Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

21

21.05.2005, 20:02

selamın aleykum

Alıntı

4- Mesele hakkında net bir bilgisi olmayan, önyargılı cahiller...


şu anda benim gözlemlediğim kadarıyla en çok bu kitle var....
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

22

22.05.2005, 01:01

ınsanların %80 ne değildir demiş Üstad?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

23

22.05.2005, 13:49

hıristiyan erkek ile müslüman kadının evlenmesi meselesi iftiradır..

stv nikahı kıyan imamı çıkardı ve şahadet getirmesini istemiş ve adamda daha önce getirdiğini söylemiş ve yine getirmiş...

o haberde(zamandaki) adamın sünnet olduğu ve şahadet getirdiği yazıyor...

yalnız adam,şöyle bir cümle sarfetmiş...

şimdi hem hırıstiyan oldum hem müslüman...

bunun üzerinden kafire kız verilir mi dediler...

hem hırıstiyan hem müslüman olunur mu dediler...

yani bu yeni din değiştirmiş,özellikle hıristiyanlıktan islamı seçmiş biri için doğaldır...

her müslüman isevidir(isa mesihe inanır)...

ama hıristiyanlar muhammedi değildir...

dolayısıyla islamı seçen biri hz.isanın tevhid dininide seçmiş olup onun resulluğune ve bir olan allahına iman edeceğine göre islamı yeni benimsemiş birinin bu cümlesi yadırganacak bir mevzuda değil çok kötü ve mantıksız bir cümlede değil...

çünki islamın hiç bir eksiği yoktur tastamamdır...

islamda mesih(a.s)da vardır,musa(a.s)da....

sonuçda şahadet getirmiş ve sünnet olmuş bir zatın müslüman gazeteci meryem ile evlenmesinde mahsur yoktur...

ve dolayısıyla bunlar h.baş ve ö.öngüt'ün çarpıtma uydurma ve iftiralarıdır..

vesselam

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

24

23.05.2005, 10:55

dogrudur faraklit kardeş..bu haydar baş ve tarikati(sapık bir tarikatir)
her haltı yaparlar..maksatları zaten cemaatleri bolmektir

25

23.05.2005, 11:32

inşirah kardeşim;
malum zatın ciddi hatalar yaprığı doğrdur.
müntesipleri de iftitiraya var dengesizlikler yapıyorlar.

ama bizler onları tenkit ederken onların seviyesine düşmeyelim.
Onları allaha havale edelim yeter.

saygılar

26

01.07.2005, 20:55

ilk kez bu konu hakkinda gercekten kavga etmeden mantikli bir sekilde tartisildigini gördüm allah cc hepinizden ebeden razi olsun

sanirim bir cok müslüman din kardesimizin yaptigi hata, fazla arastirma yapmadan birseyleri tenkit veya iftira etmek


allah cc sizlerden razi olsun

Not: sanirim bu saidnursi. forumunun farki :)
Bu dünyada gülerek günah isleyenler, ahirette aglayarak cehenneme girecektir

27

02.07.2005, 11:31

Hristiyan, Bediüzzaman Anlayışına Göre Nasıl şehit Olur?



Kastamonu Lahikasındaki bir yazıya gelen itiraza verilen bir cevaptır!


SORU:

Bediüzzaman: 'şirke girmemiş, fakat zulümle ölmüş Hıristiyanların bir nevi şehid olduklarını söylemektedir. ve Allah’ın Rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan etmektedir.

Yazarın bu sözü dindeki dört delile [Kur’ana, sünnete, icmaya ve kıyas-ı fukahaya] aykırıdır. şirke girmemiş Hıristiyan = Müslüman bir kâfir anlamındadır. Kâfirse Müslüman denmez, Müslümansa kâfir denmez. Bu söz, necasete [pisliğe], temiz necaset demeye benzer. Yani temiz necaset denmez, temiz ise, o zaman necaset değildir. Hıristiyan gayri müslimdir, kâfirdir. Her kâfir şirke girmiştir. şirke girmemiş olana gayri müslim veya Hıristiyan denmez, o Müslümandır. şirke girerse kâfir olur.Bediüzzamanın bu cümlesi Ehl-i Sünnet velcemaat anlayışına terstir.




El-Cevab:

şimdi, müsadenizle Bediüzzamandan alıntı yaptığınız, Kastamonu Lahikası 79.Sayfasındaki bu yazının tamamına bir göz atalım. Onu göre yorumlayalım:

(Gayet ehemmiyetlidir)

1.şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu.

(Yani, şefkatin şiddeti,bu kışın şiddeti ile birleşince,insanlara gelen felaket ve musibetler karşısında, bu çaresiz ve mazlum insanların hali rikkatime dokundu, beni üzdü.)

2.Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nisbeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semâviye, mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor...

(Yani,Kalbe gelen manevi bir ihtara istinaden anladımki, böyle musibetlere muhatab kafir bile olsa, masum olmaları hasebiyle bir nevi şehit hükmüne geçiyorlar...şöyleki)

3.Üç-dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiç bir haberim yokken Avrupa'da Rusya'daki çoluk-çocuğa acıyarak tahattur ettim. O mânevî ihtarın beyan ettiği taksimat, bu elîm şefkate bir merhem oldu. şöyle ki:O musibet-i semâviyeden ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar eğer onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehîd hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.

(Yani: Dünyadaki savaşlardan ve vaziyetinde haberim yokken, Rusya'daki çoluk-çocuğa acıdım. Zalim beşerin elinden (Lenin,Stalin, Hitler gibi) mazlum olarak ölenler şayet 15 yaşın altında ise (yani baliğ değillerse) , hangi dinden olursa olsunlar şehiddirler. Manevi mükafatları aynı Müslümanların ki gibi olur.)

4.Onbeşinden yukarı olanlar, eğer mâsum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür; belki onu Cehennem'den kurtarır. Çünki âhir zamanda mâdem fetret derecesinde din ve dîn-i Muhammedi'ye Aleyhissalâtü Vesselama bir lâkaydlık perdesi gelmiş ve madem âhir zamanda Hazret-i ısa'nın (A.S.) dîn-i hakikîsi hükmedecek, ıslâmiyetle omuz omuza gelecek.Ebette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i ısa'ya (A.S.) mensub Hristiyanların mazlumları çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zaifler, müstebid büyük zalimlerin cebr ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar.

(Yani: 15 yaşın üstünde olanlar (akıl-baliğ olanlar) da ise, şayet masum ve zulme uğramış iseler, belki bu onların cehennemden kurtulmalarına vesile olur! Çünkü, madem ahirzamanda bir fetret dönemi, yani Efendimiz (SAV) in dini olan ıslamiyete bir lakaytlık, bir cehalet, bir fakirlik ve bir nevi güvenilirliği azalmış (ıslam aleminin durumunu anlatıyor) ve madem Ahirzamanda Hz.ısa (AS) mın Hakiki dini (Hz.ısa'ya inen o dönemdeki ıslamiyet ile kast edilen, Hristiyanlığın islama ınkılab etmesidir.) hüküm sürecek ve ıslamiyet ile omuz omuza verecek (ateisme karşı birlikte mücadele edecek) , elbette şimdi bir fetret dönemi gibi karanlık bir dönemde Hz.ısa'ya mensub (Hz.ısa'ya peygamber olarak tabi olan) hristiyanlarının mazlumlarının, özellikle ihtiyar ve musibetzedelerin, fakir ve savunmasızların, diktatör büyük zalimlerin zulümleri ve şiddet uygulamaları karşısında ölenlerin hükümleri bir nevi şehitliktir denilebilinir!

SONUÇ:

şimdi, bu paragraftan sizin yukarıda bahsettiğiniz anlam nerede,
Bediüzzamanın kast ettiği anlam nerede?

Ehl-i sünnet velcemaat anlayışına göre, (ımam-ı Eşariye göre)

Fetret döneminde Allah inancı olan herkes cennete gidecektir! Bediüzzaman Hazretleri, baliğ olmayanlar hakkında kesin şehitlerdir derken, baliğ olanlar hakkında ise Hz.ısa'ya mensub, haksız yere zulme uğramış, özellikle ihtiyar ve savunmasız ve fakir ve çaresiz olarak zulme maruz kalmış insanlarında bir nevi şehit olabileceklerine hükmediyor! Neden? Çünkü, Ehl-i sünnet vel cemaat anlayışına göre Fetret dönemi insanlarının şayet bir Yaratıcıya inancları varsa, inşallah kurtulacağına hükmetmektedir!

Yoksa, Allah' a şirk koşan, Hz.ısayı Allahın oğlu nitelendiren ve şirk koşan, ıslamiyet hakkında kendisine tebliğ yapılmış ve fetret mazuratına dahil olmayanlar hakkında demiyor!

Bediüzzaman Hazretlerinin Kastamonu Lahikasında (79.Sayfasında) belirttiği Kafirlerin şehid olabileceği konusu hakkında son bir anekdot aktarıyorumki, taki Bediüzzamanı yanlış anlamayasın!

Ehl-i Sünnet Velcemaat ımamlarına göre

1-) “Biz peygamber göndermedikten sonra azap edicilerden değiliz.” (ısrâ, 17/15) ayetine istinaden,

ımam Maturidî ve taraftarlarına göre, kâinatta, her biri bir kitap binlerce delil varken Allah’ı bilmeyen mâzur olamaz derler. Eş’arîler ise: “Biz peygamber göndermeden azap edecek değiliz..” meâl-i âlîsiyle ifade edilen âyete dayanarak, azaba müstahak olmanın, tebliği müteakip olacağı hususunu esas alırlar.

Demek evvelâ uyarma, sonra mükellefiyet ve daha sonra da azap veya rahmet ile muhatab olunacaktır...

2-) Bir kimse hiçbir peygamber görmemiş ve fakat inkâr mesleğine girerek puta da tapmamışsa, ehl-i necâttır. Zira, insanlar arasında öyleleri vardır ki, hiçbir terkip ve tahlil kabiliyetine sahip olmadığı gibi, eşya ve hâdiselerin seyrinden de bir mânâ çıkarması mümkün değildir. Binâenaleyh, böyle biri, evvelâ irşat edilir, ondan sonra davranışlarına göre ceza veya mükâfat verilir.

3-) Ama bir insan, küfrü meslek ittihaz ederek, onun felsefesini yapıyor ve bilerek Allah’a karşı ilân-ı harp ediyorsa, o, dünyanın en ücra yerinde dahi olsa, inkâr ve ilhadının cezasını görecektir.

4-) Netice olarak diyebiliriz ki: Allah’ın peygamber göndermediği boş bir kıt’a olmadığı gibi, içinde peygamber gelmeyen uzun bir fetret devri de mevcut değildir. Hemen her devrin insanı, az-çok bir nebînin estirdiği meltemden nasibini almış gibidir. Peygamberlerin adının tamamen unutulduğu ve eserlerini zamanın aşındırdığı yerlerde ise, ikinci bir peygamber gönderilinceye kadar, o devre “fetret devri” denmiş ve o devrin insanlarının azaptan bağışlanacağı ifade edilmiştir. Elverir ki, bilerek ve şuurlu olarak inkâr-ı ulûhiyete sapılmasın.

5-) Baliğ olmayan Kafir bir çocuk, mesul olmadığından küfür üzerine ölse bile ehl-i necattır ve inşallah kurtulur!

(Her şeyin doğrusunu ilmiyle eşyayı muhît olan Allah bilir.)


şimdi yukarıdaki zaviyeleri göz öününde tutarsan:

Kominist rejim altında, Lenin ve Mao dikta rejiminde, ıslamiyeti duymamış ve kendilerine tebliğ yapılmamış Kafir, hristiyan veya yahudi, ımamı- Eşariye görte inşallah kurtulur! ımamı Maturide ise en azından bir yaratıcıya inanması gerektiğini belirterek, Kafirleri bu sıralama dışında tutar!

Dolaysıyla, Bediüzaman Hazretlerinin 15 yaşından altındakilerin (baliğ olmadıklarından) ehl-i necat, 15 yaşın üstündeki Hristiyanların masum olmları ve zulme uğramaları halinde, bir yaratıcıya inandıklarından dolayı inşallah cehennemde kurtulur yaklaşımı Ehl-i sünnet vel cemaat anlayışı perspektifindedir.

Bunun aksini iddia etmek, hem Dinimize hemde Ehl-i sünnet velcemaat anlayışına terstir!

28

29.07.2005, 20:41

kardeşler
eğer bir hiristiyan ben hiristiyanım diyorsa zaten teslis inancını kabul ediyor demektir o istediği kadar iyi bir insan olsun bizim anladığımız şekilde isevi olması mümkün değildir
bu yüzyılda protestanlığın arttığını düşünürsek çok büyük bir oyun ile karşı karşıyayız demektir
tamam protestanlar kiliseyi terk ediyor ama üçlü birlik inancına büyük bir bağlılıkları var ve mezhebin kurucusu olan martin peygamberimizi şeytanın elçisi olarak görmektedir ve bizleri de dolaylı olarak öyle

diyalog dedikleri şey niçin katoliklerle oluyor o zaman?

üstad nurlarda protestanlığa bir kaç yerde olumlu olarak işaret ediyor ama günümüzdfe ne çekiyorsak protestanlardan çekiyoruz sizce niye ?

siz hiç katolik misyoner gördünüz mü müslüman topraklarda veya hiristiyan olmayan topraklarda?

protestanlar en tutucu incil olan matta yı niçin okurlar?

bu sorulara cevabı kendimiz bulduğumuz zaman sorularada cevap bulmuş oluruz

Allah (c.c.) yar ve yardımcımız olsun

29

30.07.2005, 13:01

sayın dünya kardeşim,

o başlık altında yazılanlara katılmakla beraber niçin bunları isevilik olarak adlandırıyorsunuz ben bunu merak ediyorum insan benim peygamberimi kabul edip tek bir ALLAH!a (c.c.) iman ediyorsa o zaten islam dinine mensup olur

peki o şahsiyet kendi inancına göre Hz. ısa (asm) nasıl görüyor p Allah'ın (c.c.) kulu ve peygamberi olarak mı yoksa onun (haşa) biricik oğlu olarak mı görmekte o şahıs hakkında bilgilerim mevcut o şahsın okuduğu luka incilinde ne diyor biliyormusun "Tanrı dünyayı o kadar çok sevdiki biricik oğlunu gönderdi" ve birde incillerine göre Tanrının oğlu gelmeden önce peygamberlik müessesesi vardı ama tanrı kendinden olan oğlu tanrı isayı gönderdi ve peygamberlik olayını kapadı tanrı isa kendini çarmıhta kurban ederek karban ve adak olayınıda kapadı
şimdi o vatandaş bunları okuyup vaaz olarak anlatıyorsa buyrun kararı siz verin ama diyalog safsatası altında bazı müslümanlar tanrı isanın çarmıhta öldüğüne inanmaya başlayarak inançları erozyona uğradı
ama o şahıs bunları söylemiyorsa onun adı isevi olmaz sadece ve sadece ALLAH(c.c.) katında ki tek din olan ıSLAM olur

bu tip insanlara karşı sevgiyle yaklaşalım ama yapmak istedikleri oyunlara gelmeyelim

ALLAH (c.c.) yar ve yardımcımız olsun

oNUR

Stajyer

  • Konuyu başlatan "oNUR"

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

30

30.07.2005, 15:04

ısevi Ruhaniler bahsettiğiniz "safsataları" yapmayanlardır.
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

31

30.07.2005, 20:07

sayın onur kardeşimş

demek istediğimde odur ki isevi ruhani diye bir tanımlama bence yanlış olur senin de dediğin gibi o safsataları yapmayanlar isevi ruhanisi olmaz olsa olsa Allah (c.c.) katında tek din olan islamıun bir üyesi olurlar bilmem anlatabildim mi?

isevi ruhanisi neye göre amel eder ?

isevi ruhanisi teslisin peşinemi yoksa tek bir kadir olan yaratıcının peşline mi düşer?

sayın kardeşlerim dediğim gibi onlara saygı ve sevgi besleyelim ama o resimde gördüğümüz vatandaş gibilere "isevi" gibi bir yakıştırmayı asla yapmayalım unutmayalım ki isevilik = islam onlar bunu hakketmiyorlar


diyolog ve diyalogculara karşı lütfr en temkinli olalım

o kadar protestan misyoner cirit atarken niçin diyalog çağrıları katoliklerle sınırlı sizce? lütfen düşünelim ve araştıralım zaman değişince oluşumlarda değişir

ALLAH (c.c.) yar ve yardımcımız olsun

32

30.07.2005, 20:20

ısevî müslümanlardan kasıt belki, teslim olmak için hakkı arayan, henüz müslüman olmamış, kendi dinindeki hurafattan sıyrılıp, özünü görecek ve bunu arayıp ıslam'da bulacak, ıslam dairesine girecek, teslim olacak isevilerdir.

Allahu a'lem bissavab. Allah ve Resulü en doğrusunu bilir. Bize düşen itaat etmektir.

Rabbena la tü'ahizna innesina, ev ahta'na,
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

oNUR

Stajyer

  • Konuyu başlatan "oNUR"

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

33

31.07.2005, 11:25

ısevi Ruhani kavramını bizler uydurmadık. Ahirzaman müceddidi olan Bediüzzaman'ın bir tabiridir.
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

ismas

Acemi

Mesajlar: 9

Konum: üsküdar

Meslek: mak.müh.

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

34

31.07.2005, 16:35

Ustad'in 2.dünya savaşı devam ederken yazdıgı bir mektub bu konuya bir nebze de olsa açıklık getirebilir kanaatindeyim.

ısevîlik dini ve o dinden gelen âdât-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümetle...

Din-i ısevînin hakikîsini esas tutan ısevî ruhanilerin cemaati ...

Hatta, şahs-ı ısâ’nın (a.s.) semâvattan nüzulü işaretiyle bir mana-yı işârîsi olarak Hazret-i ısâ’yı (a.s.) temsil ederek ve namına hareket eden bir taife dahi...

Alıntı sahibi ""ÜSTAD KASTAMONU LAHıKASI SAHıFE 53'te""

Âhirzamanda Hazret-i ısa (a.s.) nüzulüne ve Deccalı öldürmesine ait ehâdis-i sahihanın mana-yı hakikîleri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler veya sıhhatini inkâr edip, veya hurafevâri bir mana verip, âdeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avâm-ı Müslimîne zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-i ıslamiyeye tezyifkârâne bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehâdis-i müteşâbihenin hakiki tevillerini Kur’an feyziyle göstermiş. şimdilik nümune olarak birtek misal beyan ederiz. şöyle ki:
"Hazret-i ısa (a.s.) Deccalla mücadelesi zamanında, Hazret-i ısa onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıcı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücutça o derece Deccalın heykeli Hazret-i ısa’dan büyüktür" diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i ısa Aleyhisselamdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lazım gelir.
Bu rivayetin zahirî ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi, nev-i beşerde câri olan âdetullaha muvafık düşmüyor.
Halbuki bu rivayeti, bu hadisi,-hâşâ-muhal ve hurafe zanneden zındıkları iskât ve o zahiri, ayn-ı hakikat itikad eden ve o hadisin bir kısım hakikatlerini gözleri gördükleri halde, daha intizar eden zahirî hocaları dahi ikaz etmek için, o hadisin, bu zamanda da aynı hakikat ve tam muvafık ve mahz-ı hak müteaddit manalarından bir manası çıkmıştır. şöyle ki:
ısevîlik dini ve o dinden gelen âdât-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümetle, resmî ilânıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden diğer bir hükümet ki, yine hasis, pis, menfaati için ıslamlarda ve Asya’da dinsizliğin intişarına taraftar olan fitnekâr ve cebbar hükümetlerle muharebe eden evvelki hükümetin şahs-ı manevisi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarları da bir şahs-ı manevisi tecessüm eylese, üç cihetle bu müteaddit manaları bulunan hadisin bu zaman aynen bir manasını gösteriyor. Eğer o galip hükümet netice-i harbi kazansa, bu işârî mana dahi bir mana-yı sarih derecesine çıkar. Eğer tam kazanmasa da, yine muvafık bir mana-yı işârîdir.
Birinci cihet: Din-i ısevînin hakikîsini esas tutan ısevî ruhanilerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice başlayan cemaat tecessüm etseler, bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında, bir çocuk kadar da olamaz. ıkinci cihet: Resmî ilânıyla, "Allah’a istinad edip dinsizliği kaldıracağım, ıslamiyeti ve ıslamları himaye edeceğim" diyen bir hükümet yüz milyon küsur iken, dört yüz milyona yakın nüfusa hükmeden bir diğer devlete ve dört yüz milyon nüfusa yakın ve onun müttefiki olan Çin’e ve Amerika’ya ve onlar ise zahîr ve müttefik oldukları olan bolşeviklere galibâne, öldürücü darbe vuran o hükümetteki muharip cemaatin şahs-ı manevisiyle, mücadele ettiği dinsizlerin ve taraftarların şahs-ı manevileri tecessüm etse, yine minare boyunda bir insana nispeten küçük bir insanın nispeti gibi olur.
Bir rivayette, "Deccal dünyayı zapteder" manası, "ekseriyet-i mutlaka ona taraftar olur" demektir. şimdi de öyle oldu.
Üçüncü cihet: Eğer, küre-i arzın dört kıt’aları içinde HAşıYE en küçüğü olan Avrupa’nın ve bu kıt’anın da dörtte biri olmayan bir hükümetin memleketi, ekser Asya, Afrika, Amerika, Avustralya’ya karşı galibâne harp edecek, Hazret-i ısa’nın vekâletini dâvâ eden bir devletle beraber dine istinat edip çok müstebidâne olan dinsizlik cereyanlarına karşı semavi paraşütlerle muharebe ve mücadele eden o hükümetle, ötekilerin şahs-ı manevileri insan suretine girse, ceridelerin eskiden beri yaptıkları gibi, devletlerin kuvvetlerini ve hükümetlerin derecelerini göstermek nev’inden o manevi şahıslar dahi rû-yi zemin ceridesinde, bu asır sayfasında birer insan suretinde tersim ve tasvirleri gibi temessül etseler, aynen ve tam tamına hadis-i şerifin mucizâne ihbar-ı gaybi nev’inden beyan ettiği hadise-i ahirzamanın müteaddit manalarından bir manası çıkıyor.
Hatta, şahs-ı ısâ’nın (a.s.) semâvattan nüzulü işaretiyle bir mana-yı işârîsi olarak Hazret-i ısâ’yı (a.s.) temsil ederek ve namına hareket eden bir taife dahi, şimdiye kadar işitilmemiş ve görülmemiş bir tarzda tayyarelerle, paraşütlerle semadan bir bela-yı semavi gibi nüzûl ettiriyor, düşmanların arkasına indiriyor. Hazret-i ısâ’nın nüzulünün maddeten bir misalini gösteriyor.
Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i ısa’nın semavi nüzûlü kat’î olmakla beraber; mana-yı işârîsiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi, bu hakikate de mucizâne işaret ediyor.
Küçük Hüsrev olan Feyzi ve Emin’in suali ve ilhahlarıyla bazı biçarelerin imanlarını şübehattan muhafaza niyetiyle bu meseleye dair yalnız bir, iki, üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir hikmeti var diye öylece bıraktık, kusura bakmayınız. Bu fıkrada tashihe ve dikkate vakit bulamadık, müşevveş kaldı.

35

01.08.2005, 07:51

ismas kardeşim yazdı
Din-i ısevînin hakikîsini esas tutan ısevî ruhanilerin cemaati ...

böyle bir cemaatin olduğunu ispatları ile kanıtlayabilirmisin eğer kanıtlayamassak o zaman protestan misyonerlerin dediği gibi a"ranızda aslında gizli isa mesih imanlısı var" derler
yani çıkmaz bir sokak

ALLAH (c.c.) yar ve yardımcımız olsun

36

01.08.2005, 08:02

Alıntı sahibi ""S_EFZA""

ismas kardeşim yazdı
Din-i ısevînin hakikîsini esas tutan ısevî ruhanilerin cemaati ...


Din-i ısevi'nin hakikisi ve bozulmamış hali nedir kardeşim?
Tevhid inancı değil mi? Üstad, teslisi bırakmış , tevhidi bulmuş ısevi'lerin -"Mehdi ısa .a.s 'ye imam olur" hadisinden yola çıkarak- ıslam'a inkılab edeceğini söylüyor. Mektubatta bu geçiyor.

"ınkılab" kelimesine dikkatinizi çekerim.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

37

01.08.2005, 08:35

selam kardesler,

MErak ettigim bir sey var. Bunu lutfen yanlis anlamayiniz. Sadece yapilan bazi yorumlarin dayanak noktasi hakikaten yoktur. Bu yuzden sormak zorundayim:

Siz hic dinlerarasi diyalog diyecegimiz olayi (kendi mesrebinizin anlayisi ile) yaptiniz mi?

Bu soruyu sorarken kastim "kardesim yapmadi iseniz niye yorum yapiyorsunuz" turu birsey degil. Sadece, yorum yapan kisilerin ilmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin diyecegimiz perdelerden hangisinden yorum yapmaya calistiklarini anlamaya calisiyorum ki yorumlari degerlendirmeye tutarken ona gore tutabileyim kafamda.

bir de ufak bir notum var. Diyalog denilen hadise sadece katoliklerle sinirli degildir. Lakin KAtolik cemaatinin hakikaten meseleye sahip ciktigi belli olcude dogrudur. Bunu da Hadisi Serifte Vatikanla ilgili verilen mujdelere yormak da kanaati acizanemce beis yoktur.

hurmetler
barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

38

01.08.2005, 08:54

ayri bir not:

misyonerlerin dunyada bircok yere girmesi cok normaldir de buna reaksiyoner tavir takinmaktan oteye gecmeyen muslumanlarin hali taksimde Kur'an dagitan ulkuculerin halinden fazla farkli degildir.

Tek ve onemli fark var. O da su. Taksimde Kur'an dagitan adamlar ile DOgu PErincek gbiler arasinda cok kavi bir bag vardir. Onlar orada provakatif olarak bunu yapmislardir. Birgun APO karsiti, obur gunde APO yanlisi eylem yaparlar. Masumane reaksiyoner hareket eden, hicbir eylem plani olmayan(ya da eylem plani dedikleri sey yuzde aci bir tebessumden baska bir sey birakmayan) insanlar ise bunlarin dumen suyuna gidenlerdir.

Sakin kizmayiniz. Ulkemizde misyonerler son iki yilda yoktu. Yillardir vardi. Peki neden bir anda malzeme oldular medyaya. Neden bir anda dinle alakasi en az insanlar misyonerleri mansetlerine tasidi. Insaf edip aklimizi basimiza alalim. Ondan sonra olayin diyalogla alakasini ondan sonra konusalim....

Hem insafi olan her insan kabul ederki diyalog denilen hadise bizleri negatif misyonerlige karsi guclu kilmaktadir. Cunku hem bu yolla ISlama bircok insan isinir. Hem de isinmayanlarin da menfi tavirlarindan emin olunur(*).

Bunu lutfen su ve ya bu zatin diyalogu diye anlamayin. Sunnetten beslenerek diyalog yapma gayretinde olan insanlarin diyalogu olarak anlayiniz. o zaman bu mativasyona sahip insanlarin gayretleri farkli mesreplerden de olsa bu sinifa girer.


hurmetler
BArish

not: (*) Diyalogda asil olan perdeyi yirtmamaktir. Yani karsidaki insanla ortak paydalarda bulusulur. Yoksa ne siz taviz verirsiniz ne de onlarin taviz vermesini istersiniz. Islamin en buyuk silahlarindan birisi size kendinizi kendiniz olarak tanimlama firsati vermesidir. Yoksa baskalari gibi kendinizi digerleri uzerinden tanimlamaniza gerek yoktur. Bu yuzden de siz kendinizi konusursunuz. Bu ise size karsidaki insanlari rencide etmeme sansini verir elinizde hakikat olarak inandiklarinizi anlatirken....Zaten eger kaynaklara bakarsaniz hristiyanlara sert tavir gosteren ayetlerin cogunlugunun nuzul olma sebebi bazi fanatik samimi olmayan hristiyanlarin tavirlaridir.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

39

01.08.2005, 09:09

barısh kardeşim yazdı
Diyalog denilen hadise sadece katoliklerle sinirli degildir

kardeşim bana protestanlarla yapılan 1 diyalog örneği verirmisn sadece1 adet

barısh kardeşim yazdı
taksimde Kur'an dagitan ulkuculer

bak taksimde ülkücülerin Kuran dağıttığını bilmiyordum

barısh kardeşim yazdı
Tek ve onemli fark var. O da su. Taksimde Kur'an dagitan adamlar ile DOgu PErincek gbiler arasinda cok kavi bir bag vardir. Onlar orada provakatif olarak bunu yapmislardir. Birgun APO karsiti, obur gunde APO yanlisi eylem yaparlar.

bu sendeki olsa olsa saplantı olur doğu perinceki hiç ama hiç sevmem ülkücü falanda değilim Allah'ıma(c.c.) şükürler olsun bir yol tutturmuşum aklımın aldığı kadarı ile , dilimin döndüğü kadarı ile yaşamımı devam ettiriyorum

ama

ülkücüler ile apocuları ve doğı perinceği aynı kefeye koymam

1-= bana dediğim gibi protestan lar ile yapılan diyalog örneğini ver

2-) benim nasıl ıslam düşmanı hiristiyanlara takıntım varsa anladığım kadarı ile seninde ülkücülere karşı takıntın var ama unutma onlar hiristiyan ya ülkücüler

hiristiyanlık hakkında ve protestanlar ile katolikler arasında ne gibi farklılıklar olduğunu bilmeden hiristiyan öğretiş doktirinini anlamadan konuşmalardan bir hayli rahatsız oluyorumj

ALLAH (C.C.) YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

40

01.08.2005, 10:16

not: haddim olmayarak ukalalik ettigim hissi bende uyandi yukarida yazdiklarimla. EMinim bircogunuz bunlari benden cok daha iyi biliyordur. Bu ince noktayi dikkate almadan sizlerin kafasina cekicle civi cakar gibi bir yazi yazmak degildi amacim. . Lakin bu yaziyi yazmak icin harcadigim zaman hatrina buraya yolluyorum.
--------------------------------------------------------------------------- ---------
Selam Kardesim,

Ulkucu kelimesi ile gayem orda aslinda bir kisim provakatif cevrelerin hangi araclari kullandigidir. DOgu perincek ile milliyetci cephenin yaklasiyor gosterilmesi bir tezat degil de nedir. Burda asli gaye bir carpikligi gostermek degildir. Yoksa ulkuculere ozel bir takintimiz yoktur. Lakin siyasi olarak degil ama Islamin ruhuna bakarak menfi milliyetcilige karsiyiz. Yine de sebep oldugumuz yanlis anlasilmalardan dolayi ozur dileriz...

sordugunuz sorulara gelince..

1. protestanlarla yapilan diyaloga ornegin Amerika da bolca sahit olunmakta.

Mesela kardeslerimizin ziyaretine gittigi bir protestan (lutheran) kilisesinin papazi ziyaret sirasinda onlara ISlamin aleyhinde kendi cemaatinin verdigi bir cideo kasedini gostermis ve buna inanmadigini soylemistir. SOnra kendisi kardeslere once onlari ve dusunce yapilarinii biraz tanimak istediginiz soylemis ve sonrasinda ise bazi aktiviteler teklif etmistir. onlar da ona ayni sekilde tekliflerde bulunmustur. Teklif ettigi aktiviteler arasinda cemaatine Islamin anlatilmasi, Lutheran papazlarinin toplantisinda Islamin anlatilmasi ve benzeri aktiviteler vardir. kardesler ise kendisine dialog iftarina katilmayi ve onlari tanimasini tavsiye etmislerdir. kendisinin ve cemaatinden ilgili sahislarin katilacagi bir grubu Turkiyeye goturmeyi de teklif etmisler.

2. Protestanligi bilmemem konusunda belki haklisiniz. Yeterince bilmiyor olabilirim. Cunku hakikaten Protestanlik kavrami cok ama cok karisik. Katolik cemaati bir iken, protestanlar kendi icinde denominational ve non-denominational olarak milyon kucuklu-buyuklu gruba ayrilmakta. Bu ise hem sizin onlarla kitle halinde diyaloga girmenizi engellemekte hem de hepsini ayni anda tanimanizi ve onlara hitap edecek, rencide etmeden yaklasan dogru tavri gelistirmenizi engellemekte. Hem protestan kilisesi diye tek bir kilise olmadigindan olay karismaktadir. Protestanligi reformist mantikla anlamaya calismak iyi olur kanaatindeyim. Cunku her grup kendi fikrince bir reform yapmistir. Fransiz bir yazarin "dunya'nin en cok fraksiyonlara ayrilan dini" ve ya benzer bir isimle hristiyanlik hakkinda bir kitabi vardir. eger fransizca biliyorsaniz aslinda okumaya deger. bendeniz okumadim ama okudugum ve ya dinledigim bir yerde kaynak olarak veriliyordu.

3. Protestanlarin icindeki menfi olan grup ise fundementalist bir gruptur. Bu grup ne yazikki son donemde belli bir kitlesel guc kazanmakla birlikte kanaati acizanemce temel doktrinleri o kadar saglam olmadigindan dusunen insanlara hitap etmiyor. Daha cok hislerinin pesinden kosan ve dusunmeyen insanlara hitap ettigi de soylenebilir. Southern Baptist dedigimiz kilise aslinda buyuk oranda bu resme girer. Bir hristiyan kampina davet edilmistik Muslumanligi ve diyalogla neyi kastettigimizi anlatmak icin. Orda Baptist bir arkadas samimane duygularla baptistligin aslinda doktrinel olarak en zayiflardan oldugunu itiraf etmisti kendi inancini anlatirken. Komik ve bir okadar da aci olan ise, orda bir yahudi, bir musluman dusunce varken, bir kac tane de ayri potestan dusuncenin anlatildigiydi... Hatta o kadar ki Quaker denilen ve escinsellere hitap eden bir grup bile vardi.

4. Bizlerde sizin dediginiz gibi ulkucu- apocu-marksist kesimleri biraraya koyma derdinde degiliz. Lakin gayemiz size bazi seylerin gorundugunden girift oldugunu izah etmekti. Bir grup insanin ulkucu bayragi altinda gidip Kur;an dagittigini ama bunlarin aslen marksist kesimle baglantilarina degindik. Yani hersey gorundugu gibi degil. Burda cevap yazmaniz degil derdim. Ama kendinize sorunuz su soruyu: "bir anda neden misyonerlik tehlikesi tartisilir oldu? Daha once bu tehlikeden haberdar degilmiydi insanlar?" . Lutfen burda buna cevap vermeyiniz. Cunku derdimiz sizi test etmek ya da iskat etmek degildir.

hurmetler
barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir