Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""yunusum""
ıçeriden nefis, dışarıdan şeytan... Bu iki düşmanına rağmen istikamet yolunda giden insan, manen çok terakki eder. Onun ruh ikliminde nice çiçekler açar, nice meyveler yetişir.
Demek oluyor ki, nefsin de şeytanın da yaratılmaları güzeldir; güzel olmayan, nefse uymak ve şeytana kanmaktır.
Alıntı
Alıntı
“şeytanların icadı, terakkiyat-ı insaniye gibi çok hikmetli neticeleri olmakla beraber, sû-i ihtiyarıyla ve yanlış kesbiyle şeytanlara mağlûb olmakla, ‘şeytanın hilkati şerdir’ diyemez.” (Lem’alar)
Niye şeytanı yarattı diyerek, Allah'ı kötüleyenlerin ağzına bir tokattır bu. şeytanın vesvesesi ve insanın direnmesi, insanın manevî terakkiyatı ve kemalatına vesîle oluyor. Günah işlese bile, tevbe ederek, o günahı silmek istemenin hırsıyla, belki yerinden bir roket gibi fırlayabilir amel-i salih ve o günahın hicabından ve ıztırabından kurtulmanın gayretinden gelen hakikî ihlas ile. Hem Allah, dilerse o kötülükleri de, iyiliklere, hasenata tebdil ediyor sevab yazıyor. Hem Kur'an'da Vallahu yuhıbbu't-tevvabîn diyor. Hem bir hadis-i şerifte Hz.Peygamber a.s.m., -ev kemâ kál- hiç günah işlemeseniz Allah sizi helak eder, yerinize günah işleyip, sonra tevbe edecekleri getirirdi diyor.
Sonra bunları tefekkür ederken, tevbe, dua ve ibadetin özü olması, ihlas, Allah'a yöneliş, yaratılış gayemiz, enfüsî sırlarımız, iç alemimiz, ene'nin mahiyeti, hepsi aklımıza geliyor. Nurcu olmayanın belki gelmez, ama bunları bilen, bu risaleleri okuyan, Nurları tanıyan zatların gözünün önünden adeta film şeridi gibi geçiyor bütün konular. Anlatılamaz, tarif edilemez, mana ve manevî alemlerde, süren bir seyahat, bir yolculuk gibi. Yaşamayan, nasıl bilsin.
Konuların hepsi birbiriyle bağlı, aralarında güçlü, hem ruha, hem kalbe, hem akla hitab eden bağlar var, insan tefekkürünü bitirmeye takat yetiremiyor, belki bu yüzden Nurcuyuz ve Nurları seviyoruz ve bağlıyız.
Neyse, konuya dönersek, Üstad yine diyor: "Eğer şeytan olmasaydı, manevî terakkiyat ve kemalat olmazdı, insanın makamı da melekler gibi sabit olurdu. Halbuki şeytan imtihanı ile, esfel-i safilinden, kömürlükten, ala-yı ılliyyine, elmaslığa, ferşten arşa sonsuz bir tedennî (alçalma) ve terakkî (yükselme) imkânı var. "