Atatürk'ün Kültürel Zaferi
Yarın 30 Ağustos. ışin sadece cengaverlik yönü değil, kültürel bakışı işlense diye düşündüm. Çünkü Atatürk gerçek bir kültür elçisiydi.
Kültürün tarifini de şöyle yapıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, düşünmek ve zekayı terbiye etmektir.” Bu konuşmasında sözü Turan meselesine getirir ve Türk ulusunun hayal peşinde koşmaktan bıktığını anlatır.
28 Eylül 1924’te, kısmen yıkılan Hasankale kasabasında halkın arasında görüntülenen Atatürk Erzurum Valisi Zühdi Bey’le birlikte. Cumhurbaşkanı Atatürk burada bir kitapçıya teşekkür etmektedir. Zihninizi yoklayın bakalım. Hiçbir deprem sonrası kitap, kültür veya bilgi lafı geçti mi siyasilerin arasında?!
Erzurum’daki bu deprem felaketinden hemen sonra millet el ele verdi ve yardıma koştu. ıstanbul Hilmi Kitabevi’nin sahibi Hilmi Bey ise depremden zarar gören çocuklara kitap gönderdi. Bu Atatürk’ü çok memnun etti. 8 Ekim 1924’te Kitapçı Hilmi Bey’e şu telgrafı çekti: “Erzurum yer sarsıntısında felakete uğrayanların çocuklarına armağan buyurduğunuz kitaplar dolayısıyla çok teşekkür ederim. Yurdun bilim ve kültürü için bu olay nedeniyle gösterdiğiniz ilgiyi değerli buldum. Bilim ve kültürle donatılan bir kavmin her türlü felakete, doğadan gelse bile, çare bulabileceğine işaret eden bu konudaki bağışınız bütün ulusça övgüye yaraşır anlamdadır.”
Sakarya Savaşı sırasında Çalıkuşu romanını okuyan Atatürk daha sonra bütün kurmaylarına da okuması için kitabı verir. Atatürk kendini ve orduyu muzaffer, kan kırmızı yanaklı ve besili atlarda resmeden Sururi’nin tablosuna da sinirlenir zaten. “Bu ne hayal âlemidir. Bizim atlarımız sıska, yürüyemez halde, sefaletten kırılıyorduk.” der.
Atatürk’ü bugün anlamaktan aciz olanların okuma özürlü olduğu aşikar. Hatıralarında her konuda binlerce anekdot bugüne ışık tutacak değerde.Konya kadınları ile yaptığı konuşma 1923 tarihli: “Türkiye mütemeddin bir millet olamaz; çünkü Türkiye halkı iki parçadan mürekkeptir. Kadın ve erkek diye iki kısma ayrılmıştır, halbuki bir heyet-i içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki ve temeddün etmesine imkan-ı fenni ve ihtimal-i ilmi yoktur. Efendiler bir noktayı izah etmeliyim, efendiler dediğim zaman hanımefendiler ve beyefendiler demektir.”
Yani Atatürk hiçbir ilerlemenin kadın-erkek birlikte olmadan gerçekleşemeyeceğini açık seçik söylemiştir. Ayrıca en yoksul şartlarda bile kitap gönderilmesini tebrik etmiştir. Bugün ben kültürden, estetikten yazdığımda bana, “Aç karnına kültür olmaz.” diyenlerin aymazlığına 1924’ten cevap gelmektedir. Ruhunu yani kültürünü kaybeden bir millet sadece bir cesettir. Sanır ki, ekmekle ceset beslenir ve büyür. Asla!
Atatürk depremde kitap bağışında bulunan kitapçı Hilmi Bey’e bile teşekkür eden bir büyük lider. Bugün yüzlerce okul açan, dünyaya Türkçe konuşturan, farklı ırk ve dinden çocukları aynı sınıflarda okutan, Doğu’nun terörist yetiştiren şartlarından kurtardığı çocukları okutan, yatılı barındıran ve onların makus talihini yenen bir insana dünyayı dar eden siyasi görüş Atatürkçü müdür? Yani Fethullah Gülen ilk günden bugüne değişerek, dönüşerek gelmiş ve hizmetlerini sadece milletin şevkiyle yapmış bir yerel liderdir. Ona, dünya çocuklarına hediye ettiği kitaplar için teşekkür etmeliyiz.
Atatürk her türlü fikri bağnazlık, totaliter kafadan nefret ederdi. Bursa nutku buna en iyi örnektir. Bugün onu söyleyenin başına kim bilir neler gelir? Atatürk gerçek bir siyasetçiydi. Egodan muzdarip bir zavallı değil, yüce gönüllü bir Türk-ıslam terbiyesinden geçmiş aydındı. Liderliği bütün ülkelere ışık oldu. O yüzden gerçekdışı, abartılı Sakarya tablosunu kaldırttı. Yağcılığa ihtiyacı yoktu, ışığı her yana kendiliğinden dağıldı.Türkiye milli gücünü ancak kültürünü sindirerek, sentezleyerek bulabilir.
Araplardan, ıran’dan alacak dersimiz yoktur. 30 Ağustos kutlu olsun, ilk hedefimiz kültürel 30 Ağustos zaferidir.
29.08.2006 - ZAMAN - Farklı gazete (!)