İnsan hayatı yaşadığı gündür desek yalan sayılmaz.İşte yaşamış olduğumuz günler dahilinde kendmizle nekadar başbaşa kalabiliyoruz.Nefsimizi ne kadar dinliyoruz,kalbimizi nekadar dinliyouz,ruhumuz ne diyor,aklımız ne işlerle meşgul ne kadar dinliyoruz.mübtela ve meftun olduğumuz dünya ve dünyanın içinde ne varsa,kalbimize dolan o varlıklardan ve seslerden ne kadar süre ayrılıp kendimize çekilerek yalnızlığı isteyebiliyoruz.
Şu kitab-ı kainat bir kur'andır.Aynen bizlere her an inzal olunan Kur'an gibi,Her vakit ayetlerini latif perdeler arksında okunuyor.Biz ne kadar dünyanın vel velesinden aklımızı ve kalbimzi sıyırıp,her iki kitabıın ayetlerini gün içinde ne kadar huzur-u kalble ve halvet içinde dinleyebiliyoruz.Çiçekleri, gülleri,yıldıları,denizleri,balıkları hava ve suyu,geceyi ve gündüzü duyabiliyormuyuz.Kur'an bir kez inzal olmuş değildir.Her an ve her gün ve her sene ve her asır inzal olunuyor kadar canlı ve diridir.Eğer bizler ruh ve kalb aynalarımızda bir saat olsun tekvini olan kur'anı ve kelami olan kur'an'la ve onun manevi mucizesi olan nurlarla baş başa kalıp halvet ederek onu hakiki dinleyerek rabt-ı kalb ederek,hakiki murakebeyi yapamıyorsak kur'an bize daha inzal olmamış demektir.O hakikat inmemiştir ruhumuza.
Seslerden ve cisimlerden varlıklardan ayrılıp kendimizle baş başa kalaamıyorsak,kendimizle barışık huzur içinde değiliz.Ruhumuzun ve kalbmizin merkezlerini dinleyemiyorsak o merkezleri açamıyor ve hakikat nuruyla dolduramıyorsak zarardayız.huzurun kaynağı kalb ve ruhumuz olmalı.Huzur-u daimiyi o tefekkür-ü zihni ve murakabe-i kalbi ve intisab-ı nur ile kazanmaya çalışmalıyız.
Halvete çok ihityacımız var mı?
Ya sizce..