Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

24.06.2010, 12:56

Ankara’da üç gün

Osman

ZENGİN
Ankara’da üç gün
Geçen Şubat ayında gazetemizin
41. yıl yemeğine iştirak etmek
için İstanbul’a gitmiş, gazete
binamıza da uğramıştım. Yazı işlerinde
arkadaşlarla sohbet ederken,
yazılarımızdan söz açılınca, “Yeni Asya’da
yazmak” başlıklı yazımıza
me’haz olmak üzere gazetemizin ilk yıllarında
çıkan eski bir
yazımızı bulmayı arzu etmiştik. Arkadaşlarımız sağ
olsunlar,
gazetemizin emektar arşiv sorumlusu Selahaddin Vatansever ile
bizi
tanıştırdılar. Beraber arşive indik. İlk yılların gazetelerine
şöyle
bir bakalım derken, müşahede ettik ki, ilk bir-iki yılın
gazeteleri
arşivimizde yoktu. Bu nasıl olurdu, bir gazetenin en büyük
damarlarından
biri olan arşivde nasıl eksiklik olurdu? Ama olmuştu işte.

Taşınmalar, tecezzîler, v.s. gibi sebeplerden dolayı olmuştu bir kere.
Çaresi
bulunan şeyde acze düşmemek prensibiyle, biz bunları temin
edeceğimizi
söyleyince Selâhaddin Bey sevinerek, tekrar yazı işlerine
çıkıp,
arkadaşlarımıza da bunu söylememizi istedi. Yukarı çıktığımızda,
bunun
nasıl olacağını, kendilerinin temin edemediklerini söylediler. Biz

de, Ankara’da kadim dostumuz, yarım asırlık sarsılmaz ve bu dâvâdan hiç

inhiraf etmemiş, bindiği trenden atlamamış bir ağabeyimizin olduğunu,

başından beri gazetemizi biriktirdiğini söyleyerek, ondan temin
edebileceğimizi
söyledim.
Bu ağabeyimizin kim olduğunu sordular.
“O, pek öyle
öne çıkan bir ağabeyimiz değildir, her zaman bu
dâvâda ayak olmayı
baş olmaya tercih eden sadık bir ağabeyimiz, İsmail
Yaman”
dediğimde, “O ağabeyden daha önce istenmiş, ama alınamamış her
halde”
dediklerinde, eski hukuk ve samimiyetimize istinaden, “Yok o
ağabeyimiz
bizi kırmaz, bize verir” dedim. Ve orada İsmail Yaman
Ağabeyime
telefon ettim, durumu bildirdim. “Hay, hay Osman kardeş! Hem
ayrıca
eski İttihadlardan ve diğer ihlâs, uhuvvet, v.s. de var, onları
da
veririm” dedi. Orada arkadaşlarımızla beraber nasıl sevinmiştik.
Bursa’ya
döndükten sonra ne zaman nasıl gidileceğini
kararlaştırdık. Ve
nihayet geçen günlerde biz Bursa’dan otobüsle,
Selahaddin Vatansever
de şoförümüz Mehmet kardeşimizle Ankara’ya vasıl
olup buluştuk.
Tabiî öncesinde, İsmail Ağabeyi arayarak durumu
bildirdim. Ayaş’ta
köyde imiş, bahçe işleri ile uğraşıyormuş. Bizim için
geleceğini
söyledi ve sağ olsun işini, gücünü bırakıp Ankara’ya geldi.
Biz de
Selâhaddin ve Mehmet kardeşlerimizle birlikte, Ankara’daki üç
fedakâr
arkadaşımızı da(Erdinç Adıbelli, Ahmed Üzmez, Sirac Çınar
kardeşlerimize
ayrıca teşekkür ederiz) alarak İsmail Ağabeyin evine
gittik. Arşiv
üzerinde yaptığımız yarım günlük bir çalışmadan sonra
gazetelerimizi
alarak İstanbul’a yolladık.
İsmail Yaman Ağabeyimiz gerçekten hasbî
bir Nur Talebesi, çelik
gibi dimdik ayakta. Bizimle 40 yıllık kadim
bir dostluğu olan
ağabeyimiz. Anne tarafımdan hemşehrim. EGO otobüs
işletmesinin emekli
şoförlerinden ve aynı zamanda da, aynı işyerinde
teknik eleman olarak
çalışan babam ile ağabeyimin de mesai
arkadaşı.
O arada kendisiyle röportaj da yaptık. Orada
anlattıklarının bir
yerinde dedi ki; “Zübeyir Ağabey rahmetli
olmuştu. İş yerinden ‘Ağabeyim
vefat etti’ diye izin istedim,
İstanbul’a cenaze merasimine gittik.
Dönünce ölenin adını soyadını
sordular, ben de ‘Zübeyir Gündüzalp’
dedim. Soyadının tutmadığını
söylediklerinde ‘O benim manevî ağabeyim’
dedim. Tabiî ondan sonra
da, maaşımdan on yevmiye ceza kesmişlerdi.”
Buradan, bir kere daha
bu fedakâr ağabeyimize teşekkürlerimizi
bildiriyorum.


23.06.2010

http://www.yeniasya.com.tr/2010/06/23/yazarlar/ozengin.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir