Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

30.03.2007, 10:41

Seni Özledik Efendim ...Bu Başlık Nasıl Olsa Acaba?

Seni Özledik Efendim ...

ış, güç, yalnızlık,güneşzilik ve günsüzlük...

Yeni yazının başlığı böylemi olsa acaba
.

Yada yazı yazamasam.

Köşe yazarlarının, entelektüellerin, düşünürlerin, gazetecilerin dönüp dolaştıkları yerleri bugün aklımdan geçirmesem diyorum.

Bugün akımların etkisi altında kalmayıp, irademin ve bedenimin secde ettiği Allah’ın Habibi için toplasam kalemlerimi ve birleştirsem.

Bütün akılların birleşip onun kullandığı bir bağların derinliğine erişemeyeceklerini bilerek bütün kalemlerimi toplasam ve çok bilmişliğimi, artristik kelimelerimi, felsefik tartışmaların ateşlediği nefsimi, dağ kılmak yerine dağlasam bugün...

Peygambere bir mektup yazsam...
Ellerim hiç bu kadar titrememişti efendim.
Kütüphanedeki hiçbir kitabı tanımıyorum seni düşününce, kitaplarıma kaldığım yerden devam edemiyorum.
Fikri tartışmalarda savunacağım düşünceleri bile savunamıyorum.
Sonu izmle biten düşüncelerin yozluğunu umursamıyorum.
Kesip biçenlere, atıp tutanlara, entelektüel dergahın içinde, tanrı kabul ettikleri bilimin savrukluğuna aldırmıyorum.

Sen olsaydın diyorum, tartşılmazdı kavramlar, uzlaşırdık her konuda...

Demogoji yaparak kutsanan beyinlerce, iteklenen herşey biterdi.

ılmini alır haddimizi bilirdik.

Azıcık susardık, sen olsaydın burnumuzun dikine gitmezdik.

Aklımıza esen havayla, ağzımıza geleni söylemezdik. Sen olsaydın, kendimizin bir karşılığı olurdu.

Sen olsaydın bildiğimizi bilirdik.

En çok satan kitapları okuyarak, kendimizi bir bilen ilan etmezdik.

Kelimeleri israf etmezdik, matematiği kutsamazdık.

Dar düşünüp çıkar yol bulamamaktan yakınmazdık.

Her el sıkıştığımız düşünce karşısında, benliğimizin sömürülmesine izin vermezdik
.

Dilimizi başkalarının diline çevirmezdik.

Sen olsaydın şiir yazılmazdı ve köşe yazılarının kapanırdı köşeleri.

Fizik yasalarını mutlak aklın yarasaları haline dönüştürenlerin,kesilirdi dönüşümleri.

Sırf konuşmak olsun diye, harf sırasına göre boşluğa düşmezdik.

Sen değdiğinde bize biz sana değen olurduk ve sana erişirdik, sen bizleri ertelemezdin,

sana danışan ümmetini geri çevirmezdin.

Açıklardın, anlatırdın, aklımıza su serper bizleri endişe tuzağına düşüren düşünce sahiplerine kendini siper ederdin.

Sen olsaydın Uhudu, Bediri, Hudeybiyeyi yaşardık.
Ve bütün bunlar karşısında, kimse bize hikaye anlatmazdı
.





Kutlu doğumunun yıldönümünde seni rahmetle , minnetle anıyoruz.
30 Mart 2007 Cuma Mevlid Kandili...
(S.A.V)

2

30.03.2007, 13:50

:cry: :cry: :cry:

sen olsaydin böyle mi olurdu ümmetinin hali..

Yarab ne olur sen annemi, babami, kardeslerimi, beni ve tüm inananlari affeyle Rasule komsu eyle cümlemizi...
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

MıRZASAıD

Orta Düzey

Mesajlar: 319

Meslek: tecavüz değil tedafüdür.Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz

  • Özel mesaj gönder

3

30.03.2007, 17:38

Zübeyir Gündüzalp diyor ki: "Dünyada huzur ve rahat mı arıyorsunuz? Ukbada saadet mi istiyorsunuz? Risale-i Nur okuyunuz.

MıRZASAıD

Orta Düzey

Mesajlar: 319

Meslek: tecavüz değil tedafüdür.Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz

  • Özel mesaj gönder

4

30.03.2007, 17:45

Hazret-i Muhammed (asm) olmasaydı...


“Sen olmasaydın, sen olmasaydın; kâinâtı yaratmazdım”1 hadis-i kudsîsiden anlıyoruz ki, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın insanlığa hediye ettiği nûr, eşsiz ve benzersizdir. Onun nûru ile dünyanın şekli değişmiştir. ınsan ve bütün kâinâtın hakîkî mâhiyetleri o nûr tûfânı ile aydınlanmıştır.

O nûr ile görünmüştür ki; kâinâtta ne varsa Allah’ın isimlerini okutan birer Samedânî mektup, birer vazîfeli memur, bekâya mazhar birer değerli ve mânidâr varlıktırlar. Eğer o nûr olmasa idi, varlıklar tamamen mutlak fenâya mahkûm, kıymetsiz, mânâsız, faydasız, abes, karma karışık ve tesâdüf oyuncağı mâhiyetinde evhâm karanlıkları içinde boğulup kalacaktı. ışte bu sırdandır ki, arştan ferşe, serâdan süreyyâya kadar bütün varlıklar Onun nûruyla iftihâr etmektedirler.2

Eğer Hazret-i Muhammed’in (asm) nuru olmazsa kâinâtın da, insanın da, hattâ her şeyin de hiçe ineceğini beyan eden Saîd Nursî Hazretleri, böyle bedî ve eşsiz bir kâinata, böyle eşsiz bir zâtın (asm) lâzım olduğunu kaydediyor. “Yoksa kâinât da, eflâk da olmamalıdır” diyerek mezkur hadîs-i kudsîyi hatırlatıyor.3

Bedîüzzaman Hazretleri, bu hadîs-i kudsî’yi değişik yönlerden izah ediyor. Bediüzzaman’ın en göze çarpan izahlarından birisi, Resûlullah Efendimiz’in (asm) duâsı ile yaptığı izahtır. şöyle ki, zamanın ve mekânın tek ferdi sıfatıyla Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), öyle yüksek bir namazda, insanı ve bütün mahlûkâtı mutlak fenâya düşmekten, kıymetsizlikten, faydasızlıktan, abesiyetten âlâ-yı illiyyîn olan kıymete, bekâya, Cennete, ulvî vazîfeye ve Allah’ın birer mektubu olma makamına çıkarmak için, öyle umûmî bir duâ etmektedir ki, Hazret-i Âdem’den (as) Kıyâmete kadar gelen bütün kâmil ve nûrânî insanlar kendisine ittibâ ve iktidâ ederek, duâsına “Âmin!” demektedirler. Öyle umûmî bir ihtiyaç için duâ etmektedir ki, değil dünyâ ehli; semâvât ehli ve bütün kâinât dahî niyâzına iştirâk edip hal diliyle, “Evet, Yâ Rabbenâ ver! Duâsını kabul et! Biz de istiyoruz!” diyorlar.4

Diğer yandan, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın beşerî hayatı ile, fazl-ı Rabbânî ile tekâmül eden mânevî şahsiyetini, tavus kuşunun yumurtası ile göklerde uçan tâvus kuşu arasında kurduğu bir nisbet ile açıklayan Bedîüzzaman Hazretleri, tâvus kuşu gibi güzel bir kuşun yumurtadan çıkıp geliştiğini, semâlarda uçmaya başladığını; âlemde şöhret kazandıktan sonra, birisi çıkıp da yerde kalan yumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini, kemâlâtını ve yükselişini ararsa haksızlık yapmış olacağını; binâenaleyh, Peygamber Efendimizin (asm) tarihlerce kaydedilen hayatının da bir çekirdekten ibâret ve beşeriyet şartları içerisinde geçtiğini, onun beşerî hayatına ve zâhirî hallerine ince bir kışır ve nâzik bir kabuk nazarıyla bakıldığı takdirde, o kışır içerisinden iki âlemin güneşinin ve Tûbâ ağacı gibi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın, feyz-i ılâhî ile sulanmış, fazl-ı Rabbânî ile kemâlâtın zirvesine ulaşmış olan hakîkî çehresinin çıktığının görüleceğini kaydediyor.5

Bu durumda böyle bir umûmî mazhar için kâinâtın yaratılmış olması hiç de mübâlağalı görülmemelidir. Çünkü Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olmasa idi, bütün maksatlar beyhûde olacaktı. Dünya boşuna dönecekti. Güneş boşuna ışık verecekti. Nasıl ki, anlaşılmaz ve muallimsiz bir kitap, mânâsız bir kâğıttan farksız oluyor ise; bu kâinât sarayının da, bu dünyâ menzilinin de, bu mevcûdât kitâbının da ya bir tarif edici ve muallim nezâretinde bulunması, ya da hiç var olmaması lâzım geldiği anlaşılmalıdır.6 Doğrudan vahye mazhar olan bu tarif edici ve muallim ise, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dan başkası değildir.

Bu vesileyle Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselâm’a aramıza ve gönlümüze yeniden hoş geldin derken, bütün okuyucularımızın Mevlid kandilini tebrik eder, Peygamber Efendimizin (asm) şefaatine nail olmamızı Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Dipnotlar:

1- Keşfü’l-Hafa,
2: 164; 2- Sözler, s. 71.
3- Sözler, s. 215;
4- Sözler, s. 70, 218;
5- Mesnevî-i Nûriye, s. 74;
6- Sözler, s. 113.

fikihgunlugu@yeniasya.com.tr
Süleyman Kösmene
Zübeyir Gündüzalp diyor ki: "Dünyada huzur ve rahat mı arıyorsunuz? Ukbada saadet mi istiyorsunuz? Risale-i Nur okuyunuz.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir