Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

13.03.2006, 01:17

Kur'an açısından tarihe bakışımız..

KUR’AN AÇISINDAN TARıHE BAKIşIMIZ,

BU BAğLAMDA

“SÜNNETULLAH”IN VE “KISSA”LARIN ROLÜ

ıslam, ilâhî bir hayat nizamıdır. Fert ve toplumların dünya ve ahiret hayatını düzenleyen ilâhî prensipler ve kaideler manzumesidir.

Kuran’ın ekseninde insan vardır. Çeşitli hareketleri ve davranışları bakımından insana seslenir. Bu bağlamda ıslam’ın ve onun temel kaynağı olan Kur’an’ın amacı, yeryüzünde “temiz ve örnek birey” , “temiz ve örnek bir toplum” yetiştirerek insanın ve insan topluluklarının dünya ve ahiret huzurunu temin etmektir. Bu açıklamadan sonra konumuzun esasını oluşturan tarih ilminin değişik açılardan tanımlanmasının uygun ve yerinde olduğunu düşünüyorum.

Ünlü sosyolog ve tarih felsefesinin kurucusu ıbn Haldun’a göre tarih; “dış görünümü itibariyle geçmişten, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen hadiselerden haber veren bir ilimdir. ıç görünümü itibariyle ise bir bakış ve incelemedir. Kâinatın varoluş sebeplerinin ortaya konmasıdır. Kâinatın ilkelerinin gerçek yönleriyle bilinmesi, olayların nitelik ve sebeplerinin ayrıntılarıyla öğrenilmesidir. Bu bakımdan tarih, hikmette asil bir ilimdir, dolayısıyla hikmet ilimleri türünden biri sayılmaya layıktır.” ıbn-i Haldun’un bu açıklamalarına göre tarih, gerek tüm çağları, kuşakları ve coğrafî bölgeleri; gerekse bir çağa ve nesle ait durumları anlatan bir ilimdir.

Prof Dr. Seyyid Kutub’a göre tarih; “sadece mazideki olaylardan ibaret olmayıp, bilakis bu olayların yorumudur. Bu olaylar arasındaki açık ve gizli bağları yakalayıp keşfetmektir. Bu bağlar, kendi aralarında sebep sonuç ilişkileri yönünden etkileşim halinde olan olayları, birbirine bağlı bir bütünlük içine sokar. Tarihî olaylar arasındaki bu bağlar ve aralarındaki ilişkiler, zaman ve mekân içinde canlı bir varlığın devamı gibi, her devir ve toplumla beraber uzanıp devam eder.” Yani buna göre, insanlık tarihi boyunca meydana gelen olaylarda, sabit ilâhî kanunlar hiçbir zaman değişmemektedir.

Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan: “Bize bugünü bilme, yaşadığımız asrı tanıma, bulunduğumuz medeniyeti kavrama, geleceği inşa etme imkânı sağlayan ilimdir.” diyerek tarihin, bugünü anlama ve geleceğe hazırlanmada önemli bir fonksiyonu olduğunu vurgular.

Ünlü ıngiliz tarihçi Edward H. Carr, “içinde yaşadığımız toplum hakkında ne düşündüğümüz sorusuna verilecek cevaptır.” diyerek tarihin, dün ile bugün/güncel arasında her an iletişim içinde olduğunu ifade etmektedir. Ali şeriati’ye göre tarih; “Hak sınıfı ile batıl sınıf arasındaki mücadeledir. Tarih boyunca bu iki sınıf birbirleriyle mücadele halindedir. Bu mücadele, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den başlayıp günümüze kadar devam etmektedir.”

Bu tanımlamaları devam ettirmek mümkün. Fakat hepsinde de gördüğümüz ortak nokta şudur: Tarih dün ile bugün, geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür. Bu köprü, şimdiki zamana ışık tutar, geleceğe daha emin adımlar atmamızı sağlar.

Kur’an’ın tarih anlayışını daha iyi ve hakkıyla anlayabilmemiz için öncelikle, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı insanı ve insanın konumunu göz önünde bulundurmamız yerinde duracaktır. ınsanlık tarihi, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in yaratılışıyla başlar. Allah, insanı tüm mahlûkatın en üstünü (Tin 95/4) ve en şereflisi (ısra 17/70) olarak yaratmış, ona yeryüzünün halifeliğini/vekilliğini vermiştir. ınsan bu halifeliğin/vekilliğin icrası için gerekli olan yetenek ve yetkiyle donatıldığı gibi, yeryüzü de gerekli olan her türlü donanıma sahip olarak yaratılmıştır. ınsan kendisine verilen akıl, irade, kabiliyet ve yetkiyle, Allah’ın emirleri doğrultusunda yeryüzündeki sayısız nimetlerden yararlanıp halifesi olduğu yeryüzünü imar etmekle görevlendirilmiştir.

Kur’an açısından tarih, salt geçmiş olayların kronolojik bilgisi değil, aksine insanın dünya görüşünün vahiy eksenli şekillenmesine katkısı olan, düşünme melekesini ve muhakeme yeteneğini geliştiren, basiretini artıran, manen olgunlaşmasını sağlayan bir disiplindir. Bir anlamda Kur’anî perspektiften tarih, insanların ve toplumların yükselmesini, doğruyu bulmasını, geleceğini sağlam temeller üzerine inşâ etmesini, mutlu ve huzurlu olmalarını sağlayan bir kılavuzdur. Öte yandan Kur’an açısından tarih, Hak ile batıl arasındaki mücadeleyi ifade eder. Bu mücadele Hz. Âdem ile şeytan arasında başlayıp, oğulları Kabil ile Habil, Hz. Musa ile Firavun, Hz. ıbrahim ile Nemrud, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebu Cehil ve daha niceleri arasında günümüze değin süregelen ve kıyamete kadar sürecek olan Hak ile batıl mücadelesinin bir özetidir. Bütün tarihi olaylar, son tahlilde Hak ile batıl mücadelesinin bir neticesidir.

Kur’an’ın tarihe bakışı geçmiş, hal(şimdiki) ve gelecek açısından bütüncül bir bakıştır. şöyleki Kur’an, tarihi, geçmiş, şimdi ve gelecek olarak bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görür. Böylelikle Kur’an’ın tarihe bakışı zaman ve mekân kavramını aşarak çağlar ötesi bir bakışı kapsar.

Kur’an’ın tarih anlayışında, olayların geçmişini, geleceğini ve şimdiki zamanı kuşatan Allah Teâlâ’nın sonsuz ilmine delil sunan, gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin getirdiği ilahî mesajları, kendi toplumuna ulaştırma anlayışı vardır. Yine Kur’an’ın tarih anlayışı, Allah’ın razı olacağı bir bakış açısıyla Kur’an’dan yola çıkarak hayatı doğru anlama ve yorumlamayı esas alır.

Kur’an’ın tarih anlayışı, “tarihte birlik ve kesintisizlik” ilkesine dayanır. Daha tebliğe başlarken bile, peygamberlerden öncelikle, kendisinden önce gelmiş peygamberlere inanmaları istenmiştir. Tarih boyunca, her dönemde, her topluma bir peygamber gönderilmiş ve “kesintisizlik” ilkesi korunmuştur. Kur’an, aynı zamanda tüm insanlığın, evrensel tevhidî bir tarih bilincine kavuşmasını da istemektedir.

Kur’an’ın insanlığa sunduğu temel gerçeklerden biri de “tarihî olay”lardır. Bu olaylar, büyük bir devamlılık ve tutarlılık içinde seyreder ve insan topluluklarının gelişme seyriyle paralellik gösterir. Bütün bu olaylarda, insanın değişkenliği ve aldığı çeşitli tavırlar göz önünde bulundurulur. Bu yönüyle tarihî olaylar Kur’an’ın önemli bir bölümünü oluşturur. Öyle ki, Kur’an’ın hemen her suresinde bir tarihî olay anlatılır. Anlatılan bu tarihi olayların hemen hepsinde “inananlara öğüt”, “akledenler için delil”, “düşünenler için ibret” şeklinde vurgulamalar yapılır. Bu tür ifadeler, tarihî olayların pratik değerini ortaya koymak içindir.

Kur’an’ın tarihî olaylara bakışı son derece net ve gerçekçi; geçmiş, şimdiki ve gelecekteki bütün etki alanlarını ve uzantılarını kapsayıcı bir bakıştır. Bu da olayların meydana geldiği, üzerinde bulunduğu, içinde bulunacağı ortamı ve ileride olacağı sahayı en iyi şekilde değerlendirmekle mümkün olur.

Kur’an, insanlığın tarihine genişçe yer verirken, tarihî olay ve hakikatleri bir bütünlük ve tutarlılık içinde sunar. Olaylar rasgele, gayesiz ve sebepsiz bir bilgi yığını olarak değil, tam tersine sürekli aynı hedefleri vurgulayan, aynı amaçları gözeten bir dizi yorumla birlikte aktarılmaktadır. Bu yorumlar bize, insanın ve toplumun nitelikleri, yükseliş ve çöküş nedenleri hakkında bilgi verip açıklamalar yaptığı gibi, toplumların izzet veya zilletine sebep olan faktörler, bundan kaynaklanan ahlakî tavır ve tutumları/alışkanlıkları ortaya koyar.

Kur’an, her olayın ilahî bir sünnete/sünnetullaha göre cereyan ettiğini, tarihin seyrinin bu sünnetullaha göre oluştuğunu, hiçbir şeyin tesadüfen, sebepsiz ve gayesiz olmadığını vurgular. Kur’an, bu nedenle bir yandan insanlık tarihinden, bu gerçeği belgeleyen örnekler sunarken, diğer yandan da çözüm yollarını göstererek insanlığın bu amaçla, tarihi araştırmasını ister. Ancak hemen şunu ifade etmeliyiz ki, Kur’an, tarihe ve tarihî olaylara dikkatimizi çekerken, amacı insanların merakını gidermek ve benzeri sebepler değildir. Asıl hedefi Kur’anî çerçevede Hakk’a, hidayete irşat etmektir.

Yine Kur’an’ın asıl gayesi, tarihî olaylar arkasında gizli, kıymetli değerleri özetlemek, insanın değişmeyen fıtrat özelliklerini, varlık âlemine, toplumlara hükmeden, âleme istikrar ve yön veren sabit sünnetleri, “sünnetullah”ı açıklamaktır. Bu sabit sünnetler, insanları birçok yerde düşünmeye, ibret almaya, delillere dayanmaya ve bu çerçevede geleceklerine yön vermeye davet eder.

Gerek birey, gerekse toplumlarla ilgili olan Allah’ın sünnetlerini, ancak tarihi olaylardan çıkarabiliriz. Bu itibarla tarih, genel olarak görünen âlemin düzenli bir şekilde idaresine vesile olan ilahî kanunların yanında, insanlık tarihi boyunca peş peşe gerçekleşen sosyal nizamı oluşturan sünnetullah kaidelerini öğrenme açısından da önemli bilgi kaynaklarındandır.

Kur’an, tarihî olaylardan söz ederken, ısrarla bazı benzerlikler üzerinde durur. Benzerliği olan bu olayların, belli bir takım ilahî konunlar “sünnetullah” gereğince sürekli olarak tekrarlandığını vurgular. Kur’an, insanlardan olayların yüzeysel görüntüleriyle değil, temelinde yatan “sebepler” ve “sünnetullah” ile ilgilenmelerini ister. Böylece insanlar ve toplumlar, davranışlarını, tutumlarını bu ilahî kanunlara göre düzenleyecek, başlarına gelebilecek felaketler konusunda duyarlı ve uyanık olacak, gerekli tedbirleri önceden alacaklardır. Kur’an, bu tür ilahî kanunları hatırlatan uyarılarla doludur.

Kur’an’ın tarih anlayışında bir diğer faktör ise “kıssa”lardır. Kur’an kıssaları, ibret alınacak yönleri olan, tarihî gerçeklik ve doğruluk niteliği taşıyan tarihî olaylardır. Kıssalar, Kur’an’ın kendi sunuş tarzı ve metodu içerisinde, bir nakil ve aktarımın ötesinde, toplumsal değişmelere paralel olarak ele alınması ve üzerinde derinliğine düşünülerek, bir takım yorum ve prensiplere ulaşılması gereken tarihî veriler konumundadırlar. Kıssalara bir bütün olarak baktığımızda dikkatimizi hemen şu çeker: Kur’an, peygamberlerin ve geçmiş toplumların kıssalarından sadece bir kısmını anlatmış, bunlardan bazılarını sık sık tekrar etmiş, belli noktaları ise ısrarla vurgulamıştır (bkn: Mümin 40/78; Araf 7/101; Hud 11/100; Taha 20/99). Kur’an’da pek çok kıssanın değişik yerlerde, değişik biçim ve üsluplarla tekrarlanması, tarihi bulgu ve kalıntılara ibret nazarıyla bakılması, genel bir anlatım metodu olarak her kıssanın sonunda anlatılanlarda pek çok bireysel ve toplumsal dersler ve öğütler bulunduğunun ifade edilmesi “bütüncül bir tarih” yaklaşımı oluşturmak açısından son derece önemlidir. Bu, “geçmişe yapıcı bir bakış” altında, “geleceği inşa etme” ile anlamlandırılabilecek bir tarih şuuru geliştirme gayesine yöneliktir.

Kıssalarda anlatılan insan ve toplum tiplerinin şüphesiz ki çok sayıda benzerleri vardır. Fakat Kur’an, salt tarihî kıssalar manzumesi değildir. Kur’an, olumlu ve olumsuz şahsiyet ve toplum tiplerinden örnekler sunarak, insanları belli bir hedef doğrultusunda eğiterek, insanlara metodolojik bir “tarih bilinci” kazandırır. Bu bağlamda Kur’an, Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Salih, Hz. Musa, Hz. ıbrahim gibi şahsiyet abidelerine karşılık; Firavun, Nemrud, Belam, Karun gibi olumsuz tipler ve bunların davranışları üzerinde durur. Bir anlamda kıssalarda, iyinin ve kötünün modelleri ortaya konularak fazilete, ahlakî olgunluğa teşvik, kötülüklerden/ yanlışlıklardan sakındırma amacı güdülmüştür.

Kıssalar, insanları ve toplumları mutluluğa ve hidayete eriştirecek ilahî kuralları ve ilkeleri sunmakta titizlik gösterir; olayları, hadiseleri tarihin akışı içinde aktarır. Kıssalar, tarih ummanında yüzmekte olan araştırıcıya istikamet konusunda “pusula” görevi yapar.

Yine Kur’an kıssaları, insanlığın tarihî tecrübelerinin, birikimlerinin bir özetidir. Daha da genelleştirirsek, tarih bize oldukça zengin bir “tecrübe birikimi” sunar. Tecrübeler ise kolay kazanılmaz. ınsanlığın onu elde etmesi için uzun zaman dilimlerini kat etmesi, büyük enerjiler harcaması, hatta ağır kayıpları göze alması gerekir. Bu yüzden Kur’an, insanlık için çok pahalıya malolan bu tarihî tecrübelerin değerinin bilinmesini ve bunlardan gereği gibi yararlanılmasını ister. Bir anlamda Allah’ın çizdiği çerçevede hareket etmeyenler, bu davranışlarının faturasını çok ağır ödemişlerdir. O halde sizler, aklınızı ve iradenizi vahyin kılavuzluğunda kullanarak aynı acı akıbete uğramayın; bu kıssalardan gereği gibi ibret alın demek ister.

Kıssalarda, peygamberler ve verdikleri mücadeleler, çeşitli insan topluluklarının sosyo-politik, ekonomik ve ahlakî durumları, ilâhî mesaj karşısındaki tavır ve tutumları, çeşitli kavimlerin başarıları ve yenilgileri, zalim ve adil yöneticiler, iyiler ve kötüler, icraatları ve yaşayışlarındaki dürüstlük ve sahtekârlık, nankörlük örnekleri ayrı ayrı insanların bilgisine sunulur. Kavimlerin, toplulukların yaratılış gayelerine uygun yaşayıp yaşamadıkları değerlendirilir.

Kur’an kıssalarının büyük bir çoğunluğu peygamber kıssalarıdır. Peygamberlerin ilk görevleri ise tebliğdir. Bu nedenle kıssaların temel konusu tebliğ ve tebliğ metotlarıdır. Kıssalarda, peygamberlerin kavimlerini tevhide davetleri ve bu davet sürecinde verdikleri mücadele anlatılır.

Kıssalarda, bireysel ve toplumsal değişimin temel yasaları, ilâhî davete karşı gösterilen tepkiler, tutumları; yapılan mücadeleler ve yaşanılan zorluklar, mücadelede uyulması gereken tecrübî ilke ve prensipler yer alır.

Sonuç itibariyle söylemek gerekirse: Kur’an’ın tarih anlayışı insan merkezli bir anlayış olup insanın ve insan topluluklarının dünya ve ahiret huzurunu, mutluluğunu sağlamayı esas alır. Kıssalar yoluyla insanların ibret almalarını ister. Toplumların gelişme ve değişme durumlarına dikkati çekerek buna ait “sünnetullah”a işaret eder. Değişimin temel dinamiklerini, tarihin yasalarını, toplumsal değişim için izlenmesi gereken yöntemleri, ilke ve prensipleri ortaya koyarak tarih öğrenmenin gerekliliğini bildirir.
ben körlüğüme bile körüm.
Aç gözlerimi..
Ben gördüğümü de körüm,aç sırlarını..
Ben gördüğümden ötesine körüm,aç perdelerini..
Ben gösterdiklerine körüm,aç kalbimi

Ben vaad ettiğin cennetine körüm aç yollarımı...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir