Arkadaşlar Risale-i Nurda ısa(as) nüzulu konusuna, zamanında Yeni Asya Gazetesi "ölçü" köşesinde yayınlanan üç yazımız ile son veriyoruz. şayet sual gelir ise yine cevaplandırmak kaydı ve şartı ile tabi ki...
"........
ıSA (AS) NÜZULU
ısa Aleyhisselamın nüzul edeceği, yani Cenab-ı Hak tarafından semaya çekilmesinin ardından tekrar bu dünyaya gönderileceği hususu Kur’an ve sünnet ve icma-i ümmetçe mühim bir hakikat-i sabitedir.
Nisa Suresi 156-159. Ayetleri ısa Aleyhisselamın nüzul edeceği konusunda kesin bir vaad-i ilahiyi ifham etmekle birlikte; Muslim-i şerif ve Sahih-i Buhari gibi hadis kitaplarındaki münteşir hadislere göre, Resul-u Ekrem Aleyhisselatü Vesselam, vaad-i ılahiye istinat ederek ısa aleyhisselamın tekrar yeryüzüne ineceğini ve ahirzamanda Müslümanlar içerisinde mühim bir hizmet ifa edeceğini bu ümmete müjdelemiştir.
Aynı hakikat ümmet tarafından da tasdik edilmiş ve alimler, bu hususta çok çeşitli izahlar, yorumlar ve tefsirler yapmışlar; ümmeti aydınlatmışlar.
ışte bu alimlerden birisi de Bediüzzaman Said Nursi Hazretleridir. Hazret-i Üstad, çileli ve sıkıntılı ve mücadele dolu bir hayatın mahsulü olan Risale-i Nur Külliyatında diğer ahirzaman hadiselerini olduğu gibi, ısa Aleyhissselamın nüzulü konusunu da yoruma tabi tutmuş, çok kıymetli, aklı doyurucu, zamanın anlayışına uygun izahlar yapmış ve ısa Aleyhisselamın nüzulünün nasıl, ne şekilde ve ne zaman vuku bulacağını çok nefis bir şekilde beyan etmiştir. Mektubat’tan, 15. Mektup, 29. Mektup adlı bölümlerde izah edilen konu, Risale-i Nurun muhtelif kısımlarında değişik maksatları havi olarak tekrar bahs konusu olmuştur.
şimdi biz burada ısa Aleyhisselam ile ilgili 15 Mektupta geçen bir husus üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Hazret-i Üstad 15. Mektubun ıkinci makamının dördüncü sualinde, iki mühim akımı izah ederken, ahirzamanda dinsizlik cereyanına karşı Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak edeceğini, Hıristiyanlığın tasaffi edeceğini ve ıslamiyet’e iltihak edeceğini ifade ettikten sonra; işte tam bu sırada ısa Aleyhisselamın nüzul edeceğini şöyle ifade eder:
“Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlup olan ısevilik ve ıslamiyet, ittihat neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, alem-i semavatta cism-i beşerisi ile bulunan şahs-ı ısa Aleyhisselam, o Dini Hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i sadık, bir kadir-i Küllü şeyin vaadine istinat ederek haber vermiştir” (Mektubat,60)
Bu ifadeler ısa Aleyhisselamın nüzul edeceğini ve bir “Din-i Hak cereyanının” başına geçeceğini çok açık bir şekilde beyan etmekte. Fakat ısa Aleyhisselam geldiği zaman herkes açık bir şekilde onu tanımayacak. ışte yine 15. Mektuptaki gelen şu ifadeler bunu göstermekte.
“Hazret-i ısa Aleyhisselam geldiği vakit herkes onun hakiki ısa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.”
Demek ki ısa (as) nüzul ettiği zaman ancak ona yakın olan ve hadislere iman nuru ile bakan kişiler onu tanıyabilecek. Fakat yukarıdaki iki ifadeye bakıldığı zaman zahiri bir tezat varmış gibi gözüküyor. Çünkü ifadede, ısa Aleyhisselam hem bir “Din-i Hak cereyanının” başına geçecek, hem de tanınmayacak deniliyor.
Halbuki her türlü teknik ve teknolojinin kullanıldığı böyle bir asırda etrafına üç-beş kişi toplayan bile çok kısa zamanda bilinip tanındığına göre; nasıl olur da, ısa Aleyhisselam gibi bir “Zat-ı Nurani” bir Din-i Hak Cereyanının başında bulunur ve bir çok kişi tarafından açıkça bilinmez... Bu bir tezat hali değil mi?
Bir tezat yok elbette..
Çünkü biraz olsun meselenin özüne bakıldığı zaman zahiri bir tezat gibi görünen hususun altında gizli ve çok mühim bir hakikatin yattığı kolayca görülebilir. Evet, ısa Aleyhisselam Hazret-i Üstad’ın ifadesine göre ahirzamandaki çok mühim bir “Din-i Hak Cereyanının” başına geçerek; yine Hadis-i şeriflere göre, mühim bir hizmet yapacak, Mehdinin vazifesini devam ettirecek, ümmetin selamete çıkmasına vesile olacaktır.
Ama bu çok ağır hizmeti öyle sırlı bir hikmet içinde yapacak, öylesine sıradan ve bizden biri gibi davranacak ki; daima hakkı üstün tuttuğu, asla bir istikamet hatası yapmadığı, kahramanca ıslam’a hizmet ettiği halde kimse onu ısa layehisselam olarak tanımayacak. Yani ısa Aleyhisselam bir ölçüde “şiddet-i zuhurundan” gizlenecek. Hatta ısa Aleyhisselam kendi şahsını gizlemek için adi beşeriyet hallerini sıkça kullanacak; öyle ki insanlar onu çoğu kez sıradan bir insan gibi zannedecekler, çoğu davranışlarına da gülüp geçecekler.
Ancak ondaki “hakta sebatı, ıslam’a hizmet noktasındaki isabeti, istikamet hatasından korunmuşluğu” iman nuru ile fark edenler, onun gerçek ısa Aleyhisselam olduğunu anlayabilecekler. Ve zannediyoruz ki iman nuru ile bu zatı tanıyanlar, her ne kadar bu mübarek zatı tanımış olsalar dahi hiç kimseye bu hakikati anlatmayacaklar ve anlatamayacaklar; zaten anlatsalar da hiç kimseyi inandıramayacaklar...
Zira ısa Aleyhisselam, hal ve hareketinde ve hizmetinde “hikmet kanunlarına” sıkı sıkıya uyacak; asla ve asla zahiri bir zühd veya mübareklik gibi bir görüntü vermeyecek. Ki, neticede kendini perdelemiş olsun ve bedahet derecesinde tanınmasın. Tabi ki bu gizlenmenin ve perdeli bir hayat yaşamanın da çok hikmetleri ve sırları var.
ışte Hazret-i Üstad da bu hikmetli ve sırlı hakikate binaen, “Hazret-i ısa Aleyhisselam geldiği vakit herkes onun hakiki ısa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır” demiştir.
Bu ifade gerçekten çok nefis bir izah tarzıdır; ve inanıyoruz ki bu ifadenin ne kadar nefis bir izah tarzı olduğunu en iyi tasdik edecek olanlar, hiç şüphesiz ısa Aleyhisselamı bu dünya gözü ile görüp tanıyacak olanlardır.
Evet Üstad’ın ifadesine göre ısa Aleyhisselamı çok az insan tanıyacak. Fakat her ne kadar bu mübarek Zatı çok az kişi tanısa da O zatın ne zaman geleceği bir çok kişi tarafından bilinebilir. Çünkü hem Mehdi’nin gelmesi, hem Deccal’in çıkması sosyal hadislerle doğrudan alakalı olduğu gibi; ısa Aleyhisselamın nüzulü da sosyal hadiselerle çok yakından alakalı. ınşallah bu hususu da önümüzdeki hafta işlemeye çalışalım."
yazımızın birinci bölümü burada bitiyor.