Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zülfikar

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Zülfikar"

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

1

05.09.2004, 21:36

Türkler ve İslamiyet

Türkler ve ıslamiyet

ıslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte millet olma sürecini tamamlayan Türkler kısa sürede islamiyeti bir "dünya dini" haline getirmiş,hakimiyeti altında olsun ya da olmasın tüm müslüman azınlıkları koruyup kollama görevini üstlenmişlerdir. Tarihte hiçbir millete nasip olmayacak kadar köklü ve güçlü imparatorluklar kuran Türk Milleti, bu gücünü hiç şüphesiz ıslam dininden almıştır

Tarihte hiçbir millete nasip olmayacak kadar köklü ve güçlü imparatorluklar kuran Türk Milleti bu gücünü hiç şüphesiz ıslam dininden almıştır. Türklerin ıslamiyeti kabulünün en önemli sonucu, islam dinine girmeleriyle millet olma sürecini tamamlayan Türklerin kısa süre içerisinde islamiyeti bir "dünya dini" haline getirmeleri olmuştur




Türkleri ıslamiyete Yakınlaştıran Sebepler

Türkleri islamiyete yakınlaştıran en önemli sebep, tevhid inancı olmuştur. Allah'ın birliği inancı Türkler’de çok yaygın olan bir inançtı. Din adamlarını huzuruna çağıran Mengü Kağan, "biz tek Tanrı’nın varlığına, onun sayesinde yaşadığımıza ve onun emri ile öldüğümüze inanıyoruz" demişti. (Süleyman Kocabaş, Adil Türk ıdaresi, s.15)

Türklerde Allah'ın birliği inancı "Kök Tengri" (Gök-Kainat Tanrısı) olarak isimlendirilmişti. Türkler’in inançları ile islam inancı arasındaki benzerlik sadece bununla sınırlı değildi. ıslamiyet öncesi Türkler ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere inanırlar ve kurban keserlerdi. Zina ve eşcinsellik kesinlikle yasaktı ve hırsızlık ağır ceza ile cezalandırılırdı. (ı. Hami Danışmend, Türk Irkı Neden Müslüman Oldu, s.17) Türklerin islamiyeti kabul etmelerinde islam öncesi Türklerin inançları ile islamiyet arasındaki büyük benzerlikler önemli rol oynamıştır. Bu benzerlikleri kavradıkça islamiyete her geçen gün yakınlık duyan Türkler, Emevi Valisi'nin Horosan'da ıslamiyeti yaymak için cami ve medrese açmasına hiçbir tepki göstermemiştir. Bu yakınlaşma süreci Arap Müslümanlarla Türklerin ortak düşmanları olan Çinlilere karşı omuz omuza mücadele etmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır.


Dünya Tarihinin Dönüm Noktası


Türkler’in ıslam dini ve müslüman Araplarla tanışmasına vesile olan "Talas Savaşı"ndan Çin Ordusu karşısında zorlanan Müslümanların yardımına Türk süvarileri yetişmiştir. Savaşı izleyen Karluk beyinin emriyle savaş alanına giren Türk süvarileri karşısında neye uğradıklarını şaşıran Çinliler Talas Savaşı’nda yenilgiye uğramışlardır. Bu savaşın ardından islamiyet Maveraünnehr’de kalıcı hale gelmiş ve Türkler de uzun zaman Çin tehlikesinden kurtulmuşlardır.

Bölgeye adım atan Müslüman Araplar, Türklerin yüksek ahlaklarını, idarecilik ve savaştaki üstün meziyetlerini yakından tanıma imkanı bulmuşlardır. Bu savaş sonucunda, Türklerin islamiyete girmesiyle bu dinin kısa sürede bir "dünya dini" olacağı inancı doğmuştur. Türklerin müslüman Arapları, Arapların da Türkleri tanımasına neden olan "Talas Savaşı" dünya tarihi için bir dönüm noktası olmuştur.

Talas Savaşı’nın ardından kitleler halinde islam dinine geçen Türkler, iddia edilenlerin aksine hiçbir zorlama ile karşılaşmamışlardır:

"Türkler, ıslamiyeti samimi olarak, kendi istekleriyle, hiçbir zorlama ve dış baskı olmaksızın kitle halinde kabul edince, tarihlerinin yeni bir devresine ayak basmış oluyorlardı… Türkler müslüman olmak suretiyle Türklüklerini kemale erdirmiş, adeta tamamlamışlardı." (Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, s.47)


Müslüman Olmayan Türklerin Akibeti

Türkler islamiyeti kabul etmeselerdi hiç şüphesiz tarihteki milletler mezarlığına gömülürlerdi. ıslamiyeti kabul etmeden çeşitli uzakdoğu dinlerinin etkisi altında kalan Türkler, bu dinlerden olumsuz şekilde etkilenmiştir.<ıslamiyeti kabul etmeyen Türk boyları, tarih boyunca milli kültürlerini kaybetmeye mahkum olmuşlardır. Nitekim Budizmi eden Tabgaçlar, Museviliği Hazarlar bugün Türklüklerini tamamen kaybetmişlerdir. Allah’ın insanlığa son mesajı olan Kuran’ın yolunu izleyen hiçbir boyu benliğini kaybetmemiştir.>

Türklerin islamiyeti kabulünden çok önce M.S 375 yılında Avrupa’ya ayak basan ilk Türkler olarak tarihe geçen Hunlar, siyasi ve askeri açıdan uzun yıllar kendinden söz ettirmiş ancak çeşitli uzakdoğu dinlerinin etkisi altında kaldıkları için Türklüklerini kaybetmişlerdir. Büyük bir kısmı Hristiyanlaşan bu Hun Türkleri sosyal asimilasyona uğrayarak milli varlıklarını kaybetmişlerdir. Dün olduğu gibi bugün de Müslüman olmak ve islamiyetin gereklerine uygun bir yaşam sürmek Türk Milleti’nin varlık şartı olarak önemini korumaktadır. (Süleyman Kocabaş, Adil Türk ıdaresi, s.17)


Türklerin ıslam Dünyasındaki Liderliği

ıslamiyeti kabul eden Türkler "ılahi Kelimetullah" davası uğruna tüm dünyaya Türk-ıslam adalet ve hoşgörüsünü götürmekle kalmamış, hakimiyeti altında 30’dan fazla din ve ırktan insanı koruyup kollamayı kendisine vazife bilmiştir.

Türkler ıslam dünyasının önderlik görevini ilk olarak Selçuklu Devleti zamanında kazanmışlardı. Selçuklu devleti ve onun mirası üzerine korulan Osmanlı Devleti, sınırları içerisinde olsun ya da olmasın islam ülkelerine yapılan saldırıları kendi ülkesine yapılan bir saldırı olarak kabul ediyordu. Yavuz Sultan Selim Mısır’da hüküm süren Memlüklü Devleti’ne son vermesi üzerine islam dünyasının önderliği manevi olarak da Türklere geçti ve tüm islam dünyasının başkenti ıstanbul oldu.

Mısır’ın ardından Kuzey Afrika ülkeleri de birer birer Osmanlı sınırlarına dahil edildi. ıspanyol işgaline uğrayan Cezayir’e çıkarma yapan Barbaros Hayrettin Paşa bölge halkının sevgi gösterileriyle karşılandı. Türklerin Cezayir’e adım atışıyla birlikte ıspanyolların ve ıspanyollarla işbirliği içerisinde bulunan Cezayirli yöneticilerin halka yapmış oldukları zulüm son buldu.Cezayir’le birlikte Tunus, Fas, Libya, Irak, Körfez Ülkeleri ve Yemen’de Osmanlı topraklarına dahil edildi.

Türkler hakimiyeti altındaki topraklarda hiçbir zaman emperyalist bir yaklaşım içerisinde olmadı. Özellikle halkı müslüman olan ülkelerdeki insanlar, her alanda Türklerle eşit haklara sahipti. Arap halkları ıslamiyete yapmış oldukları hizmetlerden dolayı Osmanlı Sultanlarına ve Türklere büyük sempati duyuyorlar ve "kavmi necip" olarak isimlendiriyorlardı. 4. yüzyıl Türk idaresi altında yaşayan Araplar, her türlü iç ve dış saldırıya karşı güven içinde bir yaşam sürdüler.

19. asırda bölgedeki doğal kaynaklara göz diken Batı ülkelerinin kışkırtmalarıyla Arap ülkelerinde esen bağımsızlık rüzgarı iddia edilenin aksine huzur ve güven ortamı sağlamadı. "Türkler Arap ülkelerinde sömürgecidir" iddiasıyla Arapları kışkırtılan Batılı güçler, 2. Dünya Savaşı sonuna kadar bu ülkeleri emperyalist çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır
Seyfullah Putkıran

2

07.09.2004, 08:49

Re: Türkler ve ıslamiyet

Alıntı sahibi ""Zülfikar""

Türkler ve ıslamiyet

Türklerin kısa süre içerisinde islamiyeti bir "dünya dini" haline getirmeleri olmuştur

esselamualeykümverahmetullahveberekatuhu
zülfikar kardes
dünya dini haline getirmek nedemektir:?:
biraz acarmısın konuyu
ALLAH RAZI OLSUN
esselamualeykümverahmetullahveberekatuhu

Zülfikar

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Zülfikar"

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

3

07.09.2004, 11:30

türkler ve islamiyet

selamın aleyküm ERHAN kardeş ''Türklerin kısa süre içerisinde islamiyeti bir "dünya dini" haline getirmeleri olmuştur" cümlesinde Türkler yoğun bir çaba sonucu islamiyeti kısa bir sürede dünyanın her yerine tanıştırıp çoğu dünya ülkelerine benimsetmişlerdir. ve dünyaya sözü geçen bir din durumuna çıkarmakta araç olmuşlardır Allah'ın izniyle.


Saygılarımla...
Allah sende de razı olsun..
Seyfullah Putkıran

4

25.09.2004, 10:35

esselamualeykümverahmetullahveberekatuhu
peki canım kardesim bunu nasıl basarmıslar
biz aynı turkler
aleme nizam vermiş osmanlı torunları neden bu haldeyiz
neden zamanında etegimize yapısan ülkeler (fransa,almanya,italya...)
bizim (benim değil)halkımızın coğunun örnek aldığı hatta onların arasına girebilmek için bıyık altından hristiyan olmaya bile razı olduğu bi konuma gelmis
ne olduda Osmanlı bu hale düstü biri cevap versin
nasıl tekrar aleme nizam veren Allah ın ismini tüm dünyaya yayan o güclü devlet olabiliriz
esselamualeykümverahmetullavberekatuhu

Zülfikar

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Zülfikar"

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

5

09.10.2004, 13:02

ve aleyküm selam verahmetullahi veberekatuhu
osmanlının bunu nasıl başardığını soruyosun osmalı bunu kuran-kerin ve sünnetlere uyarak başarmıştır şükürler olsun bu iki kaynağa hakkıyla ulaşan için hayat şekillenir ve dikenleri yolunmuş yol halini alır zamanla ve bu yolla hidayet sanvağını eline alır . Kuran-ı kerimde inan toplum için yardım yolladığını açıklıyor Alah-u Teala. yani uzun lafın kısası osmanlı ehli sünnetin yolunda ilerleyen en son ki ülkedir. Allah onların şanını ahirete kadar üce kılsın! Amin... belki bayrağımız dalgalanıyor kardeşlik ama kısmen fetih olunduk belki her yerde bizim bayrağımız dalgalanıyor bizim marşımız çalınıyor bizim dilimiz konuşuluyor lakin yazık bir durum var ki oda gelenek ve göreneklerimiz unutulmuş, dinimiz bir kaç plan geriye atılmış, inançlıyım denen kesim horlanıp alaya alınıyor , camiye giden insanlar çevremdekiler ne der diyerek gizlenmeler, düşüncelere karşın sessiz ve sukunuet içinde kalmalar kısacası ezilmeler, azınlıkların ve misyonerlerin can alıcı faliyetleri ve ne yazikki bu iğrenç ötesi misyonerlere olan yöneliş işte kardeş osmanlı daha dirilmedi sadece kurtuluş savaşında doğruldu ama cebren alınamayan yerler şimdi binbir hile ile manan alınmaya çalışılamkatadır bunun en aşikar örneğide doğuda yapılan iğrenç misyoner hareketleridir.
bizi örnek alan avrupayı örnek alıyoruz yani bizi taklit edip bizim huzurumuzu yakalamaya çalıcan ları taklit alıyoruz farkında olmadan kendimizi arıyoruz.
şaiirin dediği gibi;

Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş,
Burhan aradım aslıma, aslım bana burhan imiş !!!

şair burda ne güzel söylemiş yapmamız gereken sormuşsun ''sıl tekrar aleme nizam veren Allah ın ismini tüm dünyaya yayan o güclü devlet olabiliriz ?'' BENCE kuvayi milliye tekrar göreve başlamalı tekrar ülkemize dinimze sahip çımalıyız. uymamız gereken kurallarda yapmamız gereken görevlerde bellidir. Kuran, kendisiyle yönetilmeyen toplum için acı bir son olduğunu belirtmektedir. ve en güzel Söz Allah'ın sözüdür. sonuç olarak dert ve şifası bellidir bu osmanlı nasıl zamanın da Allah'ın yardımını alarak nasıl kurulduysa bundan sonrada aynı şekilde kurulucaktır... vesselam

Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun kardeşlerim!!!

SAYGILARIMLA,
Seyfullah Putkıran

Zülfikar

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Zülfikar"

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

6

09.10.2004, 13:03

ve aleyküm selam verahmetullahi veberekatuhu
osmanlının bunu nasıl başardığını soruyosun osmalı bunu kuran-kerin ve sünnetlere uyarak başarmıştır şükürler olsun bu iki kaynağa hakkıyla ulaşan için hayat şekillenir ve dikenleri yolunmuş yol halini alır zamanla ve bu yolla hidayet sanvağını eline alır . Kuran-ı kerimde inan toplum için yardım yolladığını açıklıyor Alah-u Teala. yani uzun lafın kısası osmanlı ehli sünnetin yolunda ilerleyen en son ki ülkedir. Allah onların şanını ahirete kadar üce kılsın! Amin... belki bayrağımız dalgalanıyor kardeşlik ama kısmen fetih olunduk belki her yerde bizim bayrağımız dalgalanıyor bizim marşımız çalınıyor bizim dilimiz konuşuluyor lakin yazık bir durum var ki oda gelenek ve göreneklerimiz unutulmuş, dinimiz bir kaç plan geriye atılmış, inançlıyım denen kesim horlanıp alaya alınıyor , camiye giden insanlar çevremdekiler ne der diyerek gizlenmeler, düşüncelere karşın sessiz ve sukunuet içinde kalmalar kısacası ezilmeler, azınlıkların ve misyonerlerin can alıcı faliyetleri ve ne yazikki bu iğrenç ötesi misyonerlere olan yöneliş işte kardeş osmanlı daha dirilmedi sadece kurtuluş savaşında doğruldu ama cebren alınamayan yerler şimdi binbir hile ile manan alınmaya çalışılamkatadır bunun en aşikar örneğide doğuda yapılan iğrenç misyoner hareketleridir.
bizi örnek alan avrupayı örnek alıyoruz yani bizi taklit edip bizim huzurumuzu yakalamaya çalıcan ları taklit alıyoruz farkında olmadan kendimizi arıyoruz.
şaiirin dediği gibi;

Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş,
Burhan aradım aslıma, aslım bana burhan imiş !!!

şair burda ne güzel söylemiş yapmamız gereken sormuşsun ''sıl tekrar aleme nizam veren Allah ın ismini tüm dünyaya yayan o güclü devlet olabiliriz ?'' BENCE kuvayi milliye tekrar göreve başlamalı tekrar ülkemize dinimze sahip çımalıyız. uymamız gereken kurallarda yapmamız gereken görevlerde bellidir. Kuran, kendisiyle yönetilmeyen toplum için acı bir son olduğunu belirtmektedir. ve en güzel Söz Allah'ın sözüdür. sonuç olarak dert ve şifası bellidir bu osmanlı nasıl zamanın da Allah'ın yardımını alarak nasıl kurulduysa bundan sonrada aynı şekilde kurulucaktır... vesselam

Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun kardeşlerim!!!

SAYGILARIMLA,
Seyfullah Putkıran

7

19.11.2005, 01:46

Sevgili Zülfikarın metin celalli tavrını başka yerlerden de bildiğim için cevap yazmamaya uğraştım ama konu tabiri caiz ise benim 7 ceddimi ilgilendirdiği için bişeyler yazmam gerekdi...

bir insanın kendi meziyetlerini düşünmesi onun mağrur olmasına yorulur. asıl kemal onun yaptıklarına şahit olanların ifadeleri ile ardında bıraktığı ihtişamdır. hele asıl fazilet düşmanları bile onu tasdik etmesiyle ortaya çıkar... milletler de böyledirler... kişinin kendi yapacağı ise bu hasaretli şöhretten Allaha sığınmak ve avf dilemekdir...

hele "biz bir milletin hidayetini istersek ona ayıplarını gösteririz" emri mucibince millet olarak islam ailesi içinde dine lakaydlığı ile yerini almış özellikle son dönem avrupa aşkı yüzünden tüm detayları kaçıran, pis arap(!) ve gerici iranlı(!)yla itişen, komşularıyla geçimsiz bir ülke profilinden daha yeni çıkıyoruz.

ilk arap atlıları askeri otağlarını kurarlarken, mülkiyet bilmez, keçi çobanlarını hırçınlıkları için emevi halifesine şikayet etmeye karar verdiler. boylar hem kendi aralarında hem islam akıncıları ile geçimsizdiler... hatta hudud komutanının çaplı bir temizliği netice verecek harekat planından da bahsedilir... ama ...

Hz Muaviye birden garip bir tarifle bahsedilen rivayetlere uyduğumuzu farkeder. Emr-i nebevi gereği o garip ve tuhaf kavme rastlayınca asla savaşmayıp olabildiğince alttan alır. ahlak ve namus problemleri olan bu kavim ibn-i batuta gibi tarihçilerin ve pek çok sosyologlarında inceleme konusu olur.

asırlar sonra Risale-i Nur bu garip milletten bahsederken onların en ilginç sıfatlarına da yer vermektedir. "Kafirler karşısında izzetli, Mü'minler arasında zilletli..." ne gariptir ki hacc ziyaretlerinde bilmüşahede en tuhaf en yaşlı en cahil rekorlarını peşpeşe kıran, ama bir o kadar da tüm milletlerin şefkatlerine ve saygılarına da hedef olan bu millet, islama uzatılan her hançere karşı da izzet göstermiştir...

bu aziz milletin fevkalade başarısı inayet-i ilahiyedir. varlığı da defalarca son bulası ihtimallerden kendi kudretiyle değil yine ikram ve inayetlerle dönmüştür. biraz aklı eren tarihçileri ürpererek " bu milletin başarısı kudretinden değil fevkalade şahsına has tarih akışındandır" derler.

kendi acz ve fakrına binaen ipek gibi yumuşak kök ve damarların sert olan taş ve toprağı delmesi gibi, tüm takati bitmiş, kudreti erimiş, Allah namına Rahman namına demiş ve dünya ona musahhar olmuştur. eğer bu idraki faşizme kaptırmazsa, milliyetçilikle bulandırmazsa, "bunu ben kendi ilmimle ve kudretimle yaptım!" demezse musahhar olacakdır da...

bu milleti aziz yapan şey, zekası değil, zenginliği değil, vs vs değildir. kendini yek vücut olarak islama fedaya hazır olmasıdır. ve bunu kendi ayıbının hüznüyle yapmaktadır. asırlarca osmanlının islama hizmeti değil tam tersi namaza soğukluğu, onu cepheden cepheye koşturup zorla namaz kıldırmış... zenginliğine karşı cimriliği, biriken zekatını kaybedilen ülkeler olarak ona ödetmiştir. oruca karşı laubaliliği osmanlı sofra kültürü olarak geri dönse de cihan harplerinde (benim ceddimden bildiğim dökülen susamı tek tek sofradan yemeleriyle) fazlasıyla ödemiştir. bunlar boşuna gelmez.

şu anda devlet dairelerinde çalışan haris, rüşvetçi, halkına kan kusturan memurlar benim milletimdir. cinsel kimliği belirsiz neyi nasihat edeceğini bilmez müsteşarlar da benim milletimdir. üzerine yorum yapmayacağım diğer kurumlar da Türk oğlu Türkdürler. Türkler böyledir.

mahallenizden de şahitsinizdir ki, mükemmel kariyerli ebeveynlerin çocukları laubali olur. istikbali değişerek parlak geleceği alan bu milletin bugünü ise budur.

ben bunu ezmek için değil gerçek kuvvetinin nerede olduğunu göstermek için yazıyorum... bu milleti aziz yapan şey kendi kusurunu derketmesi ve samimiyetidir. aczine fakrına binaen Allah bu muzırlıkları kaldırıp tüm dünyaya misal çalışkan onurlu şerefli şeci bir nesli bu millete getirecekdir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir