Risale-i Nur her şeye kâfi ve vâfidir...
(1.BÖLÜM)
Emektar hizmetkar, Risale-i Nur ile tanışan ve hayatı değişen Ahmet
Tanrıverdi ağabeyin hikayesidir.
Bu keyifli röportaj okurlarımıza armagandır.
Röportaj: Mehmet ÖZÇELİK – Nurettin GÜRSOY – Muhammed ZORLU
Ahmet Tanrıverdi kimdir?
Gaziantep harıban Süpürmüş köyündeyim, Babam iyi duyulmuş bir alimdi
adı Abdulfettah dı, ondan çok istifade ettim. Ama Kuran-ı Kerim
talimatı onundur. Babamı urfa’nın Koçhisar köyünde hocalığa istediler,
babamla beraber gittim bende hafızlığa çalışıyordum. Hafızlıkta her
cüzden bir sayfa alabildim.Bende bir köye hocalığa başladım.
Bir zamanlar ki zorluklardan bahsedermisiniz?
Ezanı Arapça okuduğum için çok zorluklar çektim, beni şikâyet ettiler.
Üç gün sonra jandarmalar geldi, Urfa-yaylak’dan seni istiyorlar
dediler, bende tamam dedim vardığımızda Karakola çıktım, komutan ehli
imanmış sonra öğrendim, komutan bu sıcakta neden zahmet ettin ve hocam
sen ezan okumuşsun yasaktır, Ezanın Arapça okunduğunun yasak olduğunu
bilmiyormuydun? Ben sustum.
Sonra kimseye bahsetme sen kanunen yasak olduğunu bilmiyordun, 25
günlük hapisten kurtuldun dedi. Allah razı olsun,sonra köye gittim
fahri olarak hocalığa devam ettim.
Risale-i Nurlarla ne zaman ve nasıl tanıştınız?
1951 seneleriydi .Antep’teydim, bir tornacı arkadaşım vardı. O bana
dedi: Burada Kerim hoca var, onunda bir hocası var Isparta da ama ben
1948 de biliyordum ama faaliyetim yoktu.
Kerim hocanın da hocası Üstad Bediüzzamanmış, ben üstadı görmek
arzusundaydım.
O zaman müftüye gittim izin istedim bana izin verdi hocanın yanına mı
gideceksin dedi, haberi de varmış. Velhasıl yalnız olarak afyon
karahisar’a gittim bir camide Kur’an dinledikten sonra yolda yürürken
bir ihtiyarı gördüm ve yanına yaklaştım. Üstad Bediüzzaman nerde dedim,
o da burada bugün pazar var araba kalkıyor Emirdağı’na doğru git orda
iyi bilirler, hemen bin git dedi, bende bindim gittim. Emirdağında biri
yolda ‘’hoca efendi ne gezersin burada’’ diye arkamdan seslendi biri
arkama döndüm baktım ki benim hocalık yaptığım sırada jandarma komutanı
seslenmiş. Bana yaklaştı bende Bediüzzamanı görmek için geldim, o da
benim dayım iyi bilir dayısıda; Mehmet Çalışkan mış yanına gittik
selamlaşmadan sonra Mehmet çalışkan abi ,üstad Isparta’da dedi. Neyse
ordan çıktık at arabasıyla bor vadisine gittik orda ticari arabayla
afyona vardık, bir gece kaldıktan sonra trenle Isparta’ya vardık. İlk
olarak Rüştü Çakın’ı gördüm, ne kadar güzel gülerdi, iki dişide
düşmüştü gülünce sanki insanı kucaklıyordu. Sen eğer çıkarabileceksen
sana tarif edeyim dedi, Hüsnü de ordadır, belki tanırsın dedi bende
gittim Bayram ağabey açtı kapıyı ben üstadı görmek istiyorum dedim
anlattım. Hüsnü Bayramıda urfa da tanıyordum.
Çık yukarıya üstadın evine tahiri abi var beraber konuşuruz dedi.
Tahiri ağabey bana dedi ki: Risaleyi Arapça okudun mu? Okumadım dedim,
okursun okursun dedi. Tahiri ağabey hüsnüye dedi bak var mı hediye
edelim. Fakat kalmamıştı, Tahiri ağabeyde ‘’Urfa’ya yaz kardeşe
yollasınlar’’ şeklinde söyledi.
Velhasıl sabah oldu. İki Erzurumlu arkadaşla arabaya bindik, şoför
bize hitaben böyle büyük insanları görmeye giderken abdestli
olmalısınız, şoför Ceylan Çalışkanın da kardeşiymiş. Abdest aldık yola
çıktık.
Eğirdir’ den geçtik, vardık üstadın evine…Evin kapısından Zübeyir
ağabey çıktı ‘’Kimsiniz? Nerden geldiniz’’ dedi.İki arkadaşım
Erzurumluyuz Zübeyir ağabey bana hitaben ‘’sen?’’ arkadaşlarım
Gazianteplidir diyerek kestiler.Ben de devamını getirdim; Adıyaman
Besni ilçesinde imamım.
Zübeyir ağabey ‘’ha tamam, öğrendim’’ dedi. Demek benden bahsedilmiş
diye anladım ve sonra Zübeyir ağabey Üstad istirahat ediyor ayılsın
söyleyeceğim.
Ben oturmaya dayanamıyordum, sıcak gelmiş gölgelikler bitiyor
çömelerek oturup kalkıyordum, üçüncüde Zübeyir ağabey, Üstad ayılmış
söyleyeceğim dedi. Üstadın yanına gitmiş durumu izah etmiş, üstad demiş
ki ben şimdiye kadar vazifeli kardeşlerimden başka, başka yerlere
yolculuk yapmadım. Fakat bunlarla bahanesiz yolculuk yapacağım dedi,
Üstad Bediüzzamanla arabada beraber olduk Erzurumlu iki kardeşle biraz
konuştuktan sonra benimle uzun uzun konuştu. Bir yerden geçerken burada
bir şehit var Fatiha okuyalım dedi.Üstad arabadayken benle çok
ilgilendi.
Ben üstadımıza Risale-i Nur elime geçti böylece tarikat evradını terk
ettim. Bunu Üstadımıza yolda söyledim (1956 Ağustos) Oda bana cevaben
‘’Risale-i Nur her şeye kâfi ve vâfidir.’’ dedi.
Üstad sık sık Hulusi ağabeyden bahsetti, benim neslimden olan hacı
hulusiye de selamımı söyleyin anladığım kadarıyla seyyid olarak üstad
tespit etmişti. Üstadla görüşmemiz böyle oldu, ben ayrıldıktan sonra
artık benim her şeyim Risale-i Nurdur dedim.
Selamını ilettim, çok sevindi ve bana dedi ki ben seni önceden
seviyordum fakat daha da seveceğim. Hulusi ağabey benside karşıladık
hizmet için bensiye sık sık giderdi. Adıyaman’a Hulusi ağabey hizmet
için çok gelirdi.
Üstadı Rüyanızda gördükten sonra tayininiz çıkmış?
Anlatırmısınız.
Tabi ki, Üstadı Rüyamda gördüm. Siyah cübbeli sarıklı şekilde rüyamda
üstad Adıyaman- Samsat’a gelmiş bende oraya gitmek istedim. Fakat
uyandım, rüyamdan sonra gerçektende tayinim samsata çıktı.