Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

20.01.2007, 15:48

andelibden kişnemeyi taleb etmek ne demek?

geçen mesneviyi okurken bu bölümde acaba ne kastediliyor diye düşündüm ama bi türlü bir mana çıkartamadım sizce bu temsille anlatılmak istenen nedir?

ı'lem eyyühe'l-aziz! Misafir olan bir kimse, seferinde çok yerlere, menzillere uğrar. Uğradığı her yerin âdetleri ve şartları ayrı ayrı olur.

Kezalik, Allah'ın yolunda sülûk eden zat çok makamlara, mertebelere, hallere, perdelere rastgelir ki, bunların da herbirisi için kendine mahsus şartlar ve vaziyetler vardır. Bu şartları ve perdeleri birbirine halt edip karıştıran, galat ve yanlış hareket eder. Meselâ bir ahırda atın kişnemesini işiten bir adam, yüksek bir sarayda andelibin terennümünü, güzel sadâsını işitir. Eğer o terennümle atın kişnemesini fark etmeyip andelibden kişnemeyi talep ederse, kendi nefsiyle mugalâta etmiş olur
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

20.01.2007, 15:56

Allah razı olsun kardeşim.

Nefsim çok güzel dersini aldı.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

20.01.2007, 15:57

Amin cümlemizden abi peki son bölümden ne anlıyorsunuz?
muhabbetle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

20.01.2007, 16:12

son bölümü anlamadim dogrusu. aciklarsaniz faydalanmis olurum.

5

20.01.2007, 18:09

Benim anladığım;

Hani tarikatlarda bir mertebe vardı.Sorarlar nefsinin kaçıncı mertebesindesin..ınsan durmuyor her an değişim içerisinde.Descartesin dediği gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.(sosyoloji okuduğum belli olsun :) )

ışte insan sürekli bir değişimde,inanan ve imanını sürekli tazeleyen insanda Allahın izniyle yükselişte..Manen,takvaca yükselen insanda her aşamada değişik haller yaşar..

Üstad şunu demek istiyor olabilir herkes bulunduğu makamın hakkını vermeli.Hem maddi hem manevi.

Selametle
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

6

20.01.2007, 23:49

Allah razı olsun bir_damla_nur güzel açıklama... sen bahtiyarlardansın üstadın dediği gibi okulda öğretilen dersleri birer maarif-i ilahiyeye çevirenlerdensin :)

ama son kısım hala benim kafama takılıyor neyse biraz kafa yorayım...

muhabbetle...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

7

21.01.2007, 12:37

atın kişmemeiyle bülbülün ötmesi bir olur mu? atın ötmesini beklemek ne kadar mantıklıysa bülbülün kişnemesini beklemek te okadar mantıklıdır. bu su demek siz hastalığa baktığınızda safii ismini görürsünüz ama diğerleri eksik kalır. yani kaderi anlatırken aynı sekilde tevhidi anlatamazsın. zaten devamını okuduğunuzda bir damla nurun anlatmak istediği şey acıklanıyor.

Evet, Sünnet-i Seniyeyle muvazene yapılmazdan evvel, hemen meşhudatına itimad eden ışrâkiyunla mutasavvifenin eserlerini teemmül eden zatlar, şu söylediğime hak verir, bilâ-tereddüt kabul ederler.

risale-i nur 2un metodu da bu yüzden farklı. biz farklı bir metot secmişiz bundan dolayıdır ki mesrepler uymuyor.

8

22.01.2007, 09:26

Ben ilk okuduğumda "sinek bir tas suya düşse kendini okyanusta sanır" nüktesi aklıma geldi.
Bir de herkezin haddini bilmesini anladım.
Bazı makamlar vardır bazı hallere giriftar olunur. Akletme ,ilham, sünuhat gibi haller ziyadeleşir. Ben oldum der. Kendini yüce bir makamda tahayyül eder. Belki öyle görür. Karıştırır. Hasarete düşer.
ışte bu nefsin bir oyunudur. Demek acz ve fakr tarikinin neden eslem olduğu burda dahi anlaşılıyor. Nefsi o süluka dahil etmiyor. Her yeni mertebede aczini ve bilmediğini ona gösteriyor. ıster istemez sukut ettiriyor. ıstidraça dahil olmuyor. Büyüdükçe kendini küçük görüyor. Hakkım daha yükseklerde demiyor.
Marifetullah ile muhabbetullaha ulaşmak ne derece isabetli olduğu dahi aklıma geldi.
Meseleğimizin kısa bir tarifa var gibi geldi.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

9

22.01.2007, 10:31

Allkan kardeş risalei nurun hocası risalei NURDUR.bak cevabını RıSALE VERıYOR.BUYRUN VE dua edin.

Meselâ, nasıl ki bir mülâzım, kendinde bulunan kumandanlık zevkiyle ve neşesiyle gururlansa, kendini bir müşir zanneder. Küçücük dairesini o küllî daire ile iltibas eder. Ve bir küçük aynada görünen bir güneşi, denizin yüzünde haşmetiyle cilvesi görünen güneşle bir cihet-i müşabehetle iltibasa sebep olur. Öyle de, çok ehl-i velâyet var ki, bir sineğin bir tavus kuşuna nispeti gibi, kendinden o derece büyük olanlardan kendini büyük görür ve öyle de müşahede ediyor, kendini haklı buluyor. Hattâ ben gördüm ki, yalnız kalbi intibaha gelmiş, uzaktan uzağa velâyetin sırrını kendinde hissetmiş, kendini Kutb-u Âzam telâkki edip o tavrı takınıyordu. Ben dedim:

"Kardeşim, nasıl ki kanun-u saltanatın, sadrazam dairesinden tâ nahiye müdürü dairesine kadar bir tarzda cüz'î, küllî cilveleri var. Öyle de, velâyetin ve kutbiyetin dahi öyle muhtelif daire ve cilveleri var. Herbir makamın çok zılleri ve gölgeleri var. Sen, sadrazam-misal kutbiyetin âzam cilvesini, bir müdür dairesi hükmünde olan kendi dairende o cilveyi görmüşsün, aldanmışsın. Gördüğün doğrudur, fakat hükmün yanlıştır. Bir sineğe bir kap su bir küçük denizdir."

O zat şu cevabımdan inşaallah ayıldı ve o vartadan kurtuldu.

Hem ben müteaddit insanları gördüm ki, bir nevi mehdî kendilerini biliyorlardı ve "Mehdî olacağım" diyorlardı. Bu zatlar yalancı ve aldatıcı değiller; belki aldanıyorlar. Gördüklerini hakikat zannediyorlar. Esmâ-i ılâhînin nasıl ki tecelliyâtı, Arş-ı Âzam dairesinden tâ bir zerreye kadar cilveleri var; ve o esmâya mazhariyet de, o nispette tefavüt eder. Öyle de, mazhariyet-i esmâdan ibaret olan merâtib-i velâyet dahi öyle mütefavittir. şu iltibasın en mühim sebebi şudur:
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1135&a=mehdi%20olacağım


Makamât-ı evliyadan bazı makamlarda Mehdî vazifesinin hususiyeti bulunduğu ve Kutb-u Âzama has bir nispeti göründüğü ve Hazret-i Hızır'ın bir münasebet-i hassası olduğu gibi, bazı meşâhirle münasebettar bazı makamat var. Hattâ o makamlara Makam-ı Hızır, Makam-ı Üveys, Makam-ı Mehdiyet tabir edilir.

ışte bu sırra binaen, o makama ve o makamın cüz'î bir numunesine veya bir gölgesine girenler, kendilerini o makamla has münasebettar meşhur zatlar zannediyorlar. Kendini Hızır telâkki eder veya Mehdî itikad eder veya Kutb-u Âzam tahayyül eder. Eğer hubb-u caha talip enâniyeti yoksa, o hâlde mahkûm olmaz. Onun haddinden fazla dâvÂları şatahat sayılır; onunla belki mesul olmaz. Eğer enâniyeti perde ardında hubb-u caha müteveccih ise, o zat enâniyete mağlûp olup, şükrü bırakıp fahre girse, fahirden git gide gurura sukut eder. Ya divanelik derecesine sukut eder veyahut tarik-i haktan sapar. Çünkü, büyük evliyayı kendi gibi telâkki eder, haklarındaki hüsn-ü zannı kırılır. Zira, nefis ne kadar mağrur da olsa, kendisi, kendi kusurunu derk eder. O büyükleri de kendine kıyas edip kusurlu tevehhüm eder. Hattâ, enbiyalar hakkında da hürmeti noksanlaşır.

ışte bu hâle giriftar olanlar, mizan-ı şeriatı elde tutmak ve usulü'd-din ulemasının düsturlarını kendine ölçü ittihaz etmek ve ımam-ı Gazâlî ve ımam-ı Rabbânî gibi muhakkıkîn-i evliyanın talimatlarını rehber etmek gerektir. Ve daima nefsini itham etmektir. Ve kusurdan, acz ve fakrdan başka nefsin eline vermemektir.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1136&l=&p=56

ta sonuna kadar oku....ve dua...
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

10

22.01.2007, 17:12

Allah razı olsun mesele halloldu elhamdulillah... risale-i nurun hocası risale-i nur gerçekten başka yerde mutlaka cevabı çıkıyor...
muhabbet ve dua ile...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

11

26.01.2007, 09:11

atın kişnemesinden maksad nedir acaba:
andelipbin güzel terennümünden maksad nedir:

bence tayeran ve seyerana geçecek ruh ve kalbin harekat öncesi ahvalle esma-i ılahiyi dinlemekteki farklı şartları anlatıyor.

sulükta hem göz hem kulak vardır. bknz 31. söz

Burada iki ses var fakat şartları hususiyetleri farklı onu ders veriyor. Yoksa Velayet Risalesindeki tekeffüli bir ders değil. Ayrıca Mesnevinin başında Üstadımızın dediği gibi Mesnevi Üstadımızın hakikat dersindeki şifrelerdir.

Farklı bir konu gibi geliyor.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

12

30.01.2007, 20:39

Alıntı sahibi ""Ceka""

Ben ilk okuduğumda "sinek bir tas suya düşse kendini okyanusta sanır" nüktesi aklıma geldi.
Bir de herkezin haddini bilmesini anladım.
Bazı makamlar vardır bazı hallere giriftar olunur. Akletme ,ilham, sünuhat gibi haller ziyadeleşir. Ben oldum der. Kendini yüce bir makamda tahayyül eder. Belki öyle görür. Karıştırır. Hasarete düşer.
ışte bu nefsin bir oyunudur. Demek acz ve fakr tarikinin neden eslem olduğu burda dahi anlaşılıyor. Nefsi o süluka dahil etmiyor. Her yeni mertebede aczini ve bilmediğini ona gösteriyor. ıster istemez sukut ettiriyor. ıstidraça dahil olmuyor. Büyüdükçe kendini küçük görüyor. Hakkım daha yükseklerde demiyor.
Marifetullah ile muhabbetullaha ulaşmak ne derece isabetli olduğu dahi aklıma geldi.
Meseleğimizin kısa bir tarifa var gibi geldi.
Muhabbetle


cok isabetli olmus maşallah

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

13

01.03.2007, 16:04

Evet amenna ve saddakna Risale-i Nuru en iyi Risale-i Nur açıklar. Bu konu hakkında 18. Mektubun Birinci Mesele-yi Mühimmesine bakılabilir. Orada bazı ehl-i keşf ve kerametin keşf ve kerametlerinin bazen nasıl hakikate muvafık düşmediği güzel bir misalle anlatılıyor ve buradaki misale de biraz benziyor oradaki misal...Zaten Mesnevi Risale-i Nurun bir fidanlığı olduğundan orada mücmel geçilen hakikatlerin tafsilatları sair risalelerde var...Yeterki biz arayalım ve bulma gayretinde olalım...Selamlar
Tuuba lilgureba!

14

18.03.2007, 15:19

bismillah

üstadimiz hazretlerinin 12 tarikatin Risale-i Nur dairesini kendi dairesi bilip girmeleri bu zamanda elzemdir,ifadesi malumdur yani 12 hak tarik ve tüm müslümanalar kendi mesrep ve meslek ve yollarina ait bütün meseleleri yollarinin usullerini manevi gidalarini tedarik edebileceklerini zikirleri fikirleri ilimleri Risale-i Nurun icerisinde bulurlar,elbetteki terakki eden insanlarin bir kismi kendi fitri mesrebi imam-i gazali hazretleri r.a gibi ilmi ve amel agirlikli marifetullah arif diye ifade edilen makam ve merhalelerde ise makaminda merhalelerinde kendisine has bir usulu bir ifade tarzi vardir ,lakin meslek farkli mesrep farkli yolun usulleri ve esaslari farkli olan bir caddede yürüyen bir sarayda konaklayan bir asigi muhabbet ehlini cezbe halinde terennümde bulunan bir hazretei gördügünde bu ne diyor niye benim dediklerimi demiyor niye bizim konustugumuz usul ile konusmuyor diyemezsin ustadimiz hazretlerini muhyiddini arabi r.a hz.leri icin zikrettikleri malum telviati tissada gecen mertebeler yollar ve usullerde malum,ve yine malumdurki asri saadete nazarimizi diktigimizde aleyhiselativessalamin etrafindaki ashabi r.a ecmain ayni kaynaktan beslendikleri halde kendilerinde tecelli eden esmai ilahiyeye göre bir seirleri vardir herbirinde galib olan esmai ilahiye onu bir yönü ile nazarlarimiza arz etmektedir,hazreti ebu bekir r.a siddikiyet makaminda ,hazreti ömer r.a farukiye makaminda ,hazreti osman r.a zinnureyin edeb makaminda hazreti ali r.a zulcenaheyn maddi ve manevi ilimlerin kapisi makaminda halid bin velid r.a seyfullah makaminda makamlar mertabeler gecilen merhaleler birbirinden farkli,simdi üstadimiz
diyorki sen o yolda kati meratib ederken ilerlerken önüne bircok menzil yer makam gelcektir her yerin makami ilmi ayridir,muamele sekli ayridir gecis usulu farklidir ,elbetteki sen bir ahira girsen orda görecegin at nefsi emmaren olur,veya nefsin olur ondanda ona uygun bir terennüm bir konusma ifade sekli duyarsin elbette sen ilerleyip gidersen sana ait olmasa dahi bir sarayin kapisindan iceri girsen icerde bir bülbülü terennümde görsen bu neden at gibi kisnemyior diyemezsin,zira orasi bir saraydir orasi bir kalptir icerisinde ona uygun bir dizayn ve trennüm edecek bir bülbül vardir,simdi yunus emrenin muhabbet ile terennümü bulunmus oldugu meratiblere göre degisiyor.

Elimize aldigimiz bir eser o eseri yazan hazretin tekellümüdür ,bulunmus oldugu mehalelerdeki terennümleridir ,elimize aldigimiz her bir eserde o terennümü farkli bir sekilde görebiliriz,biz dahi bunlari Risale-i Nurlarda üstadimiz hazretlerinin ve talebelerinin seyrleri halinde kendi nefislerine kedni kalblerinin hallerini kendi ruh hallerini ve akillerini ulsatigi makamlari görürürz bir kac misal üstadimiz hazretleri derki o makam ve merhalelerde ileledikce sünnet-i seniyyeye ittiba kücük meselelere dahi ittiba ehemmiyet kazanir,bakiyoruz üstadimiza sünnet-i seniyyenin bir misalesi olan sarik rüknünü muhafaza icin hayatini defaten ortaya koymus ,bütün hayatini sünnet-i seniyeyenin muhafazasina ifa etmistir,yine bakiyoruz Risale-i Nurlara bir kalp muhabbette ileri gitse gitse cikabilecegi en yüksek makam sefkat makamidir,aleyhisallativessalem dogdugu anda ummet-u ummet-i ummet-i demis sefkat makamindaki zirve üstadimiz dahi islam aleminin bu vatan genclerinin imanlarinin muhafazasi icin kendisinde vucud bulan sefkatin mertabelerini kendisine yapilan onca iskencelere ragmen cok net bir sekilde bizlere göstermistir ve yine bakiyoruzki üstadimizin haleti ruhiyeti bütün müslümanalri müminleri kapladigi gibi hayvanatin en kücük fertleri ile dahi irtibati cok güclü bir seviyededir,bizim idrakimiz ve ifade seklimiz bunu ve bundan önceki mevzularin anlatmaya anlamaya yeterli degildir,biz sadece bize görünen bizim seviyemizde idrak edebildiklerimizden yaziyoruz,simdi yine bakiyoruzki akildaki merhaleye Risale-i Nurlar seriatin hakikati hakikatin ilmi ilmin marifetullah makamindaki ifadesi oldugu gibi icerisinde misal gibi verilen ama herbiri bir ilmin unvani olan herbirisi maddi ve manevi meslek ve mesreplere yol esas kural o meslegin tümünü ihtiva edecek mevzulardir,lakin bunlari nazarimizin biraz farkli bakisi ile cok degisik istifadelere gidilir.

Su kure-i arz bahcesine bir elektrik muhendisi gelse size elektrikle ilgili olan meselelri zikreder,bir eczaci gelse küre-i arzin nasil bir eczane oldugunu ifade eder yani üstadimiz hazretlerine altinci meselede zikrettigi abdullah yegin agbilerin lise talebesi iken gidip sorduklari bize Allahimizi anlat muallimlerimiz ondan bahs etmiyor ,üstadimizin cevabi ile verdigi derslerden herbir ders Allahi anlatir,sizler dersleri dinleyiniz ve ordaki misaller verilir aynen öylede

Risale-i Nur bahcesine bir eczaci girse size cok degisik seyler anlatir,bir doktor girse baska anlatir,bir asker girse baska anlatir,ehli tarikten birisi girse kendi Tarikatinin yani terbiye gördügü yolun esaslarini oradan size anlatir ,Risale-i Nurlarin miri mali olusu ve bütün insanlarin istifadesine sunulusu asrimizin dehseti elimizde bulunan eserlerin mahiyetlerini idrak etmemiz noktasinda bizi biraz daha dikkatli düsünmeye sevk etse gerektir,elinde klirilmaz barikayi elmas kilinc tutan dikkat etmelidir,zira o kilinc kirilmaz üstadimiz zikrediyorki ya ben bütün ilimleri biliyorum veya ben birsey bilmiyorum cünkü bunlari birbirinden ayird edemiyorum yani bana hepsi ayni geliyor ,ayni menfezden cikiyor simdi risale-i nurlarin etrafina her bir maddi ve manevi mesleklerden olusan ve mesleklerinin ehilleri olan sahislari getirseler tetkiklerine sunsalar kendi meslek ve mesreplerinin bütün düsturlarinin ve esaslarinin bizim normal kelimeler diye gectigimiz kelimelrden bize bulup göstereceklerine simdiye kadar görüp gösterenler sahit olmsutur,yani sunu dmeek istyioruz ne mümkündür kisa nazarimiz kisitli ilmimiz egitimsiz halimiz ile Risale-i Nurun tümünü anlayabilmek amma herkes kendisinin bulundugu merhale ne olursa olsun en yüksek seviyede istifade edebilecegi gerekli ilmi kivaminda oralarda bulacaktir bulur,zira bu eserlerden bir sarhosa zikretseniz onu ilgilendiren bölümü o dahi istifadesinin en üst seviyesinde faydalandigini ifade eder,bizler dahi bu eserleri ellerimize aldigimiz zaman her bir istifade ederken idrakimiz zirve noktasina vurmasiyla bir yere geldigimizde ben burayi anlayamadim bura beni asiyor deriz,bir müddet sonra orayi anlariz istifade ederiz bir baska noktayi gösteririz basamaklari ciktikca bu tekrar eder durur,ilim tahsil etmek marifetullahtan nasiblenmek muhabbetullahtan hissesi olanlardan olmak güzel nimetlerdendir,Allah c.c hepimizin istifadesini daha ziyede eylesin...amin.
Ümitvar olunuz..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir