Kardeşler dediğim gibi derslere ilgili.. Konuşmaları, soruları kadar cevapları da oldukça muzip.. Konuşmaları, soruları ümitlendiriyor, şevklendiriyor bizleri.. Fakat bazen yaramazlıkları yoruyor, acaba küçükken kamplarda ablalarımıza çok mu çektirdik de şimdi bize de yaramaz kardeşler düşüyor demeden geçemiyorum. Bir Rabia’mız var, yaşıtlarına göre biraz ufakça, ama beni utandıracak derecede de ilmi var, bazen çok hayret ediyorum nasıl bu kadar şeyi biliyor diye.. “Gülümse Çocuk” derslerinde ablalarından çok şey öğrenmiş.. Arkadaşlarını toplayıp onlara ilâhî söylüyor.. Arkadaşlarından alaka gördükçe daha da artırıyor söylediklerini. Derste sorduğu o acib sorular, arkadaşlarının dikkatini çekiyor.. Bu sebebten derslerimiz de oldukça neşeli.. Bir defasında kardeş tesbihat ezberi yapıyor. Yanındaki kardeş de konuşuyor.. Ona dönüp, telkinde bulunuyor hafif kürdî şivesiyle: Yâhu bi’ sussana
“tepsiyat” yapıyorum. Uzun süreli bir gülüşme oluyor kızlar arasında.. Hemen savunuyor kendini küçük hanım: “Ne yapayım ya dilim sürçtü..”
Bir defasında da ilmihal dersinde mezhepleri yapıyoruz, kardeşin biri hangi mezhepten olduğunu bilmiyor.. Dersten sonra annesine sormuş.. Sevinerek bize geldi, diyor ki: “Ablaaaa, çok sevindiiiiim ben
“hanife”ymişim..” Yine gülüşmeler, tebessümler.. Rab istikametten ayırmasın bu masumları..
yazının tamamını okumak için şu linke tıklayın:
http://www.yeniasya.com.tr/2010/07/17/lahika/default.htm