Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.03.2007, 15:43

Lailahe illa ente Sübhaneke inni küntüm minez-zalimin

"La ılahe illa ente" cümlesiyle istikbalimize, "Sübhaneke" kelimesiyle dünyamıza, "inni küntüm minez zalimin" fıkrasıyla nefsimize nazar-ı merhametini celb etmeliyiz. " Birinci Le'ma

Bu nasıl oluyor. Sübhaneke diyerek nazar-ı merhametini dünyamıza nasıl celb ederiz. Oysa bana ahirete celb etme daha yakın geliyor. En azından öyle duruyor.
Muhabbetle

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1212&a=s%FCbhan
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

2

02.03.2007, 20:03

"ışte, Hazret-i Yunus Aleyhisselâmın birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş bir vaziyetteyiz. Gecemiz istikbaldir. ıstikbalimiz, nazar-ı gafletle, onun gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdan küre-i zeminimizdir. Bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor; onun denizinden bin derece daha korkuludur. Bizim hevâ-yı nefsimiz, hûtumuzdur; hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor. Bu hut, onun hûtundan bin derece daha muzırdır. Çünkü onun hûtu yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim hûtumuz ise, yüz milyon seneler hayatın mahvına çalışıyor."
Alıntı yaptığınız paragraftan hemen önce gelen bu paragraftaki eşleştirmelere dikketli bakarsak sanki sorunuza bir cevap olabilecek gibi.Çünkü burada en evvel istikbalden bahsediyor bu sebeple istikbalimize ilk kelime olan Lailahe illa ente düşüyor. ıkinci bahsedilen şey ise dağlarvari dalgalrı olan şu sergerdan dünyamız o sebeple ona sübhaneke düşüyor. En son olarak da bir hut mahiyetindeki nefsimize de inni küntü minezzalimin düşüyor. Ayrıca haddim olmayarak söylemeliyimki yazdığınız ayette inni küntüm minezzalimin yazılmış. Fakat doğrusu inni küntü minezzalimin olacak.
Tuuba lilgureba!

3

02.03.2007, 21:19

:oops:

Sanırım biraz daha uğraşman lazım. Aslında çok güzel yerden yakaldın. Hayalim sanki bir şeyler avladı, ama anlatamayınca anlamış saymıyorum kendimi.

Bu arada ayet senin dediğin gibi. Risaleara. Com sitesine hatayı bildirdim.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

4

02.03.2007, 23:26

Abi ben o Risaleye tekrar baktım devamında da icraat*ı rabbaniye hakkında malumat veriyor Üstad. Zaten biz Cenab-ı allahın bu "dünyadaki" asarını bildiğimiz için şimdilik onu tesbihimiz de O'nun bu dünyadaki kusurlardan münezzehliğini görmemizle sınırlı. O yüzden hele u dağdağa arasında "Bakalım Mevlam neyler neylerse güzel eyler" bakış açısını yakalamak Subhaneke ile onu takdis etmeye muvafık düşüyor bence
Tuuba lilgureba!

5

04.03.2007, 00:49

Ve mütemadiyen mevt ve hayatın değişmesiyle seneler ve karnlar emvâcı üstünde hadsiz cenazeler binip ademe atılan dünyamız ve zeminimizde, Kur'ân-ı Hakîmin tezgâhında yapılan bir sefine-i mâneviye hükmüne geçen hakikat-i ıslâmiyet içine girip, selâmetle o denizin üstünde gezip, tâ sahil-i selâmete çıkarak hayatımızın vazifesi bitsin. O denizin fırtınaları ve zelzeleleri, sinema perdeleri gibi tenezzühün manzaralarını tazelendirmekle, vahşet ve dehşet yerine, nazar-ı ibret ve tefekkürü keyiflendirerek okşayıp ışıklandırsın.

Malûm ki, dünya yüzünde bulunan "dağvari dalgalar" hükmündeki hadiseler, cenazeler; çalkalanıp durmaları ve ademe atılmaları hengâmında bizlerin dehşete düşmemiz veya ibret alıp tefekkür etmemiz bu hadiselere nasıl baktığımıza bağlıdır. Yani biz dünyadaki hadiselere hangi gözlükle bakıyoruz? Eğer gaflet nazarıyla, felsefe gözlüğüyle bakıyorsak her şeyi başıboş ve serseri görmemiz, olayları tesadüfe vermemiz, bütün bu hadiselerden dehşet almamız kaçınılmaz olacaktır.
Ancak eğer Kur'anî bir gözlükle bakıyorsak, iman şuuru ile değerlendiriyorsak, o zaman bu dünyadaki hiçbir hadisenin, hiç bir şeyin başıboş olmadığını, her şeyin bir hikmeti olduğunu, her hadisenin birisinin kontrolünde bulunduğunu idrak ederiz. Gelişen her olayın, elde edilen her neticenin bir sebebi, bir hikmeti bulunduğunu görür aslında bunların "O denizin fırtınaları ve zelzeleleri, sinema perdeleri gibi tenezzühün manzaralarını tazelendirmekle, vahşet ve dehşet yerine, nazar-ı ibret ve tefekkürü keyiflendirerek okşayıp ışıklandıran" hadiseler olduğunu, dolayısıyla "sübhaneke" hitabına lâyık O Zat'ı tazim ve takdis etmemiz gerektiğini ifade ediyor diye anladım; desem ne dersiniz Ceka kardeşim?

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

6

04.03.2007, 01:33

ben de bu paragrafı kastetmiştim abi Allah razı olsun
Tuuba lilgureba!

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir