Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

03.07.2010, 20:01

Ahmet Özkan ve Sadakat

Martın son haftası hepimizin malumu Bediüzzaman haftası olarak Türkiye ağırlıklı olmak üzere sınırlarımızın ötesinde de kutlanmakta, bu vesile ile Türkiye genelinde Yeni Asya Cemaatinin organize ettiği, Cemaat adına organizasyonun Risale-i Nur Enstitüsünün yaptığı; Üstadın vefatının 50. yılı etkinlikleri çerçevesinde hafta sonu Kırıkkale ilimizde idik.

Bu yazımızın başlığı “KIRIKKALE VE SADAKAT” di

Bu yazıma sadakat üzerine başlamamım sebebi; Kırıkkale içinde hayatını davasına adamış bir ağabeyimizin vefatı dolayısıyla arkasında bıraktığı mirası üzerine yazmak ve hayatından , hayatımıza dersler çıkarmak içindir.

Vefat haberini aldığımızda Ahmet Özkan ağabeyimiz defnedileni birkaç gün olduğunu öğrenmiş, Kırıkkale de açık adres Ahmet Akçay ağabeyimizi aramıştım. Abi başın sağ olsun biz Kırıkkale ye gelmek istiyoruz. Dediğimde cumartesi günü gelin, mevlidi var dediler. Bizde cumartesi günü usta şoför İlimdar ağabeyimizin arabasıyla Kırıkkale ye vasıl olduk. Her zaman ki gibi hizmet erbabı fedakar ve kadirşinas ağabeyimiz bizi karşıladı ve cenaze evine vasıl olduk. Cenaze evinde bir metanet bir teslimiyet ve inancın verdiği vakur ve Allah a teslimiyeti gördük.

Ahmet ağabeyimiz, 6 erkek kardeşin 5. si imiş, ağabeyleri ile vefatı üzerine konuştuk.

Büyük ağabey ben bunları köyden getirdim. Hizmet ehli olan ağabeyimiz vasıtasıyla dersaneye yerleştirdim. Sonrası da “Ahmet hepimize bu nur dairesinin açılmasına vesile oldu” demişti. Yani anlayacağımız aile boyu Risale-i Nurları bilen ve hizmetinde bulunan bir aile ile karşı karşıyaydık. Ben bu tür aile yapısını Urfa’da “Zorlu ailesinde” görmüştüm halende öyleler.

Gazetemizde ve Sentezhaber de Ahmet ağabeyimizle ilgili hizmet erbabı ağabeylerimiz hatıralarını anlattı. BU YAZI DA RAHMETLİNİN ABİSİ Ramazan ÖZKAN ABİ TARAFINDA BİZLERE ANLATILDIĞI İÇİN ÖZE İNMEDEN KISA KISA ANLATILANI BURADAN OKUYUCULARIMIZA ARZ ETMEK İSTİYORUM.


Ahmet kardeşimizde bizim gibi Anadolunun bir köyünde doğmuş, okuması için şehre gönderilmiş ve Risale-i Nurlarla beraber üniversite tahsilinide beraber yapmış, hizmetin içinde gece gündüz demeden, en sıkıntılı anlarda “şahsı maneviye ye” uyarak, hizmetin bir ferdi olarak şahsı manevi adına davasına sahip çıkmış.

Vefatından 1 hafta önce çalıştığı Kırıkkale üniversitesinde daire başkanı bulunduğu birim çalışanlarını ve öğrencilerini yemeğe davet ederek haşir risalesi ile ahireti ve ölümü anlatan bir konuşma yapıyor. Ölümün her an kapıyı çalacağını belirtip adeta vedalaşıyor.

Sonrasında Cuma akşamı umumi ders dönüşü vefat ettiği sabahın gecesinde tek tek akrabalarını arıyor. Onlarla da görüştükten sonra sabahleyin asli memleketi olan aleme göçüyor.

Burada bizimle ilgilenen bir ağabeyimiz ben o gün sabah namazına kalkmaya niyetlendiğimde bana onun vefatı gösterildi. Ama ben uyanıp ailesini arayamadım diyordu.

Cenazesi köy kabristanına defnedilmeye giderken bir çocuk Ahmet ağabey tekbirlerle defnedilmek istiyor baba diyor ve babası oradakilere Ahmet ağabeyin tekbirlerle defnedilmesini sağlıyor. Defin işleminde mezara ceset indirilirken adeta kuş gibi indirdik diyor. Mezarın içinde onun ebedi istirahat yerini hazırlayan bir akrabası.

Cenazeden sonra her kez taziyeleri kabul etmek için şehre dönüyor.

İkinci hadise ise gece vukuu buluyor.

Şanlıurfa’dan tarım işçisi olarak gelen bir aile mezarlığa yakın bir yere yerleşmiş. Orada ikamet etmekteler. Bu ailenin hepsinin şahit olduğu olay vukuu buluyor.

Çadırdan dışarı çıkan kişi, mezarlık tarafında bir nur görüyor. Bu nur Ahmet kardeşimizin mezarlığından göğe doğru yükseliyor. Aile fertleri hayretle izliyorlar. Önce karışık harfler, besmele daha sonra kelime-i tevhid olarak göğe yükselerek kayboluyor.

Bu gördüklerini köyde ikamet eden mezara bakmaya gelen hakkı amcaya anlatıyorlar. Hakkı amcada kardeşlerine anlatıyor.

Evet daha çok yazılacak şeyler var ama bu kadar diyelim.

Üstad demiyor mu ben Risale-i Nur talebelerine kefilim diye. Bu son 1 hafta içinde olan bir gerçek.

Kırıkkale’de birde bizlerin yıllarca hayalini kurduğu bir olayla karşılaştım. Ağabeyimizin oğlu cenaze ye gelenlere yâsin kitabını dağıtıyordu. Bende dedim bu kitapları keşke yeni asya neşriyatta çıkan cevşen yada yasinlerden dağıtsaydın diye.

Bu güzel adeti cenazelerimiz ve hatta düğünlerimizde toplantılarımızda kendimize şiar edinebiliriz. Eskisi gibi değil 1 tl den başlayan kitaplarımız var. Hem davamıza da destek vermiş oluruz.



03 Temmuz 2010, 19:45



Kemal Akınsoy kemalakinsoy@mynet.com

Bu konuyu değerlendir