Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyuruyor bir hadisi şeriflerinde mealen: Allah güzel yüzlü olmayan ve güzel sesli olmayan bir peygamber göndermemiştir. Ama sizin Peygamberinizin yüzü de sesi de diğer peygamberlerin yüzünden ve sesinden daha güzeldir. ımam Tirmizi. Biliyorsun ki Peygamberler tiksindirici hastalıklara düşmezler. Yani Peygamberlerin vücudundan tiksindirici bir hal olmaz. Peki sana soruyorum. Sana kurtlu bir elma verseler yer misin ? Allah'ın bütün alemlerden üstün kıldığı peygamber de böyle bir durum olması mümkün mü? Tabi ki değil. Daha ayrıntılı deliller var. Ama aklı başında olan için bu hadis yeterli. şimdilik bu kadarını yeterli görüyorum.
Hz.Eyyub a.s. aleyhisselâm diğer Peygamberlerden farklı imtihana tutulmuştur. Yara bereler, hastalıklar kendisinde oluşmuş, hatta halkı da, şeytana uyarak, bu hastalığı bize de bulaştıracak diyerek onu şehir dışına sürmüştür, bu bir,
Peygamberler tiksindirici hastalıklara düşmezler diyerek kendisine göre kaide uyduramaz, kuralları Allah koyar, hikmet sahibi O'dur, imtihan sırrı olarak istediğini yapabilir, bu da iki
Hz.Musa a.s. da da bazı rivayetlere göre bir miktar kekemelik vardı, hatta Kur'an'da Musa aleyhisselâmın "dilimi çöz, sözümü anlaşılır kıl, işimi kolaylaştır" şeklinde bir duası vardır, bu ayetleri görmezden gelemez,
Peygamberler aleyhimüsselâm da beşerdir, onların peygamber olması, beşeriyetten,yani insanlıktan çıktıkları anlamına gelmez, onlar da hasta olur, onlar da yer, içer, evlenir, insan gibi yaşar, yoksa insanlara resul olmazlardı, Allah , "niye melek peygamber göndermiyor" diyenlere, Kur'an'da, "yeryüzünde melekler olsa, resulleri de melek olurdu" diyerek cevap vermiştir, bu da üç,
Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyurdu mealen: Herkesten alınır reddedilir ama Rasulullah'tan alınır reddedilmez. O bakan insanlar sonuçta insandırlar ve müctehid değillerdir. Yani onların doğru demesiyle o doğru olmaz. Bir kişi bir şey söylüyosa onu delillerle desteklemesi gerekir. Ki o meselede hiçbir delil yazılmamış.
Amenna fesaddakna, Rasulullah'a itaatsizlik büyük günahtır,
ama bizim itaatımız, bizatihi Rasulullah a.s.m.'ye mi, yoksa hadise mi?
Zira hadis incelenirken bir çok kriter vardır,
Senedi nasıldır?
Yani bu hadis, hangi kanalla geldi, Hz.Peygamberden a.s.m. ilk kim duydu, ondan sonra kime aktardı, ondan sonra kime aktardı, ondan sonra kime, en sonunda kim yazdı?
Buna, hadisin an'anesi denir.
Bu rivayet zincirinde olup, hadisi bugüne kadar taşımaya kanal olmuş zatlar arasında, yalancılık, hadis uydurma, nadanlık, hafıza zayıflığından yanlış aktarmışık gibi vukuat var mı?
Kaldı ki, hadis aktarılırken, hece hece aktarmaya herkes güç yetiremez, o yüzden manayı yitirmeden hadisi aktarmak caiz görülmüş, buna hadis-i bilmana denir, hatta adaptandır ki, ben Resulullah'ın a.s.m. demek istediği gibi demek istiyorum "ev kemá kál"
او كما قال diyerek hadis aktarılır. Bu sebeple, hadislere kendi ictihadını karıştıranlar olmuştur, bkz. ahir zaman hadisleri, 24. söz deki meyve dallarında anlatılıyor,
örn: Deccal'in hilafet merkezinde çıkacağı vs. rivayet edilmiş mesela, o zaman hilafet şam'da olduğu için, onu yazan, o bölgeyi hilafet merkezi değil de şam olarak geçiriyor, sonra çık işin içinden çıkabilirsen. Sonra anlaşılıyorki, son hilafet merkezi ıstanbulmuş.... Mehdi-Süfyan-Deccal ayrı mesele burada girmiyorum, nurtopu gibi 30+ sayfalık bir başlığımız var zaten.
Hadis mütevatir mi, yani tek kanalla mı gelmiş. Bazı şeyleri haram kılan hadislerde, dikkate alınanlardan birisi budur. Mütevatir nedir? O hadisi, iki farklı sahabe rivayet etmiş, ikisi de farklı kanallarla gelmiş, ikisi de aynı şeyi anlatıyor, demek ki o hadis yanlış olamaz.
Hadisteki söz, kime, ne zaman, hangi olaydan sonra, ne sebeple, ne amaçla, ne için, hangi makamda söylenmiş?
Yoksa öyle eline hadis kitabı alan allame olmuyor, ben onu tekfir edecek olsam, belki 100 tane hadis bulurum, ama tekfir öyle ucuz şey değil, isabet ettiremezsen, döner senin başına kalır!