24. Mektub�un sırları
Bana gönderilen bir mektuptan öğrendiğime göre birkaç ay önce ızmit�te enteresan bir olay yaşanmış...
ızmit�te oturan Mehmet Naci Bey�in dört buçuk yaşındaki Kerem isimli oğlu geçen sene kansere yakalanır. Zaten doğuştan özürlü olan çocuğun durumu gün geçtikçe ağırlaşır.
Ağrıları ile kıvranırken de yavru babasının elinden tutar ve kendisine dua etmesini ister. O yorulunca annesinin devam etmesini, okumasını arzu eder. Annesi de yorulunca üst katlarda oturan komşuyu ister... O da dua eder.
Günler böyle geçerken bir gün bu çocuk �Baba bana 24. Mektub�u oku!� der. Halbuki daha önce aralarında hiç 24. Mektub mevzubahis olmamıştır. Bu özürlü çocuk zaten maksadını bile tam telaffuz edememektedir.
Babası bu isteği üzerine Bediüzzaman Hazretleri�nin Mektubat isimli eserini açar ve 24. Mektub�u okumaya başlar. Tam bir saat okur. Okuma bitince �Baba bana çok iyi geldi. Çok rahatladım. Ağrılarım azaldı.� der.
Derince�de derviş ruhlu âmâ bir zat vardır. Çocukluğunda gözleri görmez olmuş. Bu zât çocuğun durumunu öğrenince ziyaretlerine gelir. Çocuğun vaziyeti de iyice ağırlaşmıştır. Bu zat meseleyi tekrar dinlemek ister. Baba anlattıkça 24. Mektub�un tekrar okunmasını ister. Hareket bile edemeyen çocuğun başında babası 24. Mektub�u okumakta çok zorlanmasına rağmen bu kasvetli ortamda okumaya başlar. Ama içinden de �Biri �Yeter� dese de bir bıraksam� diye geçirir. Ama bakar ki çocuk hareket etmeye başlar.
Bir miktar daha okuduktan sonra misafirler izin isteyip ayrılırlar. O âmâ zat ise merdivenlerden indikten sonra yanındaki arkadaşına �Kitap okunurken Hz. Azrail Aleyhisselam geldi. Risâle okunduğunu görünce geri döndü.� der.
O gece sabah olmadan çocuk vefat eder.
24. Mektub�un başındaki suale bakacak olursak �Nazik, nâzenin ve canlı olan ağaçların, çiçeklerin vücuda lâyık hayata âşık, bekaya iştiyaklı olan hayvan taifelerinin gayet sür�atle göz açtırılmadan öldürülmelerinde ne hikmet var?� mealindeki sözleri buluruz. Cevap ise iki makam ve on bölümle verilmiştir.
Sonsuz sayfalı bir romanın sadece birinci sayfasına bakarak olaylar hakkında hüküm verip değerlendirme yapmak yanlış olur. Ebedi ahiret hayatına göre dünya hayatı işte o romanın birinci sayfası gibidir. Arkada sonsuz saadetler var.
24. Mektub�un son bölümünde deniliyor ki: �Demek ki, her fâni bir vücudu terk eder, binler bâki vücudları kazanır, kazandırır. Mesela, nasıl ki harikulâde bir fabrika makinesine âdi bazı maddeler atılır; içinde yanarlar, zahiren mahvolurlar, fakat o fabrikanın imbiklerinde çok kıymetli kimyevi maddeler ve ilaçlar meydana gelir. Hem onun kuvvetiyle ve buharıyla o fabrikanın çarkları döner; bir taraftan kumaşları dokumasına, bir kısım da şeker gibi başka kıymetli şeyleri imâl etmeye vesile oluyor... Demek, o adi maddelerin yanmasıyla ve zahireten mahvolmasıyla binlerce şey vücut buluyor. Demek, âdi bir vücud gider, âli çok vücudları miras bırakır. ışte şu halde o âdi maddeye �Yazık oldu!..� denilir mi? ��Fabrika sahibi neden ona acımadı, yandırdı; o sevimli maddeleri mahvetti?� diye şikâyet edilir mi? Aynen öyle de �En yüce temsil ve meseleler Allah içindir.� Halık, Hâkim, Rahim ve Vedûd olan Cenab�ı Hak, rahmet, hikmet ve muhabbetinin muktezası olarak kainat fabrikasına hareket veriyor. Her bir fâni vücudu çok baki vücudlara çekirdek yapar, Rabbani maksatlara vesile eder, kader kalemine mürekkep eder, kudretin dokumalarına bir mekik yapar ve daha bilmediğimiz pek çok kıymetli inayetler ve âli maksatlar için kendi kudretinin faaliyeti ile kainatı faaliyete getirir, kâinatı konuşturur, âyetlerini ona sessiz söylettirir ve ona yazdırır.�
Arkadaşımız Abdullah San�ın yazıp verdiği bilgileri yazıyorum. Ciddiyeti ve ıslami ilimlerdeki derinliği itibarıyla arkadaşımızın bizzat Mehmet Naci Bey�den aktardığı bilgileri sizlerle paylaşmak ve 24. Mektub ile ilgili kısa bir bilgi sunmak istedim. O mektubu zeyilleri ile beraber mütalaa ettiğinizde buna layık olduğunu tasdik edeceğiniz kanaatini bekliyorum.
ABDULLAH AYMAZ .
10.08.2003