Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

61

22.09.2006, 22:11

Bunu yazarken sınıfın en tembel öğrencisi gibi hissettim kendimi. Cevap vermeye çalışır, ağzında bişeler geveler ama tam anlamıyla cevap veremez :( :cry:
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

62

22.09.2006, 22:43

hayırr çok güzeldii Kardeşim..rabbim daim etsin,muvaffak etsin inşallah..

Sınıfının en çalışkanı eylesin inşallah :)

dua ile..

63

23.09.2006, 00:40

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Devam edelim inşa'Allah...
----

Mağrib (akşam namazı) vaktinde - ki, o zaman - hem kışın başlamasından, yaz ve güz âleminin nâzenin ve güzel mahlûkatının vedâ-i hazinânesi içinde gurûb etmesinin zamanını andırır. Hem, insanın, vefâtıyla bütün sevdiklerinden bir firâk-ı elîmâne içinde ayrılıp kabre girmek zamanını hatırlatır. Hem, dünyanın, zelzele-i sekerât içinde vefâtıyla, bütün sekenesi, başka âlemlere göçmesi ve bu dâr-ı imtihan lâmbasının söndürülmesi zamanını andırır, hatırlatır. Ve zevâlde gurûb eden mahbublara perestiş edenleri şiddetle ikaz eder bir zamandır.

ışte, akşam namazı için böyle bir vakitte, fıtraten bir cemâl-i bâkîye âyine-i müştak olan ruh-u beşer, şu azîm işleri yapan ve bu cesîm âlemleri çeviren, tebdil eden Kadîm-i Lemyezel ve Bâkî-i Lâyezâlin Arş-ı Azametine yüzünü çevirip, bu fânîlerin üstünde Allahu Ekber -1- deyip, onlardan ellerini çekip, hizmet-i Mevlâ için el bağlayıp, Dâim-i Bâkînin huzurunda kıyam edip; Elhamdulillah -2- demekle kusursuz kemâline, misilsiz cemâline, nihayetsiz rahmetine karşı hamd ü senâ edip;

-3- اِيّاكَ نَعْبُدُ وَاِيّاكَ نَسْتَعِين&#161 5; demekle muînsiz Rubûbiyetine, şeriksiz Ulûhiyetine, vezirsiz saltanatına karşı arz-ı ubûdiyet ve istiâne etmek;

hem nihayetsiz kibriyâsına, hadsiz kudretine ve âcizsiz izzetine karşı rükûa gidip, bütün kâinatla beraber zaaf ve aczini, fakr ve zilletini izhâr etmekle -4- سُبْحَانَ رَبّىَ الْعَظِيمِ deyip, Rabb-i Azîmini tesbih edip; hem zevâlsiz cemâl-i Zâtına, tegayyürsüz sıfât-ı kudsiyesine, tebeddülsüz kemâl-i sermediyetine karşı secde edip, hayret ve mahviyet içinde terk-i mâsivâ ile muhabbet ve ubûdiyetini ilân edip, hem bütün fânîlere bedel bir Cemîl-i Bâkî, bir Rahîm-i Sermedî bulup, -5- سُبْحَانَ رَبِّىَ اْلاَعْلَى demekle zevâlden münezzeh, kusurdan müberrâ Rabb-i Âlâsını takdîs etmek; sonra teşehhüd edip, oturup bütün mahlûkatın tahiyyât-ı mübârekelerini ve salâvât-ı tayyibelerini kendi hesâbına o Cemîl-i Lemyezel ve Celîl-i Lâyezâle hediye edip ve Resûl-i Ekremine selâm etmekle bîatını tecdid ve evâmirine itaatini izhâr edip ve imânını tecdid ile tenvir etmek için şu kasr-ı kâinatın intizam-ı hakîmânesini müşâhede edip Sâni-i Zülcelâlin vahdâniyetine şehâdet etmek;

Hem, saltanat-ı Rubûbiyetin dellâlı ve mübelliğ-i marziyâtı ve kitâb-ı kâinatın tercüman-ı âyâtı olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın risâletine şehâdet etmek demek olan mağrib namazını kılmak ne kadar latîf, nazîf bir vazife, ne kadar azîz, leziz bir hizmet, ne kadar hoş ve güzel bir ubûdiyet, ne kadar ciddî bir hakikat ve bu fânî misafirhânede bâkiyâne bir sohbet ve dâimâne bir saadet olduğunu anlamayan adam, nasıl adam olabilir?



Not: ışte bu vaziyette bir ruh diyor, orada fecir zamanının başına sabah namazı vakti yazmam gerekiyordu, ihmal etmişim.

şimdi size bir soru, özet olarak, bir veya birkaç cümle içinde anlatın, sabah, öğlen, ikindi, akşam namazları neyi hatırlatıyor.

Meselâ sabah namazında, insan beşinci nüktedeki zayıflıklarını bilerek ve eksikliğini hissederek, dergah-ı ılahiye el açıyor ve o günkü işlerinde hayır ve bereket ve hidayet ve nusret için medet istiyor.

Ya şu ana kadar işlediğimiz diğer 3 vakit, özet olarak ne anlıyorsunuz?
Said kardeşim,iznin olursa burada benim bir sorum olacak...Üstad,çok güzel açıklamış vakitler ve insan ömrü arasındaki benzetmesi gerçekten çok güzel.Gün içinde,koşturup duruyoruz,iş ortamında özellikle bin türlü oyun dönüyor.ınsanlar rekabet adı altında gıybet ve türlü fuhşiyatla uğraşıyorlar.Allah'ın her an herşeyi gördüğünden habersiz (ya da unutarak) günahlara dalıyorlar.Ve bu bin türlü sıkıntının içinde Allah'a koşmak,huzur-u ilahide olmak,gaflete düştüğün bir anda onun gizliyi de açığı da bildiğini hatırlamak ve gün içinde "en az" 5 defa üstadın yazdığı gibi doğdum,dünyanın fani güzelliklerine meyledersem deccalin cennetine girerim bu da beni ebedi ateşlerde bırakır,işte ikindi vakti girdi bir gün ben de yaşlanacağım ve birçok şeye gücüm yetmeyecek o halde gücüm yeterken ebedi hayatı kazanmalıyım,Rabbime yaklaşmalıyım...akşam ezanı okunuyor güneş batıyor...Allah'ın Hayy tecellisi olan,bütün dünyanın yaşam kaynağı olan güneş bile battı...Baki kalan Allah'ın vechi ilahisi...Ben de bir gün ait olduğum yere döneceğim "inna lillahi ve inna ileyhi raciun"....diyebilmek ve yatsının ardından o günün şükrünü eda edebilmek....(Bu senin sorunun cevabıydı. :) Yani ben üstadın yazdıklarından,sizin açıklamalarınız doğrultusunda bunu anladım)
Soruma gelince,"veyl olsun o namaz kılanlara ki,kıldıkları namazdan gafildirler"(aklımda kalanı yazıyorum tam doğru çevirisi bu olmayabilir ama ne denek istediğimi anlamışsınızdır inşallah) ayeti var ya,üstad bundan bahsetmiş mi hiç?Yani namazın miraç olabilmesi mi gerekiyor mutlaka kabul edilmesi için?Namazlarında miracı yaşayabilenler mukarrebler ve ben kendi adıma söyleyim;"taklitten tahkike"geçemedim.Geçmem de zor gibi görünüyor :( Bu durumda üstad ne diyor?
" cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onu
bana seni gerek seni..."

64

23.09.2006, 08:40

Alıntı sahibi ""nuraşığı""

hayırr çok güzeldii Kardeşim..rabbim daim etsin,muvaffak etsin inşallah..

Sınıfının en çalışkanı eylesin inşallah :)

dua ile..



Saol nuraşığım benim, Allah razı olsun.....Aminnnnnnnnn
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

65

23.09.2006, 16:10

özge kardeşim, o ayet Allahu â'lem münafıklardan ve namazında Allah rızasını ve korkusunu gözetmeyenlerden bahsediyor.

Maun suresinin meâli
1. Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!

2, 3. ışte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.

4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,

5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar.

6. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.

7. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

Sen bir çölde yalnız başına da olsan, namazı kılmayınca eksiklik hissediyor, rahatsız oluyorsan, sen namazlarını o kadar düzgün kılamasan da, inşa'Allah bu taifeden değilsin.

Hz.Peygamber a.s.m. zamanında imanın en büyük alameti, namazdı. Medîne'deki kimi münafıklar da, gösteriş için kılardı. Yoksa sahabiler niye böyle yapsın. Namazda gösterişten geri durmayan bu münafıklar, başka işlerde müslümanlara köstek olmaya himmet etmeyi kendine görev bilirdi.

searcher kardeşim:
Zuhr zamanı ise yaz mevsiminin ortasına, hem gençlik kemâline, hem ömr-ü dünyadaki hilkat-i insan devrine benzer ve işaret eder. Ve onlardaki tecelliyât-ı rahmeti ve füyüzât-ı nimeti hatırlatır.

mezkur kısmı sormuşsun, dünyanın ömrünün ilk başında insan yoktu, dünya bir müddet insansızdı, sonradan insan üzerine yerleştirildi. ışte öğlen vakti, dünyanın, bu üzerine insan yerleştirilmesi vaktine işaret ediyor.

Ne zaman insan yerleştirildi, herşey insanın hizmetine verildi, Güneş, Ay, deniz, kara, rüzgar, hayvanlar, herşey bize hizmete verilmiş, dünya rahmet-i ilahinin bir kapısı olmuş.

Diğer kardeş, abi, ablalardan yorum yok mu?

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

67

23.09.2006, 21:48

Essalatu imadud'din....
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

68

26.09.2006, 23:22

Eee?namaz konusu bu kadar mı?Neden devam etmiyorus? :(
" cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onu
bana seni gerek seni..."

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

69

27.09.2006, 16:36

özge kardeş buyrun siz devam edin inşaallah...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

70

28.09.2006, 05:35

Ah ah...Alkan kardeş sen şimdi öyle bir yaraya parmak bastın ki....Nasıl anlatsam bilemiyorum...Ben normalde okuduğum hiçbir kitabı anlamakta bu kadar zorlanmadım...şükründen acizim,rabbim bana zeka ve idrak kabiliyeti vermiş.Ama,gel gör ki,söz konusu üstadın eserleri olunca ben çoook zor anlıyorum.Üstadın üslubu diğerlerinden çok farklı...Çok garip ve farklı...Ve seni temin ederim bunun kullandığı eski dille alakası yok.Nasıl anlatacağımı da bilmiyorum, zaten anlatmaya gerek var mı onu da bilmiyorum ama özetle şöyle söyleyim;"ben üstadı okurken bazen bloke oluyorum"...Zaten bu nedenle Abdülkadir Said kardeşim bizleri kırmadı ve risalelerden kolaydan zora doğru bir program yaptı.Ben,haddimi bilmek adına,bu bölümde daha çok soru soran ve okuyanlar kısmında yer almayı tercih ediyorum :)
" cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onu
bana seni gerek seni..."

71

28.09.2006, 09:30

ışa vaktinde kalındı oradan aktarmaya devam edelim inşallah..abdülkadir said abi gibi bir bölümü aktarayım yine anlaşılan noktalar yazılsın anlaşılmayan noktalar sorulsun istifade etmeye çalışalım inş..

ışâ vaktinde ki, o vakit gündüzün ufukta kalan bakıye-i âsârı dahi kaybolup, gece âlemi kâinatı kaplar. مُقَلِّبُ الَّيْلِ وَ النَّهَارِ (Gece ve gündüzü çeviren) olan Kadîr-i Zülcelâlin, o beyaz sayfayı bu siyah sayfaya çevirmesindeki tasarrufât-ı Rabbâniyesiyle, yazın müzeyyen yeşil sayfasını kışın bârid beyaz sayfasına çevirmesindeki مُسَخِّرُ الشَّمْسِ وَ الْقَمَرِ (Güneşe ve aya boyun eğdiren) olan Hakîm-i Zülkemâlin icraat-ı ılâhiyesini hatırlatır.

Hem, mürûr-u zamanla ehl-i kuburun bakıye-i âsârı dahi şu dünyadan kesilmesiyle bütün bütün başka âleme geçmesindeki Hâlık-ı Mevt ve Hayatın şuûnât-ı ılâhiyesini andırır. Hem, dar ve fânî ve hakîr dünyanın tamamen harab olup, azîm sekerâtıyla vefât edip, geniş ve bâkî ve azametli âlem-i âhiretin inkişafında, Hâlık-ı Arz ve Semâvâtın tasarrufât-ı Celâliyesini ve tecelliyât-ı Cemâliyesini andırır, hatırlattırır bir zamandır.

Hem, şu kâinatın Mâlik ve Mutasarrıf-ı Hakikisi, Ma'bud ve Mahbub-u Hakikisi o zât olabilir ki; gece gündüzü, kış ve yazı, dünya ve âhireti bir kitâbın sayfaları gibi sühûletle çevirir, yazar, bozar, değiştirir; bütün bunlara hükmeder bir Kadîr-i Mutlak olduğunu ispat eden bir vaziyettir.

ışte, nihayetsiz âciz, zayıf, hem nihayetsiz fakir, muhtaç, hem nihayetsiz bir istikbâl zulümâtına dalmakta, hem nihayetsiz hâdisât içinde çalkanmakta olan ruh-u beşer, yatsı namazını kılmak için şu mânâdaki işâda, ıbrâhimvârî لآَ اُحِبُّ اْلاَفِلِين (Ben batıp gidenleri sevmem. (En'âm Sûresi: 76.) )deyip, Ma'bud-u Lemyezel, Mahbub-u Lâyezâlin dergâhına namaz ile ilticâ edip ve şu fânî âlemde ve fânî ömürde ve karanlık dünyada ve karanlık istikbâlde, bir Bâkî-i Sermedî ile münâcât edip, bir parçacık bir sohbet-i bâkîye, birkaç dakikacık bir ömr-ü bâkî içinde dünyasına nur serpecek, istikbâlini ışıklandıracak, mevcudâtın ve ahbabının firâk ve zevâlinden neş'et eden yaralarına merhem sürecek olan Rahmân-ı Rahîmin iltifat-ı rahmetini ve nur-u hidâyetini görüp istemek;

Hem, muvakkaten onu unutan ve gizlenen dünyayı o dahi unutup, dertlerini kalbin ağlamasıyla dergâh-ı rahmette döküp;

Hem ne olur ne olmaz ölüme benzeyen uykuya girmeden evvel son vazife-i ubûdiyetini yapıp, yevmiye defter-i amelini hüsn-ü hâtime ile bağlamak için salâta kıyam etmek, yani bütün fânî sevdiklerine bedel, bir Ma'bud ve Mahbub-u Bâkînin ve bütün dilencilik ettiği âcizlere bedel, bir Kadîr-i Kerîmin ve bütün titrediği muzırların şerrinden kurtulmak için bir Hafîz-i Rahîmin huzuruna çıkmak;
..............

bende okuyucuyum buraya kadar bir inceleyelim hep birlikte haydi bismillah başlayalım :)

72

28.09.2006, 09:57

Alıntı sahibi ""nuraşığı""

ışâ vaktinde ki, o vakit gündüzün ufukta kalan bakıye-i âsârı dahi kaybolup, gece âlemi kâinatı kaplar. مُقَلِّبُ الَّيْلِ وَ النَّهَارِ (Gece ve gündüzü çeviren) olan Kadîr-i Zülcelâlin, o beyaz sayfayı bu siyah sayfaya çevirmesindeki tasarrufât-ı Rabbâniyesiyle, yazın müzeyyen yeşil sayfasını kışın bârid beyaz sayfasına çevirmesindeki مُسَخِّرُ الشَّمْسِ وَ الْقَمَرِ (Güneşe ve aya boyun eğdiren) olan Hakîm-i Zülkemâlin icraat-ı ılâhiyesini hatırlatır.


Gündüzün ufukta kalan kalıcı olan eserler dahi işa vaktinde kayboluyor.ve gece ailemi kainatı kaplıyor.

Gündüzün ufukta kalıcı olan eserleri derken nelerden bahsedilmiş olabilir?

Benim aklıma ilk gelen güneş oldu..gündüzün gördüğümüz güneş akşam Herşeyi özelliği ve kabiliyetine uygun tarzda terbiye eden Allah`ın tasarrufu ile kayboluyor ve diğer sabah tekrar ortaya çıkıyor.Güneşe ve aya boyun eğdiren Rabbimin icraatlarını faaliyetlerinide bu şekilde hatırlıyoruz..

Sizin aklınıza gelen başka örnekler varmı?

73

28.09.2006, 11:58

bakıye-i asar, kalıcı izler değil, izlerin kalanları demektir,
yani akşam vaktinde azbuçuk da olsa güneş ışığı vardır, güneşin gurub ettiğini görürsün, gündüze ait çok az da olsa izler barındırır hava aydınlığı vs, ama yatsı vaktinin girişi, onları da alıp götürüyor,

74

28.09.2006, 12:00

hmmm anladımm..Allah razı olsun..

devam inş..

75

28.09.2006, 12:17

Hz.ıbrahim, güneşi, ayı görüyor, Rabbim diyor, sonra bakıyor, onlar kayboldu gitti,
derinden bir "Lâ uhîbbu'l-âfilîn" "Ben batıp gidenleri sevmem" diyor, bu tablo gözümün önüne geliyor da, hep tüylerimi diken diken ediyor.

Belki yatsı da, herşeyin elbet birgün son bulacağını, (küllü şeyin helikun illa vecheh, O'nun vechinden başka herşey helâk olucudur) , kendi kendine kaim olamadığını görüyoruz, ömrümüzün ahirini hatırlıyoruz.

Ben şimdi gencim, çevremde, üniversitede türlü türlü gayr-i meşru' şeylerle zevklenenlere bakıyorum, nefsim de rahatsız ediyor. Sonra aklıma geliyor, yaşlanacağız, o zaman ne olacak. Dünyadan kovulacağız, elimizde ahiret de kalmazsa, ya kapılar yüzümüze kapatılırsa, o zaman diz üstü kalıp ne yapacağız. Bir gün gelecek, yemekler artık tat vermeyecez, dilin, genzin, burnun, lezzeti algılayamayacak, kemiklerin ağrıyacak, hertürlü zevkten kesileceksin, o zayıf ve aciz halinde, bir melce ve mence ve bir tesellici yoksa, nasıl bu ızdıraba dayanacaksın. Kabri ebedî aleme geçiş kapısı değil de, cehennem çukuru veya idam sehpası olarak görmeye ne kadar tahammül edebileceksin. Hem sadece kendin için değil, sevdiklerin için de müteessir olacaksın.

Evet, nasıl farkında olmadan, eğlenceyle bu gündüz geçip gidiyor, gece geliyor, öyle de bu ömür sayfaları tükeniyor. Çocukluğumu dün gibi hatırlarım, geçen seneyi de, sanki hiç yaşamamış gibi. Nasıl gece, yatsı vakti yatarsınız, sabah hiç uyumamış gibi kalkarsınız. ışte öyle de, vefattan sonra, haşir sabahına aniden kalkacaksınız. Ondan sonrası mı?

Medet Ya erhamerrahimin.

76

28.09.2006, 14:13

şefaat ya Rasulallah...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

77

28.09.2006, 21:08

Alıntı sahibi ""nuraşığı""



Hem, mürûr-u zamanla ehl-i kuburun bakıye-i âsârı dahi şu dünyadan kesilmesiyle bütün bütün başka âleme geçmesindeki Hâlık-ı Mevt ve Hayatın şuûnât-ı ılâhiyesini andırır.




devam edelim inşa'Allah... dünyanın başlagıcından bu yana ölen kişilerin dünyada bıraktıkları izleri dahi bu dünyadan silinmesiyle,Allah'ın bu ölüm ve diritmelerdeki şuunatı görünüyor...

Alıntı

Hem, dar ve fânî ve hakîr dünyanın tamamen harab olup, azîm sekerâtıyla vefât edip, geniş ve bâkî ve azametli âlem-i âhiretin inkişafında, Hâlık-ı Arz ve Semâvâtın tasarrufât-ı Celâliyesini ve tecelliyât-ı Cemâliyesini andırır, hatırlattırır bir zamandır.


Hem Akşamda kalan güneşin az olan asarının gitmesiyle, ve dünyadan göçen insanların izlerinin silinmesiyle dünyanın tamamen harap olacağını ihtar etmesi ,ahiret aleminin geleceğini göstermesi Allah'ın esmasının tecalliyatını gösteriyor...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

78

28.09.2006, 21:48

Alıntı

Vakit yatsı!
Gün çoktan öldü,
Güneş ışıklarını topladı,
Gece hükmediyor aleme.
Hatırla ki, sen de unutuşun kara gecesinde yuvarlanacaksın.
Bir adın kalacak geriye bir mezar taşın hatırlayacak belki seni,
belki o da unutacak.
Kimsenin özlediği bile değilsin artık.
Söyle kendine ki çoklarının seni unuttuğu bu gece herkesi unutup sen de O'nu hatırla.
Çoklarının ışıklara kanığ sahte renklerin kuyularına daldığı bu gece Rabbini an ve uyan, Vakit Yatsı..


dini içerikli yazılar bölümünde garip bir genç nikli kardeşin aktardığı yazıyı buraya da aktarmayı uygun gördüm konuya uyuyor...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

79

28.09.2006, 21:50

Allah razı olsun uygun olmuş :)

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

80

12.02.2007, 09:59

namaz nedir?

namaz gayb olmaktır..

gayba açılan kapıdır.(mümin in miracıdır.)

gayba yaptığı yalculuktur.

dünyadaki fişini çekip ahiret prizine takmaktır..

egzersiz değil Allah için gündelik hayatından sıyrılıp ,gündelik hayatta yapmadığı fiillerdir..
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

Bu konuyu değerlendir