Osmanlı Devleti’nde esnaf teşkilatı da birer eğitim öğretim yeri olarak kabul edilmelidir. Selçuklular döneminde Anadolu’da yaygın olarak görülen ve bir esnaf teşkilatı olan “Ahilik”, Osmanlılar döneminde de varlığını sürdürdü. Ahilik esnaf, zanaatkâr ve işçileri bünyesinde toplayan, üyelerine mesleki bilgi ve eğitim veren, dini bilgilerini artıran ve en önemlisi iş ve ticaret ahlâkına dayanan bir eğitim öğretim kurumudur.
Osmanlı Devleti’nin temeli atılırken geniş ölçüde Ahilik ve Ahi reislerinin nüfuzlarından istifade edilmiştir. Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Gazi’nin Kayınpederi Şeyh Edibali’nin ahilerin büyüklerinden olması da rol oynamıştır. Nitekim kuruluşta büyük hizmetleri görülen Ahî Hasan Çelebi, Ahî Mahmut, Çandarlı Kara Halil gibi değerli kimseler de bu teşkilattan idiler.
Fatih Sultan Mehmet dâhil olmak üzere ilk Osmanlı Sultanları Ahi teşkilatının başı idiler. Devletin yerleşmesinden sonra ahiler siyasî yönlerini bırakarak esnaf teşkilatı olarak varlık ve etkilerini, etkinliklerini sürdürmüşlerdir. Bu yüzden esnaf, “fütüvvetnâme” denilen yönetmeliklere tâbi, hizmet ehli, diğergam, dayanışmacı ve özerk bir yapıya sahiptir. Sistem rekabete değil işbirliğine, çıkarcılığa değil dayanışmacılığa, bencilliğe değil diğergamlığa, karşılıklı kontrol ve tahsis ilkelerine dayanmaktadır. İş ve çalışma hayatı belli bir disiplin altına alınmıştır. Yükselebilmek için ehliyet ve liyakat esastır. Bu yolda her şey sıralıdır. Esnaflığa giren genç, mesleğinde uzmanlaşmadıkça ve zamanı gelmedikçe yükselemez ve ayrı dükkân açamazdı.
Ahilik teşkilatının amacı, üyeleri arasında sevgi ve dayanışmayı sağlamak, gerek duyulduğu durumlarda da devlete her türlü yardımda bulunmaktır. Ahilik teşkilatının kendine özgü “Fütüvvetnâme” adlı yasaları vardır. Ahilik, çeşitli dönemlerde birer teknoloji ve sanat okulu, ilim ve kültür merkezi, gerektiğinde asker yetiştiren bir kurum rolünü üstlenmiştir.
Ahilikte öğretici, örgüte bağlı çıraklara sanat ve teknikle ilgili bilgiler yanında, toplum hayatının gerektirdiği kültür ve terbiyeyi de öğretirdi. Müslüman Türk toplumunun dinî, sosyal ve iktisadî, siyasî ve kültürel hayatında önemli rol oynayan ahi teşkilatı, kaliteli mal üretiminde bugün dahi örnek alınacak iyi bir sistem geliştirmiş ve bunu başarıyla uygulamıştır. Ahi ocağı üretilen mallarda kaliteyi sağlamayı yalnız ekonomik olarak değil; ahlâkî olarak da önemli saymıştır. Belirlenen ölçü ve kalitede mal üretmeyen üyelerini, ağır bir biçimde cezalandırmıştır.
Yüzyıllarca Müslüman Türk toplumunun temel kurumlarından biri olan Ahilik, 16. yüzyılın sonlarında Batı sanayi ürünlerinin Anadolu pazarlarını ele geçirmesi sonucunda çözülmeye başlamıştır. El tezgâhlarında mal üreten esnafın, sanayileşme faaliyetlerine uyum sağlayamaması ve mallarına alıcı bulamaması, Osmanlı ülkesinin Avrupalı Devletlerin ve tüccarların açık pazarı haline gelmesi, Ahilik teşkilatını bunalıma itmiştir. Osmanlı ekonomisinin zayıflamasının bir sonucu olarak sanat, ticaret ve iş hayatına askerlerin ve köyden şehre göç eden grupların katılmasıyla Ahilik teşkilatı etkinliğini yitirerek çözülmüştür.
Eğitim öğretim ile ilgili bir diğer kuruluş ise kütüphanelerdir. Bir milletin medeniyet seviyesi kütüphanelerinin ve ondan faydalananların çokluğuyla ölçülür. İlmin, şefkatli kollarıyla insanları sardığı İslam dünyasında kütüphaneler okulların vücuduydu. Herkes gücü ölçüsünde kütüphane kurmaya yönelir, bu hususta âdeta birbirleriyle yarışırlardı. Özel kütüphanelerden resmi kütüphanelere kadar ağaç yetiştirir gibi her tarafa kütüphaneler dikmişlerdi. Kütüphaneler ya umumî, ya da hususî mahiyette kurulurlardı. Başlangıçta cami ve mescid yanlarına kurulan kütüphaneler sonraları medrese, hatta hastahâne bitişiklerinde kuruldular. Herkese açık olan bu kütüphaneler şehirlerin gülistanları oldular. Kütüphanelerin birçoğunun vakıfları vardı. Kütüphaneye alınan kitaplardan tutunuz, personeline varıncaya kadar bütün masraflar vakıflardan karşılanırdı.
Kuruluş döneminde kütüphanelerle ilgili olarak elimizde maalesef ciddi olarak bir kaynak yok. Yani devrin anlayışına göre bir kitap dolabından veya kitap için ayrılmış odadan ve kütüphaneciden söz etmek için elimizde yeterli bir bilgi yoktur. Kuruluş döneminde rastladığımız kütüphane örneklerinin ortak özelliği, bu kütüphanelerin küçük bir koleksiyona sahip olmaları, bu koleksiyonun korunması için tayin edilen görevliye ücret tahsis edilmesi, genellikle bu görevin kütüphanenin kurulduğu hayır kurumunda görevli kimseler tarafından yapılmasıdır.
Osmanlılarda kütüphaneler, ilmin yayılıp genişlemesinde (özellikle de yükselme döneminde) çok mühim bir rol oynadılar. Bilhassa Fatih, Yavuz ve Kanunî zamanlarında kütüphaneler birer bilim ve kültür yuvası haline geldiler. Osmanlılarda kütüphanelerden ciddi olarak istifade edilmesi, kütüphanelerin bilim ve kültür merkezi olması yükselme dönemine rastlar.
İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, şehri siyasî ve idarî merkez haline getirdiği gibi ilmî ve kültürel olarak da bir merkez haline getirdi. Fatih Sultan Mehmet, sadece kendisi ve saray için değil; halk için de ilk kütüphaneyi açan padişahtı.
Yavuz Sultan Selim de kitapsever bir padişahtı. Padişahlığı zamanında İstanbul’a İslam dünyasından birçok âlimin ve kütüphanenin gelmesini sağlamıştır. Bu dönemde fethedilen Suriye, Mısır gibi ülkelerden çok sayıda kitap getirtilmişti. Ayrıca sarayda büyük bir koleksiyon meydana getirilmiş, bu daha sonraki dönemlerde Osmanlı padişahları tarafından kurulacak olan birçok vakıf kütüphanesinin temelini teşkil etmiştir.
Kanunî’nin yaptırdığı Süleymaniye Kütüphanesi ise dünyanın sayılı kütüphaneleri arasında yer almaktadır. İstanbul’da Süleymaniye Cami külliyesinde hâlâ faaliyetini sürdüren kütüphane binlerce el yazma esere sahiptir. Bu kütüphane dünya kütüphaneleri arasında el yazma eserlere sahip birinci kütüphanedir. Daha sonraki dönemlerde başta İstanbul olmak üzere Anadolu ve Rumeli’de birçok yerde, halka ve medrese öğrencilerine yönelik birçok vakıf kütüphanesi kurulmuştur.
Osmanlılarda eğitim öğretim konusunda mahallenin de rolü büyüktür. Mahalleler bilgi iletişimin gerçekleştiği yerlerden biridir. Mahalle sakinleri arasında bilgisi ve kültürüyle tanınan kişilerin çevresinde toplanılarak yapılan sohbetlerde her türlü konu tartışılır, karara bağlanırdı. Mahalledeki bu bilgi aktarımı, duruma göre bazen mahalle mekteplerinde yapılırdı.
Sonuç olarak şunları söylemek gerekir ise; yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, Osmanlı Devleti’ni kısa zamanda cihan devleti yapan unsurların en başında asırlardır başarıyla uyguladığı ideal eğitim öğretim sistemi gelir. Zira Osmanlı Devleti, bu eğitim öğretim sistemi ve yetişmiş insan gücü sayesindedir ki çok geniş bir coğrafyada hangi din, dil ve ırktan olursa olsun yüzyıllardır insanları barış ve huzur içinde, bir arada yaşatmayı başarmıştır. Ne zaman ki bu ideal eğitim öğretim sisteminden uzaklaşılmış, eğitime bağlı olarak Devlet-i Â’liyye’nin diğer kurum ve kuruluşlarındaki yozlaşma ve bozulmalar da artmış, koskoca cihangir devlet tarih sayfalarına karışıp gitmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Kitap ve Makaleler
-AKAY, Hasan, İslamî Terimler Sözlüğü, İşaret Yay., İstanbul 1995.
-BALTACI, Cahit, “Medrese ve Elemanları”, Diyanet İlmî Dergi, C. 6, S. 3, Ankara 1977, ss.133-141.
- —————–, “Eğitim Sistemi”, Osmanlı Dünyayı Nasıl Yönetti? İz Yay., İstanbul 1996.
- DÖĞEN, Şaban, İslam ve İlim, Gençlik Yay., İstanbul 1993.
- ERÜNSAL, İsmail, “İslam Medeniyetinde Kütüphaneler”, D.G.B.İ.T., Çağ Yay., C. 14, İstanbul 1993, ss.260-264.
- KAZICI, Ziya, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yay., İstanbul 1993.
- KILIÇ, Ahmet, “Enderun Mektebi Eğitimi ve Özellikleri”, İlkadım Dergisi Eğitim Özel Sayısı, S.111-112, Nevşehir 1997, ss.36-41.
- KODAMAN, Bayram, “Osmanlılarda İlim, Din ve Sosyal Müesseseler”, D.G.B.İ.T., C. 12, ss. 41-48.
- KOPRAMAN, Kazım Yaşar vdğr, Lise Tarih 3, MEB. Yay., Ankara 1995.
- ORTAYLI, İlber, Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek 2, Timaş Yay., 2. baskı, İstanbul 2006.
- ÖZTUNA, Yılmaz, Lise Tarih 3, MEB. Yay., Ankara 1976.
- SERTOĞLU, Mithat, Osmanlı Tarih Lügati, Enderun Kitabevi Yay., İstanbul 1986.
- YILDIRIM, Kazım, Düşünce ve Medeniyet Tarihi, Elif Ofset, Edirne 1992..
Ansiklopedi Maddeleri
- ER, İzzet, “Ahilik” mad., Sosyal Bilimler Ansk., Risale Yay., C. 1, İstanbul 1990, ss. 9-12.
- ERÜNSAL, İsmail, “Kütüphane” mad. D.İ.A., T.D.V. Yay., C.17, İstanbul 2004, ss. 23-30.
- İPŞİRLİ, Mehmet, “Enderun” mad., D.İA., C. 11, İstanbul 1995, ss. 185-187.
- ——————-, “Medrese”, “Osmanlılarda Medrese”, D.İ.A., C. 28, İstanbul 2003, ss. 327-331.
- KARA, Mustafa, “Fütüvvet” mad., Sosyal Bilimler Ansk., C. 3, ss. 166-168.
- KAZICI, Ziya, “Ahilik” mad., D.İ.A., C. 1, İstanbul 1988, ss. 540-542.
- ÖZBİLGEN, Erol, “Enderun Mektebi”, Osmanlı Ansk., İz Yay., C. 4, İstanbul 1996, ss. 228-232..
-ULUDAĞ, Süleyman, “Fütüvvet” mad., D.İ.A., C. 3, İstanbul 1996, ss. 259-260.
- ÜLGEN, Erol, “Ahilik” mad., Osmanlı Ansk., C.1, ss. 24-28.
- YENİ REHBER ANSK., “Ahilik” mad., İhlas Yay., C. 1, İstanbul 1993, ss. 248-252.
- ——————————-, “Enderun” mad., C. 6, ss. 319-322.
- ——————————-, “Kütüphane” mad., C. 12, ss. 363-365.
- ——————————-, “Medrese” mad., C. 13, ss. 328-331.
Yazar: Mehmet DERİ - Eğitimci, Araştırmacı-Yazar, Niğde Üniversitesi Master Öğrencisi