Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Hatta zehir insanı öldürürken 21 kez zehirlenen Üstada bir şey yapmamıştır.Çünkü zehirde Allahın emri ile zehirlemektedir.Çünkü zehirde sebeptir zehirleyenler de sebeptir.O zaman sebeplerin tesiri olmadığını artık nefsimize de kabul ettirmemiz gerekmez mi?O zaman Sahibüzzaman'ın eserlerini okuyanlar Bediüzzaman gibi duruşlar yapmak zorundadır çünkü onlara böyle duruşlar yakışır.
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
Alıntı sahibi ""Zehracan""
Abdulbaki abi, derslerinizi özledik
ınşallah katılacağız kardeşim inşallah.Rabbim yar ve yardımcımız olsun cümleden.Bizleri hizmet-i Kur'aniyede istihdam etsin.ıstikametten ayırmasın.Rabbim bu asrın çok kaygan olan zemininden bizleri kaydırmasın.Selame ve dua ile...
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
Yani,herhangi bir varlık veya hadise üzerinde Allah'ın bir isminin tecellisini gördüğümüz zaman,başımızı kaldırıp aynı ismin kainat çapındaki tecellilerine de dikkat etmemiz icab eder.Yoksa,o cüz'i fiil ile kainatı kaplayan o muazzam faaliyet arasındaki ilgiyi ihmal edersek,o fiili maddi sebeplere,kör kuvvete,şuursuz tabiata isnat etmek gibi bir hataya düşme ihtimali vardır.
Alıntı sahibi ""ruhefza""
Alıntı
en civanmert kardeş olmak iktiza eder.
Bu ifadeyi az izah etseniz Aziz Abimiz..
Alıntı
Önce Üstadın bu konudaki şu ifadelerini nazara sunmak isteriz:
“Risale-i Nurun mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkat olduğu cihetle Hazret-i ıbrahim’in (A.S.) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmek sırrıyla…” (şualar,723)
Hz. ıbrahime "halilullah" denir. Bu, "Allah ıbrahimi halil / dost edindi." ayetine dayanır. (Nisa 125)
Hz. ıbrahim, Cenab-ı Hakkın cemalî isimlerine mazhar biri olduğundan yumuşak huylu, son derece merhametli idi. Onun bu durumunu, putlara tapanlara beddua etmeyip Allahın ğafur ve Rahim isimlerine havale etmesinde görebiliriz.
Nur talebeleri "muhabbet fedaileri" olduğundan onların meslek ve meşrebi Hz. ıbrahime daha yakındır. Bundan dolayı mesleğimiz "Haliliye" olmaktadır.
Bedir savaşında esir alınan müşriklere ne muamele edileceği konuşulurken, Hz. Ebu Bekir, fidye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif eder. Hz. Ömer ise, öldürülmelerini söyler. Hz. Peygamber (a.s.m), Hz. Ebu Bekir`i Hz. ıbrahim ve Hz. ısa`ya; Hz. Ömer`i de, Hz. Nuh ve Hz Musa`ya benzetir.
Hz. ıbrahim, Cenab-ı Hakk`a şöyle yalvarmıştır. "Ya Rabbi, kim bana tâbî olursa, bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen Gafur`sun, Rahim`sin" (ıbrahim,36)
Hz. ısa, ümmetinden olup da, zamanla tevhidi bırakıp teslise sapanlar hakkında şöyle der: "Ya Rabbi, onlara azab edersen, şüphesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen Aziz`sin, Hakim`sin" (Maide, 11.
Görüldüğü gibi, cemali tecelliye mazhar bu iki peygamber, ümmetlerinden haddi aşanlar için beddua etmemişlerdir.
Celâlî tecelliye mazhar olan Hz. Nuh ve Hz. Musa`nın duaları ise, farklıdır. Hz. Nuh, hakkı kabulden kaçan kavmi hakkında yaptığı duada şöyle der: "Ya Rabbi, yeryüzünde bir tek kafiri bile sağ bırakma..." (Nuh, 26).
Hz. Musa ise, şöyle yalvarır "Ya Rabbi, onların mallarını mahvet, kalblerini sık. Onlar, can yakıcı azabı görmedikçe iman etmeyecekler" (Yunus, 88 ).
Alıntı sahibi ""ruhefza""
Fesübhanallah..
Ahirzaman,
Hz ısa a.s.
Ve tabi ki..
Nur talebeleri..
Acib tevafuklar..
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
"Biz Kur'ân'dan mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz."( ısrâ Sûresi, 17:82.) şu âyet-i azîme sarîhan Asr-ı Saadette nüzûl-ü Kur'ân'a baktığı gibi sair asırlara dahi mânâ-yı işârîsiyle bakar. Ve Kur'ân'ın semasından ilhâmî bir surette gelen şifadar nurlara işaret eder. ışte, doğrudan doğruya tabib-i kulûb olan Kur'ân-ı Hakîmin feyzinden ve ziyasından iktibas olunan Risaletü'n-Nur, benim çok tecrübelerimle umum mânevî dertlerime şifa olduğu gibi, Resâili'n-Nur şakirtleri dahi tecrübeleriyle beni tasdik ediyorlar. Demek Resâili'n-Nur bu âyetin bir mânâ-yı işârîsinde dahildir. Ve bu duhulüne bir emare olarak, “mü'minler için bir şifâ ve rahmet” nin makam-ı cifrisî 1339 ederek, aynı tarihte Kur'ân'dan ilham olunan Resâili'n-Nur bu asrın mânevî ve müthiş hastalıklarına şifa olmakla meydana çıkmaya başlamasından, bu âyet ona hususî remzettiğine bana kanaat veriyor. Ben kendi kanaatimi yazdım; kanaate itiraz edilmez.( Birinci şua)
Evet muhterem kardeşim,Üstadımız burada ayetten iktibas suretiyle kuvvetli bir işaret ve beşaretle Risale-i Nurlara hususi işareti görüyor ve gösteriyor ve bu işaretin Risale-i Nurlara olduğu kanaatini izhar ediyor ve gizlemiyor.Hiç bir zaman da her asra hususiyeti olan bu ayeti inhisar altına alacak şekilde kayıt da koymuyor ve kendi kesin kanaatini izhar ettiğini ve böylece gelecek itirazları da önlemek istiyor olmalıdır.Çünkü mesele ve zaman da hassas.Böyle bir zamanda özellikle ehl-i iman ve hocalardan gelebilecek itirazları önlemenin en müessir yolunun bu olduğunu düşünüyorum.Alıntı sahibi ""asel""
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
"Biz Kur'ân'dan mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz."( ısrâ Sûresi, 17:82.) şu âyet-i azîme sarîhan Asr-ı Saadette nüzûl-ü Kur'ân'a baktığı gibi sair asırlara dahi mânâ-yı işârîsiyle bakar. Ve Kur'ân'ın semasından ilhâmî bir surette gelen şifadar nurlara işaret eder. ışte, doğrudan doğruya tabib-i kulûb olan Kur'ân-ı Hakîmin feyzinden ve ziyasından iktibas olunan Risaletü'n-Nur, benim çok tecrübelerimle umum mânevî dertlerime şifa olduğu gibi, Resâili'n-Nur şakirtleri dahi tecrübeleriyle beni tasdik ediyorlar. Demek Resâili'n-Nur bu âyetin bir mânâ-yı işârîsinde dahildir. Ve bu duhulüne bir emare olarak, “mü'minler için bir şifâ ve rahmet” nin makam-ı cifrisî 1339 ederek, aynı tarihte Kur'ân'dan ilham olunan Resâili'n-Nur bu asrın mânevî ve müthiş hastalıklarına şifa olmakla meydana çıkmaya başlamasından, bu âyet ona hususî remzettiğine bana kanaat veriyor. Ben kendi kanaatimi yazdım; kanaate itiraz edilmez.( Birinci şua)
acibdir ki burada hususi denmiş yani özellikle risale-i Nur'a ve yine risale-i nur'a has bir remzi var..
bu şekildemi anlamaliyiz burayi ağabey doğrumu anlamışım..
ve üstadımız burada neden kanaate itiraz edilmez demiş neye işaret etmiş olabilir?
Kanaat sözünü nasıl anlamalıyız burada?