Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
Asr-ı saadetten Günümüze Uhud'tan Hayatımıza Düşen ızdüşümler
Asr-ı saadetin karelerinin bütün zamanlara baktığını ve her asır problemlerine saadet asrından dersler almak durumundadır ki isabet edilsin ve sıkıntılar izale edilsin.
50 kişilik gruptan büyük bir kısmı,40 kişiye yakın sahabi müslümanlar galip geldiler,gidelim ganimetlerden bizler de pay alalım aldanmasına kapılarak diğer kardeşlerinin uyarılarına aldırmayarak boğazı terkederler.lehlerine
Müslümanlar ise kazanırken kaybetmişler ve stratejik hatalat yapmışlardır.Hatta Efendimizin o mübarek dişi kırılmış ve yaralanmıştır.
Bu hadiseden alacağımız dersler olmalıdır.Acaba bu zamanımızın boğazlarını tutan ve okçuları olan müslümanlar (veya Nur talebeleri) acaba dünyevi ganimetlere mi koştular ki umumi malubiyetler ve sıkıntılar yaşıyouz.
Bu asırda Kur'anın manevi dersleri ve prensipleri olan Risale-i Nur ölçüleri ile gösterilen boğazlarda sadakatle durulması gerekirken acaba dünyevileşerek bizlerde mi bu asrın ganimetlerine hamlediyoruz.
Rabbim şehit olmak pahasına Uhud boğazını terketmeyen okçuların duruşunu yapan kullardan eylesin bizleri.
Alıntı sahibi ""zehracan""
Allah razi olsun Abdulbaki abi. cok istifade ettim.
selametle kalin, devamini bekleriz...
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
şehri terketerken Yüce Allahın çok hikmetli dört emiri var Hz.Lut'a;
ışte burada çok ince sırlar var diye düşünüyorum.
1.Geceleyin gitmesi.
2.Yola çıkarken kendine tabi olanların arkasında gitmesi.
3.Kimsenin geri dönüp bakmaması.
4.Allah'ın emrettiği cihete gidilmesi.
Yukarıdaki dört maddedeki hikmetleri düşünmek gerekir inşallah tefekkürlerimizi paylaşalım.
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
Allah'ı razı edecek duruşlar yaptıktan sonra esbabın bizlere zarar veremeyeceği ile ilgili Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatından da bazı anekdotlar aktaralım.
Hepimizin bildiği gibi Üstad hazretleri Kosturma'da esarette iken Çarın yiğeni olan Nikola Nikolaviç esir kampını ziyarete gelir.Bütün esirler ayağa kalkar ancak Üstad ayağa kalkmaz.Niçin kalkmadığı sorulduğunda "ben bir müslüman alimiyim.Bir kafire ayağa kalkmam."der.Çünkü ilmin izzeti Üstada böyle bir duruş yaptırır.Üstadın bu duruşu ıbrahimi ve ısmaili bir duruştur ve Allah bu duruştan razıdır.Bunu Üstad bütün imanı ile bilmektedir.Çünkü "iman tevhidi,tevhid teslimi,tesilim tevekkülü ve tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza ederdi."ışte bu duruşla ve rıza makamına ulaşıldıktan sonra sonuç Rus komutanının idam emri verilir.Ancak Rus komutanı bilmezdi ki kendi kalbide Allah'ın elindedir.Yüce Allah razı olduğu bir duruşun neticesinde elbetteki insan olan sebeplerin tesir edemeyeceğini gösterecekti ve gösterdi.O zalim komutanın kalbi yumuşatıldı ve idamdan vazgeçildi hatta Üstad'dan özür dilendi.Demek rıza makamındaki duruşların da bu zamanımızda nümunelerinin var olduğunu görüyoruz.
Hatta zehir insanı öldürürken 21 kez zehirlenen Üstada bir şey yapmamıştır.Çünkü zehirde Allahın emri ile zehirlemektedir.Çünkü zehirde sebeptir zehirleyenler de sebeptir.O zaman sebeplerin tesiri olmadığını artık nefsimize de kabul ettirmemiz gerekmez mi?O zaman Sahibüzzaman'ın eserlerini okuyanlar Bediüzzaman gibi duruşlar yapmaz zorundadır çünkü onlara böyle duruşlar yakışır.