Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.12.2010, 14:34

Ah Kırım! Vah Kırım!

ŞEFİKA NİNE’NİN ANLATTIKLARI
ŞEFİKA Nine, 1944 sürgününü yaşayanlardan biri. 6 yaşındayken sürgüne gönderilmişler. Diyor ki, “Yemeğimiz ısınıyordu ve onu yemeye bile fırsat vermediler.
Hepimizi trenlere doldurdular ve Özbekistan’a sürdüler.” Şefika Nine ve ailesi 1991 yılında yeniden Kırım’a dönmüşler. 1944’deki sürgünde, Kırımlıların yarısı gemilere bindirilip deniz ortasında batırılmışlar. Yarısı da tren vagonlarında açlık ve susuzluktan ölmüş. Tren deyince bugünkü trenler akla gelmesin diyor Şefika Nine, “Hayvan vagonlarına doldurulduk!”
HERKESİN DİLİNDE SÜRGÜN VAR
KIRIM’DA yaşayan ve 1944’deki ‘sürgün’ü yaşayanlar her fırsatta o günlerde çekilen sıkıntıları anlatıyor.
Sürgünden sonra Özbekistan’da doğan Enver Abdurrahman Azizoğlu da genç olmakla birlikte Rus zulmüne itiraz edenlerden biri. Enver Azizoğlu, Kırım Tatarlarının çok ağır şartlarda yaşamaya mecbur bırakıldığına işaret ederek, Kırımlıların öz vatanları olan Kırım’a dönmesine yardım edilmesini istiyor.
Ah Kırım’ım, vah Kırım’ım!

Bu seneki Kurban Bayramını Kırım’daki Müslümanlarla birlikte idrak etmek nasip oldu. İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım Vakfı’nın (İHH) Kırım’daki “kurban yardım çalışmaları”nı yerinde görmek üzere dâvet vaki olunca, memnuniyetle kabul ettik ve Arefe Günü İHH Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Başar Beyle birlikte Kırım’a, hareket ettik.
Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde (Sinop’un karşısı da diyebiliriz) Azak Denizi’nin güneyinde bir yarımada. Kırımlıların nezdinde ise burası bir “Yeşilada.” Kırım, ayrı bir devlet değil; Ukrayna’ya bağlı “özerk bir cumhuriyet”. Ancak bu ‘özerk’liğin derecesi biraz tartışılır. Kırımlılara göre özerklik ‘kâğıt üstünde’ kalan bir durum. Onlara göre her tartışmada Ukrayna’nın, hatta Rusya’nın dediği oluyor. Elbette nüfus yapısındaki dengesizliğin burada büyük tesiri var. Kırım’da resmî rakamlara göre 250 bin, Kırımlılara göre ise 350 bin civarında Müslüman Kırım Tatarı yaşıyor. 48 milyonluk Ukrayna ve 2.5 milyon civarındaki Kırım bölge nüfusu içinde bu rakamın çok düşük olduğunu ifade etmeye her halde ihtiyaç yok. Hem nüfus hem de maddî güç olmayınca, Ukrayna ya da Rusya’nın dediğinin olması akla uzak olmasa gerek.
KIRIM KAN AĞLIYOR
Daha önce Kırım’a gitmemiştik, ama geçmiş yıllarda Kırım’da yaşananlardan kısmen de olsa haberdardık. Gerek “Kırım Kan Ağlıyor” romanı ve gerekse değişik vesilelerle görüştüğümüz Müslüman Kırımlılardan acıklı maceralarını dinlemiş, onlarla birlikte hüzünlenmiştik.
Hem Kırım’da hem de değişik vesilelerle ziyaret ettiğimiz diğer İslâm coğrafyasında gördüğünüz manzara temelde aynı: Herkesin gözü ve kulağı Türkiye’de. Bir anlamda kendi sıkıntılarını unutup, Türkiye’nin huzur ve sükûna kavuşmasını temenni ediyorlar. Bilhassa Kırım, Türkiye’den ‘maddî yardım’dan ziyade, ‘manevî yardım’ talebinde bulunuyor. Bir bakıma, “Bizim maddî sıkıntılar çekmemiz önemli değil, maneviyâtsız kalmayalım” diyorlar. Kırım’da dikkat çeken başka bir nokta da, Kırımlıların tarihlerini unutmamış olmaları. Malûm, Müslüman Kırım Tatarları 1944’te ‘soykırım’ sayılabilecek bir sürgün yaşadılar ve başta Özbekistan olmak üzere SSCB coğrafyasına dağıtıldılar. ‘Sürgün’ hatıraları hâlâ canlı. O günleri yaşayan ve bu günlerde 80 yaş civarında olan bütün Kırımlılar, her fırsatta çektikleri çileleri anlatıyor ve o günkü zalimleri lânetliyorlar. Kırımlılar her daim ‘vatanım, vatanım’ diyor ve bu konuda kendilerine daha fazla destek verilmesini de istiyorlar.
Resmî Adı: Ukrayna
Bağımsızlık Tarihi: 24 Ağustos 1991
Cumhurbaşkanı: Viktor Yuşçenko
Yüzölçümü: 603.700 km²
Nüfus: 46.710.816 (2006)
Başkent: Kiev (Nüfusu: 2.635.000)
Başlıca Şehirler: Kharkov, Dnipropetrovsk, Donetsk, Odessa, Zaporoje, Lviv
Komşuları: Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Moldova
Din: Ortodoks Hıristiyan (% 96)
Dil: Ukraince
Para Birimi: Grivna (1 dolar, yaklaşık olarak 8 Grivna)
KURBANLAR DUALARLA KESİLDİ
TÜRKİYE’DEKİ hayırseverlerin bağışlarını Kırımlı Müslümanlara ulaştıran İHH, bayramın 1. günü Razdolnoye şehri, Novoselskoye Köyünde “Nusret Ağa”nın tesislerinde kurbanları kestirdi. Tekbir ve duâlarla kesilen kurbanlar, daha sonra Ukrayna’nın diğer şehirlerinden gelenlere teslim edildi. Meselâ, 900 km uzaklıktaki Kiev’e bile kurban eti ulaştırıldı. Kurban etlerini kesim yerinden alanlar, bulundukları köy ve mahallelerdeki muhtaçlara dağıttı.
MUHTAÇ VE YAŞLILARA KURBAN ETİ
SİMFEROPOL’DE kesilen kurban etlerinin bir kısmı da Bahçesaray’a bağlı Karalez Köyündeki muhtaç ve yaşlılara dağıtıldı. Türkiye’den gönderilen yardımlarla kesilen kurban etlerini teslim alanlar hem İHH’ya hem de Türkiye’ye duâ ettiler.
SOVYET TİPİ ŞEHİRLER
Ukrayna ve Kırım, uzun yıllar Sovyet kontrolü altında kaldığı için, binalar ve sokaklar klâsik Sovyet şehirleni hatırlatıyor. Geniş caddeler, blok evler ve koşuşturan insanlar... Ukrayna’daki kadın nüfusun, erkeklerden daha fazla olduğu söyleniyor. Aynı zamanda Ukrayna’da son yıllarda nüfus sayısının artmadığını da ifade edelim...
Maalesef her yerde bira reklâmı var
UKRAYNA genelinde ve Kırım’da dikkatimizi çeken bir nokta da, cadde ve sokakların reklâm afişlerine boğulmuş olmasıydı. Nereye baksanız reklâm panoları var. Reklâmı yapılan ‘ürün’ler arasında bira başa güreşiyor denilse yeridir. Hele televizyonlarda bira reklâmının olmadığı dakika yok! Bu kadar bira reklâmı yapılan başka bir ülke var mıdır, bilmiyoruz. Bira ve alkollü içkilerin dost bilindiği bir ülkenin başının dik durması mümkün mü? Reklâmların tesirleri sokaklarda da görülüyor. Kalabalık bir yere gittiğinizde içki kokusunun her yeri sardığına şahit oluyorsunuz. Oteller, trenler, lokantalar; velhasıl her yerde alkollü içki kokusuyla karşı karşıya kalmanız mümkün...
KIRIM, ÖZ VATAN
KIRIM Tatarların ‘öz vatanı’; ama çoğu, yıllar önce bu diyarlardan sürülmüş ve ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra yavaş yavaş ‘öz vatanlarına’ dönmeye başlamışlar. Başta Bahçesaray olmak üzere Akmescid ve diğer illerde camiler var ve Müslümanlar inançlarının gereğini yerine getirebiliyorlar. Kırım’daki asıl problem, Müslüman Tatar nüfusun azlığı. Müslüman Tatar nüfus sayıca az, ama onların kararlı tutumu, Ukrayna ve hatta Rusya’yı bile ihtiyatlı adım atmaya zorluyor.
YAŞLILARIN DİLİNDE
HEP DUÂ VAR
DİKKATİMİZİ çeken başka bir nokta ise, nisbeten daha yaşlı olanların Türkçe’yi daha iyi konuşmasıydı. Cami içinde ve bahçesinde tanıştığımız, sohbet ettiğimiz amcalara Türkiye’den geldiğimizi ifade edince, bizim şahsımızda bütün Müslümanlara ve bilhassa Türkiye’de yaşayanlara duâ ettiler. Aynı zamanda “Türkiye bizi unutmasın” temennisini de dile getirdiler. Yaşlılara nisbetle genç nesil okullarda Rusça eğitim aldığı için Türkçeyi daha az biliyor. Kendi aralarında ise genellikle Rusça konuşuyorlar. Bunun yanında, okumak için çok sayıda Müslüman Kırım Tatar gencinin Türkiye’ye geldiğine ve okullardan mezun olunca Kırım’a döndüklerine de şahit olduk. Haliyle onlar daha iyi bir şekilde Türkçe konuşuyor ve İslâma güzel bir örnek olmaya çalışıyorlar.
“KUM SAATLİ” MASALAR
KIRIM, mevye, meyve çayları ve bal açısından da zengin bir ülke. Şehirler arası yolların kenarında meyve satan tezgâhları görmek mümkün. Aynı şekilde meyve çayları da çok tercih ediliyor. Şehrin merkezindeki Puşkin Caddesinde faaliyet gösteren “Kafein” adlı bir kahvehanede biz de meyve çayı içme imkânı bulduk. Bu kahvehanedeki bir uygulama da bize orijinal geldi. Şöyle ki: Masaya oturduğunuzda sipariş almaya gelen garson, masanıza bir ‘kum saati’ koyuyor. Eğer 10 dakika içinde siparişiniz gelmezse, içtiğiniz çaylar bedava! ‘Kum saati’ işlediği için garsonlar hızlı hareket ediyor. Haliyle “Bir saattir bekliyoruz, siparişler nerede kaldı?” tartışması da olmuyor. Çünkü masanızdaki saat işliyor... Meyve çaylarıyla birlikte şeker yerine bal ikram edilmesi de ayrı bir güzellik...
MİMAR SİNAN
İMZALI CAMİ
KURBAN Bayram namazını “Gözlev” (Tatarcası: Kezlev) şehrinde “Mimar Sinan”ın yaptığı “Cuma Han Camisi”nde kıldık. Caminin genç imamı Türkçe olarak vaaz verdi. Türkiye Türkçesine çok yakın, bizim de anlayabileceğimiz şekilde Kurban Bayramının Müslümanlar için önemli olduğu ve imkânı olan zengin Müslümanların mutlaka kurban kesmesi gerektiği anlatıldı. Cami çok büyük olmamakla birlikte erken saatlerde doldu. Dikkat çeken bir nokta, çocukların da camiye gelen cemaat arasında yerlerini almasıydı. Kılınan Kurban Bayram namazı ve okunan hutbeden sonra cami içinde bayramlaşma yapıldı. Küçükler büyüklerin elini öperken, büyükler de küçüklere duâ etti. Bu noktada, Türkiye’de görmediğimiz bir ‘geleneğe’ de şahit olduk. Küçükler büyüklerin elini öperken, büyükler de elini önce kalbinin üstüne götürüp, sonra dudaklarına ve en sonunda da alnına götürüyordu. Mihmandarımızın verdiği bilgiye göre, bu adet; sevgi ve muhabbet gösterisiymiş.
AKMESCİD’DEKİ
“KEBİR CAMİİ”
İSTANBUL’DAN Kırım’a gittiğimiz ilk gün, ikindi namazını Akmescid’deki (Simferopol) “Kebir Camii”nde kıldık. Caminin hemen yanında “Kırım Müftülüğü” var. Müftü yardımcısı Haydar Bey, Konya İlahiyat Fakültesi mezunu. İHH ekibi olarak kurban kesmek maksadıyla Türkiye’den geldiğimizi öğrenince memnuniyetini ifade ederek kahve ikramında bulunmak istedi. Ancak vaktimiz sınırlı olduğu için “Nasipse başka bir zaman” diyerek camiden ayrıldık.
09.12.2010

Bu konuyu değerlendir