Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.06.2007, 04:54

Fırıncı ağabeyden bir kaç hatıra

Cuma günü ikindi namazından sonra Eyüp kabristanında Av. Bekir Berk ağabey’in kabri başında 16 yıldır tekrarlanan sene-i devriye merasiminin ardından, Mustafa Ertunç’un, çabalarıyla açılmasına vesile olduğu, Rami deki medreseye gittik. Orada Fırıncı ağabey ile gece 23.30 a kadar terasta Eyüp Kabristanına nazır süren sohbetten aklımda kalan birkaç hatırayı sizlerle paylaşmak isterim:

Bir gün bir kişi Fırıncı ağabey’e Sahaflar çarşısından el yazması ıhlas risalesini 40 liraya aldığını söylüyor. O sırada kitabın satış fiyatı 10 Lira. Fırıncı ağabey bu olayı Zübeyir ağabey’e ilettiğinde Zübeyir ağabey’in tepkisi, elini göğsüne sürterek şöyle demek oluyor.

-Elhamdülillah kardeşim, Risale-i Nur karaborsaya düştü.

Bu gelen hatırayı ben Zübeyir ağabeyle alakalı çalışmamız esnasında ıhsan Atasoy’un kitabında okumuş ve çok etkilenmiştim, Fırıncı ağabey’den bir kez de orada anlatmasını rica ettim, o da anlattı.

Fırıncı ağabey hizmete girdikten sonra fırında çalışmayı bırakmış, insanlar da ağabeylere “çalışmadan nasıl oluyor, siz hizmetin parasını yiyorsunuz” diye laf etmeye başlamışlar. Fırıncı ağabey de lokantaların attığı ekmeklerin temizlerinden toplayıp onları yemeye ve bu şekilde hizmete devam etmeye karar veriyor. O günlerde Koca Halil (Yürür) ağabey ile birlikte sırtlarında 20-30 ar kiloluk kitaplarla giderken Fırıncı ağabey Yolun kenarında bir oyuğun içinde ucu koparılmış bir somun ekmek buluyor. Halil Yürür’e dönerek “Bak” diyor, “Allah bize bir ekmek gönderdi”. Ve o ekmek ile karınlarını doyuruyorlar.

Bu gelen iki hikayeden birincisini babamın sorması üzerine Bekir Berk ağabeyden nakletti. Ben ikincisi ile bağlantılı olduğu için burada anlatıyorum.

Bir mahkeme için Bekir ağabey’i Adana uçağına bindiriyorlar. Fakat Bekir ağabey’in cebinde beş kuruş yok. Bekir ağabey uçakta kara kara düşünüyor. Adana’da kardeşler kendisini karşılamaya gelecekler fakat, ya bir aksilik olursa. şehre nasıl gidecek, mahkemeye nasıl yetişecek. Derken bir el omzuna dokunuyor, dönüyor bakıyor ki Rahmetli Gönenli Mehmet Efendi Hazretleri. Hoş beş ve biraz konuşmadan sonra Gönenli Mehmet Efendi, Bekir ağabey’e çıkarıp 50 lira veriyor. O zaman da 50 lira iyi paraymış. Daha sonra da dönüp uçağın arkasındaki yerine oturuyor. Bekir ağabey bir daha 40-50 kişilik uçağın içinde Gönenli Mehmet Efendi’yi göremiyor.

Aynı Gönenli Mehmet Efendi bir gün Üstad hazretlerini ziyarete geliyor. Bakıyor ki Fırıncı ağabey çay yapma hazırlığında. Diyor ki bırak ben yapayım. Çok ısrar edince Fırıncı ağabey tamam diyor. Burada Fırıncı ağabey diyor ki, “ben kömürleri mangala maşayla koyuyordum, o eliyle koyuyordu”.(Ben ilk önce kömürlerin köz halinde olduğunu düşünmüştüm ama ağabey bunu olağan bir şey gibi anlatınca yanmamış kömürleri elinin kirlenmesine aldırmadan mangala eliyle dizdiğini anladım.)

Ve çayı Gönenli Mehmet Efendi demliyor. Çıkarken de o kadar mutlu oluyor ki, “Ben bugün Bediüzzaman Hazretlerine hizmet ettim, ben bugün Bediüzzaman Hazretlerine çay demledim” diye bu sevincini ifade ediyor.

Bir Veli için Üstad Hazretlerine hizmet etmenin bu kadar değerli olmasını acaba “Altının değerinden kuyumcu anlar” sözüyle mi ifade etmeliyiz?

Muhiddin YENıGÜN

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir