Bu hikmete binâen
cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı (sarayı)yapmaya başladı.
şâhâne bir sûrette dairelere, menzillere taksim ederek, hazînelerinin türlü türlü murassaâtıyla (sanatlarıyla)süslendirip
kendi dest-i san'atının en latîf, en güzel eserleriyle zînetlendirip,
fünûn-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek
ve ulûmunun âsâr-ı mu'cizekârâneleriyle(mücize eserleriyle) donatarak tekmil (tamamladıktan)ettikten sonra,
her bir taam (yemek)ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi' sofralar, o sarayda kurdu.
her bir tâifeye lâyık bir sofra tâyin etti.
Öyle sehâvetkârâne,(cömertcesine) san'atperverâne bir ziyâfet-i âmme(mükemmel ziyafet) ihzâr etti ki,(hazırladı ki) güyâ her bir sofra,
yüz sanâyi-i latîfenin(latif santaının) eserleriyle vücud bulmuş gibi kıymetli hadsiz nimetleri serdi.
Sonra aktâr-ı memleketindeki ahali ve raiyyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyâfete dâvet etti.
Sonra, bir yâver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilâtının(içindekilerin) mânâlarını bildirerek, onu üstad ve tarif edici tâyin etti.
Tâ ki, sarayın sâniini, sarayın müştemilâtıyla(içindekileriyle) ahaliye tarif etsin ve sarayın nakışlarının rumuzlarını(işaretlerini) bildirip, i
çindeki san'atlarının işaretlerini öğretip, derûnundaki manzum murassâlar ve mevzun (ölçü)nukuş nedir ve ne vecihle saray sahibinin kemâlâtına ve hünerlerine delâlet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdâbını ve seyrin merâsimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyâtı dairesinde teşrifât merâsimini tarif etsin. ışte o muarrif üstadın her bir dairede birer avânesi bulunuyor. Kendisi, en büyük dairede şâkirdleri içinde durmuş, bütün seyircilere şöyle bir tebligatta bulunuyor, diyor ki: