YıRMı DÖRDÜNCÜ LEM’A
Tesettür hakkındadır
On Beşinci Notanın ıkinci ve Üçüncü Meseleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmi Dördüncü Lem’a olmuştur.
("Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." Ahzâb Sûresi: 33:59. ) (ilâ âhir) âyeti, tesettürü emrediyor.
Medeniyet-i sefihe (sefahat, gayr-i meşru zevkler düşkünü medeniyet) ,ise, Kur’ân’ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî (insan yaratılışına, tabiatına uygun) görmüyor, bir esarettir diyor.
-------------------------
Üstad, hâlâ günümüzde medar-ı tenkid olan kısmına burada dikkat çekiyor. O mimsiz medenîler, kadınlar adına karar vererek, tesettürün onlar için esaret olduğuna hükmediyor. Medyada boy boy haberler, televizyonlarda iftiralı sözde tartışma programları ve elleri kırılasıca bazı şerefsizlerin çizdiği karikatürler. Hele bir tanesi hala aklımdadır, tesettürün yüz kısmını boş bırakmış, oraya parmaklık çizmiş, demek istiyorki, mütesettir olanlar adeta hapse girmiş birer mahpus hükmündedir.
Sürekli böyle yaparak, zaten mütesettir olanların nefislerine dokunuyorlar, isyana teşvik ediyorlar, onları tesettürden çıkarmak için üzerlerinde toplumsal baskı oluşturmaya çalışıyorlar, tesettüre girme meylinde ve ihtmalinde olanları ise uzak tutmaya çalışıyorlar.
Üstad Bediüzzaman ise, bunlara cevabı, tesettürün hikmetlerini (niye emredildiğinin ilk bakışta görünmeyebilen ama mühim ve göz ardı edilmemesi gereken sebeplerini) anlatarak veriyor.
-----------------------------
Mühim hatırlatma: Bilmeme ihtmaliniz olan kelimelerin manalarını yazmıyorum. O kelimenin üzerine çift tıkladığınız zaman manasını verecek yeni bir pencere açılacak. Aynı fonksiyon risaleara.com'da da var. Eğer pencere açılmıyorsa, pencere açılmasını engelleyici programlar var ise onları kaldırın, bu konuda problemi olan benimle temasa geçebilir.
Her iki sitede de bu şekilde bir lügat hizmetine vesile olan abilerime hayır dualarımı, burada tekrarlıyorum.
BıRıNCı HıKMET
Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var.
Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın.
Malûmdur ki, insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve serîü’t-teessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. Hattâ işitiyoruz, açık saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekvâ ediyorlar. Demek, medeniyetin ref-i tesettürü hilâf-ı fıtrattır. Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymettar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve mânevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor.
Hem kadınlarda ecnebî erkeklere karşı, fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten, tesettürü iktiza ediyor. Çünkü, sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmisiz bir veledin terbiyesiyle, sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belâsını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vâki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettürle, nâmahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor.
Mesmûâtıma göre, merkez ve payitaht-ı hükümette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!
------------
Devamı gelecek inşa'Allah, burada dikkatini çeken veya anlamadığı noktaları beyan etmek isteyen olursa, dinlemek isteriz. Gönül isterdiki bu sohbeti, canlı, konuşarak yapalım, ta ki daha çok müzakere olsun ve anlaşılsın.