam bu olduğunu ef aliyle göstermesidir. Ben, otuz altı sene evvel o hadisi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın üçüncü esasında izahı var.
ıkinci madde : Birşeyin vücudu ve tamiri ve hayatı, ona ait bütün erkan ve şeraitin vücuduyla olabilmesi ve o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, birtek şartın bozulmasıyla olduğu bir kaide-i hakikattir. Umumun dillerinde "Tahrip, tamirden çok kolaydır" diye darb-ı mesel olmuştur. Bu kat i kaideye binaen, meydanda görünen ehemmiyetli kusurlar ve tahribatlar, o kumandanın hatasından ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise, ordunun kahramanlığından geldiğinden, o fenalıkları ona, o iyilikleri orduya vermek lazım gelirken, bütün bütün aksine olarak, cemaatin hayrını baştaki bir ferde; ve o ferdin şerrini cemaate vermek, dehşetli bir haksızlık olmasıdır.
Üçüncü madde : Cemaatin hayrını ve ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemaate isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve bir tek kusuru binler kusur yapmaktır. Çünkü, nasıl bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbesini alır; ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, birtek gazi olur; o binbaşının hatasıyla zalimane bir katil yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o birtek katil bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mes ul eder ve cezaya çarpar. Aynen öyle de, meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama verilmezse, beş yüz, belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur'ân bayraktarlığını kılıçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle o kusurlar binler derece ve erkanları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcup ve mes ul eder. Ve mevcut şerefler, zaferler tek adama verilse, binler derece küçülür, erkan ve efrad adedince gazilik ve hayırlar birtek hükmüne geçer, söner; daha kusurlara karşı kefaretü'z-zünub olmaz.
ışte bu sebepler içindir ki, ben, onun dostluğunu bırakıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risale-i Nur ile çalıştım.
Emirdağında
Said Nursi

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

3

01.03.2007, 16:13

eline sağlık....

malumun ilanını üstadım en güzel ve itiraz edilemeyecek şekli ile açıklamış...

Allah Razı olsun...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

4

26.05.2007, 20:30

Re: M. Kemal, ınönü, F. Çakmak, K. Karabekir ve Bediüzzaman

Alıntı sahibi ""insirah""

"Bediüzzaman`a en büyük düşman ismet inönü idi. Ben Urfa`nın Suruç ilçesinde askerlik yapıyordum. Askerlikte çok büyük başarılar gösterdim. l936`yı l937`ye bağlayan yıllarda Adana-Halep Demiryolu hattının kuzey tarafında Türkler, güney tarafında Fransızlar vardı. Fransızlar rahat durmuyordu. Bir gün ben nöbetçi iken bir haber geldi: Mustafa Kemal, inönü ve Fevzi Çakmak ile birlikte 12 kişi Suruç`a gelecekmiş, Aradan zaman geçti, uzaklardan bir toz bulutu yükseldi. Bunlar Mustafa Kemal ve arkadaşları idiler. Suruç`a girdiler. O zaman Atatürk ve ınönü ile konuştum.Üst görevlilerim onlara benim yaptığım kahramanlıkları anlatmıştı. ısmet inönü bana takdirname vermişti. Hâlâ duruyor. Birgün söz Nurculardan açıldı. O zaman ben de vardım, fakat konuşmaya iştirak etmedim. ınönü bir yerde dedi ki:

"Said-i Kürdi ve cemaati şu Adana-Halep demiryolunun ötesindeki Fransızlardan daha tehlikelidir.`

"Son derece Nurculara düşman ve Rusya`nın sistemine hayrandı. Büyük adamlar içinde Bediüzzaman`ı takdir eden iki kişi vardı zaten: Biri Fevzi Çakmak, diğeri de Kâzım Karabekir Paşaydı. Kâzım Karabekir Paşa`nın hayranlığı daha başkaydı. Özellikle Bediüzzaman`ın keçekülahlılar ile birlikte Ruslara karşı savaşmasını takdir ederdi. Said Nursi`yi görmeyi çok istiyordu. Görebildi mi bilmem, inşaallah görmüştür."


Üstad Kazım Karabekir hakkında bir mektubunda şöyle diyordu:

"Ben ehl-i siyasetin her nevi taziplerine karşı (Hasbünallahi ve nime`l-vekil) deyip sabır ve tahammüle karar vermişim. Kâzım Karabekir ile eskiden münasebetim vardı. Acaba o münasebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eskisi gibi ise ve nurlara zararı yoksa ve nura faideleri muhtemel ise ve dost ise, benim selamımı ona tebliğ edebilirsiniz."

Said NursiEmirdağ Lahikası 1: 17

AZıZ TAYYAR sorularlarisaleinur.comdan...


Esselâmu aleyküm kardaşım
Metinle alâkalı bir şey sual edeceğim: 1936-37 tarihleri verilmiş, lâkin Urfa 1920 senesinde düşmanlardan temizlenmedi mi? Hem 1930lu senelerde memleket düşmanlardan tamamen tasfiye edildi? Tarih bilen kardaşımız varsa bu mes'eleyi tenvir etsin inşâAllah.

5

26.05.2007, 21:09

Aleykümesselam kardeşim
Sanırım o sıralar Suriye Fransız mandasında idi. Zira, hatırladığım kadarı ile Türkiye Hatay'ı almak için Fransızlarla görüşmeler yapmıştı. Tahmin edersiniz ki Fransızlar rahat durmazlar.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

6

27.05.2007, 01:41

Arastirma sonucu su bilgileri elde ettim ,

7 şubat 1920'de şehirdeki Fransız komutana bir ültimatom verilerek 24 saat içinde Urfa'yı boşaltmaları istendi. Fransız komutanın zaman kazanmaya yönelik cevabı ve devreye ıngilizleri sokarak Osmanlı Hükumetine baskı yapmaya kalkışmaları üzerine 8-9 şubat gecesi Fransızlara karşı taarruza geçildi. Çarpışmalar 10 Nisan'a kadar devam etti. Bu tarihte Fransızlar, birliklerinin yarısını kaybetmiş olarak Urfa'yı terk ettiler.
Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCney_Cephesi

Zaten yazinin kaynagi da belirtilmemis ki arastiralim.Sihatindan endiseliyim
Ey Kardes bil ki! Hasenatın hayatı niyet iledir. Onların fesadı ise ucb, riya ve gösteriş iledir.
Mesnevi-i Nuriye

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir