KURBıYET
Yakınlık. ıman, marifet, muhabbet, takva ve salih amel yoluyla Allah’a manevi yakınlık kazanmak.
Cenab-ı Hak maddeden ve mekandan münezzeh olduğundan Ona yakın olmayı kulun kalp ve ruhundaki manevi inkişaf olarak anlamak gerekir. Nitekim, “Kulum bana en fazla farzlarla, sonra nafilelerle yaklaşır” diye başlayan hadis-i kutsî de bize bu dersi verir. Kurbiyetin zıddı bu’diyettir, uzaklıktır.
Bazı zatlar budiyeti, “insanın mümkin olan mahiyetinin Cenab-ı Hak’ın vacip olan varlığından sonsuz derece uzak olduğu” şeklinde açıklarlar. Bazıları da, “mahluk ve sınırlı olan insan aklının Allah’ın zatını ve sonsuz sıfatlarını anlamaktan çok uzak olduğu” şeklinde yorumlarlar.
Ehl-i velayet, Allah’ın manevi yakınlığını kazanmaya çalışırlar. Bu yolda ilerlemek, çoğu kere kesbidir, çalışmaya göredir. Ehl-i nübüvvet ve onların varisleri ise, böyle bir seyr u sülûka ihtiyaç olmadan doğrudan akrebiyetin (ileri derecede yakınlığın) tecellisine mazhar olurlar. Bu ise, vehbidir, çalışmaya terettüp eden bir netice değildir.
http://www.sorularlarisaleinur.com/s...word=akrebiyet
Keşf ve keramet, Allah’ın veli kullarında meydana gelen harikulade hallerdir. Mesela, gönüllerden geçeni bilmek, su üzerinde yürümek, havada uçmak, tayy-ı mekan gibi... Kerâmet, “hayz-ı rical” olarak değerlendirilmiş, dolayısıyla izharı uygun görülmemiştir.
Velayet için illa keşf ve keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede yer alan Resulullah’ın ashabında fazla görülmemiş olması, bunu isbat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine’de birgün hutbede iken “Ya Sariye! Dağa, dağa!” diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada ıran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Ömer’in sesini duyar. Ordunun sırtını dağa yaslar, galip gelirler.
Kerametten daha mühimmi, istikamettir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud, 112) ayeti, istikameti emreder. Tarîkattan gaye keramet değil, istikamet olmalıdır. Çünkü, “Bu dünya, daru’l- hikmettir, daru’l-hizmettir. Daru’lücret ve mükafat değildir.”
Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. Veli, görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir. Böyle insanlar, “dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler” (Yunus 62) ayetinin mazharıdırlar. ıç alemleri çalkantılardan uzaktır. Huzur ve itminana ermişlerdir. ıç âlemlerindeki nuraniyet, dışlarına da aksetmiştir. Onları görmek, insana huzur verir, mukaddes şeyleri hatırlatır.
Veliler rahmetin celbine, belaların def’ine vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler. Ordudaki subaylardaki rütbeler misali, onların da rütbeleri vardır. ınd-i ılahide makbul insanlar olduklarından, onlara düşmanlık edenler, semâvi afetlere maruz kalırlar.
http://www.sorularlarisaleinur.com/s...w_qna&id=11465