Anlatamadığım, daha doğrusu anlatmadığım nokta şu, ben hizmeti yapacaksam, dinim için yaparım, dünyalık ecir veya ücret beklemeden. Onun dışında amme hizmeti, insanlık ve medeniyet yararı olarak geçecek şeyler zaten maaşımın karşılığı, o maaşı hakketmem lazım. Zaten hakkettiniz mi, yükselirsiniz, daha iyisini yaparsınız, daha iyi, daha sağlam iş yaparsınız.
ıkincisi, tabiplik asla kitaptan öğrenilemez, çok hassas bir meslektir biliyorum ve ayrıca kurumsaldır, kişisel kalamaz. Bir tabip, klinik, laboratuar ve birçok diğer teknik imkana ve diğer sağlık personelinin desteğine ihtiyaç duyar.
Benim kendime bilimadamlığı vs. gibi bir hedef koyduğum yok, işimi yaparım, maaşımı alırım, sağlam yaparım, daha iyisini öğrenirim, mesleğimde ilerlemeye çalışırım, sonunda hem maaşımın karşılığını emek olarak vermiş olurum, hem ortaya güzel birşeyler çıkmış olur. Ama hizmet diyince benim anladığım bu değil, bu zaten senin aldığın o parayı hakketmek için sarfetmen gereken bir gayret, efor. Benim için hizmet, dîn-i ıslam-ı mübîn ve ila-yı kelimetullah için bizatihi yapılan şeydir. Mesela, benim telekomünikasyonda maaşımın karşılığ olarak yaptığım şey teknik bakım, iletişim ağı kurmak vesaire olabilir... Hizmet noktasında bakarsam, yine aynı şeyleri yaparım, ama bu sefer amaç farklı olur, mesela bir Bediüzzaman konferansında veya diğer dîn hizmeti meselelerinde uplink-downlink bağlantı kurarım veya başka bir şekilde teknik destek veririm. Benim yapacağım iş yine aynı olur, ama birini maişet için, birini lillah için yaparım, birinde parasını alırım, diğerinde ecrini Allah'tan umarım, bunun adına hizmet derim.
Jinekolog konusuna gelirsek, erkeklerin cinsel hastalıklarıyla kim ilgileniyor, mesela birisine varikosel teşhisini hangi branşın uzmanı koyar, o muayeneyi kim yapar? Ya kadınsa? Jinekolog belki de sadece kadın cinselliği ile uzman doktorlara verdiğiniz isimdir bilemeyeceğim, ben jinekolog tabirini, sadece kadının değil, insanın cinsel hastalıklarının mütehassısı biliyordum.
Size bir de şöyle bir sorum var, çok güzel bir bayan hastayı muayene eden genç bir erkek, kendine ne kadar hakim olabilir? Onun niyetinden ne kadar emin olabilirsiniz? Varikosel muayenesi için hastaneye gidip, muayene eden doktor kadın olduğu için, -afedersiniz- ejakülasyon denen durumu yaşayan birisini biliyorum. Ben bunları bu yüzden normal bulmuyorum. Erkek ve kadın arasındaki cinsel bağları yok sayamazsınız. Zaruret olmadıkça da, kimseyi bu fitneye sokamazsınız, bir durum olur, ondan da sadece karşı cinsten biri anlar, başkası yoktur mütehassıs, zaruret dersin, ama durum böyle değil iken, bu fitneye karşıyım. ısterseniz bana mutaassıp diyin ve anlayamaz diye bakın, ama meseledeki nokta-yı münteha zarurettir. Zaten zaruret dışında hiçbir alim fetva verip de vebal altına girmez. Sizin demek istediğinizi, doktorlar aseksüeldir tezini gayet iyi biliyorum, ama bu sadece bir varsayım, Hipokrat yemini gibi. Hipokrat yemini, artık
hypocrite yemini oldu. Olan bu değil, yani hipokrata kim ne kadar uyuyor, temenni edilen bu, ama böylesine kuvvetli bir fitne varken, kaçakları engelleyemezsiniz. Türkiye'deki doktorların da ne kadar doktor, ne kadar tüccar olduğu ve ahlaksızlıkları zaten ortada. Yapmayanlarını tenzih ederim, ama aralarında çok şerefsiz var. Ben de zaruret derecesinde gerekmedikçe, nasılsa birşey hissetmez canım diyerek gözü kapalı bir şekilde, kadın akaribimi ve evlenirsem hanımımı doktora ellemek zorunda değilim. ısteyen istediğini desin, ben doktorlar iş yaparken aseksüeldir tezinin yalan olduğu gerçeğine göz yumamam. Onlar da insan, onlar da cinsel olarak uyarı alabilir, her hastada olmayabilir, ama illa ki olur, hiç olmayan birisi var ise, o da müstesnadır. Hele aralarındaki böylesine şerefsizler için, farkettirmeden cinsel taciz dahi etmek bile işten değildir. Zaten öyle bir şeye bizatihi şahit olursam o doktor için iyi olmaz. Doktorlar ne aseksüel, ne altın kalpli insanlar. Onlar arasında da çürük elma çok, zaten bu fitne kapısı tamamen kapalı kalsın diye zaruret haricinde fetva verilmiyor. Çünkü kapı bir kere açıldı mı, ardı arkası kesilmez. Hem insanlar kardeşlerine ve birinci derece akrabalarına karşı da aseksüel olmalıdır, değil mi? Madem durum öyle, ne diye dünyada bu kadar çok ensest vaka var? Tacizler, tecavüzler, kızıyla evlenenler, kardeşiyle evlenenler (Rum kesimi, Yunanistan, bazı ıskandinav ülkelerinde böyle şeyler oldu, haberlere de çıktı) , evet, insanların ancak simaları birbirine şefkati hatırlatır. ışin içine beden girdi mi, insanlık işin içinden çıkabiliyor. Bu başlıkta, bu risalede daha önce bu geçti zaten, tekrar alıntısını yapmak gerekirse:
ınsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer'an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!
Evet, bu ensest vakaların aktörleri de, birbirlerine karşı hiç his taşımaması gereken bireyler. Doktorların böyle bir bağı bile yok hastalarla.
Diyeceğim son söz şu, şöyle düşünün, öyle karar verin, meydan-ı haşirde, "Kulum neden böyle yaptın?" diye size nida edildiğinde, cevap verebileceğiniz bir karar alın. şeytanın nefislere mazeret olarak gösterdiği çoğu şey orada geçmez. Bunu sadece tıp alanı için demiyorum. Okuyacaksanız kendinize şu soruları sorun:
1- Neden okuyorum?
2- Okuduktan sonra ne yapacağım?
3- Çalışacaksam hangi şartlarda ve ne kadar süre bu işi sürdüreceğim?
ve bütün bunlar değecek mi...
Haassaten, benim de evlenmeyi düşündüğüm kız yurtdışında gitti hemşireliği yazdı o kadar yazma dedim, şimdi öfleyip püflüyor, ne kadar zormuş diye. Hastanede tesettüre de izin yok. Niye diyorum, birşeyler söylüyor saçlar konusunda yok şöyle, yok böyle. Adamlar ıslam düşmanı olduktan sonra, tesettüre tabi izin vermez. Başı kapatmak enfeksiyonlara ve diğer risklere sebep oluyorsa, cerrahlar da başlarına naylon geçirmesin bari operasyon sırasında, hastanın içine kaçmayan saçteli kalmasın! Benim fikrime hiç değer vermiyor, inadına gidiyor, dikbaşlı. Daha mezun olmadan stajlarda pilini bitirdiler, çocuk olduktan sonra hali ne olurdu acaba?
Halbuki o da diyordu, ben insanlara yardımcı olmak isterim, hastalara bakmak isterim vesaire. Benim umudum, iyi bir iş sahibi olabilmek ve onun çalışmamasını sağlamak veya benimle birlikte ticaret gibi bir iş yapmasını sağlamak. Daha öğrenciyken öğleden sonra nöbetleri vermeye başlamışlar, eve akşam 9 da geliyor, durumdan çok da rahatsız ve zorlandığını söylüyor. Evet, anlatmayacaktım ama madem bahis geldi anlattım. Bu tıp alanı bazen başağrısı, bu hastane prosedürleri de, bize kendi zaruretleri olarak dayatılan kaç şey acaba bizatihi zaruret? Hastanede başını kapatmanın ne gibi tıbbi bir zararı var? Acaba olaya ne şekilde bakıyorlar, bizler hekimiz, sağlık personeliyiz, dediğimiz dediktir, burada bizim borumuz öter, asla esneklik göstermeyiz!
Ayrıca şunu gördüm ki, bir bayan, inat ettiği zaman inadından kolay kolay dönmüyor, ben masaya kartları açtım, açık oynasın herkes. Ben ona uzun uzun anlattım, tartışma ve cedel meselesi ve küslük sebebi dahi oldu. Bazen dedim kendi kendime, keşke birbirimizi hiç tanımasaydık da, bunları düşünmek zorunda olmasaydık. O da, bu işe helaldir yap kızım, mübahtır, nasılsa tıp değil mi, bak çok önemli, girdiğin günahlar yaptığın hizmetlerin yanında önemsiz kalır diyenlerin fetvalarına güvenerek girdi, fıkhen böyle fetva verilemeyeceğini çok anlattım, ama sonra ben mutaassıp oldum, ben kötü oldum. Yavuz hırsız evsahibini basarmış hesabı oldu. şimdi ne olacak ben de bilmiyorum. Belki de bu iş başlamadan biter başka sebeplerden ve imkansızlıklardan, belki Allah başka bir yol gösterir. Bazen çok kararsız kalıyorum, dua edesim geliyor, Allah'ım canımı al da, bunları düşünmek zorunda, karar vermek zorunda, zor kararı alırsam acı çekmek zorunda, kolayı alırsam dîn vechinden yaralanmayayım, sonra yine acı çekmeyeyim diye. Ama Allah Rasûlü ölümü istemeyi yasak eylemiş, -ev kemâ kál- hayırlısı ise yaşat, hayırlısı ise öldür diyerek değiştirmiş, edecekseniz böyle edin buyurmuş.
21 yaşında bir insanı, yaşama isteğinden bezdirecek kadar zor karar bunlar. Bir dağı yerinden diğer bir yere taşı deseler koymaz da, çok kolay görünen, ya o, ya bu şeklindeki bu kararlar ve zor sonuçları bana çok koyuyor. şimdi ben ne yapayım, işyerine gittiğinde mütesettir olmayacağını bile bile evleneyim mi, sonradan benimle birlikte çalışma umudu veya derece yaparsa üniversitede öğretim görevlisi olarak tesettürlü çalışma imkanı var, yoksa bu iş bize yaş diyerek bırakıp, birsürü duygusal zorluğa mı gireyim, unutmak kolay değil, yıprandıktan sonra geriye dönmek. En kolayı var, o da ebedî yolculuğa çıkarak, bir daha böyle kararlar almak zorunda kalmamak. Sadece cenazemle meşgul olsalar, öyle kalsa, bir ay sonra unutulsam, başka kimseye yük olmasam artık bari...