Metropolün en büyük üniversite araştırma hastanesinin acil servisi…
Hastalığının artık son devrelerini yaşamakta olan yaşlı hastanın refakatçisine doktor, gecenin ilerleyen saatlerinde şunları söyler: “Yanlış anlamayın, ama ben sizin yerinizde olsam hastamı eve götürürüm. Yapılacak hiçbir şey yok artık…”
Refakatçi, bunu bildiğini, ama hastasının ısrarla gelmek istemesi sebebiyle orada bulunduklarını anlatmaya çalışır.
Doktor, otomatiğe bağlanmış gibi mekanik bir sesle şöyle der: “Yatağımız yok. Birazdan 18 yaşında bir genç hasta gelirse, geri çevirmek zorunda kalabiliriz. Hastanızın bir gencin hayatına mal olmasını siz de istemezsiniz değil mi? Tavsiyem hastanızı götürün…”
“Doktor Bey, siz de yanlış anlamayın, ama hayatı Kim verdiyse, O alır. Siz kendinizi burada kimin ölüp kimin sağ kalacağına karar veren bir ilâh mı sanıyorsunuz? Genç hasta ölebilir, ölmesini beklediğiniz hasta günlerce, aylarca yaşayabilir. Öyle değil mi? Sadece vazifenizi yapın…”
“Olayı bilimsel açıdan değil, tamamen dinî açıdan değerlendiriyorsunuz. Siz bilirsiniz” deyip arkasını dönen doktorun arkasından refakatçi dehşetle bakar…
“Sosyal Darwinizm’in vahşî yüzlerinden biri bu bakış açısı olsa gerek” diye düşünür…
Aylar sonra 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle gün boyu işi bırakma (!) kararı alan sağlık sektörü çalışanlarının ekranlarda ve gazetelerde* kendilerini haklı çıkarmaya çalışan açıklamalarını ibretle seyreder…
Ve her zaman teselli bulduğu eserlerdeki şu tespitleri hatırlar:
“Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum…
“Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır. Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur’âniyeden tiryâk-misâl imanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşallah… Hem bilirsin, meyus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir tesellî, bazen bin ilâçtan daha ziyade nâfidir. Halbuki, tabiat bataklığında boğulmuş bir tabip, o biçare marîzin elîm ye’sine bir zulmet daha katar. ınşallah bu intibahın seni öyle biçarelere medar-ı tesellî eder, nurlu bir tabip yapar…” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, Sayfa 57.)
*14 Mart tarihli AA haberi